
“Sektörde doğru zamanda doğru yerde oldum”
Sigortacılığa girişinin tesadüf eseri olduğunu belirten Çetin Alanya, kısa süre içerisinde sektörde yükseldiğini ifade ediyor. Alanya’ya göre bu hızlı yükselmesinin nedeni ise doğru zamanda doğru yerde olması.
Sektörün duayen isimlerinden Çetin Alanya, 40 sene süren çalışma hayatında yaptıklarıyla Türk sigortacılığına önemli katkılar sağladı. 1975 yılında bir tesadüf sonucu Destek Reasürans’ta sektöre adım atan Alanya, o zamana kadar sigortacılığı hiç düşünmediğini sözlerine ekliyor. 14 yıl Destek Reasürans’ta, 4 yıl Halk Sigorta’da (sonraki adıyla Yapı Kredi Sigorta) görev alan Alanya, 13 yıl Ray Sigorta’da genel müdürlük yaptıktan sonra Dubai Sigorta’nın kuruluşunda yer alıyor ve şirketin kurucu genel müdürü oluyor. TSEV’de sektöre adım attıktan 10 sene sonra reasürans eğitimi vermeye başlayan Alanya’nın öğrencilerinin arasında şimdinin birçok genel müdürü de var. 2011 yılında kendi hayatını yaşamak ve özgürlüğünü ele almak için emekliliğe ayrılan Alanya, vaktini sektörün diğer emekli üst düzey yöneticileri ve duayenleriyle de düzenli olarak buluşarak değerlendiriyor. Ayrıca Klasik Batı Müziği, Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği’ni çok seven Alanya, 11 yıldır Türk Sanat Müziği Korosu’nda şarkı söylüyor. “Duayenlerle Dünden Bugüne” söyleşi dizimizin bu ayki konuğu Çetin Alanya ile sektöre giriş sürecini, vaktini nasıl değerlendirdiğini ve emeklilik hayatıyla ilgili detayları konuştuk.
Öncelikle neler yaptığınızı sormakla başlamak istiyorum.
2016’ya kadar aktif olarak çalışmayı sürdürdüm. Genel müdürlük görevimi 2011’de bitirdim ama 2016’nın Mart’ına kadar Malezya ve Bahreyn’de 2 tane şirketin yönetim kurulu üyeliğine devam ettim, o da bir aktiviteydi benim için. Geçenlerde hesapladım o 5-6 senelik sürede 18 kere Kuala Lumpur’a gitmişim. 1-2 tane sektörden arkadaş grubum var. Ben onlara genel müdür eskileri grupları diyorum. Onlarla 2 ayda 1-2 kez oturup tek bir kelime sigortacılık konuşmadan bir araya geliyoruz. Bu benim için bir meşguliyet oluyor. Arkadaş gruplarım çok. Liseden, askerlikten arkadaşlarım var. İstanbul Erkek Liseli sigortacılar grubum var. Onlardan sektörün güncel haberlerini her gün alıyorum. O grupta 40’a yakın sektörün çok önemli yerlerinde görevde olan İstanbul Erkek Liseliler var. Ben onların duayeni değil, dinozoruyum. Yaşça en büyük olan benim. Onlardan sektörel bilgiler alıp, bir sürü yeni şeyler öğreniyorum. Onun dışında ilkokuldan arkadaşlarımla hala görüşüyorum. İlkokul dediysem aşağı yukarı 65 yıl öncesinde kurduğum arkadaşlıkları söylüyorum. Onlarla gezilere gidiyoruz. Pandemide gidemedik ama yakınlarda yine başlarız. Müziğin her türlüsünü severim. Beni yakından tanıyanlar Türk Halk Müziği’nde hangi türküyü çok sevdiğimi, Türk Sanat Müziği’nde hangi şarkıları sevdiğimi, Klasik Batı Müziği’nde neleri sevdiğimi çok iyi bilirler. Bunun dışında 11 yıldır Türk Sanat Müziği Korosu’na devam ediyorum. Herhangi bir konuda etkinliğim olmayacağı için sigortacılıkla ilgilenmiyorum. Sadece kendi sigortalarımı, varsa hasarlarımı takip ediyorum.
1967 yılında İstanbul Erkek Lisesi’nden mezun oluyorsunuz. Lise döneminizdeki hedefleriniz nelerdi, sigortacılık da bu hedeflerinizin arasında mıydı?
Sigortacılığa girişim tamamen bir tesadüftür. Aslında 2 Ağustos 1975 günü Beko’da çalışmaya başlayacaktım. 2 Ağustos’tan 4 gün önce tamamen tesadüf eseri Destek Reasürans’ın genel müdürü rahmetli Tacettin Aliefendioğlu ile karşılaştım. Ne sigortacılık ne de reasürans aklımda vardı. Zaten reasüransın anlamını bile bilmiyordum. Tacettin Bey, maddi olarak çok güzel bir öneri yaptı. O zaman 26 yaşındaydım, o paranın cazibesine kapılarak kabul ettim. Bir de bana 12 yıl sonra fen müşaviri olacağımı söyledi. Bu terimlere yabancı olduğum için fen müşavirini mühendislik olarak düşündüm. Ne demek olduğunu sordum ve teknik işlerden sorumlu en üst düzey kişi olduğunu öğrendim. Genel müdürün bana hangi yıl ne olacağımı söylemesi 1975 yılı şartlarında çok önemli bir şeydi. Bu da beni cezbeden bir şey oldu. Ben Destek Reasürans’ta teknik işlerin başına 12 yılda değil ama 7’nci yılın sonunda geldim. Daha çabuk oldu. Çabuk olmasının nedenini de doğru zamanda doğru yerde olduğuma bağlıyorum. Destek çok zengin ama küçük bir şirketti. Şirkette rakibim yoktu. İlk gününden itibaren genel müdüre bağlıydım. Bu çok büyük bir avantajdı. Şimdi ne kadar çok değerli çalışan olsa da, çalışanlar genel müdüre değil, müdüre bile ulaşamıyorlar. O benim için bir şanstı. Sektöre başladığımda 2 yabancı dili ana dili gibi konuşan 3 ya da 4 kişi ya vardı ya yoktu. Ben yabancı dillerimle, Almanca ve İngilizce dilimle geldim ve bu doğru bir zamandı. O yüzden yükselmem çok çabuk oldu. 7 yılda genel müdür muavini oldum. Sigortacılığı hiç düşünmemiştim. Reasüransı ilk duyduğum zaman restoran mı diye sordum. Daha sonra eğitim aldım. Rahmetli Tacettin Bey sayesinde reasüransta aldığım eğitimi hiçbir çalışan almamıştır. Her sene yurt dışına 1-2 ay bazen 6-7 ay eğitime gittim. O şekilde bana büyük şanslar verildi.

‘REASÜRANS BU İŞİN KAYMAĞI GİBİDİR’
14 yıl Destek Reasürans’ta, 4 yıl Halk Sigorta (Yapı Kredi Sigorta)’da çalıştınız, 13 yıl Ray Sigorta’da genel müdür olarak görev yaptınız. Dubai Group Sigorta’da kurucu genel müdür oldunuz. Bu tecrübelerinizden de kısaca bahseder misiniz?
14 yıl reasürans benim için çok zevkliydi. Reasürans bu işin kaymağı gibidir. Destek Reasürans’ta 14 yılın büyük kısmını eğitimle geçirdim ve bu eğitimler sayesinde daha 10 yıllıkken bana TSEV tarafından reasürans hocalığı görevi verildi. Benim için her şey çok çabuk gelişti. Destek Reasürans’tan 14’üncü yılın sonunda istifa ettim. Erhan Dumanlı Yapı Kredi’de genel müdür muavinliği önerdi. Daha düşük maaşa Yapı Kredi’ye genel müdür muavini olarak gittim. Çok kuvvetli bir muavinler ekibimiz vardı. Bunların çoğu daha sonra genel müdür oldu. 14 yıl reasüranstan sonra teorik bilgim olsa da hiç sigortacılık deneyimim yoktu. 4 yıl 5 benzemez branştan sorumlu genel müdür muaviniydim. Anadolu’nun her tarafında acentelere gitmeye başladım. 4 yıl orası bana ikinci bir üniversite oldu. Sigortacılığı orada hep birlikte uyguladık, öğrendik.

‘BİR BASAMAK DEĞİL BİRKAÇ KAT VAR’
4 yılın sonunda Aydın Doğan bana Ray Sigorta’nın genel müdürlüğünü teklif etti. Ben de “Bu kadar sene çalıştım, genel müdür olmadan emekli olursam gözüm arkada kalacak” dedim ve bu düşünceyle kabul ettim. Fakat genel müdür olduktan sonra gördüm ki genel müdürlük ve genel müdür muavinliği arasında bir basamak değil, birkaç kat var. Ray Sigorta çok zor bir şirketti, devletten gelmişti ve hiçbir teknolojik altyapısı yoktu. İlk sene neredeyse her gün 08:30’dan 23:30’a kadar çalıştık. Ray Sigorta benim hayatımda en zevk aldığım yıllarımın geçtiği yerdir. Sonra Ray Sigorta’dan ayrıldım. Mehmet Aydoğdu da Güneş Sigorta’daki genel müdürlüğünden yeni ayrılmıştı. Acente bağımız o yüzden çok güçlüydü. Bundan cesaret alıp bir fizibilite hazırladık, yurt dışına çıktık. Beklemediğimiz bir şekilde Dubai Holding bu işe talip oldu ama onlarla sözleşmelerimizi hazırlamamız, şirketi kurmamız derken ayrıldıktan 3 sene sonra faaliyete geçebildik. Bu sürede de o çok güvendiğimiz acentelerin hepsi başka yere dağılmıştı. Yine de epey bir acentenin desteğini gördük ve şirket büyümeye başladı. 2011’de “Bu kadar yükü artık çekemem, bir hayat var ama ben bunu yaşamıyorum. Biraz kendi hayatımı yaşayayım, kendi özgürlüğümü elime alayım” dedim. Genel müdürlükten kendi isteğimle ayrıldım. Tüm bunların içerisinde en hoşunuza giden neydi derseniz, 1985’ten 2011’e kadar geçen 26 senede enstitüde reasürans hocalığı yaptım. 2250’nin üzerinde öğrencim var. Bazıları şimdi birlik başkanlığı yapıyor. Genel müdür olan çok öğrencim var. Hala daha unutulmamamda o öğrencilerin büyük katkısı var.

‘SİGORTACILIĞIN ÖNEMİNİ ANLAYAMADIK’
Sigortanın sizin için anlamı nedir, hayatınızda nasıl bir yeri var?
Sigortacılık çok önemli bir iş kolu, ayrı bir bilim. Sigorta şirketleri sigortacılar tarafından yönetilmelidir. Çok da önemlidir. Bu maalesef ülkemizde anlaşılmış durumda değil. Hala daha gayrisafi millî hasıla içindeki payı %1 ile 1,30 arasında sıkışmış durumda. 40 senedir aynı yerde duruyoruz. Sigortacılığın önemini anlayabilmiş değiliz. Anlayabilmiş olsaydık sigortacılık aynı yerde saymazdı. Bunun eğitimi de çok önemli. Sigorta, dünya üzerinde ortalama olarak gayrisafi millî hasılada %7,5’luk paya sahip bir sektör. Türkiye’de ise daha 1,3. Burada en büyük eksikliğimiz hayat sigortalarındaki geriliğimiz. Hayat dışı branşlarda da kendi bindiğimiz dalı kesiyoruz. Hayat dışı branşlarda çok daha büyük olabilirdik. Bunda ben dahil olmak üzere herkesi sorumlu tutarım. Sigortacılık önemli bir şey.
‘%40 ŞANSLARI OLACAK’
Sektöre yeni başlayan gençlere tavsiyeleriniz neler?
Önce ne iş yapıyorlarsa o konuda eğitim almak için ellerinden gelen çabayı göstermeleri lazım. Yabancı kaynaklar, yerli kaynaklar ne varsa okumalılar. Branşlarında uzmanlaşmaya gitmeleri lazım. Bir dalda uzmanlaşsınlar. Kendileri için hedef koymaları lazım. Ben şimdi yeni başlamış olsam büyük zorluk çekerdim çünkü rekabet çok büyük olurdu. Yabancı dil bilen, üniversite mezunu bir sürü eleman var. Şimdiki gençlerimiz bu rekabet içerisinde. Hedef koyup çalışacak, öğrenecek, neyi neden yaptığının bilincinde olacak. Bu titiz çalışma ve hedef odaklı olmaya %60 dersek, %40’ta şansı olacak.
‘SEKTÖRÜN TECRÜBEDEN FAYDALANMASI LAZIM’
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
İlk olarak şunu söylemek isterim. Sigortacı Gazetesi’nin 500’üncü sayısında benim gibi eski, duayen dediğiniz kişilerin görüşlerini almıştınız. Orada bir görüş çok farklıydı. Biz hepimiz Sigortacı Gazetesi’nin 500’üncü sayısını kutlarken, çok değerli büyüğümüz İlham Saner hiç bunlara girmemiş. Bireysel emekliliğin sigortacılıktan çıkması gerektiğini söylemiş. Hakikaten de bireysel emeklilik sisteminin sigortacılıkla uzaktan yakından ilgisi yok. O bir fon yönetimi. Ben de bireysel emekliliğin sigortacılıktan ayrılması gerektiği düşüncesindeyim. İkincisi ise bizler çok büyük deneyimi ve bilgiyi emekli olunca kimse kapımızı çalmadığı için evimizin dört duvarına hapsediyoruz. Hiç kimse artık bizden faydalanmıyor. Geçmişte yaptıklarıyla öyle değerli sigortacılarımız var ki, ben de dahil olmak üzere tecrübelerimizi saklıyoruz. Sektör böyle bir lükse sahip değil, bizlerden yararlanmanın yollarını bulmaları lazım. Eskilerin bugünkü uygulamalara dahil edilip, fikirlerinin alınması lazım.