Yenikapı
BU konuya dönmemeye kaç defa karar verdim hatırlamıyorum. Daha geçen ay kendimi eleştirip bir şeyler yazmıştım ama olmuyor, 1949 veya 1950 gibi Yenikapı’da sondajlar ile başlayan METRO faaliyeti, 15 Şubat 2014 günü mutlu sona ulaştı. 64 / 65 yıllık uğraş sonunda METRO artık Yenikapı’ya gidiyor. Ne var bu Yenikapı’da derseniz, bugün hiçbir şey yok görünürde. O günlerde ise Çakıl ve Gar Gazinosu adlı iki müzikhol vardı. Müzeyyen Senar’dan, Hamiyet Yüceses’e dönemin en meşhurları icrayı sanat eylerdi bu gazinolarda. Arada sırada cinayet işlenir, adamlar öldürülürdü. Bir de tren istasyonu vardı. Hıyarı ile meşhur Langa bostanlarının sınır komşusu idi Yenikapı. Biraz ötesinde Samatya hiç değilse Küçük Paris diye anılırdı. Atalarımız bazı insanlar için “Yedisinde neyse yetmişinde de odur” demiş, deyim Yenikapı için de geçerli. Konuya kafayı takmış, bu KÖŞE’yi defalarca bununla meşgul etmiş bir kişi olarak, sonunda METRO ile Yenikapı’ya gittim.
Eski kovboy filmlerinde tren, bir yerde durur, etrafta lokomotife su almak için ahşap bir su kulesi, istasyon binası olarak kullanılan büyükçe bir baraka ve uçsuz bucaksız bir çölden başka bir şey yoktur. O istasyon niçin yapılmıştır, bilemezsiniz. Cowboy trenden iner, arkadaki yük vagonundan atını da indirir ve herhalde yaşam olan bir yere doğru yola koyulur…
Zannederim 20-25 dakika gibi bir sürede Levent’ten, Yenikapı’ya gelmiştik. İnilen yerden sadece Marmaray istasyonuna geçiş mümkün, başka bir bağlantı yok. Meselâ herhalde 300-400 metre mesafede olan İDO feribot iskelelerine yürüyen yol sistemleri ile ulaşım sağlanamaz mıydı? METRO’dan AVM’lere geçişi sağlayan planlar İDO iskelesi için neden uygulanmaz? Perondaki çok geniş ve çok çıplak atıl alanları yürüyen merdivenlerden seyrederek yeryüzüne çıktık. İşte o an damdan düşer gibi sözünü ettiğim kovboy filmleri geldi aklıma. Bu istasyon niçin buraya yapıldı?
Süre ve alan konusundaki rakamlarımı lütfen hoşgörün, yanılabilirim. Takriben 1 – 1,5 futbol sahası büyüklüğünde çırılçıplak bir alan. Önünden geçen Mustafa Kemal Caddesi ve kuş uçuşu 150-200 metre mesafedeki binaları bir an görmezden gelirseniz, ürküten bir yalnızlık hissettiriyor insana o çıplaklık. Benim adımlarımla Aksaray Meydanı 10-15 dakika sürer. Sahil Yolu’nun Yenikapı kavşağı ve İDO iskeleleri de keza aynı uzaklıkta!
Son durak teftişinden sonra gelelim güzergâha.
Şişhane’den sonra ilk istasyon HALİÇ, nerede biliyor musunuz? Uzun yıllar Haliç’in altından geçemeyince, sonunda çaresizlikten üstünden geçmek için, Mimar Sinan’ın kemiklerini sızlatarak, dünyayı ayağa kaldırarak yapılan hilkat garibesi köprünün tam ortasında. İsteyen Azapkapı, isteyen Unkapanı yönüne yaya olarak gidebilir, hem de deniz havası alarak. Azapkapı tam yerine denk gelmiş de, aksi istikamet ne Unkapanı, ne de Eminönü; Küçükpazar hizasında bir yer. Azapkapı’ya yürüyüp aksi istikamete yönelince ayaklarım isyan etti, ulaşamadım.
O köprü çok derin bir bataklık olduğu ifade edilen Haliç zeminine nasıl oturmuş, cahil kafam almadı.
Ana kolonlar üzerindeki kaynak izlerinin ne anlama geldiğini ise hiç çözemedim!.. Gerek köprü, gerek istasyonlar nâ tamam, bir şantiye görünüşünde, ama hiç çalışan yok. Bol miktarda “özel güvenlik” var.
Açılış için oluşturulduğu belli olan Azapkapı istasyon girişindeki çiçeklerle bezenmiş küçük parktaki banklarda güneşli günün tadını çıkaran yarım düzine güvenlikçi vardı. Güzergâhın tek mamur yeri o park.
İkinci durak Vezneciler ama henüz faaliyete geçmemiş. Yahu, Vezneciler aşağı yukarı Beyazıt sayılır, tamamen çaprazda kalır, Yenikapı’ya gitmek için Beyazıt’a çıkmak ne iştir? Yer altından giderken, pusula yön tayini yapamıyor olmalı, çaprazdan Beyazıt’a çıkmış.
Sıkı durun dostlar! Şimdi de Aksaray’a bağlanmak için FÜNİKÜLER yapılacakmış, biri bana şaka olduğunu söylesin lütfen..
Yol üstündeki, Unkapanı, Saraçhane ve Aksaray gibi üç ana merkeze uğramadan, altından geçip Yenikapı’ya giden ekspres metro hattımız, hayırlara vesile olsun.