Yenilenebilir enerjide potansiyel artarken sigorta güvencesi ön plana çıkıyor

 Yenilenebilir enerjide potansiyel artarken sigorta güvencesi ön plana çıkıyor

Şirketlerin küresel enerji yatırımları artış gösterirken bu alanda sağlanan sigorta güvencesi de ön plana çıkıyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarına ilgi artarken, bu alanda yapılan yatırımlar ve sağlanan destekler büyük önem kazanıyor.

Sürdürülebilir bir dünya için en önemli adımlardan biri alternatif enerji endüstrisi. Bu alanda yapılan yatırım ve sağlanan destekler de her geçen gün artıyor. Fosil yakıt karşıtı şirketlere her gün bir yenisi eklenirken, yeşil ve çevre dostu şirketler alternatif enerji arayışına giriyor. Şirketlerin bu alanda aldığı küresel aksiyonlar, sigorta korumasını da beraberinde getiriyor. Sigorta şirketleri de bu alanda sunduğu çözümleri yenilemeye ve geliştirmeye devam ediyor.

Günümüzde enerji talebi artmaya devam ederken bu taleplerin büyük çoğunluğu hala fosil yakıtlarla karşılanıyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2020 Küresel Risk Raporu’na göre küresel enerji talebi 2018 yılında son 10 yılın en hızlı artışını gösterdi: %2.3. Çin, ABD ve Hindistan gibi ülkeler bu artışın %70’ini oluşturdu. Nüfus artışı, artan gelirler ve kentleşmeye bağlı olarak enerji talebinin 2040 yılına kadar %25’in üzerinde artması beklentiler arasında. Ayrıca gelişmekte olan ekonomilerde toplam 1,7 milyar insanın önümüzdeki 20 yıl içerisinde kentlere taşınması bekleniyor. Nüfus yerleşmesinde yaşanan bu değişim, enerjiye olan talep artışını da beraberinde getiriyor.

Risklerin yanı sıra önümüzdeki süreç içerisinde çeşitli fırsatlar da öne çıkıyor. Rüzgar ve güneş enerjisi santrallerinden gelen elektrik birimi başına maliyet, son 10 yıl içerisinde sırasıyla yaklaşık %70 ve %90 azaldı. Çoğu ülkede yeni rüzgar ve güneş enerjisi santrallerinden birini kurmak, yeni kömür santrallerine kıyasla artık daha ucuza mal ediliyor. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’na göre; yenilenebilir enerjilere geçişin dünya ekonomisini 2050 yılına kadar %1 oranında büyütebileceği tahmin ediliyor. Bu da 52 trilyon doların üzerinde bir kümülatif kazanca tekabül ediyor.

28 BİN MW ELEKTRİK ÜRETME POTANSİYELİ

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın açıkladığı son verilere göre; 2019 yılında Türkiye’nin en büyük yenilenebilir enerji kaynağı hidroelektrik oldu. 2010 yılından beri artış gösteren ve ülke genelinde en fazla kapasiteye sahip olan hidroelektrik, 2019 itibarıyla toplam 28 bin 503 MW elektrik üretme kapasitesine sahip. Ülke genelinde diğer alternatif enerji kaynakları ise şöyle sıralandı: 7 bin 501 MW ile rüzgar enerjisi, 3 bin 996 MW ile güneş enerjisi.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının Türkiye genelinde elektrik üretimine baktığımızda ise dalgalı bir grafik ile karşılaşıyoruz. 2010 yılından 2013 yıl sonuna kadar artış gösteren grafik, 2014 yılında düşüş yaşıyor. 2014 yılındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen elektrik üretimindeki düşüşün ardından, ilerleyen senelerde grafik yükselmeye devam ediyor. 2018 yılında en fazla elektrik üretimi 59 bin 938 GwH ile hidroelektrikten gelirken, rüzgardan elde edilen toplam elektrik 19 bin 949 GwH oldu.

SİGORTA GÜVENCESİ ÖN PLANA ÇIKIYOR

Kapsamı geniş ve karışık olduğu enerji sektöründe yapılan büyük yatırımlar büyük koruma oranlarını da beraberinde getiriyor. Willis Towers Watson’ın 2021 Yenilenebilir Enerji Pazarı raporunda, 2021 yılı ve sonrasında sigorta teminatı sağlama konusunda sektörün bu alanda karşılaşacağı en büyük zorluğun, dünyanın dört bir yanındaki yenilenebilir enerji kaynaklarına en büyük tehditi oluşturan doğal afetler riski ve iklim değişikliği olduğu belirtiliyor. Bu noktada işletmecilerin riskleri asgariye indirmek için sigorta şirketlerinin bu alanda sunduğu teminatlardan fayda sağlaması gerekiyor. Bu alanda sigorta güvencesi sağlayan şirketlerin bazıları tesislere özel olarak tasarlanan tüm riskler teminatı üzerinden ilerlerken; bazı şirketler ise HES-GES-RES projelerini, kurulum ve işletme dönemi olarak iki aşamaya ayırıyorlar. Kurulum ve işletme dönemi olarak iki aşamaya ayrılan bu projeler santralin kurulum döneminde inşaat ve montaj risklerini içeren sigorta poliçeleri tanzim ediliyor. Kurulum dönemi inşaat, montaj, devreye alma ve test süreçlerinden oluşurken işletme dönemi ise santrallerin ticari faaliyete geçmiş olduğu dönemi kapsıyor. Poliçeler, proje süresi boyunca ‘teminat dışı kalan haller’ haricindeki her türlü riske teminat sağlıyor. Bunun yanında olası bir hasar durumunda yaşanabilecek gecikmeler nedeniyle işveren kurumun yaşayacağı kâr kaybını da teminat kapsamına alan ilave çözümler gibi ek teminatlarla mevcut poliçelerin çerçeveleri genişletilebiliyor.

Tesisler için en önemli teminatlardan birisinin kâr kaybı teminatı olduğunu vurgulayan TSB Başkanı Atilla Benli, “Bu teminatla uzun süreli iş durmalarında ciddi anlamda maddi kayıpların önüne geçilebiliyor. Bu ürünün faydalarını doğru anlattığımızda sektördeki penetrasyonun çok daha iyi seviyelere geleceğini düşünüyoruz” dedi. Benli, söz konusu güvenceleri içeren bu sigorta ürününün bilinenin aksine çok pahalı olmadığını, 1 Mw’lık lisanssız Güneş Enerji Santrali yatırımının yaklaşık maliyetinin 1,5 milyon dolar olduğunu ve yatırım yapılan tesislerdeki risk tespit çalışmaları sonrasında belirlenen prim fiyatlarının ise toplam yatırımın yüzde 1’ini bile aşmadığını da söyledi. EY Türkiye Şirket Ortağı ve Enerji Sektörü Lideri Erkan Baykuş ise konuyla ilgili yaptığı açıklamada 2020’de Türkiye enerji sektöründe dünyaya paralel olarak pandeminin doğrudan ve dolaylı etkileri sebebiyle operasyonel süreklilik, nakit yönetimi, iş sürekliliği planlaması, dijital dönüşüm, uzaktan çalışma ve eğitim gibi konuların gündemde olduğunu hatırlattı. Baykuş, “Ülkemizde fosil yakıtların gerek birincil enerji arzındaki önde gelen payının, gerekse elektrik üretimindeki yüksek oranlarının azaltılması gerekiyor. Bu doğrultuda 2021’de de elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını artırmaya yönelik politikaların devam edeceği öngörülebilir” açıklamalarında bulundu.

TÜRKİYE ENERJİ SEKTÖRÜNÜN FIRSAT VE RİSKLERİ

Zengin doğal kaynakları ile Türkiye enerji üretiminde büyük potansiyeller taşıyor. Fakat büyük potansiyeller riskleri de beraberinde getiriyor. EY Türkiye Şirket Ortağı ve Enerji Sektörü Lideri Erkan Baykuş, 2021’de Türkiye enerji sektörünü bekleyen fırsat ve riskleri şöyle sıralıyor:

• 2020’de ülkemizin enerji ithalat faturasının 30 milyar dolar düzeyinde olacağı hesaplanabilir. 2019 verileri esas alındığında, ülkemizde doğalgaz toplam tüketiminde konut ve işyerinin payı %42, sanayinin payı %27’dir. Senelik yaklaşık 40 milyar m³ doğalgaz tüketiminin tamamını yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ikame etme imkânı olmadığı için Karadeniz ve Akdeniz’de gaz aramaları, sondaj faaliyetleri ve keşfedilen gazın üretimi hayati önem taşıyor.

• (Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı) YEKA’larla başlayan yenilenebilir enerji dönüşümünde yerli AR-GE ve yerli kaynaklarla üretilen güneş paneli ve rüzgâr türbini fabrikaları ve bunu takip edecek mini YEKA yatırımları 2021 ve sonrasında da yenilenebilir enerji yatırımlarında yerli teknolojilerin payının artmasını sağlayacaktır. Karbon salınımın kısıtlanması amacıyla yenilenebilir teknoloji yatırımlarının sürdürülebilirlik kriterlerine endeksli uzun vadeli ve düşük faizli yeşil sendikasyon kredileri ile finanse edilecek olması da önemli bir fırsat oluşturuyor.

• 2021’de sektörün sorunlarının başında termal kaynaklı santraller geliyor. İşletmedeki yerli linyit santrallarının büyük bölümü, yetersiz rezervler, geciken rehabilitasyon yatırımları nedeniyle ekonomik ömürlerinin sonuna yaklaşmaları ve emisyon sınırlarına uyma konusundaki problemleri sebebiyle zorluk çekiyorlar. Emisyon mevzuatlarını karşılayamayan yerli linyit santrallerinin, baca filtresi, baca gazı arıtma (de-sülfürizasyon, azot oksit giderme), atık su arıtma, atık kül-cüruf-alçı taşı depolama alanı vb. yatırımlarını acilen tamamlamaları gerekiyor.

• Termal kaynaklı santrallerde bu sorunlar yaşanırken bir kısmı 2021 sonrasında YEKDEM desteklerinin dışında kalacak olan yenilenebilir enerji santrallerinin gün içi piyasasında elektrik sattıklarında sorunlar yaşaması olasıdır. Yapım aşamasındaki yenilenebilir kaynaklı santrallerinin ise 2021’de lojistik ve tedarik zincirlerindeki kırılmalar vb. problemlerle karşılaşmaları bir risk olarak karşımıza çıkıyor. Mobilitenin kısıtlanması, yedek parça tedarikinde gecikmeler yaşanması ve iş güvenliği tedbirlerinin sıkılaştırılması sebebiyle devreye alma safhalarında aksaklıkların yaşandığı biliniyor. Bu ve diğer sebeplerle devreye girmeleri geciken ve YEKDEM teşviklerinden yararlanamama riskleri olan özellikle küçük yenilenebilir enerji yatırımlarına destek olunmasının önemli olacağını düşünüyoruz.

İlginizi Çekebilir