Enva-i Çeşit –2
Yazacak bu kadar çok şey varken konu bulamamak zor.
Gazetelere bakınca insanın içi daralıyor. Haberlere bakasım gelmiyor. Kafka’nın ruh halinden kurtulmak için en iyisi havadan sudan yazıp geçen yazımızda olduğu gibi yine çeşitlemeye devam edelim.
Havadan sudan başlayalım.
Martın sonuna geldik ama havanın takvimden haberi yok gibi. Bir taraftan nevruz, yani bahar bayramı kutlanıyor, öbür yandan kar gitmem de gitmem diyor. Hani martın on beşi kış, on beşi yazdı. Hadi be mart, biliyorum on beşin kış, on beşin yaz ama inat etme de şu yaz yüzünü yavaş yavaş gösteriver. Nevruzla başlayan baharın ve kardeşliğin coşkusunu hissettir. Gönlümüzde baharlar açsın; göster artık şu sıcak yüzünü de hem içimiz hem de kesemiz ısınsın. Doğalgaza gelen zamdan sonra dayanacak gücümüz kalmadı.
Bugün Ayvalık’a yerleşen bir arkadaşımdan bir haber aldım; leylekler şaşırmışlar, şimdiden Ayvalık’a gelmişler bile. Yaz göçü başlamış. Belki de içgüdüleri bizden daha kuvvetli. İnşallah pişman olmazlar. Sevindirici bir haber. Baharın ilk müjdecisi olarak hoş geldin diyelim de biraz gönlümüz açılsın.
Bugünlerde leyleklerin dışında başka zorunlu ziyaretçilerimiz de var. Maalesef, Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan tatsız olaylar nedeniyle Ukrayna’lılar da ülkemize çok zor koşullar altında geliyorlar. İnsani bakışımız açısından kapımız zor olan herkese açık. İnşallah en kısa zamanda barış sağlanır, insanlar vatanlarından, ailelerinden kopmadan sulh ve sükun içinde yaşamlarını sürdürürler. Bir de eşlerine “Bayi Toplantısına gidiyorum” diye Ukrayna’ya kaçamak yapmaya gidenler var ki asıl içler acısı durum, onların durumu. Dönebilirlerse durumu eşlerine nasıl izah edecekler artık bilemiyorum; Allah kolaylıklar versin.
Havalar ve insanlar bu minval üzerinde… Ne yapacakları belirsiz.
Tabii ki karın faydaları çok, toprak kar istiyor; eğer ziraatimiz hala eski gücünde olsaydı, çiftçimiz de yağan bu karlardan mutlu olacaktı. Ama birçok tarım ürünü artık ülkemizde yetişmiyor, biz de ithal etmek zorunda kalıyoruz. Maalesef ihtiyaç duyduğumuz buğdayın çok büyük kısmını Rusya ve Ukrayna’dan ithal ediyoruz. Ayçiçek yağını da öyle. Tabii bu ülkeler arasındaki anlaşmazlık da bu açıdan bizi düşündürüyor.
Ben insanların barış içinde yaşamalarını, havanın da artık yavaş yavaş ısınmaya başlamasını bekliyorum. Hem gönlümüzde, hem de gökyüzünde güneş açsın artık. Güneş bir an önce gücünü göstersin de yine bereketli topraklarımızda günebakanlarımızı kendimiz yetiştirelim, kendi ayçiçek yağımızı kendimiz yapalım. Kimsenin eline bakmayalım. Çiftçimizin yüzü gülsün.
Biraz da sudan bahsedelim, karın bu konuda faydasını inkar etmemiz mümkün değil. Baharla birlikte eriyen karlar su rezervlerimizi artıracak. Umarım yaz boyunca su sıkıntısı yaşamayacağız. Hidroelektrik santrallerinden daha fazla enerji elde edeceğiz. Gelin görün ki burada da bir ikilemle karşı karşıyayız. Suyumuz var ama fiyatlar düşmüyor. Su ve elektrik faturaları can yakıyor. Ne yapalım, susuz olmaz, ödeyeceğiz. Bir de benim pandemi nedeniyle suyla buluşamamamdan kaynaklanan bir özlemden bahsedip konuyu kapatayım. Tabii burada bahsettiğim su tatlı su değil, deniz suyu. Maalesef geçen sene hem salgın hem de ailemizde yaşanan bazı sağlık nedenleri ile ayağımı dahi deniz suyuna değdiremedim. Kendimi sudan çıkmış balık gibi hissediyorum. Umarım bu sene geçen senenin acısını çıkarma fırsatını bulur, bu özlemi sonlandırırım.
Enva-i çeşit konulara değinmeyi amaçladığım bu yazıda yerim kalmadığı için sadece havadan ve sudan bahsedebildim. Havadan başladım, sudan bitirdim. Umarım gelecek sayılarda başka konulara da değinerek konuyu çeşitlendirme imkanı bulurum.
Nisan ayı, Mübarek Ramazan ayı. Ülkemize, İslam alemine ve tüm insanlığa bereket, hayır ve barış getirmesi ümit ve dileğiyle Ramazan’ınızı kutluyorum.
