“Sigortacılığa başlamam tamamen tesadüf oldu”
Sigortacılığın hedefleri arasında olmadığını belirten Nihat Hakkı Karaköse, “Sigortacılığa başlamam tamamen tesadüf oldu” diyor. Karaköse’nin lise yıllarındaki asıl hedefi ise diplomat olmakmış.
Sigortacı Gazetesi’nin “Duayenlerle Dünden Bugüne” söyleşi dizisinin bu ayki konuğu Nihat Hakkı Karaköse oldu. Sektöre 1978 yılında adım atan Karaköse, bu süreci “Sigortacılığa başlamam tamamen bir tesadüfle oldu. Üniversite eğitimimi aldıktan ve ülkeye geri döndükten sonra birileriyle karşılaştım ve sigortacılığa, Halk Sigorta’da çalışarak başladım” şeklinde anlatıyor. Sigortanın hayatında önemli bir yer tuttuğunu söyleyen Karaköse, aynı zamanda gastronomi ve fotoğrafçılıkla da yakından ilgileniyor. Resim sanatına da ilgi duyan Karaköse için seyahat ise hayatındaki olmazsa olmazlarının başında geliyor. Duayenlerle Dünden Bugüne söyleşimizin bu ayki konuğu Nihat Hakkı Karaköse ile eğitim hayatını, sektörde yaşadığı deneyimleri ve ilgi alanları ile ilgili detayları konuştuk.
Galatasaray Lisesi’nde eğitim gördünüz. Bize eğitim hayatınızdan bahseder misiniz?
Eğitim dediğiniz zaman eğitim çok önemli bir şey. Galatasaray dediğiniz zaman ise daha da önemli bir şey. Çünkü Galatasaray Lisesi’nde okumak bir ayrıcalık. Galatasaray Lisesi’nde ilkokul 1’inci sınıftan itibaren yatılı okudum. Son derece keyifli, anılarla, dostluklarla dolu, zaman zaman stresli, zor ama mutlu bir eğitim dönemi geçirdim. İlkokul 1’inci sınıfa beraber başladığım arkadaşlarımın çoğuyla da hala görüşüyoruz. Bu da bizim için en büyük imtiyaz. Galatasaray için söyleyecek çok fazla bir şey yok. 500 yılı aşkın bir kurum. Son derece saygın ve eğitim düzeyi hala son derece yüksek bir okul. Ben de bu okuldan mezun oldum. Galatasaray’dan mezun olduğunuz zaman neredeyse bir üniversite bitirmiş kadar belli bir eğitim seviyesine geldiğinizi görmeniz mümkün oluyor. Lise bitimine kadar ki okul sürecim bu şekilde. Daha sonra da üniversite hayatım başladı. Fransa’da uluslararası ilişkiler okudum. Sonra California Coast Üniversitesi’nde işletme konusunda eğitim aldım. Keyifli bir üniversite dönemi yaşadım.
‘HEDEFİM DİPLOMAT OLMAKTI’
Sektöre 1978 yılında girdiniz. Sigortacılığa nasıl başladığınızı anlatır mısınız?
Sigortacılığa başlamam tamamen bir tesadüfle oldu. Sigortacılık hiçbir şekilde hedeflerim arasında yoktu. Benim lise çağlarındaki ana hedefim diplomat olmaktı. Ben diplomasiyi seven bir kişiyim fakat bizim jenerasyonumuzun o dönemlerinde diplomasinin zorluğu, yaşanan terör olayları gibi nedenlerden dolayı ailem istemedi, ben de bu yöne yöneldim. Üniversite eğitimimi aldıktan ve ülkeye geri döndükten sonra büyük bir tesadüfle birileriyle karşılaştım ve sigortacılığa, o dönemdeki Halk Sigorta’da çalışarak başladım.
‘SİGORTANIN HAYATIMDA ÖNEMLİ BİR YERİ VAR’
Sigortanın sizin için anlamı nedir?
Mesleğim sigortacılık dolayısıyla da sigorta hayatımda önemli bir yer tutuyor. Ama sigortacılığın ülkemizde yetersiz geliştiğini savunuyorum. Benim başladığım dönemden bugüne cirolar çok büyüdü. Yeni şirketler geldi, yeni ürünler çıktı bunların hepsini anlayabiliyorum. Ama sigortacılığın yapması gereken önemli devrimi toplumla birlikte yapması gerektiğini düşünüyorum. Toplumda hala o konuda yeterince adımlarını atamamış oldu. Toplumun adımlarını atmasına destek verecek olan da yine sektörümüz. Tam manasıyla onu sağlayamamış olduğunu görüyorum.
‘SİGORTACILIKTAKİ CAZİBE YOKTU’
Halk Sigorta, Demir Sigorta, Inter Sigorta, Commercial Union gibi şirketlerde üst düzeyde yönetici olarak çalıştınız. Bize bu deneyimlerinizi paylaşır mısınız?
Halk Sigorta’da 10 yıl kadar çalıştım. Okulu bitirdikten sonra normal eleman seviyesinde göreve başladım. Daha sonra da şirket beni Londra’ya eğitime gönderdi. 3 aylık bir eğitim süresinden geçtim. Oradan edindiğim bilgilerle döndükten sonra artık yönetici oldum. 10’uncu yılımın sonunda sektörden bir süreliğine ayrıldım, çok farklı bir işe, parfüm sektörüne girdim. Bir Fransız şirketi Türkiye’de bir şube açmaya karar vermişti ve bir süreç sonrası yapılan görüşmelerde beni seçtiler. Ben ilk genel müdür olarak Türk ortaklarla beraber şirketi yönetmeye başladım ama o şirkette, sigortacılıktaki cazibe bana göre yoktu. Sigorta sektöründen de sürekli geri dönmemle ilgili talepler gelmeye başlayınca ben de sektöre geri dönmeye karar verdim. O dönemde İktisat Bankası sahibi Erol Aksoy, Emek Sigorta’yı satın almıştı. Beni bölge müdürü olarak satın alınan Emek Sigorta’nın başına, o şirketi yeniden yapılandırmak ve yeni düzenine oturtmak için görevlendirdiler. Ben de o görevi yaptım. Yaptıktan sonra o dönem orada aynı şirkette genel müdür yardımcısı olan Cemal Ererdi ile beraber ayrılıp Commercial Union’ın kuruluşunda çalışmaya başladık. 40 yıl sonra Türkiye’de kurulan ilk yabancı sigorta şirketiydi. 7 yıl çalıştım ve 7 yıl boyunca ekip olarak çok güzel çalışmalara imza attık. 7’nci yılın sonunda da artık benim genel müdür olmam gerekiyordu. Buna yönelik sektörden çeşitli teklifler almıştım. Önümde de başarılı bir genel müdür Cemal Ererdi vardı. Daha ileriye gitme şansım yakın gelecekte gözükmediği için gelen teklifi değerlendirdim ve Demir Sigorta’ya genel koordinatör olarak geçtim. Orada 2 yıl içerisinde şirketin yeniden yapılandırılması, portföyün dengeli ve kârlı portföye dönüşmesi, acente ağının daha etkin bir hale dönüştürülmesi çalışmalarını yaptım. Ardından Inter Sigorta ve Inter Hayat Sigorta’yı kurmak üzere davet edildim. O dönem Interbank’ı Cavit Çağlar satın almıştı. Bu kapsamda grubun sanayi bölümünün dışında finans sektörü yatırımı söz konusuydu. Ben de orada görev aldım, Inter Sigorta ve Inter Hayat Sigorta şirketlerini kurdum. Inter Hayat Sigorta izinlerde çıkan sıkıntılar dolayısıyla istediğimiz seviyeye çıkamadı. Inter Sigorta ise çok hızlı ve ciddi bir gelişim gösterdi. Dünyanın sayılı reasürans şirketlerinin desteği vardı. Güzel bir sıçrama yaptık ama ardından Türkiye’nin koşulları çerçevesinde devlet bankaya birtakım tasarrufta bulundu, bankaya el kondu. Bizim şirketlerimizde bir sıkıntı yoktu ama sektörde bir güven bunalımı oluştu. Ben de bir süre sonra ayrıldım ve eve çekildim. Benim gibi aktif çalışmayı seven insanların uzun soluklu evde oturması pek olmuyor. O sırada Anadolu Grubu başkanı Tuncay Özilhan’dan bir teklif geldi. Sigorta şirketi yatırımı yapma kararları vardı. Ben de tekliflerini kabul ettim. Altenatif Bank bünyesinde Anadolu Grubu Sigorta Yatırımları Danışmanı sıfatıyla banka bünyesinde sigorta şirketlerini kurma çalışmalarına başladım ama sunumlarım 2000 krizine denk geldi. O günün koşullarında başka konular daha önemli oldu ve bu proje iptal oldu. Tuncay Bey, “Biz seni sevdik, sen kendine bir şirket kur, gel bizim sigorta danışmanlığımızı yap” dedi. Ben de hiç aklımda olmadığı halde bu şirketi kurdum ve Anadolu Grubu’nun bütün sigorta çalışmalarına danışmanlık yapmaya başladım. Şirketin ismine kendisinden onay alarak eşimin ismini koydum: “Sonat Danışmanlık.” 2-3 ay sonrasında ise başka büyük firmaların işini yapmaya başladım. Böylece profesyonel yaşamım bitti, danışmanlık yaşamım 2001’de başlamış oldu. 2016 yılında da Marsh Brokerlik’te yönetim kurulu üyesiydim ve danışmanlık yapıyordum. Bu görevim de 2021 yılında sona erdi. Aktif danışmanlık çalışmam hala devam ediyor.
‘SEYAHATLER OLMAZSA OLMAZIM’
Yapmaktan keyif aldığınız şeyler nelerdir?
Benim birçok hobim var. Hobilerimin başında Galatasaray önemli bir yer tutuyor. Okulumla ilgili birçok çalışmada yer aldım. Bu çalışmalar okulumla ilgili hobilerim arasında yer alıyor. Uzun yıllardır Amerika Galatasaraylılar Derneği’nin Türkiye temsilciliğini yapıyorum. Bunun dışında şarapla çok ilgili bir insanım. 1988 yılında bir grup arkadaşımızla birlikte Şarap Dostları Derneği isimli bir dernek kurduk. Bu dernek, Türkiye’de ilk kurulan şarap derneği. Amacımız şarap kültürünü öğrenmek ve üyelerine de bunu öğretmekti. Bu amaca yönelik şarap tadım organizasyonları düzenlemeye başladık. Bize göre şarap kültürü dünyada önemli ölçüde gelişmişti. Dünyanın değişik bölgelerindeki şarapların tadımı, ne olduklarını anlamak, oradaki insanların üretimini görmek gibi kapsamlı bir çalışmamız vardı. Bu derneğe 3’üncü başkan olarak 13 yıl boyunca aralıksız başkanlık yaptım. Diğer bir hobim de gastronomi. Gastronomi bir yemek kültürü. Dünyada Türk mutfağının son derece önemli bir yeri var. Bunun için de Türk yemeklerinin geliştirilmesi, öğrenilmesine yönelik bir çalışma yapan Mutfak Dostları Derneği’nde de varım. Dünya gastronomisini öğrenmek de o kültürün bir parçası. Gastronomi ile ilgili Fransız menşeili Chaîne des Rôtisseurs (Rotisörler Zinciri) diye bir dernek var. Bu organizasyonda da hem gastronomik organizasyonları yapmak hem de yemek kültürünü geliştirip, işletmelere katkı sağlamak amacımız. Üçüncü ilgi alanım ise fotoğraf. Önce analog fotoğrafçılık yapmaya çalıştım, daha sonra dijitale geçtim. Uzun seneler dijital fotoğrafçılıkla ilgilendim. Binlerce fotoğraf çektim. Şimdi ise cep telefonu fotoğrafçılığı yapmaya başladım. Çok pratik, çok kolay, aplikasyonlar sayesinde fotoğraf üzerine çok rahat oynama yapabiliyorsunuz. Fotoğrafla ilgim devam ediyor ve fotoğraf çekmek için de arkadaşlarımızla zaman zaman fotoğraf gezileri yapıyoruz. Bu da benim bir miktar vaktimi alıyor. Seyahat ise eşimle hayatımızdaki olmazsa olmazlarımızın başında geliyor. Her yıl birçok seyahat yaparız. İş odaklı seyahatler ve keyif odaklı seyahatler olmak üzere seyahatleri ikiye ayırmak gerekiyor. İş seyahatlerim pandemiden itibaren olmuyor. Yaklaşık 5-6 sene öncesine kadar da her ay 2-3 defa yurt dışı seyahati, fabrika ziyaretlerim oluyordu. Oralardan hem çok tecrübe kazandım hem görevimi yapmaya çalıştım hem de seyahat etmiş oldum. Ama en önem verdiğim konulardan olan şarap, gastronomi ve sanat odaklı geziler ilgi alanıma giriyor. Eşimle birlikte resim sanatıyla yakından ilgileniriz. Yurt dışı ve yurt içindeki bazı sergilere katılırız, fuarları görmeye çalışırız. Klasik müziği çok severiz. Özellikle yurt dışı gezilerine gideceğimiz zaman yemek kadar konser de çok önemli bir boyuttur bizim için. Hangi tarihte kimin konseri var takip ederiz ve mutlaka gideriz. Ya da konsere göre seyahat planlamaya çalışırız. Bunlar bizim sevdiğimiz, kendimizi geliştirmeye çalıştığımız konular.
‘GENÇLERDEN ÖĞRENECEK ÇOK ŞEY VAR’
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Sigorta sektörü ile ilgili şunu eklemek isterim. Sigorta sektörünün daha çok gelişmesi lazım. Sigorta sektörü bir hizmet sektörü olması bakımından kaliteli ve kalifiye elemana ihtiyacı olan bir sektör. Edindiğim izlenim ve gördüğüm tespitlere göre sigorta şirketlerindeki kalifiye elemanların girişi azaldı. Daha çok şirket, daha çok kalifiye elemanın girmesi ve şirketlerin de onlara yatırım yapması lazım ki geleceğin yöneticilerini şimdiden yetiştirsin şirketler. Gençlere çok inanan bir kişiyim. Gençlerle her şeyi yapmayı çok seven bir insanım. 40 yaş altında bir sürü yakın arkadaşım var. Hepsinden çok şey öğreniyorum. Günceli takip ediyorum, güncelden kopmuyorum. Yeni yöntemleri, düzenleri görüyorum. Önerim insanlar sakın emekli oldum deyip kenara çekilmesinler, onların yapacağı daha çok iş var. Gençlerden de her zaman öğreneceği çok şey var.
Yağmur Ceren KURAL
yagmur@sigortacigazetesi.com.tr