Trafik düzenlemesinde amaç kârı artırmak değil mağduriyetleri azaltmak

Trafik düzenlemesinde amaç kârı artırmak değil mağduriyetleri azaltmak

TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşülen trafik sigortasında hasar tazminatlarına ilişkin düzenleme sektör tarafından merakla takip ediliyor. Sigorta sektörü temsilcileri, düzenlemenin geçmesi sonucunda belirsizlik ve gereksiz aracı komisyonları gibi sigortalılarda mağduriyete neden olan sorunların çözüme kavuşmasını bekliyor.  

Toplam 24 milyon kayıtlı aracın bulunduğu ülkemizde, trafik sigortasındaki gelişmeler vatandaş ve ekonomi için son derece önemli. Trafik sigortasında mevcut en büyük sorunlardan biri ise 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 90 ve 92’nci maddelerinin bazı hükümlerinde Anayasa Mahkemesince alınan iptal kararı sonrasında mahkemeler tarafından farklı hesaplama yöntemleri ile farklı tazminatlara hükmedilmesi ve bunun beraberinde sigortalı ve sigortacı tarafında doğan belirsizlik. Hasarların hesaplanmasında sadece aktüerler tarafından modern döneme göre ve modern yöntemlerle belirlenen TRH 2010 tablosunun tüm hasarlarda kullanılması yerine farklı hesaplamaların yapılması sigortalıyı kötü niyetli üçüncü parti aracı grupların etkisine açık hale getirirken, sigortacıların da önünü görmesini zorlaştırarak stabil ve öngörülebilir bir fiyatlandırma yapılmasını da zorlaştırıyor. Bu konuda belirsizliğin kaldırılması için ise SEDDK (Zorunlu Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu) kolları sıvamış durumda. Trafik sigortasında bedeni hasarlara ilişkin belirsizlikleri çözülecek düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Adalet Komisyonu’nda görüşülüyor. Sigorta şirketleri ve SEDDK’nın açıklamalarına göre düzenlemenin kabul edilmesi durumunda trafik sigortasında mağduriyetler azalacak, gereksiz vekalet ücretleri sigortalıya yük olmayacak ve hasar süreçleri daha da hızlanacak.

Beklenen düzenlemeler yolda olsa da, konuyla ilgili bazı kaynaklarda yanıltıcı olabilecek bilgiler yer alabiliyor. Durum böyle olunca, düzenleme hakkındaki soru işaretlerini ortadan kaldırmak ve trafik sigortasında doğru bilinen yanlışları paylaşmak için TSB (Türkiye Sigorta Birliği) ve SEDDK’dan bilgi aldık. Aşağıda, trafik sigortası tazminat hesaplamalarında beklenen düzenleme hakkında merak edilenleri ve yanlış bilinen doğruları derledik.

DÜZENLEME ANAYASAYA UYGUN

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 90 ve 92’nci maddelerinin bazı hükümleri Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. İptal gerekçesinde özetle; sözleşme hürriyetinin Kanun ile sınırlanabileceği, borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin belirlenmediği ve kanunda düzenlenmeyen alanlarda genel şartlar ile idareye geniş yetki tanındığı ifade edildi.

Diğer taraftan ise Anayasa Mahkemesi “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” cümlesinde yer alan “ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresini iptal etmiş olup “Bu Kanun” ibaresi iptal edilmedi.

Dolayısıyla yapılması teklif edilen kanun değişikliği ile tazminat hesaplama usul ve esaslarının temel çerçeve ve ilkeleri belirlenmekte, Kanun ile belirlenen genel çerçeve ve ilkeler kapsamında kamu otoritesi olan SEDDK’ya iskonto oranı gibi belirli aralıklarla güncellenmesi gereken kriterler için yetki tanımlanmakta.

Aldığımız bilgilere göre yapılması talep edilen düzenleme ile yasal düzenlemelerin herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, keyfi uygulamalara karşı koruyucu önlem içermesi ve böylelikle hukuki güvenliğin sağlanması, Yurt genelinde ve benzer durumdaki kişiler bakımından aynı şekilde uygulanabilmesi kriterleri yerine getirilmiş olacak.

VATANDAŞI MAĞDUR ETMEYECEK

Diğer bir yanlış anlaşılan görüş yapılacak düzenlemenin vatandaşı mağdur edeceği yönünde. Buna karşın, yetkilerden aldığımız görüş; yapılacak düzenlemenin iddia edilenin aksine vatandaşların aracılara ihtiyaç duymaksızın hak ettiği tazminatları en kısa sürede almalarına imkân sağlayacağı yönünde. Konu hakkında açıklama şu şekilde:

“2015 yılı öncesinde tazminat hesaplama usul ve esaslarının net olmaması nedeniyle farklı metodlar ve farklı kriterler kullanılmakta ve farklı tazminat hesaplamaları yapılmaktaydı. Bu durumun yarattığı belirsizliği ortadan kaldırmak amacıyla 2015 yılında yapılan Genel Şart değişikliği ile tazminat hesaplama usul ve esaslarının belirlenmesine yönelik ilk adım atılmıştır. 2016 yılında ise, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun ilgili maddelerinde yapılan değişiklik ile daha öngörülebilir ve günün şartlarına uygun bir sistem kurgulanmıştır. 2020 yılında genel şartlarda yapılan düzenlemeler ile standart hesaplama yöntemlerinin niteliği geliştirilmiş, hesaplamaların objektif kriterlere dayanan bir hesaplama modeli oluşturulmuştur.

Farklı tazminat tutarlarının ortaya çıkması, mağdur vatandaşları sistemi dejenere eden gruplara itmektedir. Bu durum trafik sigortası tazminat dosyalarının ticari bir meta haline gelmesine yol açmaktadırç. Daha fazla tazminat tutarı alma vaadi ile bu gruplar tarafından ikna edilen vatandaşların %20-25 hatta %30’lara varan vekalet ücretinin yanı sıra hak ettiği tazminatların önemli bir kısmına bu gruplarca el konulmakta ve aslında mağdur olan vatandaş bir kez daha mağdur olmaktadır. Bu dönemde toplam bedeni tazminat dosyalarının %70’i yargı vasıtasıyla çözüme ulaştırılır hale gelmiştir. Diğer taraftan her bir vakanın yargıya taşınması yargı üzerinde gereksiz bir yük oluşturmanın yanı sıra mağdur olan vatandaşın tazminatı alabilmek için 2,5-3 yıl süren yargı sürecinin tamamlanmasını beklemesi gerekmektedir.

Diğer taraftan tasarı eleştirilirken adalet ve hakkaniyetten bahsedilmektedir. Adalet ve hakkaniyetten bahsedilirken bilimin gerçeklerine yüz çevirerek Fransa’nın 90 yıl önceki nüfus ve demografik verileri kullanılarak hazırlanan ve şu anda literatürde bile rastlanmayan bir yaşam tablosunun kullanılmasını savunmak, gelecekte oluşacak bir geliri hesaplayıp tutarın bugünkü değere getirilmesinde kullanılan iskonto oranına karşı çıkmak ve benzer hesaplamalarda farklı kurumlar iskonto oranını kullanırken sadece sigorta sektörüne yönelik eleştiride bulunmanın adalet ve hakkaniyetle ilgisi olmadığı düşünülmektedir.

Dolayısıyla Kanun değişikliği ile trafik sigortası tazminat hesaplamalarında bilimsel gerçeklere uyularak standardizasyon sağlanması ve tazminatların şeffaf ve hızlı bir şekilde hak sahiplerine ödenebilmesinin önü açılırken, bu sigorta ürünü üzerinden mahkemelerimizde oluşan dava yükünün de önüne geçilmiş olacaktır. Böylece vatandaşlarımız tazminatlarını alabilmek için uzun yıllar beklemeyeceklerdir.  Hak sahipleri, hiç kimsenin yardımına ihtiyaç duymadan ne kadar sigorta tazminatı alacaklarını bileceklerdir. Sektörümüz de artık önünü daha net görebilecek ve bu sayede ülkemizin ekonomik kalkınmasındaki rolüne daha da fazla odaklanabilecektir”

TİCARİ SEGMENTTE TAZMİNATLARIN ÖDENMEMESİ SÖZ KONUSU DEĞİL

Trafik sigortası tüm araç gruplarında olduğu gibi ticari segmentte yer alan araçlar için de maddi ve bedeni teminat sağlıyor. Kanunun 92’nci maddesinde yapılması teklif edilen değişiklik ile dolaylı zararlar ve işletenin sorumlu olmadığı dolaylı zararlar ile araçta değer kaybına neden olmayacak kadar küçük hasarlar teminat dışında bırakılıyor. Sorumluluk sigortalarında doğrudan zararlar teminat altına alınmakta olup Karayolları Trafik Kanununun 85’inci maddesinde araç işleteninin sorumluluğu tanımlanıyor. Madde metni incelendiğinde Kanunda öngörülen sorumluluğun kişiye ve eşyaya gelen zararlarda uygulanacağı görülebiliyor.

Yani; bu kapsamda, gelir kaybı, kâr kaybı, iş durması ve kira mahrumiyeti gibi zararlar mallar üzerinde doğrudan bir azalma etkisi yaratmamakla birlikte sigorta şirketleri açısından da öngörülemeyen zararlar olduğundan, halihazırda teminat sağlanan rizikolar arasında bulunmamakta. Ayrıca dolaylı zararlar, sadece trafik sigortasında değil, zorunlu bir diğer sigorta ürünü olan zorunlu deprem sigortasında da teminat altına alınamamakta.

Dolayısıyla yapılması teklif edilen değişiklikler ticari segmentteki araç grubunda ya da diğer araç gruplarında teminat kapsamını daraltacak ek bir düzenleme içermiyor.

YABANCI SERMAYEYE AVANTAJ SAĞLAMIYOR

Ülkemizde aktif olarak faaliyet gösteren 62 sigorta ve 3 reasürans şirketi Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme Denetleme Kurumunun yayımlamış olduğu en son rapora Türkiye Gayrisafi Milli Hasılasının 30 katına tekabül eden 129,3 trilyon lira teminat sunarak ülkemizin ekonomik değerlerine ve vatandaşımızın can ve malına gelebilecek zararlara karşı güvence sunuyor. Bu düzenlemenin yabancı şirketlere avantaj sağlayacağı yönündeki iddialara karşı ise açıklamada şu sözlere yer veriliyor:

“Uluslararası sermaye – yerli sermaye ayırımına bakılmaksızın, sigortacılık sektöründe faaliyet gösteren tüm şirketler 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu kapsamında ruhsat almaktadırlar. Ayrıca vergi kanunları ve diğer düzenlemeler kapsamında tüm şirketlerimiz aynı yükümlülüklere tabi olup, sigortacılık sektörü doğrudan ve dolaylı yaklaşık olarak 200.000 kişiye istihdam olanağı sağlamaktadır.

Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme Denetleme Kurumunun yayımlamış olduğu en son rapora göre (Hayat+hayat dışı) sigorta sektöründe uluslararası sermayeli şirketlerin prim üretim payı sektörün %55’ini, yerli sermayeli şirketler ise %45’ini oluşturmaktadır.

2021 yılı Mart ayı sonu verilerine bakıldığında, Kanun tasarısına konu zorunlu trafik sigortasında prim üretimi yapan yerli sermayeli şirketlerin payı %60’dır. Bu verilere bakıldığında yapılan düzenlemeler olması gerektiği gibi herhangi bir ayrıma gitmeden tüm sektörü ilgilendirmektedir.”

AMAÇ KÂRI ARTIRMAK DEĞİL MAĞDURİYETLERİ AZALTMAK

Trafik sigortası, sigorta şirketlerinin başta kâr amacıyla hizmet sunduğu bir branş değil ve 2006 yılında bu yana branşta elde edilen 9 milyar liralık zarar da bunu ortaya koyuyor. Düzenlemenin kârı artırması değil, belirsizlikleri ve bundan doğan mağduriyetleri azaltması hedefleniyor: “Araç sayısındaki artış, buna karşılık trafik kültürü ile sigorta bilincindeki yetersizlikler, fiyatlama ve hasar sürecinde yaşanan gelişmeler trafik sigortasında birtakım sorunların ortaya çıkmasına yol açıyor. Özellikle son on yıllık sürece baktığımızda 2006 yılından bu yana trafik branşında zarar eden sektör geçen 15 yıllın sürede 2016 ve 2020 yılsonu olmak üzere sadece 2 kez kâr açıklamıştır. 2016 yılında ticari araçlar için uygulamaya alınan tavan prim uygulaması, 2017 Nisan ayı itibariyle tüm araç gruplarına yayılmış ve devamında 2017 Temmuz ayında Riskli Sigortalılar Havuzu uygulamaya alınmıştır. Bu çerçevede, söz konusu uygulamaların da etkisiyle 2017 yılından itibaren 2020 yılına kadar trafik branşında zarar yazmaya devam etmiştir. 2020 yılında elde edilen karın ise, prim gelirlerine değil yatırım gelirlerine dayandığı görülmektedir. Bu kapsamda, 2006 yılından bu yana toplam teknik zarar yaklaşık 9 milyar liraya ulaşmıştır.

Dolayısıyla toplumsal faydası ön planda olan trafik sigortasında sektör olarak amacımız kâr elde etmekten ziyade hiçbir sigortalımızın / hak sahibimizin mağduriyetine sebebiyet vermeden, bilimsel yöntemlere göre hesaplanan tazminatın, doğru kişiye en hızlı sürede ödenmesinin sağlanmasıdır. Zorunlu trafik sigortası tazminat hesaplamalarında standardizasyonun sağlanabilmesi bu amaca ulaşmak adına en önemli araçtır.”