CRO’lar değişen risk ortamında daha stratejik rol oynuyor
McKinsey, “Sigorta Sektöründe Değişen Riskleri Yönetmek” isimli raporunda sigorta sektöründeki CRO’ların günümüzün karmaşık taleplerini nasıl dengelediklerini ele alıyor. Rapor, CRO’ların gittikçe daha stratejik bir rol oynadığına ve bu eğilimin hızlandığına dikkat çekiyor.
Günümüzde sigortacılar değişen faiz oranları, enflasyon, değişken maliyetler gibi finansal risklerin yanı sıra ekstrem hava koşulları, üretken yapay zekâ (Gen AI) gibi finansal olmayan birçok riskle karşı karşıya. CRO’lar (üst düzey risk yöneticileri) ise bilinen ve yükselen risklerden kaynaklanan birçok taleple karşılaşıyor. Bugün gelinen noktada CRO’ların stratejik rolü artıyor ve bu trend hızlanmaya devam edecek gözüküyor. McKinsey, yayınlamış olduğu “Sigorta Sektöründe Değişen Riskleri Yönetmek” isimli raporunda sigorta sektöründeki CRO’ların günümüzün karmaşık taleplerini nasıl dengelediklerini ele alıyor ve sektörün bu riskleri yönetmek için birçok adım attığını belirtiyor.
SERMAYE YÖNETİMİNİN ÖNEMİ ARTIYOR
Rapor, enflasyon artışının geçtiğimiz 2 seneye nazaran daha az endişe verici olduğunu ancak makroekonomik koşullarda, düzenleyici gerekliliklerde, muhasebe standartlarında ve rekabet ortamında meydana gelen değişikliklerin sigortacıların sermaye yapıları üzerinde önemli bir baskı yarattığını aktarıyor. Rapora göre sigorta şirketleri için kapasitenin en büyük zorluk olmaya devam ettiği belirtiliyor. Giderek sıklaşan ve şiddetlenen felaketlerden kaynaklanan hasarlar, yeni ortaya çıkan riskler ve yeni risk türleri sigorta teminatına olan talebin artmasına neden oluyor. Rapor, sigortacıların yeniden fiyatlandırma ve reasürans yoluyla maliyetleri kontrol etmesi ve riski azaltması gerektiğine işaret ederken alternatif sermaye kaynakları da anlamlı bir rol oynamaya devam ediyor. Ek olarak raporda kamu-özel sektör ortaklıkları gibi yeni iş modellerinin farklı sermaye katılım modelleri için yeni fırsatlar sunduğu da ifade ediliyor. Zaman içinde CRO’lar için sermaye yönetiminin bir uyum ve risk oyunundan bir değer yaratma oyununa dönüşmeye devam edeceğini aktaran rapor, bu değişimin risk fonksiyonunun risk/getiri ölçümlerini geliştirme, karar alma için yönetişimi iyileştirme, şeffaflık gibi birtakım gereksinimlere ihtiyaç duyduğunu belirtiyor.
HEM RİSK HEM AVANTAJ: ÜRETKEN YAPAY ZEKÂ
Üretken yapay zekâ (Gen AI), geleneksel iş modelini bozan yapısının yanı sıra sigortacıların, hasar yöneticilerinin ve dağıtım kanallarının güçlü bir aracı olması sigorta sektöründe tıpkı diğer sektörlerde olduğu gibi büyük bir ilgi çekiyor. Bazı sigortacılar, hem bireysel hem de ticari müşteriler için hayat ve elementer branşlarda dağıtımı dönüştürme potansiyelini değerlendiriyor. Rapora göre teknoloji, sigortacıların müşterilerin derinlemesine risk profillerini anlamalarına ve ihtiyaçlarına uygun çok daha özel ürünler üretmelerine yardımcı olabilir. Rapor, üretken yapay zekâ kullanımının risk ve uyum fonksiyonunda %10 ila %30 oranında artmasını beklediğini ifade ediyor. Raporda, üretken yapay zekânın veri setlerini özetleyerek, poliçe bilgilerinin kalitesini artırarak ve veri işlemlerini otomatikleştirerek işletmelerin karar alma süreçlerini geliştirebilecek bir mekanizma olduğu belirtiliyor. Üretken yapay zekânın sunduğu önemli bir fırsat, yapılandırılmamış verilerin ele alınmasında yatıyor. Raporda, analitik alandaki stratejik yatırımlara rağmen sigortacıların birçoğu veri kalitesinin temel bir zorluk olmaya devam ettiğini kabul ediyor. Üretken yapay zekâ, aynı zamanda CRO’lar ve ekipleri için öğrenilmesi gereken savunma alanlarından biri. Bu teknoloji gizlilik endişeleri, güvenlik tehditleri gibi birtakım problemler çıkarabilir. Peki, sigortacılar bu noktada ne yapmalı? Öncelikle sigortacılar yaklaşımlarını şeffaf ve sorumlu bir yapay zekâ kullanımını tam olarak entegre edecek şekilde uyarlamaları gerekiyor. Yani bu, sorumlu bir üretken yapay zekâ ilkeleri ve etik bariyerler oluşturmak demek. İkinci olarak yapay zekâyı yönetebilmek için düzenli risk değerlendirmeleri ve risk sahipliği oluşturulmalı. Üçüncü olarak da hukuk işlevlerinin erkenden entegre edilmesini sağlamak geliyor.
İKLİM RİSKİNİ YÖNETEN REKABETTE FARKLILAŞIYOR
Hızla gelişen iklim riski ortamı (orman yangınları, ekstrem sıcaklar, yoğun seller, konvektif fırtınalar ve kasırgalar gibi) ve bunun sonucunda sigortalanabilirlik koşulları ile sigortanın karşılanabilirliği arasında ortaya çıkan gerilim, sigortacılar için daha önemli hale geliyor. Rapor, artan doğal afetler nedeniyle yatrımcıların ve regülatörlerin sigortacılardan iklim risklerini daha iyi anlamalarını ve iklim modellerindeki doğrusal olmayan, ani değişikliklere hazır olmalarını talep ettiğini aktarıyor. Hayat tarafında iklim krizinin yansıması, sigortalıların sağlığını ve buna bağlı olarak uzun ömürlülüğünü etkileyerek yükümlülükleri de şekillendiriyor. Rapor, değişen hava koşulları ve çevresel faktörler halk sağlığını etkilemeye devam ettikçe hayat sigortacılarının ölüm oranları, tıbbi maliyetler ve genel portföy riskine maruz kalmanın uzun vadeli etkilerini göz önünde bulundurması gerektiğine dikkat çekiyor. Rapor, ek olarak artık iklim kaynaklı sağlık risklerini aktüeryal modellerine dâhil etme gibi karmaşık bir zorlukla karşı karşıya olduğunu vurguluyor.
SİBER GÜVENLİK STRATEJİK ÖNCELİK HALİNE GELİYOR
Sigortacıların karmaşıklığı ve sıklığı artan siber risklerle karşı karşıya olduğunu aktaran rapor, yapay zekâ bağlantılı yeni siber tehditlerin ortaya çıktığını ve özellikle kurum ve kuruluşların itibarları üzerinde yıkıcı etkilere sahip olan siber saldırıların maliyetlerinin arttığını belirtiyor. Rapora göre böylesi bir ortamda siber güvenlik temel iş gereksinimlerinden biri haline geliyor. Sigortalılar ve iş ortakları da sigortacılardan siber güvenlik pratiklerini hayata geçirmelerini talep etmekte. Rapor, sigorta şirketlerinin yönetim kurullarının siber riski ajandalarına eklediğini ve yaklaşık %50’sinin her üç ayda bir bu konuyu tartıştıklarını aktarıyor.
RİSK SENARYOSUNU DEĞİŞTİRMEK İÇİN 4 HAMLE
Raporda bahsedilen bu risk alanları, şirketler için ayırt edici seçkin öncelikler olmakla birlikte şirketin rekabet gücünü ve dayanıklılığını da artırabilir. Peki, ekonomik dalgalanma ve operasyonel belirsizliğin olduğu bir ortamda sigortacılar ne yapmalı?
Rapor, bu soruyu 4 hamlede şu şekilde açıklıyor:
- Risk fonksiyonunu daha verimli hale getirmek: Günümüzde sigortacılar artan maliyet baskısıyla karşı karşıya ve bu durum risk yönetimi bütçelerini de etkiliyor. Sigortacıların risk ve uyum fonksiyonlarının verimliliğini ve etkinliğini dengelemeleri gerekecek.
- Yükselen riskler için uygun tanımlama yetenekleri oluşturmak: Kurum genelindeki yöneticiler hangi kilit risklerin ortaya çıktığı/çıkmakta olduğu konusunda net bir görüşe sahip olduğunda kurum dalgalanma ve belirsizliği en etkili şekilde yönetebilir. Bunun için veri destekli risk tanımlama kabiliyetlerine ve esnek bir teknoloji altyapısına sahip olmak gerekiyor.
- Risk ve uyumu “sola kaydırmak”: Risk ve uyum fonksiyonlarının erkenden iş karar masasında yer almasını sağlamak kilit öneme sahip. Bu konu özellikle yeni ortaya çıkan riskler için önemlidir. Bu da son gözden geçiriciler ve onaylayıcılar (karar alma sürecinin “sağı”) olmaktan yeni ürünlerin, poliçelerin veya değişikliklerin geliştirilmesinin ayrılmaz bir parçası oldukları sürecin “soluna” doğru bir kaymadır.
- Stratejik çevikliği ve dayanıklılığı artırmak: Belirsiz ekonomik koşullar ve değişen sektör ortamı karşısında sigortacılar stratejik çevikliklerini ve dayanıklılıklarını artırmaya öncelik vermelidir. Esnek stratejiler ve çevik operasyonel yapılar kurum ve kuruluşları piyasa değişimleri, teknolojik gelişmeler veya mevzuat güncellemeleri gibi değişikliklere güçlü bir şekilde yanıt vermelerini sağlayacaktır.