Sigorta alacaklarının tahsil ve devrine SEDDK düzenlemesi

 Sigorta alacaklarının tahsil ve devrine SEDDK düzenlemesi

Sigorta tazminatı alacağının takibi, tahsili ve devrinde tazminat alıcısının hak ve yetkileri SK Ek madde 6 ile sınırlandırılmış, bu durum da birçok sorun ve aksamaya neden olmuştu. Prof. Dr. Samim Ünan, SEDDK’nın yayınladığı Genelge ve Sektör Duyurusu’nun bu sorunları en aza indirmeyi hedeflediğini aktardı.

Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK), sigortacının rizikonun gerçekleşmesi nedeniyle ödemekle yükümlü olacağı tutarların takip, tahsil ve devrini düzenleyen Sigortacılık Kanunu’nun (SK) Ek 6. maddesi hakkında önce 2021/1 sayılı Genelge’yi ve ardından 2021/2 sayılı Sektör Duyurusu’nu yayınlamış bulunuyor.

Hatırlanacağı üzere SK Ek madde 6, sigortacıya yönelik sigorta tazminatı alacağının takibi, tahsili ve devri hususlarında tazminat alacaklısının hak ve yetkilerini sınırlandırmıştı. Söz konusu maddenin yürürlüğe girmesi sonrasında birçok sorun ve duraksama yaşanmıştı. SEDDK tarafından yayınlanan 2021/1 sayılı Genelge ve 2021/2 sayılı Sektör Duyurusu bu sorunları ve duraksamaları en aza indirmek amacına yöneliktir. Aşağıda bu Genelge ile Sektör Duyurusu’nu ana hatlarıyla değerlendirmeye çalışacağız.

a) Sigorta Alacağının Takip, Tahsil Veya Devrine İlişkin Anlaşmaların Geçersizliği (GENELGE m.7)

Genelge m.7 fk.1 (maddenin başlığı “devir hakkı” olmasına rağmen) devir ile ilgili değildir.

Genelge m.7 fk.1 sigorta tazminatı alacağının takibi ve tahsili konusunda Genelge’de yetkilendirilebileceği belirtilen kişilerden başkaları ile yapılan sözleşme ve işlemlerin Sigortacılık Kanunu’na aykırı olduğunu ve Türk Borçlar Kanunu (TBK) uyarınca kesin olarak hükümsüz bulunduğunu öngörmektedir. TBK m.27 fk.1 “emredici hükümlere, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmelerin kesin olarak hükümsüz sayılacağı” kuralını getirmiştir. Genelge bu kurala dayalı “açıklayıcı” bir düzenlemeye yer vermiştir. Bununla SK Ek madde 6’da izin verilen kişiler dışındaki kişilere takip ve tahsil yetkisi verilmesini içeren sözleşmelerin, yetkiyi verene karşı da herhangi bir sonuç doğurmayacağı vurgulanmış olmaktadır.

Genelge m.7 fk.2, takip ve tahsil yetkisi hakkında bir önceki fıkrada getirdiği kuralı bu sefer “sigorta tazminatı alacağının devri” bakımından yinelemektedir. SK Ek madde 6’ya aykırı şekilde yapılan devir işlemlerinin TBK m.27.fk.1 uyarınca kesin hükümsüz sayılacağı hükme bağlanmıştır.

b) Geçersizliğin Hangi Andan Başlayarak Söz Konusu Olacağı (GENELGE GEÇİCİ MADDE 1); Daha Önceki Anlaşmaların Geçerli Sayılıp Sayılmayacağı (SEKTÖR DUYURUSU m.1)

Genelge Geçici m.1, SK Ek madde 6’nın yürürlüğe girdiği andan başlayarak sonuç doğuracağını göz önünde tutarak, söz konusu yürürlük tarihinden (28.7.2020) sonra yapılan sözleşmelerin TBK “kesin hükümsüz” olduğunu belirtmektedir.

2021/2 sayılı Sektör Duyurusu m.1 fk.2 ise “yürürlük tarihinden önce yapılan sigorta tazminatı alacağına ilişkin devirlerin ve takip veya tahsil konusundaki sözleşmelerin geçerli olup olmadığı hususunun SEDDK’nın yetkisi dışında kaldığı ve bu hususta çözüm getirme yetkisinin yargıya ait bulunduğu” değerlendirmesini içermektedir.

Genelge Geçici m.1’in söyleminden SK Ek madde 6 yürürlüğe girmeden önce yapılan sözleşmelerin geçerli sayılabileceği gibi bir anlam çıkarılması mümkün görünmektedir. Sektör Duyurusu SEDDK’nın bu hususta herhangi bir düzenlemesinin mevcut olmadığını, eğer SK Ek madde 6 yürürlüğe girmeden önce yapılan işlem ve sözleşmelerin geçerliği ile ilgili bir uyuşmazlık çıkarsa, bunun yargı tarafından çözümleneceğini açıklığa kavuşturmaktadır.

Kanımızca bu hususta Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli hakkında Kanun ile onda hüküm bulunmayan hallerde de Türk medeni Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun hükümleri belirleyici olmalıdır.

Sigorta tazminatı alacağının devri kanundan önce gerçekleşmişse, devir işlemi anında alacak devredenin mal varlığından çıkmış ve devralanın mal varlığına geçmiş olur. Bu sonuç kural olarak sonradan çıkarılacak yasayla değişmez (yasanın geriye yürümemesi ilkesi). Buna karşılık başkasına verilen takip yetkisi bakımından durum farklıdır. Yetki henüz kullanılmamışsa bunun yasadan sonra hükümsüz hale gelmesi üzerine artık kullanılamaması gerekir. Fakat verilen yetkiye dayanılarak tamamlanmış olan “takip” kapsamındaki işlemler geçerli sayılabilir. Yürürlük tarihinden önce verilen yetkiye dayanılarak yürürlük tarihi sonrasında tahsilat yapılmasının mümkün olup olmadığı ise tartışmaya elverişli olabilir.

c) Ödeme Süreçlerine İlişkin İşlemler (GENELGE m.8; SEKTÖR DUYURUSU m.2)

Genelge m.8 fk.1, onarımı veya tedariki mümkün bulunan bir malın hasarlanması halinde, sigorta tazminatı alacaklısı tarafından onarım veya tedarik için bir hizmet sağlayıcıya başvurulması olasılığı ile ilgilidir. Bu hüküm söz konusu olasılıkta, sigorta tazminatı alacaklısının sigortacıdan tazminat ödemesinin doğrudan doğruya o hizmet sağlayıcıya yapılmasını yazılı olarak istemesi durumunda, sigortacının bu istem doğrultusunda ödemeyi hizmet sağlayıcıya yapabileceğini öngörmektedir.

Genelge m.8.fk.2 aynı şekilde, sağlık (giderleri) sigortasında da sigorta alacaklısının bir sağlık kuruluşundan hizmet almış bulunması ve sigortacıdan yazılı şekilde o kuruluşa ödeme yapmasını istemesi olasılığında sigortacı tarafından doğrudan sağlık kuruluşuna ödemede bulunulabileceğini hükme bağlamaktadır.

Genelge m.8 fk.1 ile ilgili olarak şu hususları belirtebiliriz:

l Bir malın hasar görmesi ve tazminat alacaklısının da hasar tutarının kendisine nakit olarak ödenmesini istemeyip, onarımın yapılmasını tercih etmesi durumunda iki olasılık karşımıza çıkmaktadır: Onarımı ya tazminat alacaklısı kendisi yaptırmakta ya da onarımın organizasyonu sigortacı tarafından üstlenilmektedir.

l Sigortacı onarımcı ile kendisi doğrudan sözleşme ilişkisi kurmuş ve onarımcıya karşı sigorta ettirenin malını onarması karşılığında onarım bedelini ödeme borcunu üstlenmişse, bu olasılıkta sigorta tazminatı alacaklısı onarımcıya karşı herhangi bir borç altında olmaz; onun sigortacıya karşı mevcut olan tazminat alacağı da mal onarılmış olarak kendisine teslim edilene kadar varlığını sürdürür. Sigorta tazminatı alacağı, gereği gibi onarılan malın tazminat alacaklısına teslimi üzerine sona erecektir.

l Hasarlanan malın onarımı için onarımcı ile tazminat alacaklısı sözleşme ilişkisine girmişse, tazminat alacaklısının onarım tutarı borcunu onarımcıya ödemesi sonrasında sigortacıdan ödediğini geri almaya yönelik bir istem hakkı söz konusu olacaktır. Bu halde tazminat alacağı, sigortacının gerçekleştireceği ödeme ile son bulacaktır.

l Sigorta tazminatı alacaklısı onarımcı ile onarım için sözleşme yapmış ve ona karşı onarım bedelini ödeme borcu altına girmiş olduğunda, onarımcıya kendisi ödeme yapmak yerine bu ödemenin sigortacı tarafından gerçekleştirilmesini arzu edebilir. Ödemenin sigortacı tarafından yapılmasını sağlamak üzere yararlanılabilecek çeşitli olanak ve yöntemler söz konusu olabilir:

n Sigorta tazminatı alacaklısı sigortacıya kendisi adına ödeme yapması için yetki vermiş olabilir. Bu olasılıkta sigortacı tazminat alacaklısını temsilen hareket etmiş olur.

n Sigorta tazminatı alacaklısının TBK m.555 vd. anlamında bir “havale” ilişkisi oluşturması da mümkündür. Bu olasılıkta sigorta tazminatı alacaklısı, sigortacıya “onarımcıya ödeme yapma” yetkisini; onarımcıya da “bu ödemeyi sigorta tazminatı alacaklısının ona olan borcunun karşılığı olarak tahsil etme” yetkisini vermiş olacaktır. Burada da sigortacının onarımcıya gerçekleştireceği ödeme aynı zamanda onun sigorta tazminatı alacaklısına karşı mevcut olan tazminat borcunu da sona erdirecektir.

n Yukarıda belirttiğimiz “temsilen ödeme” ve “havale” işlemleri sigorta tazminatı alacağının devri niteliğinde değildir. Bununla birlikte, tazminat alacaklısının sigortacıya karşı sahip olduğu sigorta tazminatı alacağını, onarım sözleşmesinden doğan borcunu kapatmak üzere onarımcıya devretmesi de imkân dahilindedir. Kanımızca bu gibi bir alacak devri SK Ek madde 6 uyarınca “geçersiz” sayılmamalıdır. Çünkü SK Ek madde 6’nın amacı gerçek kişi tazminat alacaklılarının hak kazandıkları alacağa hiç veya gereği gibi kavuşamamalarını mümkün olduğunca önlemektir. Burada ise tazminat alacaklısı, zararının giderilmesi için onarım sözleşmesi yapmakta ve bu sözleşmeden onarımcı lehine doğan karşılığı ödemek üzere alacak devri işlemi gerçekleştirmektedir. Devredilen alacak, zararın giderilmesinin karşılığıdır. Bu devir yapılmadığı takdirde, onarımcı verdiği onarım hizmetinin karşılığını sigorta tazminatı alacaklısından isteyecek, o da sigortacısından bu tutarı geri alacaktır. Sigorta tazminatı alacağının onarımcıya devri, sigorta tazminatı alacaklısı tarafından ödeme yapılması lüzumunu ortadan kaldırmakta ve kolaylık sağlamaktadır.

Genelge m.8 fk.1’de değinilen “malın tedariki” olasılığı hakkında şu yorumu yapabiliriz: Sigortacı zarar gören malın yenisinin veya eşdeğerinin veya bir bileşeninin, parçasının sigortalıya “aynen” sağlanması edimini üstlenmişse, bunun satın alınması ve sigorta tazminatı alacaklısına ulaştırılması için gereken tutarın zaten sigortacı tarafından doğrudan doğruya satıcıya ödenmesi lazımdır. Satıcıyla satış sözleşmesini sigortacı değil de sigorta tazminatı alacaklısının kurmuş olması durumunda ise, satış bedelini ödeme borcu bu tazminat alacaklısına aittir. Bu son halde sigortacının satış parasını karşılaması, temsilen yapılmış bir ödeme veya havale veya sigorta alacağının satıcıya devri sonucu gerçekleşmiş olabilecektir.

2021/2 sayılı Sektör Duyurusu m.2 fk.2, Genelge m.8 fk.1’de “yazılı” yapılması gereken sigortacıya yönelik ödeme isteminin mutlaka ıslak imzalı olmasının gerekmediğini, e-posta, SMS ve benzeri yöntemlerin de kullanılabileceğini; öte yandan sigortacının tazminat alacaklısı tarafından yapılan istemin doğruluk ve geçerliğini saptamak için ek doğrulama yöntemlerine başvurmasının da mümkün bulunduğunu belirtmektedir. Sektör Duyurusu’ndaki bu açıklamalar uygulamayı rahatlatma yönünde atılmış olumlu adımlardır.

Bundan başka Sektör Duyurusu m.2 fk.3, Genelge m.8 fk.1’de yer alan hizmet sağlayıcıya veya sağlık kuruluşuna “doğrudan” ödeme yapılacağına ilişkin düzenlemenin yalnızca ödemenin kime yapılacağını gösterdiğini; ödemenin tutarı, içeriği veya koşullarının Genelge’nin konusu

olmadığını da vurgulamaktadır. Bu da Genelge’nin yaratabileceği katı ve sınırlayıcı anlayışları önlemeye dönük bir açıklamadır.

Genelge m.8 fk1 ve fk.2 bakımından altını çizmemiz gereken husus, hizmet sağlayıcıya veya sağlık kuruluşuna sigortalının talebi üzerine doğrudan sigortacı tarafından yapılan ödemenin Genelge’de “sigorta tazminatı alacağının devri” olarak nitelenmemiş ve SK Ek madde 6 fk.2’deki devir yasağına tabi sayılmamış olmasıdır. Bunun yerinde ve uygulamanın önünü açan bir yorum olduğu kanısındayız.

Genelge m.8 fk.3, sigortacının hizmet sağlayıcıya veya sağlık kuruluşuna “Genelge m.8 kapsamında sigortacı ile hizmet sağlayıcı veya sağlık kuruluşu arasında ayrıca bir anlaşma olup olmadığına bakılmaksızın” ödeme yapılması gerektiğini vurgulamıştır.

l Uygulamada sigortacılar onarım hizmeti veren firmalarla ve sağlık kuruluşlarıyla önceden çerçeve anlaşma niteliğinde sözleşmeler yapmakta ve böylece bu kuruluşlarla aralarındaki ilişkiyi özel kurallara bağlamaktadırlar. Bu sözleşmeler çoğu halde, sigorta tazminatı alacaklılarına verilen onarım veya sağlık hizmetleri bedellerinin sigortacı tarafından hangi koşullarla hizmet sağlayıcı veya sağlık kuruluşuna ödeneceğini de düzenlemektedir. Böylece sigorta şirketi hizmet sağlayıcı veya sağlık kuruluşuna, karşı tarafı olduğu sözleşme uyarınca ödeme borcu altına girmekte ve yaptığı ödeme ile kendi borcunu (da) ifa etmiş olmaktadır. Anlaşmalı kurumla arasında sigorta tazminatı alacaklısının aldığı hizmet için anlaşmalı kuruma ödeme yapma yükümlülüğünü içeren bir sözleşme bulunan sigortacının yalnızca hizmet bedelini ödeyeceği ve bunun dışında bir ödeme yapmasının gerekmeyeceği açıktır. Burada önemli olan sigortacının bu ödemeyi hangi sözleşme uyarınca yaptığı değil, fiilen ödeme yapmış olmasıdır. Sigortacının her durumda mutlaka sigorta tazminatı alacaklısının aldığı hizmet bedelini anlaşmalı kuruma ödeyeceği gibi bir kural ve dayatma yerinde değildir.

l Buna karşılık, sigortacı ile hizmet sağlayıcı veya sağlık kuruluşu arasında anlaşma yoksa, sigortacı, sigorta tazminatı alacaklısının almış olduğu hizmetten kaynaklanan bedel ödeme borcunu yerine getirecektir. Sigortacının gerçekleştireceği ödeme yukarıda Genelge m.8 fk.1 hakkındaki açıklamalarımızda da değindiğimiz gibi hukuksal açıdan sigorta tazminatı alacaklısının verdiği ödeme yetkisine veya havale işlemine veya alacak devri işlemine dayanabilir. Sigorta tazminatı alacağının devri söz konusu olmuşsa, yine yukarıda belirttiğimiz üzere, SK Ek madde 6’nın izlediği amaç göz önünde tutularak bu devir geçersiz sayılmamalıdır. Nitekim SEDDK da haklı olarak burada SK Ek madde 6 uyarınca geçersizlikten söz edilemeyeceği kanısına varmıştır. Hemen aşağıda inceleyeceğimiz Genelge m.8 fk.4 bunu açıkça vurgulamaktadır.

Genelge m.8 fk.4 sigortacı tarafından Genelge m.8 kapsamında yapılan ödemelerin hizmet sağlayıcısına veya sağlık kuruluşuna tazminat alacağını artırıcı ya da azaltıcı nitelikte veya doğrudan yahut dolaylı herhangi bir hak veya yetki tanımadığını; bu nedenle tazminat alacaklısı tarafından sigortacıya Genelge m.8 kapsamında iletilen yazılı istemlerin SK Ek madde 6 kapsamında olmadığını” belirtmektedir.

l Kanımızca Genelge m.8 fk.4’te varılan sonuç yerindedir. Burada sigortacı tarafından hizmet sağlayıcıya veya sağlık kuruluşuna gerçekleştirilen ödeme ile sigorta tazminatı alacaklısının borcu kapatılmış olmaktadır. Sigorta tazminatı alacaklısının verdiği yetki, aldığı hizmet karşılığı hizmet sağlayıcıya veya sağlık kuruluşuna hak kazandıkları tutarın ödenmesi içindir. Onarım hizmeti sayesinde zararı giderilmiş olan sigorta tazminatı alacaklısı bir de (artık mevcut olmayan bu zarar karşılığında) sigortacıdan tazminat alacak değildir. Hizmet bedeli sigortacı tarafından ödenmeseydi, sigorta tazminatı alacaklısı bunu kendisi ödemek zorunda kalacaktı.

l Sağlık gideri bakımından da durum benzerdir: Sigorta tazminatı alacaklısı sigorta ettiren veya sigortalı, sağlık hizmetinden yararlanmış ve sağlık kuruluşuna karşı ödeme borcu altına girmiştir. Sağlık kuruluşuna olan borcunu yerine getirmeden, bu borç tutarını sigortacıdan tahsil ederek mavarlığına katma hakkı yoktur. Sigortacı sağlık giderini doğrudan sigorta tazminatı alacaklısı olan sigorta ettirene veya sigortalıya ödese idi, sigortalının sağlık kuruluşuna olan borcu sürecek ve kendisi bu tutarı sağlık kuruluşuna ödemek zorunda bırakılacaktı.

l Sigorta tazminatı alacaklısı onarım veya sağlık hizmetini almakla ve bu hizmetler karşılığında ödenmesi gereken bedelin karşılanmasını da sigortacıya yüklemekle zaten sigorta sayesinde “tazmin edilmiş” durumdadır.

2021/2 sayılı Sektör Duyurusu m.2 fk.1 uyarınca, Genelge m.8 fk.4’ün amacı sigortacı tarafından yapılacak ödemenin “hizmet karşılığı” olduğunu açıklığa kavuşturmaktır.

Kanımızca Genelge m.8 fk.4’ün vardığı sonuç doğru olmakla birlikte, verilen gerekçeye katılmak imkânı yoktur. Onarıcıya veya sağlık kuruluşuna yapılan ödemenin “tazminat alacağını artırıcı veya eksiltici nitelikte herhangi bir hak veya yetki tanımadığı” gerekçesi herhangi bir anlam taşımamaktadır. Sigortacının (tazminat alacaklısının istemi üzerine) gerçekleştirdiği ödeme duruma göre sigorta tazminatı alacaklısını temsilen veya bu alacaklının TBK m.555 vd. anlamında bir havale işlemi sonucunda veya sigorta tazminatı alacağı onarımcıya veya sağlık kuruluşuna devredildiği için yapılır. Burada üzerinde durulması lazım gelen husus, alacak devrinin söz konusu olduğu hallerde bunun SK Ek madde 6 uyarınca geçersiz sayılıp sayılmayacağıdır. Fikrimizce SK Ek madde 6’nın amacı sigorta tazminatı alacağının hak sahibi tarafından hiç alınamamasını veya eksik alınmasını engellemektir. Onarım veya sağlık hizmetini almış bulunan sigorta tazminatı alacaklısı, zaten zararı giderilmiş durumdadır. Onarımcıya veya sağlık kuruluşuna yapılacak ödeme, onarım veya sağlık hizmetinden yararlanan sigorta tazminatı alacaklısının bu hizmeti veren tarafa karşı sorumlu (borçlu) kalmasının önüne geçmektedir. Bu ödeme sigorta tazminatı alacaklısını zarara uğratan bir ödeme değil, tam tersine onun borcunu ortadan kaldıran (yararına yapılmış) bir ödemedir. Bu ödeme yapılmadığı takdirde, tazminat alacaklısının onarımcıya veya sağlık kuruluşuna karşı aldığı hizmetin bedelini ödeme yükümlülüğü sürecektir.

Genelge m.8 fk.5, “sigortacının Genelge m.8 kapsamında yaptığı ödemelerin sigorta tazminatı alacaklısına sunulan hizmetin karşılığı olduğunu” ve “her ne isimle olursa olsun, sigorta şirketi tarafından hizmet bedeli dışında hizmet sağlayıcıya veya sağlık kuruluşuna ek ödeme yapılamayacağını” öngörmektedir. Bu fıkranın amacı (ve bununla varılmak istenen sonuç) da açık ve anlaşılır değildir. Önemli olan, sigortalının aldığı hizmet karşılığında altına girdiği bedel ödeme borcunun kapatılmasıdır. Sigortacının alacaklıya fazla ödeme yapması veya yapmaması üzerinde durmamak gerekir.

d) Başkası Lehine Sigorta (GENELGE m.9)

Genelge m.9 TTK 1454 kapsamında “sigorta tazminatı alacağının sigortalının muvafakati ile zararı karşılanan üçüncü kişiye ödendiğini” belirtmekte ve “sigorta sözleşmesinin mahiyeti gereği, sigortalı tarafından verilmesi gereken muvafakatin sigorta alacaklısının alacağının takibi, tahsili veya devri niteliğinde olmadığını ve bu nedenle de SK Ek madde 6 kapsamında olmayacağı” açıklamasını içermektedir. Kanımızca gerekli olmayan bir hükümdür.

e).Özel Hükümler (GENELGE m.10)

Genelge m.10 “yasal düzenleme uyarınca tazminat alacağının takip, tahsil veya devrine yardımcı olmakla görevlendirilen kişilerin bu görevlerini aşamayacakları” biçiminde bir hüküm getirmiştir. Böylece sigorta aracılarının, özellikle brokerlerin ve acentelerin yasada sayılan tazminatın ödenmesine yardımcı olma görevleri doğrultusunda etkinlik gösterebilecekleri diğer bir anlatışla SK Ek madde 6 hükmünün sigorta aracılarının yasal görevlerini yerine getirmelerini engellemeyeceği belirtilmiş olmaktadır. Bunun isabetli bir düzenleme olduğu kanısındayız.

f).Tüzel Kişiler (GENELGE m.12)

Genelge m.12 kanımızca gayet yerinde olarak “tüzel kişilerin tazminat alacaklısı olduğu hallerin SK m.6 kapsamında sayılmayacağını” belirtmektedir. SK Ek madde 6’nın gerekçesi dikkate alındığında bu maddenin amacının “gerçek kişileri korumak” olduğu açıkça saptanmaktadır. Dolayısıyla tüzel kişilerin kapsam dışında olduklarının vurgulanması çok isabetli bir yorum ve yerinde bir düzenlemedir.

g)Emeklilik Sözleşmeleri (GENELGE m.13)

Genelge m.13 fk.1 Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu kapsamındaki sözleşmelerin ve katılımcıya sunulan programlı geri ödemelerin SK Ek madde 6’nın dışında kalacağını belirtmektedir. SK Ek madde 6 “sigorta tazminatı alacağı” ile ilgili olduğu ve istisnai nitelik taşıdığı için kanımızca genelge yerinde bir saptama yapmış bulunmaktadır.

Buna karşılık Genelge m.13 fk.2 uyarınca Bireysel Emeklilik Sistemi’nde emeklilik hakkını kazanan katılımcılar, eğer birikimlerinin “yıllık gelir sigortası sözleşmesi” kapsamında geri ödenmesini isterlerse, yıllık gelir sigortası SK Ek madde 6 kapsamında sayılacaktır. SK Ek madde 6 “sigorta tazminatları” hakkında düzenleme getirmiştir. Tazminat “zarar karşılığı” yapılan ödemedir. Bu nedenle aslında bir “tutar sigortası” uyarınca ödenmesi gereken ve zararı karşılama amacına tabi bulunmayan sigorta paralarının SK Ek madde 6’ya tabi olmayacağını kabul etmek lazımdır.

‘SEDDK DOĞRU YÖNDE ADIMLAR ATIYOR’

S2021/1 sayılı SEDDK Genelgesi kanımızca birçok hususta yerinde değerlendirme ve yorum içermektedir. Bu Genelge’nin uygulamaya yardımcı olacağı kanısındayız.

Sigortacılık Kanunu Ek madde 6 Anayasa’nın güvencesi altındaki sözleşme özgürlüğünü gereksiz ve hukuka aykırı şekilde sınırlayan bir tepki hükmüdür ve -eğer en kısa zamanda bütünüyle yürürlükten kaldırılamayacaksa- bunun uygulama alanını mümkün olduğunca daraltmak şu aşamada yapılacak en doğru şeydir. SEDDK da yayınladığı Genelge ile bu doğrultuda adımlar atmaktadır.

Özellikle, tüzel kişilerin SK Ek madde 6 dışında olacaklarına, onarım hizmeti sağlayıcılara ve sağlık kuruluşlarına sigortacı tarafından yapılan ödemelerin devir yasağı dışında kalacaklarına, sigorta aracılarının yasal görevleri kapsamında sigorta alacaklarını takip etmelerine engel bulunmadığına ilişkin saptamalar çok yerindedir ve uygulamada gözlemlenen duraksamaları ortadan kaldıracaktır.

Kanımızca “sigorta tazminatı” deyimi yalnızca zarar sigortalarıyla sınırlı tutulabilir ve böylece SK Ek madde 6’nın alanı daha da daraltılabilirdi. Bundan başka, sigorta tazminatı alacağının henüz doğmadığı riziko öncesindeki safhada, ileride ortaya çıkabilecek sigorta alacağına ilişkin güvence sağlama amaçlı devirlerin de SK Ek madde 6 dışında kalacağı kabul edilebilir.

Son olarak belirtelim ki SK Ek madde 6, sigorta alacağının kullanılan bir bireysel kredinin güvencesi olarak rehnedilmesine engel oluşturmamaktadır.

İlginizi Çekebilir