
İklim krizi sadece çevreyi değil sağlığı da etkiliyor
Günümüzde iklim değişikliği, çevreyi olduğu kadar insan sağlığını da derinden etkiliyor. Artan sıcaklıklar, hava kirliliği ve doğal afetler; solunum hastalıkları, kalp rahatsızlıkları gibi akut sağlık sorunlarına yol açıyor. Cenevre Derneği ve Wellcome tarafından yayımlanan rapor, sigorta sektörünün bu yeni sağlık riskleriyle nasıl başa çıkabileceğine dair öneriler sunuyor. Yenilikçi ürünler, özellikle parametrik sigorta, bu tehditlere karşı sigorta sektörünün daha etkin çözümler üretmesini sağlamak amacıyla önemli bir adım olarak öne çıkıyor.
Günümüzde iklim değişikliği yalnızca çevreyi değil, insan sağlığını da derinden etkiliyor. Artan sıcaklıklar, hava kirliliği ve doğal afetler; solunum yolu hastalıkları, kalp rahatsızlıkları ve inme gibi akut sağlık sorunlarına yol açıyor. Küresel sigorta sektörüne dair raporlarıyla önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olan Cenevre Derneği (The Geneva Association) ve sağlık araştırmalarına odaklanan hayır kurumu Wellcome, iklim değişikliğinin insanların sağlığı üzerindeki etkisini anlatan ve sağlık ve hayat sigortacılarının iklim değişikliği ve sağlık risklerini nasıl ele alabileceklerine dair önerilerde bulunan ‘İklim Değişikliği: Hayat ve sağlık sigortasının geleceği ne olacak?’ isimli bir rapor yayımladı.
Küresel iklim krizinin giderek daha belirgin hale geldiğini belirten rapora göre, iklim değişikliğinin sadece mülk ve kaza (P&C) sigortacılarını etkilemediği, sağlık üzerindeki etkilerinin ve sigorta sektörüne yansımasının da büyük olduğuna dikkat çekiliyor. Bu etkiler, orman yangınlarının yol açtığı solunum sorunları ve sıcak hava dalgalarının tetiklediği felçler gibi akut risklerin yanı sıra, sıcaklık değişiklikleri sonucu hastalık taşıyan böceklerin yayılma alanını artırmasının sonucu olarak kronik sağlık riskleri de içeriyor. İklim değişikliğine neden olan fosil yakıt kullanımının bir sonucu olan hava kirliliği de birçok sağlık sorununun riskini artıran başka bir faktör olarak karşımıza çıkıyor.
PARAMETRİK SİGORTA GELİŞTİRİLMELİ
Rapor, hayat ve sağlık sigortacıları için iklim değişikliğinin etkilerinin şu ana kadar önemli olmadığını ancak iklim değişikliğinin etkileri daha sık ve şiddetli hale geldikçe bu etkinin artma olasılığını vurguluyor. Rapor, sigortacıların iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkilerine karşı toplumu korumada somut bir rol oynamaları için, bazı yenilikçi adımlar öneriyor. Bu adımlardan biri ise, belirli bir ‘tetikleyici olay’ (şiddetli bir deprem, sel veya sıcaklık dalgası) gerçekleştiğinde önceden belirlenmiş sabit bir ödeme yapan parametrik sigorta türlerini geliştirmek. Ayrıca, hem iklime hem de sağlığa fayda sağlayan davranışları teşvik ederek önleme öncelik vermek ve iklimle ilgili sağlık risklerini ölçmeye yönelik veri sorunlarına çözüm bulmak da öneriler arasında yer alıyor.
Cenevre Derneği Genel Müdürü Jad Ariss, iklim değişikliğinin etkilerinden bahsedilirken insanların fiziksel ve ruhsal sağlığına olan büyük zararın göz ardı edilemeyeceğini vurguladı. Aşırı hava olaylarının sadece ev ve binalara zarar vermekle kalmayıp yaralanma ve ölümlere de neden olduğunu belirtti. İklim koşullarındaki değişikliklerin biyolojik çeşitliliği azalttığını, gıda tedarikini etkilediğini ve hastalıkları yaydığını ifade eden Ariss, iklim krizinin bir ruh sağlığı sorunu haline geldiğine dikkat çekerek, bu riskleri anlamanın ve azaltmanın önemini vurguladı.
Cenevre Derneği’nin Sağlık Direktörü ve raporun başyazarı Adrita Bhattacharya Craven, iklim değişikliğinin ölüm oranları üzerindeki etkilerinin açıkça görüldüğünü ancak raporun bunun morbidite üzerindeki artan riskini de gösterdiğini belirterek sözlerine şöyle devam etti: “İnsanlar olarak 100 yıl süren bir yaşamla yüzleşirken, iklim değişikliğinden kaynaklanan sağlık risklerinin boyutunu kavramamız gerekiyor. Sigortalanabilirliği sürdürmek ve geliştirmek için sigortacıların, kamunun ve sivil toplum kuruluşlarının güçlü bir iş birliği kurması gerekiyor.”
Wellcome İklim Etkileri ve Uyum Bölümü Başkanı Madeleine Thomson, şunları söyledi: “Dünya genelinde insanların sağlığı, iklim değişikliği nedeniyle zarar görüyor. Sigorta sektörü, iklimle ilişkili riskleri önleme ve yönetme konusunda benzersiz bir konumda. Sağlık ve hayat sigortacıları, bu riskleri yönetmek için ürünler geliştirebilsin diye iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkileri üzerine daha fazla araştırmaya ihtiyaç var. Parametrik sigorta gibi yenilikçi sigorta ürünleri, değişen iklimde sağlığı desteklemenin temel bir parçası olacak.”

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ SEKTÖRDE YENİ RİSKLER VE FIRSATLAR YARATIYOR
PwC’nin yayımladığı “Sadece Mülk Değil: İklim Değişikliğinin Hayat, Sağlık ve Uzun Vadeli Sigorta Yükümlülüklerine Etkisi” başlıklı rapor ise, sigorta sektöründe iklim değişikliğinin yarattığı etkilerin mülk ve kaza sigortası alanlarının ötesine geçerek, hayat ve sağlık sigortalarını da kapsamaya başladığını vurguluyor.
Rapora göre, sigorta sektöründe iklim değişikliğinin etkileri genellikle fiziksel zararlar, özellikle mülk ve tarım hasarı üzerinde yoğunlaşsa da, hayat sigortası ve uzun vadeli sigorta yükümlülükleri açısından da ciddi endişeler bulunuyor. Değişen iklim, sera gazı emisyonlarının yüksek olduğu senaryolarda insan ölüm oranlarını (mortalite) ve hastalık oranlarını (morbidite) artırma potansiyeline sahip.
İklim değişikliği; yükselen sıcaklıklar, uzun süreli kuraklıklar gibi kronik değişimlerle birlikte, sıklaşan ve şiddetlenen kasırga ve orman yangınları gibi ani olayları da beraberinde getiriyor. Bu faktörlerin toplam etkisi, insan sağlığı ve yaşam süresi üzerinde ciddi tehditler oluşturuyor. Sağlık sistemleri ve sigorta sektörü, bu risklere karşı dayanıklılığı artıracak stratejiler geliştirmek zorunda.
Bu durum, sigortacıların yalnızca maddi kayıplara değil, aynı zamanda insanların yaşam sürelerine ve sağlık masraflarına odaklanması gerektiğini gösteriyor. Özellikle iklim değişikliğinin etkileri uzun vadede artarak devam edeceğinden, sigorta sektörü için bu riskler daha kapsamlı politikalar ve yenilikçi ürünler gerektiriyor.
SEKTÖR GELECEKTEKİ RİSKLERE KARŞI HAZIRLIKLI OLMALI
Rapora göre, gelişmiş ekonomilerde faaliyet gösteren hayat ve sağlık sigortacıları, iklim değişikliğiyle ilgili çalışmalarını uzun yıllar boyunca sadece kurumsal yönetişim ve düzenleyici açıklamalara odaklanarak sürdürdü. Ancak son dönemde, bu kısıtlı perspektifin yerini, iklim değişikliğinin çok daha geniş çaplı etkilerini ele alan yaklaşımlar almaya başladı. Özellikle geçtiğimiz yaz mevsimi, aşırı hava olaylarının hayatlarımız üzerindeki doğrudan etkisini bir kez daha gözler önüne serdi. Rekor sıcaklıklar, sel riski taşımadığı düşünülen bölgelerde meydana gelen ani taşkınlar ve büyük ölçekli orman yangınları, sağlık üzerinde olumsuz etkiler yarattığı gibi birçok can kaybına da yol açtı.
Bunun yanı sıra, iklim değişikliği nedeniyle yaşanan göç dalgaları ve gıda güvenliği gibi sorunlar şu an için ABD sigorta sektörü açısından doğrudan bir sorun teşkil etmiyor gibi görünse de, küresel tedarik zincirlerinin karmaşıklığı ve COVID-19 gibi krizlerin dünya genelindeki etkileri, uluslararası bağımlılığın ne denli kritik olduğunu gözler önüne serdi. Bu bağlamda, başka bölgelerde yaşanan bu tür etkilerin er ya da geç Amerika’da da görülebileceği düşüncesi uzak bir ihtimal olarak değerlendirilmemeli. Bu nedenle, sektörün proaktif bir şekilde hareket ederek gelecekteki risklere karşı hazırlıklı olması kritik bir önem taşıyor. Bu yaklaşım, sigorta sektörünün artık yalnızca finansal riskler yerine daha geniş çaplı toplumsal ve çevresel etkileri de dikkate alması gerektiğinin altını çiziyor.
İklim değişikliği etkilerinin giderek daha somut hale geldiği ve bu değişikliklerin sağlık üzerinde çok boyutlu bir tehdit oluşturduğu belirtilen raporda, su kıtlığı ve yağış düzenlerindeki değişikliklerin, sağlık üzerinde ciddi risklere yol açtığı ifade ediliyor. Rapora göre, özellikle kuraklık nedeniyle artan orman yangınları, sadece can kayıplarına yol açmakla kalmadı, aynı zamanda birçok yerleşim yerini tahrip etti ve sağlık hizmetlerine erişimi zorlaştırdı. Ayrıca, bu yangınlar su kalitesini bozarak, yerel su kaynaklarını kirletti ve alandaki topluluklar için içme suyu teminini tehlikeye soktu.
PSİKOLOJİK AÇIDAN DA ETKİLİYOR
Orman yangınlarının etkisi yalnızca su kaynaklarıyla sınırlı kalmadı; fiziksel sınırların çok ötesine yayılan hava kirliliği sorununu da beraberinde getirdi. Bu durum, hem yangın bölgelerindeki toplulukların hem de uzak yerlerdeki bireylerin sağlığı üzerinde ciddi sonuçlar doğurdu. Ayrıca kişisel travmalar, kayıplar ve geleceğe dair belirsizlikler nedeniyle artan iklim kaynaklı kaygı ve depresyon vakaları, ruh sağlığı üzerinde önemli olumsuz etkiler yarattı. Bu durum, yalnızca etkilenen topluluklarda değil, daha geniş kitleler üzerinde de derin psikolojik sonuçlar doğuruyor.
Küresel sıcaklıkların artmaya devam etmesiyle birlikte, sıcak hava dalgalarının daha sık ve yoğun hale gelmesinin beklendiğini vurgulayan raporda, bu durumun bireyler için ciddi sağlık riskleri oluşturduğuna dikkat çekiliyor. Aşırı sıcaklığa uzun süreli maruz kalmak, potansiyel olarak ölümcül olabilen sıcak çarpması ve ısı tükenmesi gibi ısıya bağlı hastalıklara yol açabiliyor. Özellikle dış mekânda çalışan işçiler, ısı stresi nedeniyle ölme olasılığı açısından genel nüfustan 14 kat daha fazla risk altındalar. Ayrıca, bu kişilerde böbrek hastalığı (nefropati) ve kardiyovasküler hasar oranları da daha yüksek olabiliyor.
Bu artan tehdit, dış mekân işçileri için önleyici tedbirlerin ve korunma yöntemlerinin önemini bir kez daha vurguluyor. Yeterli hidrasyon, ısı güvenliği protokolleri ve serinleme sistemlerine erişim gibi önlemler, bu risklerin azaltılmasında kritik rol oynuyor.
Rapora göre yükselen sıcaklıklar, yer seviyesindeki ozon ve diğer kirleticilerin artmasına neden olarak astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) gibi solunum yolu hastalıklarını şiddetlendiriyor. Orman yangınlarından kaynaklanan hava kirliliği de benzer şekilde, kronik hastalıkları ağırlaştırıyor ve genel yaşam kalitesini düşürüyor. Bir araştırma, hava kalitesinin ölüm oranları üzerindeki etkisini inceleyerek, ince partikül madde (PM2.5) maruziyetinin, 30 yaş ve üzeri yetişkinlerde kardiyovasküler ölüm riskini %8 ila %18 arasında artırabileceğini ortaya koydu. Hava kalitesindeki bozulmanın, sigara kullanımı sonucu görülen akciğer kanseri ölümleri gibi uzun vadeli etkileri de olabiliyor. Orman yangınları sırasında duman inhalasyonu nedeniyle acil servislere yapılan ziyaretlerin ve PM2.5 seviyelerinin arttığı kaydedildi. Bu durum, hava kirliliği ve iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki ciddi etkilerini bir kez daha gözler önüne seriyor. Raporda bu durumun, orman yangınları ve iklim değişikliği kaynaklı hava kirliliği ile ilgili sağlık tehditlerinin uzun vadeli etkilerini vurgulayan önemli bulgulara işaret ettiğine dikkat çekiliyor. Bu sorunları yönetmek, sağlık sektörünün yanı sıra sigorta sektörü için de giderek daha kritik hale geliyor.
ODAKLANILMASI GEREKEN ALANLAR
İklim değişikliği kaynaklı bu durumların artık yalnızca toplumun küçük kesimlerini etkilemediğini ve giderek yaygınlaştığını belirten rapora göre, hayat ve sağlık sigortacılarının, iklim değişikliğinin insan sağlığı ve yaşam süresi üzerindeki kötüleşen etkilerine hazırlıklı olmaları gerektiğine dikkat çekiliyor. Raporda hayat ve sağlık sigortacılarının odaklanması gereken konular ise şöyle:
Temel Risklerin Ölçülmesi
Sigortacılar, iklim senaryosu analizi yaklaşımını kullanarak temel riskleri nicel hale getirebilir. Kısa vadede değişikliklerin daha az belirgin olmasına rağmen, hayat portföylerinin uzun vadeli yapısı, nakit akışlarında potansiyel kırılganlıkları ortaya koyar. İklim senaryosu modellemesi sayesinde, sigortacılar reaktif bir yaklaşımdan proaktif bir duruma geçebilir. Bu, hem bireylerin sağlığını hem de finansal refahını koruyacak önlemlerin formüle edilmesini kolaylaştırır.
Bu yaklaşım, gelecekteki iklim risklerini anlamak ve yönetmek için kritik bir araç sunar. Aynı zamanda sigorta sektörü, bu modelleme yöntemleriyle risk ölçümünde daha kesin tahminlerde bulunabilir ve sigorta ürünlerini bu doğrultuda geliştirebilir.
Verilerin İzlenmesi
Sigortacılar, iklimle ilişkili riskleri zaman içinde izlemek için uygun veriler belirlemelidir. Bu veriler, satılan sigorta türüne göre değişiklik gösterebilir. Örneğin:
- Yıllık sıcaklık kaynaklı ölümler veya sigorta taleplerinin sayısı,
- Poliçe sahiplerinin yaşadığı bölgelerde meydana gelen iklim olaylarının (orman yangınları,kasırgalar vb.) sayısı gibi veriler kullanılabilir.
Bu tür izleme faaliyetleri, hem mevcut risklerin değerlendirilmesi hem de gelecekteki iklim risklerine karşı daha etkili stratejilerin oluşturulması için kritik önem taşır. Aynı zamanda sigortacılar, bu veriler sayesinde ürünlerini iyileştirme ve müşterilere daha kişiselleştirilmiş hizmetler sunma fırsatı yakalayabilir.
Riskleri Anlama
Hem varlık hem de yükümlülük portföylerini etkileyebilecek iklimle bağlantılı potansiyel riskleri derinlemesine anlamak için kapsamlı bir iç değerlendirme yapılmalıdır. Bu adım, sigorta sektörünün, yalnızca mevcut tehditleri yönetmekle kalmayıp aynı zamanda uzun vadede dayanıklılık ve sürdürülebilirlik sağlamasına da yardımcı olacaktır.
YENİ FIRSATLAR
İklimle ilişkili ölüm ve hastalık risklerinin, daha sık ve şiddetli iklim olaylarıyla paralel olarak artsa da, her şeyin karanlık ve umutsuz olmadığına vurgu yapılan raporda, sigorta sektörünün, bireylerin ve toplumların sağlık ve yaşam süresini daha iyi yönetmelerine yardımcı olarak işlerini büyütme konusunda anlamlı fırsatların bulunduğu belirtiliyor. Sigorta şirketleri ve paydaşları için sürdürülebilirlik açısından umut verici bazı alanlar şöyle:
Kapsam iyileştirmeleri
İklim değişikliği gibi yeni ve gelişen risklere daha iyi cevap verebilmesi için sigorta poliçelerinde kapsam genişletilebilir. Sigorta şirketleri, özellikle iklimle ilişkili riskler (örneğin aşırı sıcak hava dalgaları veya sel gibi) nedeniyle daha yüksek risk altındaki bireyler veya bölgeler için poliçelerini özelleştirebilir.
İklim riski yönetiminde sensörler ve giyilebilir teknolojiler
Sensörler ve giyilebilir teknolojiler, sigorta şirketlerinin iklimle ilgili riskleri daha iyi değerlendirmesine, hafifletmesine ve fiyatlandırmasına yardımcı olabilir. Bu cihazlar, hem çevresel hem de insan düzeyinde verileri gerçek zamanlı olarak toplayarak sigorta sahiplerini iklimle ilişkili olayların en kötü etkilerinden koruyabilir. Bu tür sensörler ve giyilebilir teknolojiler, sigorta şirketlerinin müşterilerine daha kişiselleştirilmiş ve iklim odaklı hizmetler sunmalarını sağlayarak sektördeki rekabet avantajlarını artırabilir.
Ortaklıklar ve İş birlikleri
Sigorta şirketleri, sigorta teknolojisi (insurtech) firmaları ve sektöre yakın diğer işletmeler, iklimle ilgili koruma ihtiyacını karşılamak için giderek daha fazla ortaklık ve ekosistem oluşturma fırsatı buluyor.
- Müşterilere, iklimle ilgili tüm koruma ihtiyaçlarını karşılayan kapsamlı (yaşam, sağlık, mülk ve özel sigorta) poliçeler sunacak ortaklıklar kurmak.
- İklimle ilgili satın alma ihtiyaçları olan (örneğin, bir depo için klima sistemini yenileme) ancak sigorta düşünmeyen müşterilere yönelik yerleşik sigorta çözümleri sunmak.
- İklim risk yönetimi hizmetleri ve uzun vadeli hafifletme stratejileri sağlamak.
- İklim teknolojisi gibi yeni pazarlara giriş yapmak.
Bu tür işbirlikleri, sigorta sektörüne iklim değişikliğine karşı daha etkili bir koruma sağlama fırsatları sunuyor ve aynı zamanda sektördeki oyuncuların iş modellerini çeşitlendirmelerine yardımcı oluyor.
Sigorta şirketlerinin, yalnızca kendi başlarına değil, aynı zamanda hükümetler, STK’lar, sağlık kuruluşları ve eğitimcilerle işbirliği yaparak, iklim değişikliğinin ekolojik ve insan sağlığı üzerindeki etkilerini azaltmak için önemli bir rol oynadığı belirtilen raporda, ticari düzeyde ise sigortacıların, acenteler ve aracılarla birlikte çalışarak müşterilerini iklimle ilgili sağlık ve refah riskleri hakkında bilgilendirmeleri ve onlara uygun, kişiselleştirilmiş tavsiyeler sunmaları gerekliliği vurgulanıyor. Bu tür bir bilinçlendirme ve rehberlikle, sigorta sektörünün iklim değişikliğiyle ilgili zorluklara daha etkin bir şekilde yanıt vermesine yardımcı olabileceği ifade ediliyor.