“Doğa nereye bina inşa etmemiz gerektiğini söylüyor”

“Doğa nereye bina inşa etmemiz gerektiğini söylüyor”

5N1S’nin bu bölümündeki konuğu olan Risk Mühendisliği ve Allianz Teknik Direktörü Dr. Ceyhun Eren, Kahramanmaraş depremlerinde zeminin ne kadar etkili olduğunu gördüklerini belirterek, “Ben doğanın nereye bina inşa etmemiz gerektiğini söylediğini hep dile getiriyorum. Eğer verimli arazilere binalarımızı yaparsak merkez üssünde olan depremi birebir yaşama riskiyle karşı karşıya kalırız” dedi.

5N1S’nin bu bölümdeki konuğu Türkiye’nin ilk ve tek akredite deprem ve yangın test ve eğitim merkezi Allianz Teknik’in Direktörü Dr. Ceyhun Eren oldu. Allianz Teknik’in merceği altına aldığı deprem konusunda yapıların güvenliğinin yanı sıra toplumsal risk farkındalığının da kritik önemde olduğunu vurgulayan Dr. Eren, “Başta hem yapılarımızın güvenliği hem de acil durum ve kriz anında neler yapmamız gerektiğiyle ilgili birtakım gelişim alanlarımızın olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. Gerçekleştirdiğimiz söyleşimizde Dr. Ceyhun Eren, şu değerlendirmelerde bulundu:

Kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz?

Uzun yıllardır sigorta sektöründeyim. Şu anda Allianz Sigorta’da risk mühendisliği ve Allianz Teknik Direktörlüğü görevini yürütüyorum. Aynı zamanda şirketin iş süreklilik sorumlusuyum. Özellikle kritik iş süreçlerinin devamını sağlamak adına hem planların yapılması hem de tatbikatların yürütülmesinden sorumluyum. Bunun yanında afet sigortaları konusunda önemli projelerimizin yürütücülüğünü yapıyorum. Akademisyenlik kimliğim de var. Türk Alman Üniversitesi başta olmak üzere birçok üniversitede de yarı zamanlı dersler vermeye çalışıyorum. Bununla birlikte Türkiye Sigorta Birliği ve Türkiye’yi Yangından Koruma Vakfı’nda çeşitli görevlerim bulunuyor. Ek olarak TÜSİAD Deprem Görev Gücü’nde de yer alıyorum.

‘UYGULAMALI EĞİTİMLER BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ’

15 Ekim 2019’da faaliyetlerine başlayan Allianz Teknik hangi konularda hizmet veriyor? Ne tür eğitimler veriyorsunuz?

Aslında planlamalarımız çok eskiye dayanıyor. Allianz Teknik, Türkiye’nin ilk akredite deprem laboratuvarı kurma fikriyle hayata geçirdiğimiz bir projeydi. Ana fikrimiz de toplumsal risk farkındalığını artırmaya katkıda bulunmaktı. 2019 yılı Ekim ayında hayata geçirdik ve o günden bugüne gerçekten çok başarılı işlere imza attık. Öncelikle deprem testleri bizim için çok kritik. Ülkemizin karşı karşıya olduğu bu büyük risk karşısında hem testlerin akredite bir şekilde yürütülmesi hem de toplumumuzun eğitilmesi çok önemliydi. Tabii burada sadece deprem testi olarak bakmamak gerekiyor. Akademik çalışmalara ve yerli üreticilerimize de destek veriyoruz. Yapısal olmayan riskler dediğimiz sunucu kabinleri, elektrik panoları, UPS sistemleri, jeneratörler ya da asma tavanlar, yüksek raf sistemlerinin akredite bir şekilde testini yapabiliyoruz. Bunun yanında akademik testlere de büyük önem veriyoruz ve üniversitelerimizin yaptığı çalışmalara destek oluyoruz. Ayrıca tarihi binaların korunmasından depreme karşı riski azaltacak birtakım önlemlerin geliştirilmesine varan geniş bir yelpazemiz var. Sahip olduğumuz makinaların doğruluk seviyesi ve kapasiteleri yüksek olduğu için sadece deprem değil, taşımacılık testleri ve araç içerisindeki hareketli tüm parçaların testlerini de yapabiliyoruz. Bu sayede yerli üreticilerimize büyük katkı sağlayabiliyoruz. Bunun yanında yine akredite bir yangına tepki laboratuvarımız var. Burada daha çok yapı malzemelerinin yanıcılık sınıfını belirliyoruz. Uygulamalı eğitimler ise bizim için çok önemli. Ben de bir eğitimci olduğumdan eğitimleri uygulamalı hale getirmeyi hep savunuyorum. Öğrenciler açısından çok daha eğitici ve verimli oluyor. Allianz Teknik’te de gerçek deprem yaşayabildiğimiz deprem simülatöründen gerçek yangın kaçış imkânı yarattığımız ortama, yangın eğitim salonunda gerçekten yangın çıkarabildiğimiz alandan portatif söndürücünün nasıl kullanıldığını anlattığımız temiz yangın söndürme odamıza kadar birçok simülasyonumuz var.

‘KOBİ’LERİN YEŞİL MENTÖRÜ OLDUK’

Çevresel riskler ve iklim değişikliğinin artan etkilerini daha çok görüyoruz. Allianz Teknik olarak siz bu konuda neler yapıyorsunuz?

İklim değişikliğinin olumsuz etkileriyle karşılaşan sektörlerin başında sigorta sektörü geliyor. Uzun yıllardır kısa süreli yoğun yağışların tetiklediği seller, su baskınları, dolu gibi doğal afetlerle çok sık karşılaşmaya başladık. İlerleyen dönemlerde bu tür doğal afetleri küresel ısınmanın da etkisiyle daha da fazla göreceğimizi düşünüyoruz. Yapılan araştırmalarda karşı karşıya olunan riskleri incelediğimizde çevresel risklerin ve iklim değişikliğinin üst sıralara taşındığını görüyoruz. Bu konu bizim de merceğimiz altında ve Allianz Türkiye Sürdürülebilirlik Stratejisi çerçevesinde Allianz Teknik’in içinde “Çevre Ve İklim Değişikliği Hizmetleri” adında 2022 yılının sonunda bir departman kurduk. Bu departmanı giderek genişletmeye çalışıyoruz. Burada Avrupa Birliği ile ülkemizin imzaladığı Yeşil Mutabakat çerçevesinde 2026’da devreye girecek yasal yükümlülükleri de yerine getirebilmek adına müşterilerimize karbon ve su ayak izi ölçümlemesi ile ESG risklerinin tamamını hem ölçümleme hem de nasıl azaltabileceğine yönelik birtakım hizmetler sunmaya başladık. Yeni ve güzel bir haberi de paylaşmak isterim. TÜBİTAK 1831 Yeşil İnovasyon Teknoloji Mentörlük Çağrısı kapsamında TÜBİTAK’ın KOBİ’lere vereceği desteğin yeşil mentörü seçildik. 1 Nisan itibarıyla KOBİ’ler %90’ını TÜBİTAK’ın karşılayacağı bir danışmanlık hizmetine sahip olabilecekler. Bu da KOBİ’lerimizin bu konuda kendilerini geliştirmeleri için çok önemli bir fırsat diye düşünüyorum.

‘2 BİN YILDA BİR OLACAK DEPREMLERDİ’

Deprem konusuna gelirsek 6 Şubat’ta yaşanan deprem felaketi sonrası ne dersler çıkarıldı? Sizce öne çıkan başlık nedir?

Yaşanan depremler toplumumuzun çok büyük bir kesimini etkiledi. Bizler de derinden sarsıldık ve depremin yaralarını sarmak için elimizden gelen desteği ilk andan itibaren vermeye çalıştık. 2 bin yılda bir olacak depremlerle karşı karşıyayız. Depremin meydana gelmesinden hemen sonra Allianz Türkiye iş süreklilik planımızın da çerçevesinde öncelikle çalışanlarımız, onların aileleri, iş ortaklarımız, toplumumuzun her kesimi ve sigortalarımızın yanında olabilmek için hemen aksiyonlar aldık. Burada sadece yapısal hasar değil, psikolojik etkenlerin de çok ön planda olduğuna dikkat çekmek gerekiyor. Bu yaraların nasıl sarılacağı noktasında da birçok projeye imza attık. 120 milyon liranın üzerinde bir destek paketi açıkladık. Eğitimden barınmaya kadar birçok ihtiyaca ulaşmaya çalıştık. Benim uzmanlığım binaların deprem davranışı üzerine. Yaşanan depremlerde zemin yapısının bu kadar etkili olacağını çok fazla beklemiyorduk. Ancak çok büyük bir etki yarattı. Deprem, aynı su dalgası gibi bir dalga hareketi. Hem yatayda hem de yerden yukarı doğru yarattığı bir etkisi var. Böyle olunca da karşılaştığı zemin bir anda o dalga boyunun büyümesine neden oluyor ve depreme maruz kalma sürenizi artırıyor. Yüksekte ve görece daha sağlam kayalık bir zeminde aynı depremi daha az hissederken ovada, daha verimli topraklar üzerine inşa edilmiş binalar çok daha büyük hissediyor. Allianz Teknik olarak daha çok endüstriyel binalara odaklandık. Depremden sonra sahada epeyce zaman geçirdik ve daha önce yaptığımız teorik çalışmaların sonuçlarının gerçek hasarlarla nasıl örtüştüğünün bir karşılaştırmasını yaparak birçok ders çıkardık. Sadece yapısal değil yapısal olmayan etkilerin de çok önemli olduğunu gördük. Binada hiçbir yapısal kusur yok ama yıkılan asma tavanlar, devrilen ekipmanlar ya da elektronik eşyalardan dolayı o binayı kullanılamaz duruma getirecek hasarlar gördük. Bu da bundan sonra alınabilecek önlemlerin neler olması gerektiğini çok net gösteriyor diyebilirim.

‘DEPREME YETERİNCE HAZIR DEĞİLİZ’

Sizce beklenen Marmara depremine hazır mıyız? Deprem olması halinde nasıl bir senaryoyla karşı karşıya kalacağız?

Marmara depremi ne zaman olacak sorusunu bir gün mutlaka olacak şeklinde yanıtlayabiliriz. Her sene en aktif fay hatlarından Kuzey Anadolu Fay Hattı ve Kahramanmaraş depremlerini yaşadığımız Doğu Anadolu Fay Hattı 2 cm hareket ediyor. Bu hareket genelde 30 senelik periyotlarla çok büyük depremler yaratabiliyor. Marmara’da da Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın henüz kırılmamış belli bölümleri var. En çok beklenen yerlerden biri Silivri açıkları. Bir diğeri de bizi de en çok korkutan yerlerden birisi olan Bursa- Gemlik bölgesi. Burada birtakım hareketlenmeler var. Bursa- Gemlik’ten neden korktuğumu açıklamam gerekirse Kahramanmaraş’ta olduğu gibi fay hattı şehrin hemen ortasından geçiyor. Bu tip alanlar bizi en çok korkutan yerler. Gerçek şu ki Marmara Bölgesi’nde bir deprem olacak. Hazır mıyız? Yeterince hazır olmadığımızı söyleyebilirim. Başta hem yapılarımızın güvenliği hem de acil durum ve kriz anında neler yapmamız gerektiğiyle ilgili birtakım gelişim alanlarımızın olduğunu düşünüyorum. Ben doğanın nereye bina inşa edeceğimizi söylediğini hep dile getiriyorum. Eğer verimli arazilere binalarımızı yaparsak merkez üssünde olan depremi birebir yaşama riskiyle karşı karşıya kalırız.

‘TOPLUMUMUZUN DEPREME HAZIR OLMASI ÇOK KRİTİK’

Son olarak eklemek veya vurgulamak istediğiniz bir konu var mı?

Deprem özelinde sadece yapıların güvenliği yetmiyor. Toplumumuzun buna hazır olması çok kritik. Toplumsal risk farkındalığını artırmanın yolunun çocukluk döneminde alınacak eğitimlerden geçtiğini görüyoruz. Umarım ilerleyen dönemlerde daha bilinçli bir toplum haline dönüşürüz.

Yorum yazın