İklim değişikliği, sektörü ‘kara kara’ düşündürüyor

Gün geçmiyor ki ülkemiz ya da dünyanın herhangi bir bölgesinde doğal afet kaynaklı haberlerle karşılaşmayalım. Bunun en önemli nedeni ise son yıllarda gündemin ilk sıralarına yerleşen “İklim Değişikliği” konusu. İklim değişikliğinin yarattığı en acı tablo ise artık coğrafi konum ve zamanlama tahminlerinin dışında yaşanan sel, fırtına gibi doğa olaylarının ciddi oranda artmaya başlaması. Bunun en son örneğini kısa süre önce Mersin ilimizde yaşadık. Mersin’e yıl genelinde yağması gereken yağışın 3 gün gibi kısa sürede yağması ile kentin sosyal ve ekonomik yapısı büyük hasar gördü. İşte bu ve benzeri doğal afetler sigorta sektörünü “kara kara” düşündürmeye başladı.

TSB’NİN 2010 YILI RAPORU GÜNCELLİĞİNİ KORUYOR
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki iklim değişikliğinin sonuçlarına ilişkin sorumluluk taşıması nedeniyle sigorta sektörü iklim değişikliğinden doğrudan etkileniyor. Türkiye Sigorta Birliği’nin (TSB) İklim Değişikliği İle Mücadele ve Sigorta Sektörünün Katkısı başlıklı 2010 yılında yayınlanan raporu güncelliğini korurken, raporda “İklim değişikliğinin sigorta sektörü üzerindeki en önemli etkisi, sigortalı hane halkları, çiftçiler, enerji sağlayıcılar vb. grupların karşılaştıkları finansal kayıpların tazmin edilmesinde sektörün sahip olduğu kilit konum nedeniyle hasar ödemelerinde artış meydana gelmesidir. İklim değişikliğinin mal, ürün, büyükbaş hayvan, iş aksaması, motor ve sağlık sigortalarındaki hasarlar üzerinde doğrudan etkisi olmakla birlikte, sigorta sektörünün kârlılığını ve iş modelini tehdit edecek dolaylı etkisi de olmaktadır. Daha da önemlisi, iklim değişikliği önümüzdeki on yıllarda sigorta sektöründe bir paradigma değişikliğine de neden olacak; sektör finansal işlemlerini (fonlama, risk azaltıcı teknikler), işleyişe ilişkin yöntemlerini (sigorta ve hasar) ve genel faaliyetlerini düzenleyici gelişmelerle piyasadaki gelişmelerin yarattığı zorluklarla başa çıkabilecek şekilde değiştirmek zorunda kalacaktır. İklim değişikliği ile sıklığı ve şiddeti giderek artan aşırı hava olaylarının birçok sigorta üzerinde etkili olması beklenmektedir. Buna göre mal sigortası en kırılgan sigorta olup diğer sigortaların da iklim değişikliği ve doğal afetlerden geniş çapta etkilenmesi öngörülmektedir.” denilmişti.
Sigortacı Gazetesi olarak gündemin ilk sıralarında yer alan “İklim Değişikliği”nin sektöre etkilerini sigorta şirketlerinin risk departmanlarına sorduk. Risk departmanı yöneticileri,  iklimin gelecekte, nasıl bir değişim göstereceğinin iyi hesaplanması ve bu değişimin hasar sıklığı, hasar maliyetleri, ortalama hasar miktarı ve sigorta şirketlerinin karşı karşıya kalacağı risklere karşı gerek reasürans gerekse sermaye yeterliliklerinin üzerinde çalışmalarının acilen gündeme alınması gerektiğinin altını çiziyorlar.


Generali Sigorta Otodışı Teknik Müdürü Gökhan Yıldırım:  Sel ve benzeri teminatları tek poliçede sunmak yanlış olur

Yıldırım, artan doğal afetlerle birlikte, sel ve su baskını ya da başka bir teminatı tek poliçe olarak sunmanın  müşterilerin lehine değil aleyhine olacağını söyledi.

Generali Sigorta Otodışı Teknik Müdürü Gökhan Yıldırım, önümüzdeki yıllarda da doğal afetlerin şiddeti ve çeşidi artarak devam edeceğinin öngörüldüğünü belirterek, “İlk olarak doğal afetler ile yaşamayı öğrenmeliyiz. İkincisi ise istisnasız tüm sınai, ticari ve konut rizikolar için tüm tüketicilerin doğru ve eksiksiz poliçe almasını sağlamak ve olası felaketlere karşı önlem almaları konusunda sigortalılarımızı da sürece dahil etmeliyiz” dedi.
Gökhan Yıldırım, öncelikle tarih boyunca iklim şartlarının çeşitli ölçülerde değiştiğinin kabul edilmesi gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Bu değişimin bir kısmı olağan değişimler olsa da büyük bir kısmı olağandışı bir durumdur. Bununla beraber yapılan birçok araştırma hava ve okyanus sıcaklığının arttığını, kar ve buzulların yaygın bir şekilde eridiğini ve deniz seviyelerinin yükseldiğini göstermektedir. Tropikal iklimin etkisini artırmasıyla birlikte sel ve su baskını, fırtına ve hortumlar gibi doğa olaylarıyla daha sık karşılaşmaya başlıyoruz. Sorunuzu bu kapsamda değerlendirecek olursak önümüzdeki yıllarda da doğal afetlerin şiddeti ve çeşidi artarak devam edecektir.
Bu nedenle tüm doğal afetleri bir havuzda birlikte ya da ayrı ayrı değerlendirme imkanı çok doğru olmayacaktır. Biz ayrı bir havuzdan öte öncelikle iki konuyu çok önemsiyoruz. Bu konulardan birincisi doğal afetler ile yaşamayı öğrenmek. Yaşanan kötü tecrübelerden ders alarak aynı durumlarla bir daha karşılaşmamayı sağlamamız gerekiyor. İkinci konu ise istisnasız tüm sınai, ticari ve konut rizikolar için tüm tüketicilerin doğru ve eksiksiz poliçe almasını sağlamak ve olası felaketlere karşı önlem almaları konusunda sigortalılarımızı da sürece dahil edebilmek. Eğer bu iki konuda başarılı olabilirsek doğal afetlerin hem ülkemize hem de sigorta sektörüne daha az zarar vereceğini düşünüyorum.”

MERSİN’İN ZARARI 217 MİLYON LİRAYI BULDU
Ülkemizde halen daha birçok rizikonun sigortasız durumda olduğuna dikkat çeken Yıldırım, “Sel ve su baskını ya da başka bir teminatı tek poliçe olarak sunmak müşterilerin lehine değil aleyhine olacaktır. Öte yandan doğal afetler yangın dışında en çok kasko branşını etkiliyor. En son Mersin ilinde yaşanan sel hasarı bunun için örnek olarak verilebilir. Mersin’de yaşanan sel felaketinde 851 ev ve iş yeri, 331 araç zarar gördü. Sadece şehir merkezinde 47,5 milyon zarar oluştu. Tarımsal alanları ve tüm ilçeleri dahil ettiğimizde bu felaketin faturası 217 milyon liraya ulaşıyor. Ayrıca zorunlu sigorta olmakla beraber Tarsim’in tarım alanlarında bulunan ürünlere doğal afetler nedeni ile gelecek zararlar kapsamında 2006 yılından günümüze kadar ciddi rakamlar ödediğini unutmamak gerekir”dedi.

SEL VE SU BASKINI RİSK HARİTAMIZI GÜNCELLİYORUZ
Generali Sigorta olarak iklim değişikliğine yönelik tüm bilimsel verileri takip etmeye çalıştıklarını söyleyen Gökhan Yıldırım; “Sel ve su baskını risk haritamızı güncelliyoruz. Bu çalışmalar sonrasında da fiyat ve şartlarımızı belirlemeye çalışıyoruz. İklim değişiklikleri nedeniyle doğal afetler ile daha sık karşılaşacağız. Dolayısıyla bu hasarların hem şiddeti hem de frekansı giderek artacaktır. Ülke ve sektör olarak gerekli önlemleri almazsak bundan 10 yıl sonra da aynı konuları konuşacağımızı düşünüyorum” dedi.


Turkland Sigorta Teknik Koordinatörü Zeynep Azim: Tüm doğal afetleri içine alan bir havuz oluşturulabilir

Azim, İklim değişikliğinin son derece ciddiye alınması gerektiğinin altını çizerek, “DASK GİBİ tüm doğal afetleri içine alan bir havuz oluşturulabilir” dedi.

Turkland Sigorta Teknik Koordinatörü Zeynep Azim, sigorta şirketlerinin iklim değişikliklerinden en çok etkilenen kurumlar olduğunu belirtti. “İklim değişiklikleri sonucunda oluşan zararların büyük bir oranı sel nedeni ile oluşan hasarlar olsa da konu sadece sel riskiyle sınırlı değildir” diyen Azim, iklim değişiklikleri nedeni ile oluşan fırtına, kasırga, dolu, toprak kayması, kar, çığ düşmesi gibi doğa olaylarının önemli riskler arasında olduğunun altını çizdi.
Tüm doğa olayları içerisinde, sel ve fırtınanın en sık görülen ve en maliyetli hava olayları olduğuna dikkat çeken Azim sözlerini şöyle sürdürdü: “Deprem dışında, iklim değişikliğinin yol açtığı ekonomik kayıpların önemli bir bölümü muafiyetli de olsa sigortacılar tarafından karşılanmaktadır. Bu konuya, pek çok ülkede devlet müdahalesi görülmemekte ve doğal afetlere ilişkin sigortalar ihtiyari olmakla beraber, bazı ülkelerde de zorunlu sigorta ve devlet müdahalesini bir araya getiren sistemler ortak olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde de, binalarda deprem sonucu meydana gelebilecek maddi zararların karşılanmasını teminen yaptırılmakta olan zorunlu deprem sigortası gibi, tüm doğal afetleri içine alan bir havuz oluşturulabilir veya aynı havuz içinde konu değerlendirilebilir.”

DASK TEMİNATLARI ARTARSA YANGIN ÜRETİMİ AZALIR
6305 Sayılı Doğal Afetler Kanunu ile Zorunlu Deprem Sigortası teminatının DASK kurumu tarafından sağlandığını hatırlatan Zeynep Azim, “Bu kanunda ‘Sigorta şirketlerince teminat verilememesi durumunda deprem, sel, yer kayması, fırtına, dolu, don, çığ düşmesi ve benzeri doğal afetler için kamu yararı açısından gerek görülmesi hâlinde sigortacılık ilkeleri gözetilerek Kurum tarafından sigorta veya reasürans teminatı verilebilir’ denmektedir. Kanun buna açık ama sigorta şirketlerinin buna hazır olmadıklarını düşünüyorum. Zira deprem sigortasıyla yangın üretiminde önemli bir kayba uğrayan sigorta şirketleri, bu teminatların da havuza dahil olmasıyla yangında daha fazla üretim kaybı yaşayacaklardır. Bu kadar teminat, havuz tarafından zorunlu olarak verildikten sonra kişiler başka bir yangın poliçesi maliyetini taşıyamayacaklardır. Devlet, sigorta şirketlerinin bu teminatları su,numuna müdahale etmeyip, belirli risklerin sigortalanmasını zorunlu hale getirirse, tüm taraflar için daha faydalı bir sonuca ulaşılabilir” dedi.
Artan doğal afetlerin, birinci sırada yangın sigortalarını etkilediğine değinen Azim, “Bununla beraber, mühendislik sigortalarını da çok fazla etkilemektedir. En son Mersin’deki doğa olayları, mühendislik ve tarım sigortacılığına büyük zarar verdi” diye konuştu.

DEĞİŞİM SÜRECİNİ ACİLEN GÜNDEME ALMALIYIZ
İklim değişikliğinin sigortacılıkta son derece ciddiye alınması gereken bir konu olduğunun altını çizen Turkland Sigorta Teknik Koordinatörü Zeynep Azim, “İklimin gelecekte, nasıl bir değişim göstereceğinin iyi hesaplanması ve bu değişimin hasar sıklığı, hasar maliyetleri, ortalama hasar miktarı ve sigorta şirketlerinin karşı karşıya kalacağı risklere karşı gerek reasürans gerekse sermaye yeterliliklerinin üzerinde çalışmalarının acilen gündeme alınması gerekmektedir. Çünkü değişim süreci hızlanmıştır.” diye konuştu.

Yorum yazın