İklim değişikliği sigortacıların gündeminde

İklim değişikliği sigortacıların gündeminde

Sigorta Tatbikatçıları Derneği’nin (STD) düzenlediği, Sigortacı Gazetesi’nin de basın sponsoru olduğu Uluslararası İstanbul Sigortacılık Konferansı, 4-5 Ekim tarihlerinde Milli Reasürans Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Bu sene 10’uncusu düzenlenen konferansın ilk gününde katastrofik riskler ve iklim değişikliğinin yanı sıra, teknolojinin sigortacılık üzerindeki etkileri tartışıldı. Konferansın ikinci günündeyse sigorta sektöründe havuz uygulamalarının ele alındığı bir workshop düzenlendi.

 

Konferansın açılış konuşmasını yapan STD Başkanı Fahri Altıngöz, 2009’dan beri bu konferansları düzenlediklerini belirterek, bu sene farklı ülkelerden 250 kişiyi ağırladıklarını ifade etti. Konferans programı hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra, sözü Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Genel Sekreteri Mehmet Akif Eroğlu’na bıraktı.

Öncelikle Türk sigorta sektörüne dair rakamsal verileri paylaşan Eroğlu, ekonomi büyüyünce sektörün de büyüdüğünü dile getirdi. Normalde sektörün ekonominin üzerinde büyüdüğünü söyleyen Eroğlu, “Riskli Sigortalılar Havuzu sebebiyle ilk 6 ayda sektörün büyüme hızı, gayrisafi yurtiçi hasılanın büyüme hızının altında kaldı. Sektörün büyümesinde, oto sigortaları lokomotif oluyor. Bunun yanı sıra, sektördeki hasar/prim oranlarında da artış var. Bu da oto sigortalarından kaynaklanıyor. Trafik sigortasında tavan fiyat, kaskoda da iklim değişikliği sebebiyle bu oranda yükseliş gözlemliyoruz” dedi.

12.5 yılda trafik sigortasındaki toplam zararın 8 milyar lira olduğunu dile getiren Eroğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Genel sonuçlarda bir düzelme görüyoruz, bunun sebebinin de faiz gelirlerindeki iyileşme olduğunu söyleyebiliriz. Buna karşın, hasar/prim oranındaki bozulma henüz sonuçlara yansımadı, ilerleyen dönemlerde bu bozulmanın sonuçlar üzerindeki negatif etkilerini görmeye başlayacağız. Oto sigortalarının sektör açısından sürdürülebilir olması için trafik primlerinin %15, kasko primlerininse %12 oranında artması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

‘KAZALARI AZALTMAK BOYNUMUZUN BORCU’

Buradaki temel sorunun trafik kazaları olduğuna dikkat çeken Eroğlu, “Avrupa’ya kıyasla, Türkiye’de kaza frekansı ve şiddeti çok daha yüksek. Destekten yoksun kalma ve değer kaybında ödenecek tazminatlarda bir standart olmaması çok büyük bir sorun. Sadece değer kaybında, ortalama tazminat 6 yıl içinde 1000 eurodan 6 bin euroya yükseldi” diye konuştu. “Trafik kazalarını azaltmak boynumuzun borcu” diyen Eroğlu, TSB’nin bu konuda aktif bir şekilde çalıştığını kaydetti. 16 sivil toplum örgütüyle beraber bir çalıştay gerçekleştirdiklerini, önerileri alıp bir iletişim planı yaptıklarını aktardı.

Trafik sigortasında SGK payının düşürülmesi gerektiğini savunan Eroğlu, şunları söyledi: “Destekten yoksun kalma ve değer kaybı gibi, standart bir hesaplamaya sahip olmayan alanları ‘baremo’ gibi bir sistem getirerek çözmemiz mümkün. Ayrıca, eşdeğer parçayı da yaygınlaştırmamız lazım. Eskiden %45-55 oranlarında eşdeğer parça kullanılırken, artık bu oran
%20’ye düştü. Eşdeğer parçayı yaygınlaştırır ve ürettiğimiz yan sanayi ürünleri dışarıya satmayı da başarırsak, cari açığa da çare olmuş oluruz.”

‘FİNANSAL RİSKLERDE UZMANLAŞILMALI’

Eroğlu’nun konuşmasının ardından, Hazine Müsteşar Yardımcısı Ahmet Genç kürsüyü devraldı. Birçok gelişmiş ülkede bankacılık dışındaki finansal sektörlerin daha ağırlıklı olduğundan bahseden Genç, “Sigorta sektörünün ülkemizde ağırlık kazanması için şirketlerin finansal risklerle ilgili konularda uzmanlaşması gerekiyor. Kefalet, bina tamamlama sigortası gibi yeni ürünler geliştiği sürece sigorta sektörü de büyür. Özellikle alacak ve kefalet sigortaları çok önemli. Kefalet sigortasına şirketler önem vermeli, eğer bu alanda teminat vermek istiyorlarsa uzmanlaşmaları şart. Sigorta şirketleri, bu konuda uzman kişileri istihdam etmeli. Ayrıca, alacak sigortası yaygınlaştırılmaya, bu alanda faaliyet gösterecek sigorta şirketlerinin işi kolaylaştırılmaya çalışıyor. Burada devletin reasürans desteği olunca şirketler de rahatlayacak.”

 

SEKTÖRE YENİ HAVUZ

Sektörde yeni bir havuz kurulacağının da bilgisini veren Ahmet Genç, “Orta Vadeli Program’da bir çatı kurum oluşturulması düşünülüyor. Sektörün teminat vermekten kaçındığı riskler için bir havuz kurulması planlanıyor. Sanırım bu havuz da 1 Kasım civarında açıklanır” dedi.

Otomatik BES ile ilgili açıklamalarda da bulunun Genç, şunları ifade etti: “Orta Vadeli Program’da, BES’te de iyileştirmeler hedefleniyor. 2003’te BES başladığında biz 3. ayağı başlatmış olduk, ama belki de 2. ayağı başlatmamız gerekiyordu. Dünyada 2. ayaktan çıkmanın önlenmesi için caydırıcı kesintiler ya da yasaklar uygulanırken, biz caydırıcı hiçbir şey yapmadık. Otomatik BES’te cayma oranı şu aşamada çok yüksek, oysa 2014 yılında yaptığımız pilot uygulamada bu oran %10’un altındaydı. Bilinç arttıkça, sistemden çıkışlar da azalıyor. Bizim de buna göre davranmamız lazım.”

‘HIZLA ÇÖLLEŞİYORUZ’

Konuşmaların ardından, İstanbul Underwriting Center (IUC) Başkanı Menekşe Uçaroğlu’nun moderatörlüğünde, katastrofik riskler ve iklim değişikliği konulu panel başladı. İlk sunumu yapan İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, iklim değişikliğine karşı uyum sağlama ve zarar azaltma olmak üzere iki strateji izlenmesi gerektiğini belirtti. En kötü senaryoda, 2100 yılına kadar Türkiye’de sıcaklığın 4 ila 7 derece arasında artmasının beklendiğini dile getiren Kadıoğlu, “Gitgide yağışlar azalıyor. Ülkemiz daha kurak bir hale geliyor, hızla çölleşiyoruz. Akdeniz bölgesi giderek kuraklaşacak, kış kuraklığı göreceğiz” diye konuştu.

Hidrometeorolojik afetlerin de hızla arttığını kaydeden Kadıoğlu, “Bu tür afetler 60’lı yıllara göre 3 kat artmış durumda. Bazı afetler ülkemizde hiç bilinmiyor. Mesela henüz kimse sıcak hava dalgasından bahsetmiyor, oysa böyle bir afet ülkemizde kitlesel ölümlere yol açabilir. Afetler arasında en tehlikelisi kuraklık, fakat afet yasasında kuraklığın adı bile geçmiyor. Toz fırtınaları da giderek artıyor. Bu durum da güneş enerjisinin verimini azaltıyor. Boranlar da giderek sıklaşıyor ve kent sellerine yol açıyor” dedi.

‘HASARI DEĞİL RİSKLERİ YÖNETELİM’

Sigortacıların hasar verilerini topladığını, ama bunları bir araya getiremediğini ifade eden Kadıoğlu, afetler hakkında yeterli bir veri tabanı ya da istatistik olmadığına dikkat çekti. Ülkemizde afet eğitiminin de çok zayıf olduğunu vurgulayan Kadıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Toplumumuzda temel afet bilinci yok. Bu bilinci oturmamız lazım. Ayrıca, çok sektörlü bir risk yönetimine de ihtiyacımız var. Bir an evvel hasarı değil, riskleri yönetecek hale gelmemiz gerekiyor.”

AFETLE MÜCADELE İÇİN PARAMETRİK SİGORTA

Daha sonra parametrik sigortalarla alakalı bir sunum yapan Munich Re Yöneticisi Andreas Vossberg, öncelikle parametrik sigortanın ne olduğunu açıkladı. Parametrik sigortalar sayesinde olay anında hızla ödeme yapılabildiğini dile getiren Vossberg, ayrıca geleneksel sigorta poliçelerinde kapsam dışı bırakılan risklere teminat verilebildiğini; iş durması, temizlik masrafları gibi ikincil zararların da hızla karşılanabildiğini söyledi.

Her türlü hasarın parametrik sigortalarla ödenebileceğini belirten Vossberg, şöyle bir örnek verdi: “Mesela deprem riskini ele alalım. Antalya Havalimanı’na yakın bir deprem olsa, ancak oteller zarar görmese ne olacak? Havaalanı kapalı olduğu için bekledikleri müşteriler otellere gelmeyecek. Bu durum da otellerde ciddi bir gelir kaybına yol açacak. İşte parametrik sigorta bu noktada devreye giriyor. Hasar olmasa dahi otellerdeki gelir kaybını tazmin ediyor.”

Afetler karşısında parametrik sigortanın büyük önem taşıdığının altını çizen Vossberg, turizm ve bankacılık sektörlerinin yanı sıra, devletlerin de parametrik sigortalar için potansiyel birer müşteri olduğunu kaydetti.

Vossberg’in ardından, Chaucer Kopenhag Başkanı Gero Michel de parametrik sigortalarla alakalı bir sunum gerçekleştirdi. Öncelikle dünyadaki sigorta açığına dikkat çeken Michel, “Dünya çapında 350 milyar dolarlık ekonomik afet hasarı gerçekleşirken, sigortalı afet hasarı sadece 75 milyar dolarda kalıyor. Bu durum, aradaki açığın ne kadar büyük olduğunu gözler önüne seriyor” şeklinde konuştu. Aradaki açığın çoğunluklar altyapısal hasarlardan ve gelişmekte olan ülkelerden kaynaklandığını dile getiren Michel, İran için tasarladıkları bir parametrik deprem sigortasından bahsetti. 

‘İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ NORMAL, KÜRESEL ISINMA DEĞİL’

Bir sonraki panelist olan Willis Towers Watson Yöneticisi John Alarcon da iklim değişikliğiyle ilgili bir sunum gerçekleştirdi. İklim değişikliğinin aslında normal bir olgu olduğuna değinen Alarcon, “Geçmişte de dünyanın ısısının daha yüksek ya da daha düşük olduğuna dair kanıtlar var. Avrupa’da gerçekleşen Ortaçağ Sıcak Dönemi’ni ve Kuzey Amerika’da 1315-1850 yılları arasında görülen Küçük Buz Çağı’nı da buna örnek olarak gösterebiliriz. Tek fark, saydığımız bu olayların küresel değil de bölgesel olması” dedi.

Sonuç olarak, iklim değişikliğinin normal olduğunu, fakat küresel ısınmanın normal olmadığını vurgulayan Alarcon, “Gezegenin 5 derece ısınması tam 5 bin yıl aldı. Buna karşın, küresel ısınma 1900’lü yılların başlarında ortaya çıktı ve 70’li yıllarda hız kazandı. Bunun tek sebebi de insan faktörü” ifadelerini kullandı. Yapılan modellemelerle iklimin nasıl değişeceğinin anlaşılmaya çalışıldığını söyleyen Alarcon, sözlerine şöyle devam etti: “En çok etkilenecek bölgenin Kuzey Kutbu olduğunu biliyoruz. Ekvator bölgesinde de etkiler daha fazla.”

Bazı sigortacıların konut sigortası yaparken poliçe konusu evin sel bölgesinde olup olmadığına bakarak prim belirlediğini ve sigortalıları ev alırken bu tür şeyleri kontrol etmeye teşvik ettiğini aktaran Alarcon, ileride bu tür uygulamaların yaygınlaşabileceğini, sigortacıların orman yangınları gibi faktörleri de poliçe keserken göz önüne alabileceğini dile getirdi.

‘TARIM TEKNOLOJİLERİ SEKTÖRÜ GELİŞTİRECEK’

İlk oturumun son sunumunuysa Doktar Kurucu Ortağı Selim Uçer gerçekleştirdi. Öncelikle Doktar hakkında bilgi veren Uçer, tarım teknolojilerinde uzmanlaştıklarını belirterek, tarımda gelişme sağlamayı hedeflediklerini söyledi. Tarımsal know-how’a sahip, yazılım ve donanım geliştiren, big data analizi yapan, görüntü tanıma teknolojilerinden yararlanan ve risk modellemesi yapan bir firma olduklarını kaydeden Uçer, “6 ülkede müşterilerimiz var. Şu an bizimle çalışan 500 binin üzerinde çiftçi bulunuyor. 1.2 hektarlık tarım arazisini dijital olarak takip ediyoruz. 117 mahsul türü üzerindeki fenolojik etkileri inceleyen modeller geliştirdik. Mantar hastalıkları, sulama ve verimlilik programları gibi konularda onlarca algoritma geliştirdik” diye konuştu.

İklim değişikliğinin en çok etkilediği alanlardan birinin tarım olduğuna dikkat çeken Uçer, şunları söyledi: “Tarım aynı zamanda sigortalılık oranının da çok düşük olduğu bir alan. Burada sigorta hâlâ %20 seviyelerinde. Tarım kredileri ve tarım sigortaları, farklılaşmanın zor olduğu ürünler. Risk değerlendirmesi ve azaltma çalışmaları, bu alanlarda farklılaşmak için çok büyük rol oynayabilir. Dijital tarım, bu konuda önem taşıyor. Sigorta sektörü hem müşterilerine bu hizmetle değer katabilir hem de uydudan yararlanarak hasar maliyetlerini düşürebilir.”

10 SANİYEDE SUİSTİMAL TESPİTİ

Öğlen yemeğinden sonra başlayan ikinci oturumun moderatörlüğünü Türk Sigorta Enstitüsü Vakfı (TSEV) Müdürü Mehmet Kalkavan üstlendi. Teknolojinin sigorta sektörü üzerindeki etkilerinin ele alındığı panelde ilk sunumu Aksigorta Genel Müdür Yardımcısı Yalçın Terlemez yaptı. Terlemez, Aksigorta olarak özellikle suistimal tespiti ve müşteri skorlama konularında devreye aldıkları yeni uygulamalardan bahsetti. 2016 yılından bu yana suistimale karşı makine öğrenimi süreçlerini kullandıklarını söyleyen Terlemez, “Online makine öğrenimi uygulamalarımız sayesinde sadece 10 saniye içinde suistimal skorunu çıkarabiliyoruz. Böylece, suistimal ihtimali olan dosyaları anında incelemeye alabiliyoruz” diye konuştu. Ellerindeki datayı, Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi’nden (SBM) aldıkları veriyle birleştirdiklerini ifade eden Terlemez, bu şekilde hibrit bir model oluşturduklarını ve bu modelle beraber 2016’dan bu yana yaklaşık 24 milyon liralık suistimali engellediklerini kaydetti. Terlemez, şu an sadece motor branşlarında kullanılan sistemin diğer branşlara da entegre edilmesi için çalışmalara başladıklarını söyledi. 

Müşteri skorlama tarafında da yapay zeka kullanarak müşterilerin poliçelerini yenileme ihtimalini skorlayıp, bu bilgiyi acenteleriyle paylaştıklarını belirten Terlemez, “Yapay zeka robotu ADA (Aksigorta Digital Assistant) ile acentelerimize ve çalışanlarımıza destek veriyoruz” dedi. 

Panelin bir sonraki konuşmacısı Chedid Re Kaza, Uçak ve Finansal Branşlar Direktörü Raymond Kairouz oldu. Orta Doğu’da sorunlu bir dönem yaşandığını ve bölgede her an bir gerilim olabileceğini vurgulayan Lübnanlı yönetici, bunu yansıtamayacaklarını, sigortacıların sırtlarını sağlam bir yere dayadıklarını müşterilerine hissetirmeleri gerektirdiklerini söyledi. Sektörün önünde ‘veri paylaşımındaki düzenlemeler’ ve güvenlik gibi sorunlar olduğunu dile getiren Kairouz, bu sorunların çözülmesi halinde akıllı anlaşmalar, yapay zeka ve blockchain gibi uygulamaların sigortacılara büyük değer kazandırabileceğini belirtti. Sigortacılığın, yüksek faaliyet giderlerine sahip bir iş kolu olduğunu hatırlatan Kairouz, sigortacıları suistimal ve tazminat süreçlerinden sonra en fazla kaynağın operasyon tarafına harcandığını söyledi. Kairouz, “Faaliyet giderlerini düşürmek için de en iyi yöntem teknolojiyi kullanarak verimliliği artırmak” dedi. 

Kairouz’un ardından TechSiN Bilişim Çözümleri Genel Müdürü Fuat Satır söz aldı. Konuşmasına “Sigorta şirketi yönetimleri geleceğe yönelik kararlar almak istiyor. Bunun için ellerinde veri de var” diyerek başlayan Satır, sözlerine şöyle devam etti: “Ancak bu veriyi değerlendirme noktasında yetersiz kalıyorlar. Yüksek boyuttaki veriden, anlamlı bir parça çıkarabilmek için belirsizlikleri ortadan kaldırmanız gerekiyor. Biz de TechSiN olarak, şirketlere bu konuda destek veriyoruz.” Verileri analitik bir şekilde yorumlayan ve sonuçlar çıkaran OPTIMATCH ürünleri hakkında bilgi veren Satır, konuşmasını satış sürecinde eğilim modellemesi ve makine öğrenminin rolünden bahsederek sonlandırdı. 

‘ALTERNATİF MEDYA OLUŞTURULMALI’

 

Panelin son konuşmasını ise Quick Sigorta Genel Müdür Yardımcısı İsmail Kızılbay gerçekleştirdi. Konuşmasına, şirketlerin teknolojiden bahsetmeden önce teknolojinin acenteye nasıl dokunabileceğini düşünmesi gerektiğini söyleyerek başlayan Kızılbay, “Özellikle teknolojiyi iş süreçlerine adapte ederken teknoloji ve insan faktörünü bir araya getirmek gerekiyor” dedi. 

Sektörün en büyük sorunlarından birinin de toplumdaki ‘sigorta algısı’ olduğunu dile getiren Kızılbay, konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Esas olan, toplumun sigorta sektörüne bakışıdır. Toplumda henüz sigortacının ne yaptığı tam olarak bilinmiyor. Bunun iletişimini iyi bir şekilde yapmak gerekiyor. Sigortanın ne olduğu topluma iyi bir şekilde anlatılmıyor. Sigorta bilincini artırabilecek olanlar da sadece sigortacılar. Toplumun sigortaya ‘koruma’ değil, ‘yerine koyma’ olarak bakmasını sağlamalıyız.” 

“Herkes dijital sigortacılığı elinde bulundurmak istiyor. Ama müşteriden nasıl cevap aldığını görmek istiyor. Şirketlerin çoğunun müşteriler için hazırladıkları programlar ise müşteriler tarafından ilgi görmüyor, yeterince indirilmiyor” diyerek dijital olmanın yeterli olmadığını, önemli olanın müşteri tarafında karşılık bulmak olduğunu dile getiren Kızılbay, sözlerini medyanın önemine vurgu yaparak noktaladı: “Pek çok reklam veriliyor ancak nasıl bir dönüşü olduğu bilinmiyor. Senede bir kere yenilenen bir kasko ya da trafik satışı için müşteriyi satın alma yapmayı planladığı bir ay içinde yakalamanız gerekiyor. Bunu başarmak için de kendi alternatif medyanızı yaratmanız büyük önem taşıyor.”

DÜZENLENEN WORKSHOP’TA SİGORTACILIKTA HAVUZ UYGULAMALARI MASAYA YATIRILDI

‘ŞİRKETLERİN, SİGORTA ARACISI HALİNE DÖNÜŞME RİSKİ VAR’

STD’nin düzenlediği konferans, ikinci gününde ‘Sigorta Sektöründeki Havuzlar’başlıklı bir workshop’la devam etti. Quick Sigorta Genel Müdürü Ahmet Yaşar’ın başkanlığını yaptığı workshop’a Coface Sigorta Genel Müdürü Emre Özer, Güneş Sigorta Genel Müdürü Yardımcısı Tayfun Altıntaş ile Türkiye Motorlu Taşıt Bürosu Yönetim Kurulu Üyesi ve Büro Müdürü Hilmi Karamercan konuşmacı olarak katıldı.

Mevzuat düzenleyicilerin problem çıkan konularda havuz oluşturduğunu vurgulayan Quick Sigorta Genel Müdürü Yaşar, “Çok sayıda havuzumuz var. Bunların birkaçında başarı elde edildi. Başarılı sonuçlar ortaya çıktıkça da havuzların sayısı artmaya başlıyor. Havuz sayısı arttıkça, biz de giderek sigorta şirketi değil, sigorta aracısı haline dönüşmeye başlıyoruz. Böyle de bir risk var”değerlendirmesinde bulundu.

 

ZORUNLU HEKİM SİGORTASINDA BAĞIMSIZ AKTÜER MODELİ

Güneş Sigorta Genel Müdürü Yardımcısı Tayfun Altıntaş, Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nda uygulanan havuz sistemine ilişkin bir sunum gerçekleştirdi. Güneş Sigorta tarafından yürütülen havuzun kendi reasüransını yapma noktasında birtakım tartışmaların olduğunu ve konunun Hazine ile görüşüldüğünü açıklayan Altıntaş, “Havuza toplu olarak reasürans bulma konusunda çalışmalar devam ediyor”dedi.

Hasar ihbar esaslı bir ürün olduğu için buradan kaynaklı bazı sorunların olduğunda sözlerine ekleyen Altıntaş, sözleşme sona erdiğinde henüz ihbar edilmemiş hasarların bir sonraki poliçe dönemine kaldığını, havuzun hasarların ortak ödenmesi anlamında bir çözüm olduğunu söyledi.

Tarifeye uzun bir süredir zam yapılmaması sebebiyle de teknik zararın artan bir seyir içinde olduğunu sözlerine ekledi.

 

ALACAK SİGORTASI HAVUZUNDA NETLEŞME

Coface Sigorta Genel Müdürü Emre Özer de alacak sigortası üzerine bir sunum yaptı. Türkiye’de bu işi yapan üç şirket olduğunu hatırlatan Özer, kendi branşlarında tek bir ürün olduğunu söyleyerek yan ürünlerden bahsetti: “Kefalet sigortası yeni başladı. Türkiye şartlarında ne kadar büyüyeceğinden emin değilim ama kefalet sigortası özellikle Avrupa’da çok önem verilen bir ürün. Bu ürünü genel olarak büyük holdingler ve üreticiler kullanıyor. İkinci olarak ihracatçılar bu ürünü kullanıyor.”

Alacak sigortasıyla ilgili genel bir değerlendirme yaptıktan sonra Türkiye’de kurulması planlanan KOBİ’lere özel bir havuzla ilgili üç konuda uzlaşmaya varıldığı belirten Coface Sigorta Genel Müdürü Emre Özer, şunları söyledi: “Havuz, Olağandışı Riskler Yönetim Merkezleri Yönetmeliği’ne bağlı olarak çalıştırılacak. Şartlar tamamen Hazine tarafından belirlenecek. Eğer reasürans bulunamazsa reasürör Hazine olacak. Bu üç konu net gibi gözüküyor.”Coface Sigorta Genel Müdürü Özer, aynı zamanda kamuoyuna yansıyan havuzu Halk Sigorta’nın yöneteceği ve havuzun TARSİM benzeri olacağı gibi bilgileri teyit ederek “Bir bakıma havuzun acentesi olacağız”dedi.

Son olarak da Türkiye Motorlu Taşıt Bürosu Yönetim Kurulu Üyesi ve Büro Müdürü Hilmi Karamercan, Riskli Sigortalılar Havuzu’yla ilgili konuştu. Havuzla ilgili istatistikleri açıklayan Karamercan, havuzda 30 şirketin yer aldığını, bunlardan 9 tanesinin havuza prim devri yaptığını, yani satışlarının havuz ortalamasının üzerinde olduğunu, geri kalan 21 şirketin ise havuzdan prim aldığını söyledi.

‘KAMU OTORİTESİ OLARAK TEKNOLOJİYE AYAK UYDURMALIYIZ’

İkinci oturumun açılış konuşması yapan Sigorta Denetleme Kurulu (SDK) Başkanı Mete Güler, sigorta sektörünün çok dinamik olduğundan bahsetti. Teknolojinin inanılmaz boyutlara ulaştığını, çok hızlı ilerlediğini hatırlatan Güler, “Bizim de kamu otoritesi olarak teknolojiye ayak uydurmamız lazım. Biz de bu kapsamda SBM ve Sigortacılık Gözetim Sistemimizi yapılandırmaya çalışıyoruz”dedi. Bu projeye çok önem verdiklerini belirten Güler, “Sigorta aslında rakamlardan ve istatistiklerden oluşan bir dünya. Sonuçta bizim bu istatistikleri doğru bir şekilde almamız lazım. Dolayısıyla bizim sektör olarak tek bir doğru ve güvenilir sonuca ulaşmamız gerek”diye konuştu. Güler ayrıca,“Biri bir terimi ifade ettiğinde, herkesin aynı şeyi anlaması gerek. Özellikle istatistikle çalışan bir sektörde bunun standartlaştırılması gerektiğini düşünüyorum” dedi.

 

Oğul Doğa Gökşin
ogul@sigortacigazetesi.com.tr 

Yorum yazın