
“İyi ki reasüransı seçip bugünlere gelmişim”
49 sene önce Milli Reasürans’ta çalışmaya başlayarak sektöre adım atan Barbaros Yalçın, bu tecrübesini “İyi ki Milli Reasürans’a girmişim ve bugünlere gelmişim” diye anlatıyor. Yalçın’a göre reasürans, insanın ufkunu genişletip bakış açısını geliştiriyor.
Sektörün duayen isimlerinden Barbaros Yalçın’ın 43 senelik çalışma hayatında yaptıklarıyla sektöre katkısı büyük. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra sektöre Milli Reasürans’ta çalışmaya başlayarak adım atan Yalçın, 28 yıl boyunca Milli Reasürans’ta genel müdür yardımcılığı görevini de üstlenmiş. Yurt dışında birçok eğitim alan Yalçın, halkın sigorta bilincinin gelişmesi gerektiğini düşünüyor. “İyi ki Milli Reasürans’a girmişim ve bugünlere gelmişim” diyen Yalçın’a göre reasürans, insanın ufkunu genişletip, bakış açısını geliştiriyor. “Duayenlerle Dünden Bugüne” söyleşi dizimizin bu ayki konuğu Barbaros Yalçın ile okul yıllarını, sektöre giriş sürecini ve emeklilik hayatıyla ilgili detayları konuştuk.
Öncelikle eğitim hayatınızdan bahseder misiniz?
Çocukluğum Boğaziçi’ndeki Arnavutköy mahallesinde, tahsil hayatım da o civardaki okullarda geçti. O tarihlerde İstanbul’un nüfusu 1,5 milyon civarında olduğundan dolayı okul ve özellikle de lise sayısı sınırlıydı. Liselerin büyük bir kısmı da diğer illerden gelen öğrenciler için yatılı hizmet vermekteydi. Ortaköy’deki Gazi Osman Paşa Orta Okulu ve Kabataş Lisesi’nden sonra 1963 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdim. O sıralar Türkiye’de İstanbul ve Ankara olmak üzere iki hukuk fakültesi vardı ve bunlar da eğitim açısından birbiriyle yarışırlardı. O tarihlerde bizim fakültede bir dersten geçmek bir hayli zordu. Dersten geçebilmek için önce sözlü sınava girilir, geçer not alınabilirse bu durumda sadece o derse ait sözlü sınav hakkı kazanılırdı. Sözlü sınav, o dersin kürsü hocalarının odalarında, herkese açık bir ortamda yapılırdı. Sözlüden geçer not alınmazsa, kazanılmış olan yazılı sınav da geçersiz olur, o dersten tekrar yazılı sınava girmek ve yazılı sınavı kazanarak sözlü sınava girme hakkı elde etmek gerekirdi. Sözlü sınavdan geçer not alana kadar da bu uygulama devam ederdi. Ayrıca, sözlü sınavdan geçer not almak da sınıfı geçmek için yeterli değildi. Sınıfı geçebilmek için o sınıfta okunmakta olan derslerden en az ikisinden ‘iyi’ derecede not almak gerekirdi. Bütün derslerden ‘orta’ ya da tek dersten ‘iyi’ not alarak sınıfı geçmek mümkün değildi. Fakülteyi bitiren öğrenci sayısı, birinci sınıfa başlayanların %10’unu geçmezdi ancak alınan eğitim ve öğrenim üst düzeydeydi.
Üniversite hayatınızdan sizin için önemli bir anınızı anlatır mısınız?
Ülkemizde 68 olayları başladığında, son sınıfa geçmek üzereydim. Deniz Gezmiş bizden bir sınıf küçüktü ve arkadaşlarıyla olayları yönetmekteydi. Sınavların boykot edilmesi, üniversitenin işgal edilmesi olaylarını yaşadım. O zamanlarda üniversiteye rektör istemezse polis giremezdi ve rektörler de genellikle polis çağırmazdı. 1968 olayları sonucunda anlattığım sınav sistemi değişti ve derslerden geçme sadece yazılı sınavı geçme şartına bağlandı. Ayrıca iki dersten iyi not alma şartı da kaldırıldı.
‘KENDİMİ MİLLİ REASÜRANS’TA ÇALIŞIRKEN BULDUM’
Hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra reasüransa geçişiniz nasıl oldu?

Fakülteyi bitirdikten sonra askere gitmeye karar verdim. O tarihte 5 yıllık sürücü ehliyetim olduğundan ve askere alınma sırasında sınıf ayrımı için yapılan testten geçer not aldığımdan dolayı beni ulaştırma sınıfına ayırdılar. İzmir Gaziemir’e gittim. Altı aylık okul süresi bittiğinde asteğmen oldum ve fakültede tanıştığım kız arkadaşımla evlendim. 1 yıl daha askerliğim vardı, o bir yılı da Konya’da geçirdik. Askerlik görevim bittikten sonra eşimle birlikte İstanbul’a döndük. Doğal olarak askerde aldığım maaş kesilmişti, evliydim ve ev geçindirmem gerekiyordu. Henüz avukatlık stajımı tamamlayamadığım için, staj yaparken öğretmenlik dışında bir işte çalışmam mümkün değildi. Eşim ise, ben askerlik yaparken stajını tamamlamış ve avukat olmuştu. Bu nedenle bir süre için babamların evine taşındık, eşim avukatlık yapmaya, ben de stajımı tamamlamaya başladım. Aslında avukatlık yapmaya niyetim yoktu ama başladığım bir işi tamamlamaya ve avukat unvanını kazanmaya çalışıyordum. Sonunda stajım bitti, yemin ederek avukat oldum ve İstanbul Baro’suna kaydoldum. Avukatlık yapmak istemediğimden dolayı iş arıyordum, kendimi Milli Reasürans şirketinde çalışırken buldum. Milli Reasürans, iyi eğitim almış gençleri işe alıp, bir süre sonra bunları hem yabancı dil öğrenmeleri hem de sigortacılık konusunda eğitim almaları ve gelecekte yönetici olmaları amacıyla yurtdışına göndermek gibi bir anlayışa sahipti. Servis müdürlerinin büyük çoğunluğu 10-15 yıl önce işe girmiş ve bu şekilde yetiştirilmiş kişilerden, üst yönetim ise genellikle eski siyasetçilerden oluşmaktaydı.
Hedefiniz hukukken, hayat şartlarından dolayı reasüransa geçtiniz. Hukuktan devam etmek ister miydiniz?
Bunu düşündüğüm zamanlar oldu ama üniversitede beraber olduğumuz arkadaşlar hâkimlik, avukatlık yaptılar. Baktığım zaman iyi ki Milli Reasürans’a girmişim, o şansı elde etmişim ve bugünlere gelmişim diyorum.
‘SITC KURSUNDA DERSİ OSMAN YÜCESAN VERDİ’
İngiltere, Londra ve İsviçre’de mesleki eğitim aldınız. Bu süreci de paylaşır mısınız?
şe başlar başlamaz katıldığım iki yıllık Türk Sigorta Enstitüsü’nün meslek içi eğitimini tamamladıktan sonra, benden önce işe girmiş iktisat fakültesi mezunu bir arkadaşla birlikte beni Londra’ya, bir yıl süreyle yabancı dil öğrenmeye ve sigorta konusunda staja göndereceklerini bildirdiler. Yalnız şirketin bazı şartları vardı mesela evli de olsanız Londra’ya tek başına gitmeniz, bir yıl içinde geri dönmemeniz ya da ülkeye kısa süreli de olsa gelmemeniz gerekiyordu. Evliydim ve bir yaşını doldurmamış bir kızım vardı ama aldığım teklif de kariyerim için önemli bir teklifti. Konuyu eşimle konuştuk, eşimin de bu şartları kabul etmesi ve gitmemin geleceğimiz açısından iyi olacağını söylemesi üzerine Londra’ya gittim. Londra’da Leslie&Godwin isimli bir broker firmasında staja başladım. İngilizcemi geliştirmek için de sabahları dil kursuna gidiyordum. Burada başka broker şirketlerine staja gelmiş Türk sigortacılarla da tanıştım. Bunlar arasında sonradan şirketlerinde genel müdür olanlar hatta sigorta birlik başkanlığı ve başkan yardımcılığı yapanlar oldu. Leslie&Godwin firmasında stajımı tamamlarken Londra’da bulunan yabancı sigortacılar için Lloyds’un 1976 yılında ilk defa açtığı eğitime ülkemizden üç genç sigortacı olarak katıldık ve sertifika aldık. Londra’daki eğitimim bittikten sonra Swiss Re isimli İsviçre’li reasürans şirketi tarafından her yıl yapılmakta olan SITC kursuna katılmak için Londra’dan Zürih’e gittim. Bu kursta, nakliyat sigortaları konusundaki dersi o yıl için ülkemizden davet edilmiş Osman Yücesan vermişti. Bundan ülkemiz ve sigorta piyasamız adına büyük bir gurur duymuştum.
‘MUHASEBE DIŞINDA HER SERVİSTE ÇALIŞTIM’

Sektörde 43 seneniz geçti. Bu süreçten bahseder misiniz?
SITC kursunu tamamladıktan sonra 1 buçuk yıl sonra ülkeme döndüm. Artık sigorta piyasamızda tanınan bir gençtim. Şirketim adına yurt dışı sigorta piyasalarında pazarlama faaliyeti yapmak için Orta Doğu, Asya ve Afrika ülkelerine seyahat etmeye başlamıştım. Bu seyahatler sırasında 1990 yılı Haziran ayında Güney Kore reasürans şirketi tarafından reasürans yönetimi konusunda her yıl düzenlenen 10 günlük uluslararası KRIC Semineri’ne katıldım. Ticaret Bakanlığı’na bağlı tarife komitelerinde raportör yardımcısı olarak 1973 yılında başladığım görevi, sonraki yıllarda Hazine Müsteşarlığı’na bağlanan komitelerde raportör ve üye olarak sürdürdüm. Söz konusu komitelerin çalışmalarının sonlandırılması üzerine, Sigorta Birliği bünyesinde oluşturulan araştırma ve inceleme komitelerinde 28 yıl başkan olarak görev yaptım. Avrupa Sigortalar Komitesi (CEA) bünyesinde bulunan ve her yıl değişik bir Avrupa ülkesinde yapılan yangın sigortaları toplantılarına birliğimiz adına katılan ekipte uzun süre yer aldım. Türkiye Deprem Vakfı Yönetim Kurulu’na girdim. Bir süre sonra da vakıfta başkan yardımcısı oldum ve 2016 yılına kadar görevimi sürdürdüm. 1973 yılında işe başladığım Milli Reasürans’ta, 1988 yılında genel müdür yardımcılığına atandım ve 2016 yılında emekliliğimi isteyip, ayrılana kadar şirkette 43 yıl, muhasebe dışında hemen her servisle ilgili çalıştım. Çalıştığım sürenin son 28 yılında da genel müdür yardımcısı olarak görev yaptım.
Türk Sigorta Enstitüsü Vakfı’nda Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı yaptınız ve eğitim verdiniz.
Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği ile Milli Reasürans’ın ortaklaşa kurmuş olduğu Türk Sigorta Vakfı’nın sektör içi eğitim kurumu olan Türk Sigorta Enstitüsü’nde yangın sigortaları konusunda uzun süre ders verdim. Sektörden genel müdürlüğe kadar yükselen arkadaşlarımız da olmak üzere birçok öğrencim vardı. Bazen bayramlarda eski öğrencilerim arayıp, bayramımı kutluyorlar o da beni çok mutlu ediyor. Vakfın yönetim kuruluna girip, başkan yardımcısı olarak seçilince de ders vermeyi sonlandırdım.
‘GENÇLERLE BİRLİKTE OLMAK KEYİFLİYDİ’
Artık emekliliğe ayrıldınız, emeklilik hayatınız nasıl geçiyor, vaktinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Emekli olduktan 1 yıl sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nden ‘reasürans’ konusunda ders vermem konusunda gelen teklifi kabul ettim. Birkaç yıl üniversiteye gitmek, gençlerle birlikte olmak, ders öncesi ve sonrası akademik personelle sohbet etmek keyifliydi. Ancak COVID-19 pandemisi nedeniyle, 2020 yılında eğitim ve sınavların uzaktan yapılması üzerine, pandeminin de kısa sürede bitmeyeceğini düşünerek 2021 yılında ders vermeyi sonlandırdım. Pandemi bütün günlük hayatımızı değiştirdi. İki yıl bütün alışkanlıklarımızı değiştirdi. Evde oturmak, kitap okumak ya da film izlemekle zaman geçiriyorduk. Şimdi yavaş yavaş dışarı çıkmaya başladım. Yine kitap okuyorum, film izliyorum. Bu şekilde zaman geçiriyorum.
‘SİGORTACILIK BİLİNCİNİN GELİŞMESİ LAZIM’
Mesleğe yeni başlayacak gençlere sigortacılığı önerir misiniz?
Sigortacılık güzel bir meslek. Ama bunun için eğitim lazım, halkta da bu bilincin gelişmesi lazım. Özellikle reasürans uluslararası bir faaliyet. Yurtdışında yabancılarla temas ediyorsunuz, onlardan bilgi alışverişi yapıyorsunuz. Dolayısıyla ufkunuz genişliyor, değişik bir bakış açısı kazanıyorsunuz. Tavsiye edilecek bir meslek ama gelecekteki meslekler ne olur onu şu an bilemiyorum. Şu an da bildiğimiz pek çok mesleğin gelecekte artık olmayacağı söyleniyor. Sigortacılık gelecekte olur mu olmaz mı bilemiyorum.
Yağmur Ceren KURAL
yagmur@sigortacigazetesi.com.tr