Boya ve Alışveriş Durumları

BİRKAÇ hafta süren yorucu bir süreci bitirdik. İç & dış boya, üstüne bir de çatı. Haftanın 6 günü içeride ve dışarıda çalışanlar. Tam için geçip uyuyacakken zırrr kapı ve “Abi bir tornavidan/merdivenin var mı?” sorusu. Sanki işi alan müteahhit biziz de kendileri taşeron.

Başlangıçta seviyeli ve mesafeli iken sonlara doğru futbol geyikleri, kullanmıyorsanız şunu alabilir miyiz muhabbetleri filan.

Son boya işini 8 sene önce yaptırmıştık içeride. Dış cephe boyası ve çatı ise bina ile yaşıttı.

Bu işleri kesinlikle tatilde iken veya geçici bir yere gitmişken yaptırmak gerek. Ama öte yandan öyle güvenilecek ustalar da kalmadı ne yazık ki. Çocukluğumda bir Hasan Usta’mız vardı. Tüm sıkıntılarımızı önce onunla paylaşırdık. Aile doktoru gibi. Yapabilirse kendi yapardı, bulabilirse alıp getirirdi, elinden bir şey gelmiyorsa da en düzgün ustayı bulup iş eksiksiz ve hatasız yapılana kadar başından ayrılmazdı diğer ustanın.

Bu nedenle Hasan Usta’nın yerini biz aldık 2000’lerde. Tabii kısıtlı bilgimiz ve denetim sabrımızla.

Şuna ikna oldum ki o eski ustalar, eski iş ahlakı, eski sorumluluk düzeyi filan tarih oldu kesinlikle. En iyisi bile sadece standart iş yapıyor. Nasıl şirket çalışanlarında empati istisnai bir yetkinlik haline geldiyse ustalarda da aynı şekilde.

Salonda, tam oturduğumuz koltuğun karşısında boya taşmış doğramaya. Oturur oturmaz gözü takılıyor insanın. Ustaya söylüyorsun. Yanıtı “Abi al bir tiner, siliver”.

Boya işi bitiyor, ekip gidiyor ama hala dış cephede ufak bir iskele ve altındaki inşaat atıkları. Haber veriyorsun, “Aaaa bırakmış mıyız onları?” tepkisi.

Çatıcılar biraz daha iyiydiler. Tamamen meteoroloji odaklı sessizce gelip sessizce gittiler. Alet ve edevatları da yeterliydi sanırım, bir şey istemediler bizden.

Bu arada bu tarz işlerin bir borsası oluşmuş kesinlikle. Evin semti, bulunduğu site hatta tahmini gelir seviyenize göre bir rayiç var ustalar arasında. Malzeme, m2, gün ve çalışan sayısı ile gitmeye kalkarsanız bir sonuca ulaşmanız mümkün değil. Bizim 1 liraya yaptırdığımız işi alt mahalledeki evin 2 liraya yaptırması da bu yüzden. Aynı ev, aynı m2, aynı süre, aynı ekip!

Boya ve badana sonrası yapılması gereken ufak tefek işler de çıktı ortaya. Açıktaki kabloların derlenip toparlanması, rengi atan fayansların parlatılması, birkaç yeni saksı, basit bir portmanto, parke yamaları filan.

Bu nedenle hafta sonu önce o kuzeyli hazır mobilyacıya sonrasında yine bilindik bir yapı markete ve en sonunda da basit bir mutfak alışverişi için diğer bir markete gittik.

Sonuçta cepten çıkan toplam 1 asgari ücretten fazlası!

Mobilya yok, et ve balık yok, parça başına 1 kg’dan ağır hiçbir şey yok!

Tüm bu alışverişi pazar günü sabah 10.00 ile öğlen 13.00 arasında yaptık. Bundan birkaç yıl önce 3 saatte o üç yere girip çıkmak, hele de listelenmiş tüm alışverişi tamamlamak mümkün değildi. Hiçbirinde kasalarda kuyruk yoktu hatta kasaların yarısından fazlası boştu.

Ülkede çözülmesi gereken ilk ve en önemli konu fiyatların normalleşmesi kadar fiyatların öngörülebilir ve ödenebilir hale gelmeleri.

Mevcut ekonomik ortamda her satıcı tutturabildiğine fiyat belirliyor. Belirledikten sonra da düzensiz aralıklarla fiyat artırmaya devam ediyor. Öyle ki mahalledeki büfede bile tostların fotoğraflarının olduğu panoda tost ve menülerin fiyatları uzun süredir yazılmıyor.

Eskiden Boğaz’daki balıkçıları eleştirirdim balık fiyatlarını yazmıyorlar, geldiğin arabaya, kılık kıyafetine göre fiyat çekiyorlar diye. Şimdi neredeyse esnafın yarısından fazlası aynı şeyi yapıyorlar. Hele el gücüne, ustalığa dayalı bir hizmet gereksinimin varsa yandın.

Suçlu kim, arkasındaki nedenler ne filan diye çok zaman harcamaya da gerek yok, olan oldu, bundan sonrasını düzeltmek gerek, hem de bir dakika bile yitirmeden.

Görüşmek üzere,