Doğal afetler 2023’ün ilk yarısında 194 milyar dolarlık ekonomik hasar yarattı

Doğal afetler 2023’ün ilk yarısında 194 milyar dolarlık ekonomik hasar yarattı

2023 yılının ilk yarısında meydana gelen doğal afetler 194 milyar dolarlık küresel ekonomik hasara neden olurken, toplam hasarın yalnızca 53 milyar doları sigortalıydı. Yılın ilk yarısında gerçekleşen doğal afetlerin en yıkıcı olanı ise 50 binden fazla can kaybının yaşandığı Kahramanmaraş Depremi oldu.

2023 yılının, henüz bitmemiş olsa da meydana gelen doğal afetler nedeniyle en zorlu yıllardan biri olarak geçtiğini söyleyebiliriz. Doğal afetlerin sayısında yaşanan artış ve bunların yarattığı zararlar hem ülkemiz için hem de dünya için önemli sorunlara yol açıyor. Aon’un yayımladığı rapora göre 2023’ün ilk yarısında doğal afetlerden kaynaklanan küresel ekonomik kayıplar, 194 milyar dolar ile 21. yüzyıl ortalamasının oldukça üzerinde gerçekleşti. Bu kayıplar raporda kayıtlara geçen en yüksek 5’inci kayıp olurken, bu yılki kayıplar şimdiden küresel yıllık ortalama ekonomik kayıpların %60’ını da oluşturdu. Raporda ayrıca yılın tamamı için küresel kayıpların daha da artacağı belirtildi.

2023’ÜN İLK YARISINDA 25 AFET MEYDANA GELDİ

2023 yılının ilk yarısında dünya genelinde 194 milyar dolarlık ekonomik kayba neden olan 25 ayrı afet meydana geldi. Bu olayların biri hariç tamamı ise hava koşullarıyla ilgili oldu. 2023’te kaydedilen afetlerin 17’si ABD’de meydana gelirken, bunu Asya-Pasifik (4), EMEA (3) ve Amerika kıtaları takip etti.

KAYIPLARDA EN YÜKSEK 4’ÜNCÜ İLK YARI

2023’ün ilk yarısında doğal afetlerden kaynaklanan küresel sigortalı kayıplar ise, 21. yüzyıl ortalamasının %46, 10 yıllık ortalamanın ise %25 üzerinde gerçekleşerek 53 milyar dolar oldu. Bu aynı zamanda 2011, 2021 ve 2022’den sonra kayıtlara geçen en yüksek 4’üncü ilk yarı dönemi oldu. Önceki yıllara benzer şekilde, kayıplar ağırlıklı olarak ABD’deki şiddetli konvektif fırtınalardan kaynaklandı. Bu dönemde en az 18 ayrı olayda milyar dolarlık sigortalı kayıplar meydana geldi. Bunların 14’ü ABD’de, 2’si Yeni Zelanda’da, 1’i Türkiye’de ve 1’i Batı ve Orta Avrupa’da kaydedildi. ABD’deki şiddetli konvektif fırtına olayları, sigortalı kayıplar açısından en maliyetli ilk 10 olay tablosuna hakim oldu. Ancak, 2023 yılının ilk yarısının en maliyetli tekil olayı Türkiye’deki depremler oldu. Hem kamu hem de özel sigorta kapsamları dikkate alındığında, bu olaydan kaynaklanan toplam zararın 100 milyar liradan fazla olduğu tahmin ediliyor. Bu rakam, şubat ayı ortalama döviz kuru ve müteakip fiyat enflasyonu dikkat alındığında 5,6 milyar dolara denk geliyor.

KAHRAMANMARAŞ DEPREMİ EN YIKICI DOĞAL AFET OLDU

Yılın ilk yarısında meydana gelen ve en yıkıcı doğal afet olan Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde gerçekleşen deprem felaketleriyle de ülke olarak büyük ve derin bir yara aldık. Aon’un raporunda meydana gelen bu deprem felaketleriyle de ilgili çeşitli bilgilere yer verildi. Raporda, ekonomik kayıpların neredeyse yarısının bu yıkıcı 2 deprem felaketinden kaynaklandığı kaydedildi. Türkiye ve Suriye’yi etkileyen depremlerde meydana gelen ekonomik kayıpların 91 milyar dolar olduğu tahmininde bulunan rapora göre bu rakam Türkiye hükümeti, Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği tarafından ortaklaşa tahmin edilen toplam fiziksel hasarı içeriyor. Enflasyona uyarlanmış fiyat bazında ise bu kayıplar küresel olarak tarihte kayıtlara geçen en maliyetli 11’inci afet oldu. Kahramanmaraş depremlerinin bir sonucu olarak, EMEA bölgesindeki ekonomik kayıplar da 111 milyar dolar oldu. Bu rakam 1990 yılını n ilk yarısındaki rekoru da açık ara farkla geçti.

FARKINDALIĞIN ARTMASINDA SİGORTANIN ÖNEMİ BÜYÜK

Günümüzde tüm dünyanın gündeminde önemli bir yere sahip olan iklim değişikliği ve sebep olduğu doğal afetlerin sayısındaki artış ve bunların yarattığı zararlar önemli sorunlara yol açıyor. İklim değişikliğiyle mücadelede riski önleme ve riski azaltma konusunda önemli bir role sahip olan sigorta sektörünün, toplumda risk bilincinin oluşması ve farkındalığın artmasında da önemi büyük. İklim değişikliğinin etkilerine karşı kalkan görevi gören sigorta, iklim kaynaklı gerçekleşen afetler sonucu meydana gelebilecek kayıpların önüne geçebilmek için de önemli bir güvence olarak karşımıza çıkıyor.

REASÜRANS FİYATLARI YÜKSELEBİLİR

Meydana gelen doğal afetler sebebiyle, kişilerin varlıkları da zarar gördüğü için hasar taleplerinin sayısında ve şiddetinde artışlar meydana geliyor. Hasar ödemelerinde yaşanan artış, sektöre ek maliyet yükü yarattığı gibi aynı zamanda sigorta şirketlerinin reasürans anlaşmalarını daha yüksek bedellerle yapmasına da neden olabiliyor. Görüşlerini aldığımız sektör temsilcileri, son birkaç yıldır dünya genelindeki yüksek faizlerin bir neticesi olarak reasürans sermayesinde bir azalışın zaten gözlemlenmekte olduğunu, bunun üstüne doğal afet hasarlarının maliyeti de konulduğunda reasürans fiyatlarında ciddi yükselişler olacağını belirtti.

DOĞA SİGORTA GENEL MÜDÜRÜ COŞKUN GÖLPINAR:

Hasarlara karşı kıymetlerin sigorta güvencesine alınması çok önemli

“TÜM DÜNYAYI VE GELECEĞİMİZİ TEHDİT EDEN EN BÜYÜK ENDİŞELERDEN BİRİ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE BAĞLANTILI OLARAK GELİŞEN HAVA OLAYLARI. HASARLARA KARŞI GEÇ KALINMADAN KIYMETLERİN SİGORTA GÜVENCESİNE ALINMASI BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR.”

Genel olarak küresel etkiler, pandemi ve sonrası gerçekleşen büyük katastrofik hasarlar, Avrupa’da ve tüm dünyada yükselen enflasyon ve etkileri, ekonomik ve politik değişimler, savaş ve olumsuz etkileri, reasürörlerin kendi retro marketlerinde karşılaştıkları ciddi maliyet artışları ve kapasite bulmakta zorlanmalarının risk alma iştahını azalttığını söyleyen Doğa Sigorta Genel Müdürü Coşkun Gölpınar, “İklim değişikliğine bağlı olarak şiddeti, sıklığı ve etki alanı giderek artan doğal afetlerden kaynaklı hasar ve kayıplar her geçen yıl önemli ölçüde artış gösteriyor. Yaşanan afetlerin reasürans kapasitelerini etkilemesini ve reasürans maliyetlerini artırmasını bekliyoruz. Ek olarak, reasürans kapasitesinin öneminin giderek arttığı bu kaotik ortamda, reasürörlerin sadece fiyat artışı değil teknik Uw süreçlerine etki edebilecek değişiklikler yapmak gayretinde olacaklarını düşünüyoruz. Reasürans şirketlerinin kapasiteleri sadece doğal afetlerden kaynaklı gerçekleşen hasarlara değil, faiz oranlarının yükselmesi, enflasyonist ortam ve diğer değişkenlere de bağlı olarak değişiklik göstermekte. Tüm olumsuz gelişmelere rağmen reasürans şirketleri uzun vadede desteklerine devam edecektir” diye konuştu.

‘KAYIPLARIN ÖNEMLİ BÖLÜMÜNÜ SİGORTACILAR KARŞILIYOR’

Doğal afetlerin sebep olduğu ekonomik kayıpların önemli bir bölümünün sigortacılar tarafından karşılandığını dile getiren Gölpınar, “İklim değişiminin etkilerinden kaynaklanan seller ve su seviyelerinin artışı özellikle kıyı bölgeleri etkilerken; küresel ısınma ve kuraklık üretim kapasitesini azaltarak tarım sigortalarını doğrudan etkilemekte. İklim değişikliğine sebebiyet veren olaylardan biri de sera gazı emisyon oranlarının artmasıdır. Küresel düzeyde sera gazının yayılımının azaltılması ve araç kullanımına bağlı karbondioksit yayılımlarının düşürülmesi için yeni teknolojiler ve yöntemler uygulanmakta. Örneğin; Avrupa Birliği, emisyonları 2030’a kadar 1990’daki seviyelerinin %55 altına düşürmeyi ve 2050’ye kadar iklim nötr olmayı taahhüt etti. Gelecek 10 yıl içerisinde elektrikli araç kullanımının %50 seviyelerine ulaşması beklenirken yeni teknoloji ve atılımlarla birlikte araçların %70’inde sürücüsüz/otonom/entegre sistemlerin kullanılması bekleniyor. Artık tüketicilerin özel araç kullanımı yerine otonom/sürücüsüz/elektrikli araçlar gibi alternatif transfer sistemlerini tercih etmesi sera gazının iklim üzerinde yarattığı negatif etkileri de azaltacaktır. Sigortacılık açısından bakıldığında ise şahıs kullanımının dışına çıkan sürücüsüz araçlara geçiş yapılmasının hasar frekansında da gözle görülür bir seviyede düşüş yaratması beklenmekte. Fakat mevcut oto sigortalarında bir kaza durumunda sürücüdeki kusura bakılırken, sürücüsüz araç kullanımı sırasında meydana gelebilecek kazalarda araç üreticisinin kusurlu bulunması da söz konusu olabilir” açıklamasında bulundu.

‘RİSK BİLİNCİNİ ARTIRMALIYIZ’

Tüm dünyayı ve geleceğimizi tehdit eden en büyük endişelerden birinin iklim değişikliği ve bağlantılı olarak gelişen hava olayları olduğunu kaydeden Gölpınar, “Özellikle yaz aylarında aşırı sıcaklık bağlantılı olarak meydana gelen yangın ve kuraklığın yanı sıra; sadece kışın değil yaz aylarında da görülen aşırı yağış, sel ve su baskınlarının arazi, konut, araç ve iş yerlerine verebileceği hasarlara karşı geç kalınmadan kıymetlerin sigorta güvencesine alınması büyük önem taşıyor. Sigortalılarımıza, acentelerimiz kanalıyla alınacak riskleri en aza indirmek için hangi önlemlerin alınması gerektiğine dair yangın, sel, seylap, su baskını vb. durumlara karşı alınması gereken önlemleri içeren bilgilendirici paylaşımlar yapıyoruz. Doğa Sigorta olarak kendi ekibimiz tarafından yapılan riziko teftişleri vasıtasıyla sigortalılarımızı doğal afetler doğrultusunda görebilecekleri zararlara karşı uyarıyor ve alınması gereken önlemler konusunda bilinçlendiriyoruz. Şirketimizin sosyal medya hesaplarında da risk bilincini artırmaya yönelik yayın ve paylaşımlarımızı düzenli olarak yapmaktayız” ifadelerine yer verdi. “İklim değişikliği ile mücadele ve geri dönüşüm, temiz bir gelecek için en öncelikli konularımızdan biri olmakta” diyen Gölpınar, sözlerine şu şekilde devam etti: “İklim değişikliği ile mücadelede sürdürülebilir çevre hedefine ulaşmayı amaçlayan projelerin daima destekçisi olmayı sürdürüyoruz. Gelecek nesillere sağlıklı ve güvenli bir dünya bırakmayı arzulayarak, faaliyetlerimizi çevre bilinci ile gerçekleştiriyoruz. Bu kapsamda; fidan bağışı kampanyalarına destek oluyor, çevreye duyarlı araç kullananların yanında olduğumuzu göstererek elektrikli ve hibrit araç sahiplerinin karşılaşabileceği riskleri Doğa’l Kasko ile teminat altına alıyoruz. Son olarak, bu yönde gurur verici bir projeye daha imza attık. Türkiye’nin mobilite alanında hizmet veren küresel teknoloji markası Togg ile iş birliğindeki, gelişmiş sigorta hizmet ve çözümlerimizin son yansıması özel kasko ürünümüz ile kullanıcıların akıllı cihazlarına en kapsamlı şekilde koruma sağlıyor, kaliteli hizmet güvencemiz ile ayrıcalıklı sigorta teminatları ve ek özellikleri sunuyoruz.

AVEON GLOBAL SİGORTA İCRA KURULU BAŞKAN YARDIMCISI VE CMO’SU EMRAH YAŞAR:

Önleyici sigortacılık politikası yaygın hale getirilmeli

“SEKTÖRÜMÜZ RİSK GERÇEKLEŞİNCE HASAR ÖDEME MİSYONU HARİCİNDE ÖNLEYİCİ SİGORTACILIK POLİTİKASINI DA YAYGIN HALE GETİRMEK ZORUNLULUĞUNDADIR. ÖNLEYİCİ SİGORTACILIK KAPSAMINDA ÖNLEYİCİ TEDBİRLER ALINMASINI, BUNUN TOPLUM TARAFINDAN İÇSELLEŞTİRİLMESİNİ SAĞLAMAK SEKTÖRÜMÜZÜN GÖREVİ OLMALIDIR.”

Doğal afetler sebebiyle reasürans kapasitelerinin ve fiyatlarının oldukça fazla ve belirsiz bir değişkenlik içerisinde etkilendiğini ifade eden Aveon Global Sigorta İcra Kurulu Başkan Yardımcısı ve CMO’su Emrah Yaşar, “Bunun bir seferlik bir durum olmaktan çıkıp değişkenlik göstererek devam edeceğini söylemek maalesef sektörümüz açısından ayrı bir risk oluşturmaktadır” dedi. İklim değişikliği ve doğal afetlere karşı sektörün nasıl bir rol üstlenebileceğiyle ilgili görüşlerini paylaşan Yaşar, “Bu mücadelede sektörümüz risk gerçekleşince hasar ödeme misyonu haricinde önleyici sigortacılık politikasını da yaygın hale getirmek zorunluluğundadır. Önleyici sigortacılık kapsamında iklim değişikliği ve sonrasında yaratacağı olumsuz etkilere karşı önleyici tedbirler alınmasını, bunun toplum tarafından içselleştirilmesini sağlamak sektörümüzün görevi olmalıdır” açıklamasında bulundu.

‘RİSK GERÇEKLEŞMEDEN TEDBİR ALINMALI’

Önleyici sigortacılık kavramı etrafında birleşmek zorunda olunduğuna dikkat çeken Yaşar, “Farkındalığı sağlamanın yegâne yolu bu görünüyor. Yani iklim değişikliğinin yaratacağı zararları sigortalarken risk gerçekleşmeden önce tedbirlerin alınması ve uygulanmasında önleyici sigortacılığa tarihi bir görev düşmektedir” ifadelerini kullandı. Yaşar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yeni bir şirket olmamıza rağmen iş süreçlerimize robotik iş modellerini dahil ederek yeşile yatırım konusunda ilk adımımızı attık. Diğer yandan elektrik araçlar konusunda yaptığımız ürünlerle, sivil toplum örgütleri ile ortak projeler geliştirerek bunu pekiştirmeye devam edeceğiz.”

QUICK SİGORTA GENEL MÜDÜRÜ EYÜP ÖZSOY:

Risk farkındalığı ne kadar artarsa mali kayıplar o kadar azalır

“RİSK FARKINDALIĞI NE KADAR ARTAR VE ÖNLEM ALINIRSA, HEM SEKTÖR HEM DE SİGORTALILAR İÇİN MALİ KAYIPLAR O KADAR AZALIR.”

Doğal afetlerin neden olduğu kayıpların 2022 yılında 270 milyar dolar seviyesinde olduğunu ve bunun yaklaşık 120 milyar dolarlık kısmının sigorta hasarı olarak yansıdığını ifade eden Quick Sigorta Genel Müdürü Eyüp Özsoy, “Genel olarak doğal afet hasarlarının %70’ini fırtına ve kasırga sonucu oluşan kayıplar oluşturmakta. Her geçen yıl doğal afet sonucu oluşan hasar trendinin yukarı yönde olduğunu net bir şekilde gözlemleyebiliyoruz. Bu hasarların doğal sonucu reasürans maliyetlerinde artış şeklinde karşımıza çıkacaktır. Son birkaç yıldır dünya genelindeki yüksek faizlerin bir neticesi olarak reasürans sermayesinde bir azalış zaten gözlemlenmekteydi. Doğal afet hasarlarının maliyetini de bunun üstüne koyarsak reasürans fiyatlarında ciddi yükselişler olacağı aşikar. Bu rakamlar olayın ciddiyetini gösteriyor aslında. Önlem alınmadıkça giderek artacak bu rakamlar. Reasüransın varlık sebebi, afetlerin yol açtığı ekonomik kayıpların karşılanmasında bir güvence olması. Dolayısıyla kayıplar arttıkça bu alandaki harcamalar da yükseliyor. İklim krizinin her yıl etkisini daha da hissettirmesi sonucu doğal afetler ve kayıplar, alışılagelmiş grafiklerin çok üstünde artık. Bu nedenle hem sigorta hem de reasürans sektörünün kartları yeniden dağıtması ve yeni yol haritaları çizmesi de şart. Global çaptaki tüm veriler, çok da uzak olmayan bir gelecekte kapasitelerin mevcuttakinden daha fazla daralacağını gösteriyor. Bu da reasürans fiyatlarında %40’a kadar bir artış beklenmesi demek. Türkiye’de özellikle yangın branşında daha da hissedilecek bu artışlar. Doğal olarak reasürans kapasitesinin azalması, sigorta primlerini de olumsuz etkileyecek ve prim artışları yaşanacaktır. Diğer yandan reasürans açığı da söz konusu çünkü yüksek riskli alanlarda risklere sınırlar koyabiliyor reasürans şirketleri ve bu da açığa sebebiyet veriyor. Haliyle sigorta şirketleri söz konusu maliyetleri primlere yansıtmak durumunda kalıyor. Tabii bu orta ve uzun vadede makroekonomik sorunları beraberinde getirecek. Böyle bir tabloya maruz kalmamak ve sektörümüzü korumak adına yeni formüller geliştirmek zorundayız. Diğer yandan bizler sigortacıyız. Günün sonunda doğal afetlere karşı da en önemli güvence ve devamlılığın ekonomik sürdürülebilirliğin merkezinde her zaman sigorta var ve var olmaya da devam edecek” açıklamasında bulundu.

‘SEKTÖR ÖNLEYİCİ SİGORTACILIK ROLÜNÜ ÜSTLENMELİ’

Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin, sel, fırtına, kuraklık vb. birçok afetin direkt nedeni olduğunu ifade eden Özsoy, “Bu noktada her yaştaki insanımıza iklim değişikliğine neden olan faktörlerin nasıl azaltılacağı hususunda bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı. Sektör bu konudaki deneyimlerini risk farkındalığının artırılması için kullanmalı. Diğer bir deyişle bu konuda da önleyici sigortacılık rolünü üstlenmeli. İklim krizi bize doğal afetlerin yazın da çok büyük boyutlara ulaşabileceğini gösterdi. Haliyle iklim değişikliği, sigorta sektörünün doğrudan etkilendiği bir sorun. Risk mühendisliğinin de her zamankinden çok daha fazla önemli hale geldiği bir dönemdeyiz. Risk farkındalığı ne kadar artar ve önlem alınırsa, hem sektör hem de sigortalılar için mali kayıplar o kadar azalır. İklim değişikliğiyle mücadelede sürdürülebilir ve çevreci çalışmaların ve yatırımların önemi büyük. Bu yatırımların ise sigorta çözümleriyle birlikte düşünülmesi, şirketlerin riskleri minimize etmek için sigorta şirketlerinin sunduğu / sunacağı teminatları dikkate alması lazım. Dolayısıyla sigorta sektörünün de kendini bu yeni koşullara göre revize etmesi gerekli. Bu anlamda şirketler ürün ve teminatlarında bu konuyu önemsiyor. Ayrıca Avrupa Yeşil Mutabakatı’na sektör olarak uyum için adımlar atılıyor. Diğer yandan risk paylaşımları için koasürans anlaşmaları, yerli reasürans şirketlerinin desteklenmesi, şirketlerin mali açıdan güçlenmesi çok önemli hale geldi. Sigorta bilincinin artırılması ise her zamankinden çok daha mühim. Biz Quick Sigorta olarak kurulduğumuz günden beri, sigorta bilincini artırmayı kendimize görev edindik ve bu kapsamda yayınlarımızı sürdürüyoruz” şeklinde konuştu. ‘

‘YENİ ÜRÜNLER GELİŞTİRMEK ŞART’

Her şeyden önce iklim değişikliğini kapsayan yeni ürünleri geliştirerek tüketicinin dikkatini bu konuya çekmenin ve ilgilenmesini sağlamanın şart olduğunu vurgulayan Özsoy, “Çünkü afetler olmaya devam edecek. Hatırlayınız BM’nin Küresel Değerlendirme Raporu, son 12 yılda, her yıl 350 – 500 arasında afet gerçekleştiği ve daha kötüsü önümüzdeki yedi yılda bu rakamların 560’a yükseleceğini ortaya koydu. Yani hiçbir şey yapmadan oturup bekleyeceğimiz bir süreç değil bu, felaket gürültülü adımlarla geliyor. Bu noktada şirketlerin iş modellerini, çevreci olmayan yapılanmalarını ivedilikle gözden geçirmesi zaruri bir adım olmalı. Yeşil dönüşüm şart. Kaldı ki şirketler, sermaye sahipleri bu hassasiyeti gösterdikçe bireylerin de hassasiyeti artacak ve sigorta bilinci daha hızlı gelişecektir” ifadelerine yer verdi. Maher Holding Sigorta Grubu olarak hatta holding olarak yenilenebilir enerji, sürdürülebilirlik ve çevreci yaklaşımların hep gündemlerinde olduğunu kaydeden Özsoy, sözlerini şu şekilde noktaladı: “Yatırımlarımızda da reel adımlar atıyoruz. Bunun en güzel örneği, bu yılın başında taşındığımız Quick Tower. Amerikan Yeşil Binalar Konseyi (USGBC) tarafından LEED Platinum sertifikası sahibi bir bina burası.”

EY TÜRKİYE FİNANSAL HİZMETLER SEKTÖR LİDERİ VE ŞİRKET ORTAĞI LEVENT ATAKAN:

Sektör iklim değişikliğiyle mücadelede aktif rol almalı

“SİGORTA SEKTÖRÜNÜN CESUR VE YARATICI ÇÖZÜMLER OLUŞTURMASI CİDDİ ÖNEM TAŞIYOR. ETKİN RİSK SERMAYESİ, RİSK TRANSFERİ VE RİSK SENDİKASYONU DAHİL STRATEJİLER – RİSKİ GENELE YAYMAK VE KAPSAMLARI GENİŞLETMEK, SEKTÖRÜN MÜCADELEDE AKTİF OLARAK YER ALABİLECEĞİ ALANLAR.”

EY tarafından hazırlanan EY 2023 Küresel Sigorta Görünümü raporunda iklim değişikliği ve katastrofik risklerin yaratacağı koruma açıklarının dünya çapında sigorta sektörünün en önemli üç konusundan biri olduğunu ifade eden EY Türkiye Finansal Hizmetler Sektör Lideri ve Şirket Ortağı Levent Atakan, “Sigortasız kalan katastrofik risk 2019, 2020 ve 2021 yıllarında sırasıyla 89, 112 ve 145 milyar dolar olarak öngörülüyor. Bu noktada, aslında sigortasız risklerin büyüme sebeplerinden biri de riskin sigorta sektörü tarafından son zamanlarda daha net tespit edilebilmesi ve buna bağlı olarak fiyatlandırılması olarak görünüyor. Gerçekleşen ve doğru tespit edilen riskler, doğal olarak reasürans fiyatlarını artırıyor. Bahse konu risklerin büyüklüğü reasürans kapasitesini de olumsuz etkilerken, burada olumsuz riskin tümünü kapsayabilecek reasürans kapasitesinin olmaması en önemli etken” dedi.

‘SEKTÖRÜN CESUR ÇÖZÜMLER OLUŞTURMASI GEREKLİ’

Özellikle doğal afetler tarafındaki eksik sigortalılık ve bu risklerin artarak gerçekleşmesinin sigorta sektörünün bu alana daha fazla yatırım yapması ile sonuçlanacağını düşündüğünü belirten Atakan, “Hem varlıkları hem de yükümlülükleri etkileyen iklim risklerini modellemek ve uzun zaman dilimlerine yaymak oldukça zor. Sigorta sektörünün cesur ve yaratıcı çözümler oluşturması ciddi önem taşıyor. Etkin risk sermayesi, risk transferi ve risk sendikasyonu dahil stratejiler, riski genele yaymak ve kapsamları genişletmek, sektörün mücadelede aktif olarak yer alabileceği alanlar. Farklı pazarlara göre farklı ve yenilikçi çözümler üretmek de önemli bir rol olarak karşımıza çıkıyor” dedi. Farkındalığın artırılmasının sadece sigortacılık sektörünün gündeminde olmaması gerektiğini düşündüğünü vurgulayan Atakan, “Kamu, sivil toplum kuruluşları, diğer paydaşlar ve sigorta şirketi iş birlikleri, eğitimler ve çeşitli kampanyalar aracılığıyla farkındalığının artırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu noktada sigorta şirketlerinin etkin olabileceği alan; olası riskin ne olduğunun ve sonuçlarının doğru bir şekilde tespit edilmesi ve anlatılması olabilir” dedi. Atakan, sözlerini şöyle sürdürdü: “EY olarak, faaliyet gösterdiğimiz 150’den fazla ülkede net karbon ayak izimizin azalması için sorumlu olduğumuzdan daha fazla karbonu atmosferden uzaklaştırarak ve dengeleyerek 2021 yılında ‘karbon negatif ’ olmayı başardık. 2025’te ise atmosfere yeni emisyon eklemeyerek ‘net sıfır karbon’ hale gelmeyi hedefliyoruz. Bu hedefe ulaşma sürecinde de karbon negatif kalmayı sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz.”

AON EŞ CEO’SU FERHAN ÖZAY:

Sektörün farkındalığı artırmadaki rolü çok büyük

Sigortacılıktaki en temel risklerden olan doğal afetlerin, reasürans piyasasında sağlanan kapasiteyi ve fiyatları etkileyen en önemli faktörlerden biri olduğunu belirten Aon Eş CEO’su Ferhan Özay, “Sigorta şirketleri her geçen gün bu risklere daha fazla maruz kalmakta ve reasürans piyasasındaki teminat ihtiyaçları bu doğrultuda artmaktadır. Son birkaç yıldır artan talep ve kapasite düşüşleri hâlihazırda fiyatlarda artış eğilimi yaratmıştı. Bu duruma ek olarak 2023 Şubat ayında gerçekleşen Kahramanmaraş depremleri, doğal afet kaynaklı bu kayıpların önemli bir yüzdesini oluşturdu ve gelecek yenilemelerde reasürans şirketlerinin yaklaşımlarını, risk iştahlarını belirleyen en önemli unsur haline geldi. Reasürans teminatı sağlayan şirketler, retrosesyon satın alımlarında, bu dönemde ödenen yüklü tazminatlar sonrası, özellikle doğal afetlere daha fazla maruz kalan bölgelerde ciddi maliyet artışlarıyla karşılaşmaktalar. Dolayısıyla reasürans şirketleri ya bu maliyetleri reasürans fiyatlarına yansıtıyorlar ya da sağladıkları kapasiteyi daraltma kararı almak zorunda kalıyorlar. Bazı durumlarda her ikisi de söz konusu olabiliyor. Kapasite arzında yaşanan bu düşüş ya da kapasitenin maliyetinin artışı, sektördeki artan taleple birleşince sigorta şirketlerinin teminat ihtiyaçlarını gelecek dönemde daha pahalıya finanse edeceklerini göstermektedir” diye konuştu. Sigorta sektörünün iklim değişikliğine olan farkındalığı artırmadaki rolünün çok kıymetli olduğunu ifade eden Özay, şöyle konuştu: “Öyle ki sigortacılar mevzu bahsi olunan sektördeki risk değerlemelerinin yapılmasını ve sonucunda risk gruplarının belli aralıklarla değerlendirmesine önderlik ederler. Bu süreçte her bir risk grubu için tedbirler önem derecesine göre sıralanırlar. Günümüzde iklim değişikliğinin yarattığı doğal afetler neticesinde yeni risk grupları da ortaya çıkmaktadır. Bu noktada sigortalılara naçizane tavsiyemiz risk değerlendirmelerini işinin ehli kurumlarla belirli aralıklarla düzenli olarak yaptırmalarıdır. Aon Türkiye olarak yerli müşterilerimizi yönlendirmelerimiz neticesinde iklim değişikliğine uyum tedbirleri alma konusunda bilinçlendiriyor ve küresel ölçekte uygulanan çözümleri onlar ile sürekli ve düzenli olarak paylaşıyoruz. Bugün İngiltere’de iklim değişikliği sebebi ile çok yüksek ve kuvvetli rüzgarlara karşın alınan deniz kargo taşımacılığı risklerinde alınan ek genişletmeleri Türkiye’deki müşterilerimiz ile paylaşmamız da buna güzel bir örnektir. Uyum tedbirlerinin farkındalığı artırıdığı ve uygulandığı sürece Türkiye’de iklimle bağlantılı sigorta koruma açığının azaltılmasına yardımcı olması kuvvetle muhtemeldir. İklim değişikliği sigorta sektörü için giderek büyüyen bir risk iken, fırsatları da beraberinde getiriyor.”

MARSH TÜRKİYE CEO’SU YEŞİM AKSÜT:

ESG çalışmaları sektör tarafından benimsenmeli

2023’ün ilk yarısında meydana gelen doğal afetlerde yaşanan sigortalı hasarların toplamı, son 10 yıllık ortalamanın biraz üzerinde gerçekleştiğini belirten Marsh Türkiye CEO’su Yeşim Aksüt, “Sigorta endüstrisi bu gerçeği iklim değişikliğinin doğal afetler üzerindeki etkileri bakımından da önemsiyor. Doğal afetler sonucu ortaya çıkan sigortalı hasarlar doğal afetler açısından koruma sağlayan reasürans programlarının fiyatlarını doğrudan etkiliyor. Bu anlamda doğal afet koruması açısından kullanılan reasürans tretelerinin fiyatlarındaki artış önümüzdeki dönemde de sürecek gibi gözüküyor. Diğer taraftan özellikle yaşanan depremler açısından bakıldığında, reasürörlerin ve sigortacıların olası depremleri ve bunların sonuçlarını öngörmek için kullandıkları bazı araç ve modeller, kimi olaylarda gerçekleşen hasarları tahmin etmekte yetersiz kaldı. Bu öngörülebilirlikte deneyimlenen belirsizlik de reasürörlerin kapasitelerini daha konservatif kullanmayı istemelerine, hatta kimi coğrafyalardaki bazı risklere karşı daha mesafeli pozisyon almalarına sebep oldu. Dolayısıyla doğal afetlerin frekansında ve büyüklüklerinde yaşanan artışla birlikte bu tür riskler için dünya reasürans pazarında kapasite bulmak daha zor bir hale geldi” dedi. İklim krizinin sigorta sektörünün gündeminde son birkaç yıl içerisinde ciddi olarak yer aldığını söyleyen Aksüt, sözlerine şöyle devam etti: “Özellikle sigorta kapsamını etkileyen doğal afetler ile ilgili beklentilerin son yıllarda daha geniş bir perspektifle ele alındığını belirtebiliriz. Bunun en büyük sebebi, ülkemizde ve dünyada yaşanan ekstrem hava olaylarının, iklim koşullarındaki değişikliklerin ve biyoçeşitliliğin azalmasının hizmet verilen sektörlerde kendini göstermesidir. Sigorta şirketleri iklim değişikliğine bağlı riskleri ve etkilerini yönetmek için risk değerlendirme, şirketlere özel ürün ve hizmetler, her seviyede farkındalığın artırılması adına adımlar ve farkındalık çalışmaları, sürdürülebilir ve çevreye duyarlı şekilde sigortacılık faaliyetlerinin yürütülmesi gibi roller üstlenmeliler. Sigorta piyasası sürece hızla adapte olarak hizmet portföyünde öne çıkan araçları gündemine aldı. Bu araçlardan biri olan Çevresel, Sosyal, Yönetişim (ESG), Marsh Türkiye olarak bizim de yoğunlaştığımız alanlardan biridir. Marsh’ta global olarak yürüttüğümüz ESG çalışmalarının sektör tarafından da benimsenmesinin iklim değişikliğinin etkilerine karşı güçlü kalabilmek adına yararlı olduğuna inanıyoruz. Bu minvalde sigorta sektöründeki tüm tarafların çevresel, sosyal ve yönetişim çerçevesinde aksiyon alması gerektiğini düşünüyoruz.”

CORPUS SİGORTA GENEL MÜDÜRÜ MURAT ŞİŞLİ:

Sigorta farkındalığı istenilen seviyeye ulaşmadı

“GEREK KÜLTÜREL GEREKSE DE EKONOMİK SEBEPLERLE ÜLKEMİZDEKİ SİGORTA FARKINDALIĞI İSTENİLEN SEVİYEYE BİR TÜRLÜ ÇIKMADI. BU SENE BAŞINDA YAŞADIĞIMIZ, HEPİMİZİ DERİNDEN ETKİLEYEN DEPREM KONUSUNDA BİLE BUNU YAŞAMAKTAYIZ.”

İklim değişikliklerinin sebep olduğu doğal afetlerin, 2023 yılında da sigorta şirketleri açısından maliyetli olmaya devam ettiğinin altını çizen Corpus Sigorta Genel Müdürü Murat Şişli, “2022 yılında gerçekleşen doğal afet kaynaklı hasarlar sebebiyle oluşan 270 milyar dolar maddi kaybın yaklaşık olarak %55’inin sigortasız olduğu tahmin ediliyor. Sigortalılık oranının %45 seviyesinde kalmasına karşı yaklaşık 121,5 milyar dolar sigortalı hasar tutarı, küresel sigorta pazarı için oldukça ciddi bir tutara işaret etmektedir. Son yıllarda doğal afetlerin frekanslarının artması sigorta talebinde de yukarı yönlü bir harekete sebep oldu. Bireyler ve şirketler varlıklarını korumak için sigortaya olan talebi artırırken özellikle COVID-19 sonrası bozulan tedarik zinciri, küresel olarak artan enflasyon ve faiz oranları sigorta ve reasürans şirketleri üzerinde hem hasar maliyeti hem de sermaye açısından baskı yaratmaktadır. Ülkemiz özelinde ise, deprem riskinin yanı sıra, küresel ısınma kaynaklı sel hasarlarındaki artış, daha önce pek dikkate alınmayan orman yangınları Türk sigorta şirketlerinin hasar tutarlarını artırmakta. 2021 yılında 421 milyar dolar olan dünya reasürans kapasitesinin 2022 yılında 355 milyar dolar seviyesine gerilemiş olduğunu çeşitli raporlardan takip edebilmekteyiz. Bu azalıştaki etkenlerin başında son yıllarda artan hasarlar ve ekonomik belirsizlikler bulunuyor. Bu azalışın bir sonucu olarak 2022 yılında yurt dışında reasürans maliyetleri maalesef %10 civarında artış göstermiştir. Bu çerçeveden baktığımız zaman, artan teminat ihtiyacına karşılık küresel reasürans kapasitesi artmamakta. Ekonominin temel kuralı olan arz-talep dengesini dikkate alırsak reasürans maliyetlerinin 2023 yılı sonunda artacağını öngörmekle beraber sağlanan reasürans kapasitesinin azalacağı görüşündeyiz. Elbette hem sigorta şirketleri hem de rasürans şirketleri çok değerli olan ve fiyatı artan kapasitelerini daha dikkatli kullandırma yoluna gideceklerdir” dedi.

‘ÖNLEYİCİ SİGORTACILIK ANLAYIŞIYLA HAREKET EDİLMELİ’

Sigorta şirketlerinin birçok farklı sektöre hizmet veren, hem bireysel hem de kurumsal müşterileri olan çok geniş kapsamlı bir sektörü temsil ettiğini vurgulayan Şişli, “İklim değişikliği ile mücadelede sigorta şirketleri karbon ayak izi daha az olan şirketlere pozitif ayrımcılık yapabilecekleri gibi tarifelerini emisyon oranlarına göre ayarlayarak bireysel müşterilerini de daha düşük emisyonlu araçlara yönlendirebilirler. Şirket olarak ‘önleyici sigortacılık’ anlayışı ile hareket ederek, zararı önleyici aksiyonlar alarak çalışmaktayız. Sigortalılarımızın varlıklarına ait eksiklikleri kendileriyle paylaşıp, farkındalıklarının artmasını sağlıyor ve sigortalılarımızın iş sürekliliğini sağlamak için çalışmalarda bulunuyoruz” ifadelerine yer verdi. Gerek kültürel gerekse de ekonomik sebeplerle ülkemizdeki sigorta farkındalığının istenilen seviyeye bir türlü çıkmadığının altını çizen Şişli, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bu sene başında yaşadığımız, hepimizi derinden etkileyen deprem konusunda bile bunu yaşamaktayız. Oysa sigorta, zaten çok zor kazandığımız varlıların bir anda yok olmaması için tek yol. Doğal afetler arttıkça sigorta talebi artsa da bu durum anlık olarak devam etmekte. Sektörümüzde SEDDK ve TSB iş birliği ile halihazırda çok güzel projeler yürütülmekte, özellikle Sigortacılık Haftası ile geniş kitlelere ulaşılmakta ve bilinç artırılmakta, biz de şirket olarak tüm bu çalışmalara katılmaktayız. Bunun yanı sıra internet sitemizde, Corpus Blog adı altında, iklim değişikliği hakkında farkındalığı artırıcı birçok bilgi ve görsel yayınlamaktayız.”

AXA SİGORTA HUKUK, UYUM VE KURUMSAL SORUMLULUK BAŞKANI VE İCRA KURULU ÜYESİ ONUR KOÇKAR:

İklim değişikliği sigorta sektöründen bağımsız bir konu değil

“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ SİGORTA SEKTÖRÜNDEN BAĞIMSIZ BİR KONU DEĞİL. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE YOL AÇTIĞI FELAKETLERİN GÜNÜMÜZDE EN BÜYÜK RİSK FAKTÖRLERİNDEN OLDUĞUNU DÜŞÜNÜRSEK, SEKTÖR OLARAK BU KONUDA YAPMAMIZ GEREKEN ÇOK ŞEY VAR.”

Ülkemizde büyük kayıplara sebep olan ve hala yaralarını sarmak için çalıştığımız depremlerden sonra, sigorta ve reasürans şirketlerini zor bir yenileme döneminin beklediğine dikkat çeken Axa Sigorta Hukuk, Uyum ve Kurumsal Sorumluluk Başkanı ve İcra Kurulu Üyesi Onur Koçkar, “Yenileme döneminde fiyatlamaları belirleyen önemli bir kriter katastrofik riskler olacaktır. Katastrofik risklerin, reasürans koruma maliyetlerinde artışlara sebep olacağını öngörüyoruz. Öte yandan, reasürans piyasasının azalmakta olan katastrofik kapasite alma isteğinin, ülkemizde yaşanan deprem ile daha da azalacağı düşünülüyor. Bu durumun sonucu olarak reasürans şirketleri, başta saklama payı artışları olmak üzere reasürörler lehine olacak şekilde, sigorta şirketlerine daha az kapasite sunacaktır. Reasürans şirketleri, mevcut risklerinin deprem ile artmasından dolayı etki yönetimini yeniden tanımlayacak ve bunun sonucunda kapasitelerini azaltma yönünde ilerleyeceklerdir. 2024 yenileme döneminde, özellikle yangın ve mühendislik olmak üzere tüm branşlarda kapasitelerde daralma ve fiyatlarda ciddi artış olmasını öngörüyoruz” ifadelerini kullandı.

‘İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ EN BÜYÜK RİSK FAKTÖRÜ’

İklim değişikliğinin, sigorta sektöründen bağımsız bir konu olmadığının altını çizen Koçkar, “Sigortacılığın merkezinde riskleri öngörmek ve bu riskler karşısında önlem alınmasını sağlamak var. İklim değişikliği ve yol açtığı felaketlerin günümüzde en büyük risk faktörlerinden olduğunu düşünürsek, sektör olarak bu konuda yapmamız gereken çok şey olduğunu düşünüyorum. Axa olarak “insanlığın gelişmesi adına insanlar için değerli olanı korumak” amacı ve sorumluluk bilinci ile hareket ediyoruz. Bu bağlamda, kendimizi sadece risk gerçekleştikten sonra hasar ödeyen bir şirket olarak konumlandırmıyor; risk önleyici inisiyatifler alarak müşterisinin zarara uğramasını önleyen destekleyici bir iş ortağı yaklaşımını benimsiyoruz. Sigortalanacak değerleri öncelikle inceliyor ve riskleri bertaraf edecek tavsiyelerde bulunuyoruz. Buna iklim riskleri de dahil; sigortalılarımızın varlıklarını olası iklim risklerinden nasıl koruyacaklarına dair öneriler de geliştiriyoruz. Diğer yandan Axa Grubu’nun iklim stratejisini Türkiye’de “Dünya Dostu Sigortacılık” yaklaşımımızla hayata geçiriyoruz; doğrudan ve dolaylı çevresel etkimizi en aza indirgeyecek çalışmalar yürütüyoruz. Müşterilerimize, onları iklim değişikliği risklerine karşı teminat altına alan ürünler sunarken, kurumsal müşterilerimizi sürdürülebilir iş pratiklerine teşvik edecek uygulamalar yapıyoruz. Örneğin, iklim değişikliğinin günlük hayattaki etkilerine karşı koruma sağlamak adına müşterilerimize parametrik sigorta ürünlerini sunuyoruz. Bu ürünle turizm, enerji, havacılık, inşaat gibi iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine en fazla maruz kalan sektörleri koruma altına alıyoruz. ‘Dünya Dostu İş Yeri’ ürünümüzle de yeşil bina ve LEED sertifikalarına sahip iş yerlerine fiyat avantajı ve ek destekler sağlıyoruz. Bireyler ve kurumlar için iklim değişikliği riskleri ile ilgili sigorta farkındalığı yaratırken, aynı zamanda gezegenimizin geleceği konusunda sosyal farkındalık yaratmaya da çalışıyoruz. 2020 yılında başlattığımız “Dünya için Hareket Et” projesiyle insanları gezegen sağlığı için harekete çağırıyoruz. Çünkü hareketsiz bir yaşam karbon ayak izimizin artmasına yol açıyor ve böylece iklim değişikliğini tetikliyor. Aynı zamanda insan sağlığına da olumsuz etkileri bulunuyor” açıklamasında bulundu.