Bilirkişilikte yeni düzenleme
Hukuk ve Ceza davalarında hangi hallerde bilirkişi atanacağı ile bilirkişinin tanımı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 266.ncı ve devamı maddeleri kapsamında düzenlenmiş bulunulmaktadır.
Adalet Bakanlığı ve Adalet Komisyonları 2018 yılı bilirkişi listelerini düzenlerken ilginç bir duruma şahit olduk. Adalet Bakanlığı sigortacılığı bir meslek dalı olarak kabul etmediğinden bu alanda bilirkişi seçimi de yapılmamıştır. Kısaca mesleği sigortacı olan hiçbir sigortacı bilirkişi listelerinde yer alamamıştır.
Diğer bir anlatım ile üniversitelerin sigortacılık bölümünü bitirenler, Hazine Müsteşarlığınca eksper yetki belgesi alan sigorta eksperleri, birinci derece imza yetkisi ile 10 yıl sigorta şirketinde teknik, hasar ve hukuk servislerinde yöneticilik yapanlar ve hatta akademisyenler bile listede bilirkişi olarak kabul görmedi.
Adalet Bakanlığı, meslek alanlarını belirleyip bu alanlarda üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun olanları bilirkişi olarak kabul edip listelerini oluşturdu. Adalet Bakanlığı ve Adalet Komisyonları sigortacılığı eksik bilgilendirme ve yanlış değerlendirme ile meslek kabul etmeyince konusunda uzman, sahada pratiği ve mesleki bilgi birikimi olan her branştaki sigorta eksperi ve sigorta şirketi uzman ve yöneticileri adli bilirkişilik kurumunun dışında bırakılmış oldu.
Sigortacılığın neden bir meslek dalı kabul edilmediği sorusuna şu ana kadar makul bir yanıt bulunamadı. Ancak tahminlere göre; Sigorta davaları “sözleşmeye bağlı uyuşmazlıklar içinde kabul edildiğinden bu tür davaların çözümlerinin ise bilirkişiye gerek olmadan ilgili hakimlere bırakıldığı” yönündedir.
Belirtilen neden bu ise sigorta uyuşmazlıklarında büyük sorunların çıkacağı konusunda kahin olmaya gerek yok. Bana göre; Adalet Bakanlığının eksik bilgilendirmesi söz konusudur. Bu eksiklik nedeni ile hukuki süreçlerde ortaya çıkacak sorunların telafisinin çok güç olacağını belirtmek isterim.
Çünkü, sigortacılık; 5 ana branşa bağlı 46 ayrı (sivil, ticari, endüstriyel) alt branşı olan bir meslek dalıdır. Bu kadar farklı alanlarda sözleşmeye bağlı olsa bile hakimlerin bilgi sahibi olması ve çekişme için hakkaniyet ilkeleri ışığında hüküm kurması mümkün değildir.
Ülkemizde yaşanan son gelişmeler ışığında adli yargıda yeniden yapılanmaya bağlı olarak atanan fakat mesleki deneyimi az olan hakimlere böylesine ağır sorumlulukların yüklenilmesi davaların uzamasına ve adli yargıya olan güveni sarsmasına neden olacaktır.
Ancak bu noktada önemle belirtmeliyim ki; Adalet Bakanlığının sertifikalara, kısa süreli eğitimlere, kurs belgelerine, meslek odalarının yazılarına, kurumların çalışma belgelerine itibar etmeden salt eğitimi ve diplomaları esas alması son derece isabetli olmuştur.
Nitekim, meslek odalarından ya da kurum ve kuruluşlardan bir satırlık “aşağıda ismi bulunan kişi 25 yıl şirketimizde görev almıştır” ya da“ odamıza kayıtlıdır” yazısı alan herkes adli bilirkişi listesine kabul ediliyordu.
Ben bizzat ve defalarca şahit oldum. Örneğin; bir sigorta şirketinde 25 yıl dosya klasmanı yapan bildiğimiz hizmetli kadrosunda çalışan kişi sigorta şirketinden aldığı yazıyı Adalet Komisyonuna “sigorta uzmanı” adı altında sunmuş ve sigortacılığın her alanında bilirkişi olma sıfatını almıştı.
Kendinden menkul bu kişiler, Türkiye’de ancak beş on kişinin sahip olduğu unvanlara sahipmiş gibi hava, kara, deniz taşımacılığı gibi taşıyıcının sorumluluğundan kaynaklanan (4-5 milyon dolarlık) rücu davalarında, ticari ve endüstriyel tazminat davaları gibi çok özel alanlarda bilirkişi olarak görev almış ve hiçbir mesleki yeterlilik içermeyen Yargıtay denetimine uygun olmayan raporlarını mahkemelere sunmuşlardır.
Adalet Bakanlığının eğitime ve diplomaya dayalı son uygulamasını desteklemekle beraber sigortacılık mesleği için en kısa sürede çözüm getirmesini umut ediyor, kendilerine Sigorta Tahkim Komisyonu “Bilirkişi Seçimi Ölçütlerini” esas almalarını öneriyorum.
TİMUÇİN ALPAY
timucinalpay@gmail.com