Türk insurtech ekosisteminde ilk “EXIT” Drive Buddy’den

 Türk insurtech ekosisteminde ilk “EXIT” Drive Buddy’den

Drive Buddy ile Türk insurtech ekosisteminin ilk “exit”ine imza atan Emre Yiğit Alparslan, doğru bir girişimin merkezinde güçlü bir ekip, doğru problemi çözen kaliteli bir ürün ve küresel büyüme potansiyeli olması gerektiğini söylüyor. Ülkemizde küresel düşünme kısmının eksik kaldığını vurgulayan Alparslan, girişimlerin daha ilk günden “Küresel pazarlara nasıl açılırız?” sorusunu sormalarını tavsiye ediyor.

Bu ayki konuğum, ülkemizin insurtech ekosistemindeki ilk “exit” haberine imza atan, benim de uzun süredir yakından takip ettiğim, çok başarılı bir genç girişimci, Drive Buddy kurucusu Emre Yiğit Alparslan. Başarılı bir startup girişimcisi profiline çok güzel bir örnek olan Emre ile yaptığımız röportajda, hem onun dikkat çekici hikayesini okuyacak hem de bu süreçteki deneyiminden elde ettiği çok önemli ipuçları ve tavsiyeleri bulacaksınız.

DriveBuddy ile çıktığın girişimcilik yolculuğunun nasıl başladığını kısaca anlatır mısın?

anlatır mısın? Yıllardır araba kullanmayı sevmeyen ve ne kadar riskli olduğunun farkında olan biriyim. Üniversitedeyken ailem ve sevdiklerim yollarda olduğu zaman hep tedirgin oluyordum. Tamamen kendi sorunumu çözmek amacıyla sevdiklerim kaza yaptığında bana bildirim gönderecek bir mobil uygulama tasarlamaya başladım ama her yazılımcının hayatında olduğu gibi uzun süre tamamlayamadım. Yıllar sonra Berlin’de bir Hackathon’da benzer bir ürün geliştirdik ve ERGO’dan ödül kazandık. O noktada bunu sigorta firmalarına satabilir miyiz sorusunu sorunca Drive Buddy doğdu.

Peki DriveBuddy hikayesi nasıl gelişti, büyüdü ve “exit” aşamasına geldi?

Drive Buddy aslında Silikon Vadisi’ndeki klasik garaj hikayelerinden bir tanesi. Bizim tabii garajımız yoktu evimizin salonundan çalışıyorduk. Yeni mezun hiçbir bütçesi olmayan bir ekip olarak toplama bilgisayarlar, ödünç telefonlar ile geliştirmelerimizi gerçekleştirdik. Daha ilk aylarımızda Ford gibi büyük bir isimle algoritma testlerimizi yaptık. Kiramı zor ödediğim aylar, her şeyden kısarak gittiğimiz uykusuz yurtdışı seyahatleri, 10’dan fazla ülke 20’den fazla şehirde toplantılar… Şu an geldiğimiz noktada ise Drive Buddy binlerce sürücü ve milyonlarca kilometre sürüş verisi analiz etmiş, dünyanın farklı bölgelerinden firmalar tarafından kullanılan, Avrupa Birliği tarafından fonlanmış, uluslararası patentli bir ürün ve bildiğiniz gibi yakın zamanda İtalya merkezli P2P araç paylaşım uygulaması Volvero tarafından satın alındı.

Bu anlaşma ile, ülkemizde insurtech dikeyinde ilk “exit” gerçekleşmiş oldu. Bu süreç sana hangi deneyimleri kazandırdı?

Herhangi bir sektörde bir ilk olmak her zaman gurur verici. Drive Buddy’i geliştirmeye başladığımızda henüz daha Insurtech diye bir kavram oluşmamıştı. Sigorta firmalarının büyük bir kısmında inovasyon merkezleri bile yokken genç bir ekip olarak bizim tabirimizle “koca koca CEO’lar” ile aynı masaya oturuyorduk. Sektörün yeni oluşuyor olması alternatif eksikliğinden dolayı bize birçok kapıyı hızlı açmış olsa da geleneksel bir sektörde yer alan sigorta firmalarında ilerlemek çok zor oldu. Bu yüzden şansımızı ABD, İngiltere, Avustralya, İspanya, Fransa gibi ülkelerde de denedik. Şu an Drive Buddy’nin yurtdışında bir firmaya satılmış olması tamamen bu cesareti gösterip yurtdışına açılmaktan korkmamamızdan kaynaklı. Bu süreçte en büyük kazanımım, ulaşmak istedikten sonra dünyanın her yerinden firmalarla masaya oturabileceğimizi öğrenmek oldu. Eğer doğru şartlar oluşsaydı şu an çok daha büyük bir hikayeyi konuşuyor olabilirdik.

Global ölçekte oldukça aktif olduğunu biliyorum. Bizim ekosistemi yurt dışı ile kıyasladığında öne çıkan başlıklar neler sence?

Global diyerek Türkiye dışındaki bütün ülkeleri genelleyemeyeceğimiz gibi Türkiye diyerek de Türkiye’deki bütün sektörlere aynı bakamayız. Ben her şeyde iyi olmaya calışmak yerine, neyde iyi olduğumuza odaklanarak bunları konuşmayı tercih ediyorum. Türkiye gibi genç nüfusu olan ülkelerin avantajı mobil gibi yeni teknolojilere hızlı uyum sağlaması. Danışmanlık verdiğim köklü Amerika firmalarında gördüğüm en temel fark, Türkiye’de mobil odaklı bilginin kalitesi. Türkiye’de mobil ürün geliştirme konusunda Amerika’daki pek çok bilinen firmadan çok daha ileride girişimler var. Buna odaklanmak gerektiğini düşünüyorum ve özellikle mobil alanda birçok global firmanın Türkiye’den satın almalar gerçekleştireceğine inancım sonsuz. Getir mobile odaklı çok güzel bir gurur kaynağı, mobil oyun sektörü de sadece bir başlangıç. Bu arada Drive Buddy de mobil bir çözümdü. Devamı gelecektir…

Exit süreci sonrası yol haritanda neler var? Girişimcilik dünyası içinde kalmaya devam edeceksin sanırım.

Benim için girişimcilik dünyası artık geri dönüşün olmadığı bir yol. Yeni fikirlerimi deneyerek kendi ürünlerim ile sektörde olmaya devam edeceğim. Bu sefer daha emin adımlarla, önceki hatalarımdan ders çıkararak ilerlemeyi planlıyorum. Buna ek olarak artık bir yatırımcı kimliğimin olduğunu da söyleyebilirim. Elimden geldiğince hem bireysel hem de çalıştığım yatırım firmaları ile yeni girişimlere destek olacağım.

Biraz da VC Scout şapkandan bahsedelim. Yatırım için startup girişimlerde aradığın özellikler neler? Sence bir startup girişimi exit başarısına götüren faktörler neler?

Her ürünün ve firmanın dinamikleri farklı o yüzden tek bir yol ya da başarıyı belirleyen sadece birkaç kriter olması mümkün değil. Benim aradığım özellikler kendi ilgi alanlarım ve tecrübelerimle paralel o yüzden bu kriterlere uymayan okurlar kesinlikle yanlış yolda olduklarını düşünmesinler. Ben teknik bir insan olduğum için ürün odaklı firmalarla ilgileniyorum. Bu ürününe aşık olup sorunu ve pazarı ikinci plana atmak anlamına gelmiyor tabiki. Güçlü bir ekip, doğru problemi çözen kaliteli bir ürün ve global büyüme potansiyeli. Bu saydığım 3 kriterin hepsi çok kritik ama Türkiye özelinde eksikliğini gördüğüm global düşünme kısmı çok önemli. Ekiplerin daha ilk günden global marketlere nasıl açılırız hatta mümkünse direkt Türkiye dışında başlayabilir miyiz sorularını soruyor ve cevaplıyor olması lazım. Bunlar dışında erken aşama yatırımlarında finansal verilerin çok da önemli olduğunu düşünmüyorum. Bu da aslında Türkiye’de girişimciler ile yatırımcıların çatışma noktası.

İlave etmek istediğin farklı bir mesaj var mı?

Bu güzel sohbet için sizlere, okuyan herkese de vakti için teşekkür ederim. Bu sohbetin ardından global düşünün dersem yeterli olur umuyorum. Sigorta sektörü de dahil her alanda Türkiye’deki genç nesli ve mobil kullanımını doğru bir kaynak olarak değerlendirip global işler çıkarmaya odaklanmanın uluslararası bir başarının kaynağı olduğunu düşünüyorum. Yakın zamanda şimdiye kadar okuduklarımızdan çok daha büyük başarıları göreceğimize inancım sonsuz.

 

İlginizi Çekebilir