
Doğal afet kaynaklı sigortalı kayıplar 2025’te 145 milyar dolara ulaşabilir
Swiss Re Enstitü’sünün yayınladığı Sigma raporuna göre, küresel sigortalı doğal afet kayıpları 2025 yılında 145 milyar dolar seviyesine ulaşabilir. Bu artışın başlıca nedeni ise şiddetli fırtınalar, seller ve orman yangınları gibi ikincil felaketler.
Geçtiğimiz yıl doğal afet kaynaklı sigortalı kayıplar 137 milyar dolar seviyesinde seyretti. 5’inci en yüksek kaybın yaşandığı 2024 yılında yaşanan kayıpların sadece %43’ü sigorta tarafından karşılandı. Swiss Re’nin yayınladığı 2025 yılının ilk Sigma raporu, gelişmiş ekonomiler de dâhil olmak üzere hala dünyanın birçok yerinde koruma açığı bulunduğuna vurgu yapıyor. 2024’te kayıpların başlıca sebepleri Milton ve Helen Kasırgaları ile şiddetli konvektif fırtınalardı. İkincil felaketler kayıplara en büyük etki eden olaylar oldu.

2025 yılına ise Ocak ayında başlayan Los Angeles’taki orman yangınları ile girdik. Şu anki tahminlere göre 40 milyar dolarlık sigortalı kayba neden olan orman yangınları, 2025 yılının da tıpkı 2024 yılı gibi oldukça yüksek kayıpların yaşanacağı bir yıl olacağına işaret ediyor. Raporda da yıllık %5 ila %7’lik uzun vadeli artış trendine göre 2025 yılında doğal afetlerden kaynaklanan sigortalı kayıpların 145 milyar dolara ulaşması bekleniyor.

ZİRVE KAYIP YILLARI
Hatırlayacak olursak 2024 yılında küresel sigortalı kayıpların çoğu ikincil felaketlerden kaynaklandı (özellikle ABD’deki şiddetli konvektif fırtınalar). Daha yüksek sıklıkta meydana gelen ikincil felaketlerden kaynaklanan kayıpların çoğu, sigorta şirketleri tarafından karşılanabildi. Belirtmek gerekir ki, birincil felaketler en yüksek kayıp potansiyeline sahip ve bu felaketler büyük varlık değerine sahip kentsel alanlarda meydana geldiğinde o yıl kayıpların faturası bir hayli kabarık oluyor. Raporda, 1995’ten bu yana 1999, 2004, 2005, 2011 ve 2017 yılları 5 zirve kayıp yılı olarak belirlenmiş. Yani yıllık trendin çok üzerinde kayıplar, zirve kayıp yılları olarak adlandırılıyor. En yüksek kayıp yaşanan bu 5 yılın tamamında sigortalı kayıpların üçte ikisinden fazlası birincil felaketlerden kaynaklandı. Bu 5 yılın toplamı 655 milyar dolar sigortalı kayba eşit. Ek olarak bu kayıp, son 30 yılın toplamı olan 2,14 trilyon dolar sigortalı kaybın yaklaşık üçte birine denk geliyor. Zirve kayıp yıllarının 3 ortak özelliği ise şunlar:
- Birincil felaketlerin birinde meydana gelen büyük bir afet (örneğin 2005)
- Aynı birincil felaket içinde kümelenmiş olaylar (örneğin 2004 ve 2017).
- Farklı tehlikelerin kümelenmesi (örneğin 1999 ve 2011),

Sigorta sektörünün 2017 yılından bu yana zirve kayıp yılı yaşamadığını belirtelim. 2022 yılında yaşanan Ian Kasırgası’nın (Katrina Kasırgası’ndan sonra) tarihteki en maliyetli ikinci tekil doğal afet sigorta kaybına neden olması bile bu durumu değiştirmedi.
Swiss Re, analizinde 2025 yılında doğal afet kaynaklı sigortalı kayıpların 300 milyar dolar seviyesine çıkma ihtimalini %10 olarak belirtiyor. Eğer yıllık %5–7 trend devam ederse de bu zirve senaryonun olasılığı artacak. Bu tahmini ise son 30 yıllık küresel sigortalı hasarların şu 2 benzerliğinden yola çıkarak yapıyor:
- Tüm doğal afetlerden kaynaklanan sigortalı hasarların reel olarak yıllık %5-7 oranında artması,
- Çoğunlukla birincil felaketlerden ve özellikle birincil felaketlerin neden olduğu en yüksek hasar yıllarının meydana gelmesinden kaynaklanan, hasar sonuçlarında yıldan yıla yüksek volatilite.

REASÜRANS ZIRHI
En yüksek kayıp yıllarında reasüransın faydası ön plana çıkıyor. Tampon görevi üstlenerek volatiliteyi dengeleyen reasüransın trendin üzerindeki küresel kayıpların yarısından fazlasını karşılaması bekleniyor. Raporda, küresel reasürans sermayesinin yaklaşık 500 milyar dolar olduğu ve önde gelen reasürörlerin ortalama %250 civarında bir ödeme gücüne sahip olduğu belirtilerek reasürans piyasasının 300 milyar dolarlık bir kaybın kendi payına düşen kısmını karşıladıktan sonra bile güçlü bir sermaye yapısına sahip olmaya devam edeceği aktarılıyor. Buna alternatif sermaye de destek oluyor. Afet tahvili (cat bond) istikrarlı bir şekilde büyümesini sürdürerek yaklaşık 50 milyar dolar seviyesine ulaştı. Rapor, reasürans piyasasının bir sonraki zirve kayıp yılının neden olabileceği şoku absorbe edebilecek güçte olduğunu belirtiyor. Tabi bu dayanıklılığın sürdürülebilir kılınması gerekiyor. Hem geleneksel hem de alternatif reasürans sermayesindeki büyümenin doğal afet riskleriyle paralel bir hızla ilerlemesi ve sektörün sermaye maliyetini uzun vadede karşılayabilmesi gerekiyor.


ATILMASI GEREKEN ADIMLAR
Swiss Re raporda daha sürdürülebilir bir risk ortamı için sigorta sektörünün atması gereken adımlara da yer veriyor. Bu adımları madde madde özetleyecek olursak,
- Sigorta sektörünün afet riskini sürdürülebilir bir şekilde aktarabilmesi için daha fazla uyum önlemi alınması gerekiyor. Küresel doğal afet sigorta kayıpları artmaya devam ederken kayıp potansiyelini baştan azaltmak için daha fazla önlem alınması gerektiğine yönelik dünya genelinde çağrı yapılıyor. Buradaki kilit nokta ise iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasıyla başlayıp doğal afet risklerine uyumla devam eden süreçle birlikte kırılganlıkların yapısal olarak azaltılması ve doğal afetlere karşı dayanıklılığın artırılması.
- Sigorta poliçeleri, kayıp azaltma için teşvikler içerebilir. Rapor, uyumun önündeki engellerden birinin de uyumsuz teşvikler olduğunu vurguluyor. Kayıpları azaltma için alınan önlemler genellikle birtakım yüksek ön maliyetlere sahip, ancak ev sahipleri ve şehir planlamacıları için gelecekteki faydalar daha az net. Flood Re’nin Birleşik Krallık’ta uyguladığı “Build Back Better” (Daha İyi Yeniden İnşa Et) yaklaşımı, sektörün önlem maliyetini ev sahipleriyle paylaşarak uyum çabalarını teşvik etmesi buna verilebilecek güzel örneklerden biri.
- Sigorta şirketleri, bilgilerini paylaşarak ve underwriting standartları belirleyerek risk azaltma çabalarını destekleyebilir. Sigorta sektörü; risk bilgisini, fiyat sinyallerini, underwriting standartlarını ve teşviklerini paylaşarak risk azaltma çabalarını teşvik edebilir. Sigorta şirketleri ve reasürörlerin Insurance Institute for Business & Home Safety (IBHS) tarafından orman yangınlarına karşı dayanıklılığı artırmak için yapılan inşaat çözümleri araştırmasını örnek olarak veren rapor, bu araştırma gibi adımların toplumun ve sektörün doğal afet risklerine karşı anlayışlarının daha da derinleştirmelerine ve ek olarak sektörün modellemelerini iyileştirmelerine yardımcı olacağını belirtiyor.
- Risk azaltma, çok sayıda paydaşın katılımını gerektiriyor. Risk azaltmanın uzun vadeli bir taahhüt ve çok sayıda paydaşın katılımını gerektirdiğini belirten raporda mülk sahipleri, hükümetler, düzenleyiciler, denetçiler ve sigorta sektörü gibi birçok paydaşın risk azaltma önlemlerinin oluşturulması ve uygulanmasında önemli bir rol oynadığına dikkat çekiliyor.
- Geçmişte yaşanan olaylar, sigorta şirketleri ve diğer paydaşların bir araya gelince risk yönetiminde neler başarabileceğini gösteriyor. Rapor, geçmiş örneklerin sektör ve toplumun yükselen riskleri yönetmek için bir araya geldiğinde neler başarabileceğini gösterdiğini söylüyor. Örneğin Florida’da daha sıkı bina yönetmelikleri, 2022’deki Ian Kasırgası’nın yol açabileceği kayıpları %30-35 oranında azalttı. Rapordaki diğer örnekler arasında, 2005’teki Katrina Kasırgası’nın yol açtığı fırtına dalgasının ardından New Orleans’ta sel korumalarının iyileştirilmesi ve 2011’deki Japonya depreminin ardından sismik bina yönetmeliklerinde ve sigorta korumalarında kaydedilen ilerlemeler yer alıyor. Özetle, etkili bir kayıp azaltma çabası, mülk risklerinin sigortalanabilirliğini ve karşılanabilirliğini korumak ve koruma açıklarını kapatmak için gerekli.

SONUÇ
Rapor, sigorta sektörünün koruma açıklarını kapatma denklemlerinin ayrılmaz bir parçası olduğunu belirtiyor. Bunu sürdürülebilir kılmak için etkili önleme ve uyum tedbirleriyle kayıp potansiyelini baştan azaltmak gerekiyor. Raporun sürekli olarak altını çizdiği uyum ve önleme; sigorta primlerinin düşmesini, reasürans ihtiyacını azaltılmasını ve riskin daha iyi paylaşılmasını sağlıyor. Bu noktada hayati önem taşıyan unsur ise uyum ve önleme tedbirlerinin çok paydaşlı bir yaklaşım gerektirmesi.
