Sektörün bitmeyen çilesi: Sovtaj tutarı üstünden BSMV

Sektörün bitmeyen çilesi: Sovtaj tutarı üstünden BSMV

Sigorta şirketlerinin giderlerinin azaltılması amacıyla hasara uğrayan kıymetlerin satılmasından edilen miktarın gelir sayılması, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV)’nin hesaplanması anlamına geliyor. Sigorta şirketleri için düzenleyici kurum tarafından bir gelir olarak tanımlanan ve konu hakkındaki tüm mahkeme kararları mükellef lehine verdiği sovtaj üzerinden BSMV hesaplanması konusu sektörün gündemindeki yerini koruyor.

Yıllar geçiyor ama bazı sorunlar zamana ayak uydurmayı başarıyor ve tedavülden kalkmıyor. Ne olduğunu kısaca hatırlamak gerekirse; bir sigorta şirketinde sovtaj tutarı üstünden BSMV hesaplanması gerektiği eleştirisi sonrası sorunun çözülmesi için Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan görüş talep edilmişti. Gelir İdaresi 2014 tarihli görüşünde “Bu durumda, hasarlı veya pert olan malın (aracın) bizzat veya vekâlet usulüyle sigorta şirketlerince satıldığı durumlarda, sigorta şirketleri lehine oluşan sovtaj gelirleri üzerinden genel hükümler çerçevesinde BSMV hesaplanması gerekmektedir” görüşünü vererek fitili ateşlemişti. Bu görüşün verilmesinde o dönemde sigorta şirketleri için düzenleyici kurum olan Hazine Müsteşarlığı’nın “sovtaj gelirdir” görüşü de etkili olmuş ancak sonrasında Hazine Müsteşarlığı tarafı görüşünü yenileyerek “sovtaj gelir değil” görüşünü vermiş ve kendi açısından sorunu çözmüştü. Gelir İdaresi Başkanlığı bu ikinci görüşe göre yukarıda bahsettiğimiz görüşünü değiştirmemişti. Sonrasında Gelir İdaresi (Vergi Denetim Kurulu) tarafından tüm sigorta şirketleri nezdinde sovtaj tutarı üstünden BSMV hesaplanıp hesaplanmadığı incelenmiş ve zaten sektör tarafından sovtaj üstünden BSMV hesaplanmadığından ağırlıklı olarak 2014-2017 ara dönemine ilişkin olarak cezalı tarhiyatta bulunulmuştu.

‘SOVTAJDA SİGORTA ŞİRKETİ LEHİNE PARA KALMIYOR’

Konuyla ilgili görüşlerini bildiren EY Türkiye Vergi Bölümü Şirket Ortağı ve Finansal Hizmetler Sektör Lideri Levent Atakan, şu açıklamalarda bulundu: “Sovtaj tutarı niteliği itibariyle bir gelir değildir. Sigorta şirketlerinin tamamen müşteri memnuniyeti kapsamında hasarlı aracı bedelini ödeyerek üstüne alması ve aynı bedelle (nerede ise örneklerin tümünde) satmasıdır. İşlem sonucunda sigorta şirketi nezdinde lehe para kalması söz konusu değildir. BSMV, KDV gibi işlem bedeli üstünden hesaplanan bir vergi değildir. Cezalar sonrasında şu anda olduğu gibi yine o dönemde bir Vergi Barışı Kanunu yürürlükte olduğundan sektörün büyük kısmı konuyu mahkemeye taşımak yerine kanun kapsamında yüksek oranlı indirimle cezaları ödeyerek devletle davalık olmamayı seçmişti. Ancak bazı sigorta şirketleri, 4-5 şirket, konunun hukuki boyutunun açık olduğunu düşünerek yasal haklarını kullanmış ve konuyu yasal sürece (davaya) taşımıştı. Aslında 2018’de barıştan faydalanan sigorta şirketlerinin beklentisi konunun barış sonrasında sonlanacağı, konuya ilişkin Gelir İdaresi tarafından tebliğ ile bir düzenleme yapılarak belirsizliğin çözülmesi yönündeydi ancak bahse konu tebliğ şu an itibariyle dahi çıkmış değil. Bildiğimiz kadarıyla dava sürecinde olan olaylarda, vergi mahkemesi kararları, hatta Danıştay kararları sigorta şirketleri lehine çıktı ve tüm davalar sigorta şirketlerine lehine devam etmektedir. Kararlardaki ortak yaklaşım ‘sigortalılarından hurda bedeline devir aldığı hasarlı araçları bu bedelin üstünde bir bedelden sattığına ilişkin bir tespitin bulunmadığı’ şeklinde olup, aslında bu tip bir tespit yapılması da genel olarak mümkün görünmemektedir. Zira genelde sigorta şirketlerinin lehine para kalmamaktadır. Konu hukuki olarak bu noktaya geldiğinde, yani sigorta şirketleri için asıl düzenleyici kurum sovtajı bir gelir olarak tanımlamıyorken, konu hakkındaki tüm mahkeme kararları mükellef lehine iken, biz doğal olarak konunun kapandığını düşünüyorduk. Ancak 2018 yılına ilişkin sigorta sektöründe 2020 yılında başlayan incelemelerden konunun aslında kapanmadığını, vergi incelemelerinde konunun yine eleştiri konusu yapılacağı anlaşılmaktadır.

‘7 YILLIK BELİRSİZLİK KALDIRILMALI’

Bu noktada bazı konuları gündeme getirmekte fayda görüyorum.

– Vergisel bir konunun 7 yıllık sürede çözülmemesi, sigorta sektörünün belirsizlik içinde bırakılması doğru değildir.

– Tamamen müşteri memnuniyeti için, kullanılmaz hale gelmiş araç ile sigortalıyı baş başa bırakmamak için, sigorta şirketinin üstlendiği rolün kendisine vergi cezası olarak dönmesi hakkaniyete sığmamaktadır.

– Ortada düzenleyici kurum görüşü, Vergi Mahkemesi ve Danıştay kararları varken ‘Biz 2014’te görüşümüzü verdik değiştirecek bir şey yok’ demek hukuki değildir.

-‘Vergi Barışı var, vergi barışından faydalanılarak konu çözülebilir’ demek hukuk devleti yaklaşımı ile örtüşmemektedir.

– Vergi mahkemelerini, vergi denetim elemanları sonucu belli konularla meşgale etmek, kaybedilen davalar nedeniyle karşı taraf vekâlet ücretini devlete ödetmek devlet kaynaklarının gereksiz israfıdır.”