Dikey tarım sürdürülebilir gıdaya erişimin anahtarı olabilir mi?

Dikey tarım sürdürülebilir gıdaya erişimin anahtarı olabilir mi?

Büyük bir potansiyel taşıyan ve sürekli olarak gelişen bir pazar olan dikey tarım, geleceğin tarım modeli olarak görülüyor. Özellikle artan nüfus ve gıdaya erişimde yaşanan problemler nedeniyle dikey tarım, sürdürülebilir bir çözüm olarak öne çıkıyor.

Geleceğin tarım modeli olarak öne çıkan dikey tarım modeli, geleneksel tarımın aksine çok daha küçük bir alanda maksimum verimi amaçlıyor. Özellikle nüfusun yoğun olduğu şehirlerde yerleşim alanlarının artması ve tarımsal üretim için ayrılan alanların azalması, yerinde üretim yerine başka bölgelerden gıda temin edilmesine neden olurken gıdanın taşınması için oluşan lojistik maliyeti de gıda teminin sürdürülebilirliğini azaltıyor. Şehir içerisinde binaların, metro istasyonlarının, otoparkların atıl bölgelerinde ya da konteynerlerin içinde üretim yapılmasına olanak tanıyan dikey tarım uygulamaları, yerinde üretim sağlayarak gıda temininin sürdürülebilirliğini artırıyor. Sınırlı alanda daha fazla ürün elde etmeyi sağlayan dikey tarım modeli, genellikle kapalı bir ortamda bitkilerin dikey yüzeylerde katmanlar halinde üst üste konularak yetiştirilmesi prensibine dayanıyor. Daha çok kıvırcık, marul, nane, ıspanak gibi mikro yeşilliklerin üretiminde tercih edilebilen bu sistemde, dikey eksende konumlandırılan üretim raflarına konulan LED lambalar ile güneşsiz ortamda sürekli üretim gerçekleştiriliyor.

Dikey tarım teknikleri hidroponik, aeroponik ve akuaponik olmak üzere 3’e ayrılıyor. En yaygın yetiştirme sistemi olan hidroponik, topraksız bitki yetiştirmeye imkân tanıyor. Bitki kökleri potasyum, kalsiyum, magnezyum gibi makro besinler ve demir, klor, çinko vb. içeren sıvı solüsyonlara daldırılıyor. Kök desteği için çakıl, kum da kullanılıyor. Bu yöntemin faydası ürün başına verimi artırması ve su kullanımını azaltması. Ek olarak herhangi bir gübre de kullanılmıyor. Yapılan bir çalışmaya göre, geleneksel tarım uygulaması yapılan 1 hektarlık alandaki üretimde hidroponik sistem uygulayan bir seraya göre 75 bin ton daha fazla su tüketimi olduğu görülmüş.

Aeroponik sistem, hidroponik sistemin daha ileri adımı diyebiliriz. Havada veya gübre ortamında agregat* veya toprak ilavesi olmadan tarım yapma yöntemi olan aeroponik sistem, geleneksel tarıma göre %95 daha az su kullanıyor. Su problemi olan veya düşük kaliteli suların olduğu yerlerde bu sistem daha çok kullanılıyor. Ancak bu sistemin dezavantajı, ışık geçirmemesi gereken köklerin asılı durduğu haznenin devamlı nemli olması nedeniyle zararlı bakteri ve mantar üremesini önlemek için haznenin hidrojen peroksit ile işlemden geçirilmesi gerekiyor.

Son olarak akuaponik sistem, bir birleşimden oluşuyor. Su kültürü (balık yetiştiriciliği) ve hidroponiğin birleşiminden oluşan sistem, balıkları ve bitkileri aynı ekosisteme sokarak bitki köklerinin balık havuzu için doğal filtre, balık atıklarının da bitkiler için biyolojik gübre kaynağı olması sağlanıyor. Bu sistem, daha çok arazinin az veya kalitesiz olduğu şehir merkezleri veya kırsal alanlarda kullanılıyor.

Dikey tarım uygulamaları şu durumlarda kullanılıyor:

  • Klasik tarımda kontrol edilmesi mümkün olmayan doğa olaylarına bağlı üretimin zarar görmesi,
  • Üretim sürecinde kontrolsüz kaynak kullanımı,
  • Üretim ile tüketim noktaları arasındaki transfer maliyetlerinin yüksek olması,
  • Lojistik süreçlerde ürün firelerinin fazla olması,
  • Tüketim noktasında üretim için yeterli alan olmaması veya bu alanların pahalı olması.

ARTILAR EKSİLER

Dikey tarımın en büyük artıları toprak, su, gübre ve pestisit** kullanımını azaltması. Küçük bir alanda maksimum verimliliği hedefleyen dikey tarım modelinde, geleneksel tarıma göre çok daha az (%70-95) su kullanılıyor. Diğer avantaj ve dezavantajları şöyle sıralayabiliriz:

  • İklim kontrolü: Geleneksel tarımda kontrol edilmesi mümkün olmayan doğa olaylarına ve hava koşullarına karşılık dikey tarımda böyle bir durum söz konusu değil.
  • Kontrollü ortam: Bitki yetiştirme ortamının sıcaklık, nem ve diğer koşullarının kontrolü kolaylaştığından verim ve kalite artışı sağlanıyor.
  • Verimlilik: Üretim süreci tam zamanlı ve sürekli olduğundan geleneksel tarıma kıyasla 10 kattan daha fazla verim alınabiliyor.
  • Mevsimsel bağımsızlık: Her mevsimde üretim yapılabildiğinden yılın 365 günü mevsim dışı ürün yetiştirilebiliyor.
  • Topraktan bağımsızlık: Toprağa bağımlı olmadan her yerde üretimin önünü açar.
  • Sıfır zirai ilaç kullanımı: Kontrollü ortamın faydalarından biri de bitkilerde hastalığa neden olacak zararlıları ortadan kaldırması. Böylece herhangi bir zirai ilaçlamaya ihtiyaç duyulmuyor.
  • Azalan lojistik maliyetler: Dikey tarım yerinde üretim ve tüketim için elverişli bir model olduğundan tedarik zinciri kısalıyor.
  • Ürün çeşitliliği: Geleneksel tarımda olduğu gibi her çeşit ürün üretilemiyor. Dikey tarımda daha çok mikro yeşilliklerin üretimini yoğun olarak görülüyor.
  • Teknoloji ve uzmanlık: Tüm sistemin devamlılığı için teknolojiye yatırım yapılmasına ve konusunda uzman kişilerle çalışılmasına ihtiyaç duyuluyor.
  • Yatırım maliyeti: Dikey tarım ilk yatırım maliyeti oldukça yüksek.
  • Enerji bağımlılığı: Aydınlatma, ortam sıcaklığı gibi parametreler için yüksek miktarda enerjiye ihtiyaç duyuluyor. Enerjideki herhangi bir kesinti ortamda ciddi sorunlara neden olabilir.
  • Tozlaşma: Dikey tarımda kontrollü bir ortam söz konusu olduğu için doğal tozlaşma olmuyor. Bu sebeple manuel tozlaşma maliyeti ortaya çıkıyor.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİKLE İLİŞKİSİ

Son zamanlarda her yerde duyduğumuz sürdürülebilirlik kavramını geleceğin ihtiyaçlarını bugünden tüketmemek, kaynakları etkin bir şekilde kullanmak olarak tanımlayabiliriz. İklim değişikliği, küresel ısınma, karbon emisyonları ve artan nüfusla birlikte bu kavram daha da ön plana çıkıyor. Peki, dikey tarım ve sürdürülebilirliğin nasıl bir ilişkisi var? Aslında dikey tarım modelinin kendisi sürdürülebilir bir çözüm. İklim krizi gibi tüm dünyayı etkileyen bir sorunun varlığı göz önüne alındığında, dikey tarım sadece teknolojik bir yenilik değil, sürdürülebilir yaşam ve gıda güvenliği için gerekli bir adımı temsil ediyor.

*Agregat: Topraktaki kil, mil, kum fraksiyonlarının organik materyal ile canlı salgıları sayesinde oluşturdukları en küçük doğal toprak parçasına verilen isim.

**Pestisit: Pestisitler endüstriyel tarımda yetiştirilen ürünler için zararlı olabilecek böcek, ot gibi canlılar ile hastalık etmenlerine karşı, koruma amaçlı kullanılan kimyasal maddeler veya mikroorganizmalar.


AXA Türkiye Hukuk, Uyum ve Kurumsal Sorumluluk Başkanı ve İcra Kurulu Üyesi Onur Koçkar:

Dikey tarım geleceğin tarım modeli

“Dikey tarım, şehir içindeki binalarda ve kapalı alanlarda yapılabilmesi sayesinde sağlıklı, taze ürünlere erişimi kolaylaştıran ve karbon ayak izini minimize eden geleceğin tarım modeli.”

AXA Türkiye’nin dikey tarıma verdiği destek ve yarattığı değerler ortaklığının çevresel sürdürülebilirlik ve toplumsal refah anlamında önemli bir adım olduğunu belirten AXA Türkiye Hukuk, Uyum ve Kurumsal Sorumluluk Başkanı ve İcra Kurulu Üyesi Onur Koçkar, şöyle devam etti: “Dikey tarım, geleneksel tarım yöntemlerine göre daha az su ve alan kullanarak daha yüksek verimlilik sağlama potansiyeli olan bir girişim. Ayrıca, şehir içindeki binalarda ve kapalı alanlarda yapılabilmesi sayesinde sağlıklı, taze ürünlere erişimi kolaylaştıran ve karbon ayak izini minimize eden geleceğin tarım modeli. Dikey tarım bazı durumlarda dönüm başına verimin geleneksel yöntemlere göre on katından daha fazlasını elde etmeye imkân veriyor. Bazı örneklerde bu oran 40 kata çıkabiliyor. Geleneksel tarımın aksine kapalı alanda tarım ile yıl boyunca mahsul alınabiliyor. Bu verimlilik doğal kaynakların kısıtlı olduğu günümüz şartlarında muazzam bir imkân. Özellikle artan dünya nüfusu, azalan tarım arazileri ve iklim değişikliğinin getirdiği zorluklar göz önüne alındığında, dikey tarımın gelecekte tarım sektöründe önemli bir rol oynayacağına inanıyoruz.”

‘DİKEY TARIMA SİGORTA DESTEĞİ ARTACAK’

“The Smart Farmers ile yaptığımız değerler ortaklığı, tarım sektöründe yenilikçi çözümleri sigortacı kimliğimiz ve yetkinliğimizle destekleme gayretimizin ve geleceğin tarım teknolojilerine katkıda bulunma konusundaki kararlılığımızın önemli bir göstergesi” diyen Koçkar, “Dikey tarım tesislerinin ihtiyaçlarına özel yenilikçi sigorta ürünümüz ile bir ilke daha imza atacağız. Bu nedenle, gelecekte dikey tarıma yönelik sigorta desteğinin artacağını öngörüyoruz. Dikey tarımda karşılaşılan risklerin yönetilmesi, sigorta sektörü için yeni fırsatlar yaratırken, bu alandaki gelişmeleri desteklemek de önemli bir stratejik adım olacaktır. Tarım sektörüne sorumlu şirket ve sigortacı kimliklerimizle değer katmaya, çevresel sorumluluğumuzu yerine getirerek sürdürülebilir bir gelecek yaratmak için yeni adımlar atmaya devam edeceğiz. AXA Türkiye olarak, dikey tarımın geleceğin tarım modeli olma potansiyelini destekliyor ve bu alanda sigorta çözümleri sunarak, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmeye katkıda bulunmayı hedefliyoruz. Dikey tarım, modern tarımın geleceği için umut verici bir yol sunuyor ve AXA Türkiye olarak, bu alandaki yenilikçi projelere yatırım yaparak tarımın geleceğini güvence altına almak için çalışmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.


İstanbul Kapalı Dikey Tarım Uygulama Merkezi:

Merkezin amacı sektöre kılavuzluk etmek

“Merkezde yürütülen çalışmaların ana amacı; geleceğin tarım teknolojilerini tanıtmak, su israfını önlemek ve kapalı dikey tarım üzerine üretimin yanı sıra, tesiste Ar-Ge yoluyla bilgi üreterek sektöre kılavuzluk etmektir.”

2022 yılında İstanbul’da Kâğıthane Yeni Kültür Merkezi Binası’nın -8’inci katında kurulan İstanbul Kapalı Dikey Tarım Uygulama Merkezi, faaliyetleri hakkında şu açıklamada bulundu: “İstanbul Kapalı Dikey Tarım Uygulama Merkezi, 2022 yılı Aralık ayında, 20 milyonu aşan nüfusu ve sınırlı tarım alanı olan İstanbul’un merkezinde kurulmuştur. T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı ile özel sektör iş birliğiyle kurulan tesis, Kâğıthane Yeni Kültür Merkezi Binası’nın -8’inci katında yer almakta olup, 30 metre yerin altında olmasıyla dünyanın en derin ikinci tarımsal üretim alanıdır. Tesisin toplam alanı 700 metrekare olup, Bitki Yetiştirme Ünitelerinin toplam alanı 320 metrekaredir. 4 katlı hidroponik sistemdeki tüm üretim parametreleri (sıcaklık, nem, CO2, ışık, pH, EC vb.) otomasyon yazılımı tarafından kontrol edilmektedir. Güneş ışığı yerine farklı spektrumlarda gelişmiş LED bitki büyütme ışıkları kullanılarak en yüksek kalite ve verimlilik elde edilmektedir. Projede kullanılan tüm akıllı tarım teknolojileri Türkiye’de üretilmiştir.

%99’A VARAN SU TASARRUFU

Hidroponik yetiştirme tekniği ile yapılan üretim sayesinde, geleneksel üretime göre %99’a varan su tasarrufu sağlanabilmektedir. Gelişmiş yetiştirme yöntemleri kullanılarak toplam 320 metrekarelik bir alanda yapılan tarım, geleneksel tarımda 20 bin metrekarelik üretime eşdeğerdir. Tesiste Kapalı Dikey Tarım üzerine Ar-Ge çalışmaları yürütülmekte olup, 1 buçuk yıl içinde 82 farklı bitki türü (yeşil yapraklı sebzeler, üzümsü meyveler, tıbbi ve aromatik bitkiler vb.) test edilmiş ve bunların yetiştirme reçeteleri hazırlanmıştır. Ar-Ge çalışmalarının yanı sıra, tesiste üretilen ürünler taze, yüksek besin değerli ve pestisit kullanılmaksızın yakınlardaki lüks restoran zincirlerine ve süpermarketlere satılmaktadır. Merkezde yürütülen çalışmaların ana amacı; geleceğin tarım teknolojilerini tanıtmak, dünyanın en büyük çevre sorunlarından biri olan su israfını önlemek ve kapalı dikey tarım üzerine üretimin yanı sıra, tesiste Ar-Ge yoluyla bilgi üreterek sektöre kılavuzluk etmektir.”

Yorum yazın