Yaz tatili

O yıllarda 5 yıldızlı oteller de yoktu, ona göre bütçeler de. O yıl için, yazlık arayışım sürerken servis arkadaşım ve ağabeyim rahmetli Mahmut Bolvadin, meyhane arkadaşı Burgaz Adalı, zangoç ve emanetçi Todori ile beni tanıştırdı. Todori bizi, ailece Burgaz’a davet etti. Önce karnımızı doyurdu, sonra birkaç ev gösterdi. En güzelini sona bırakmıştı çünkü, o tarihe kadar binaya Müslüman girmemişti, o nedenle olup olmayacağından pek emin değildi. Sabuncu’nun Evi deniliyordu, Caddebostan’dan Maltepe’ye kadar manzaraya en hakim bir noktada, set set iki katlı bir bahçenin içinde, altı daire ve bir müştemilât. Kiralık daire giriş katı kapısı yan cepheden, herhalde 20/25 m2 bir buçuk oda, tabii mutfak, banyo ve hepsine bedel 15/20 m2 bir balkon… Zangoç Todori’nin ağırlığı ve kefaleti ile yine de güçlükle bizi kabul(!) ettiler. Todori, iki metreye yakın boyda dev bir adam, papaza vekâlet ederken bir de cüppe giyerdi, karanlıkta gören bir daha Burgaz’a uğramaz. Ama, babacan, efendi, işinin ehli, bir iki sene boş kalmış eve kaba temizliği yaptırdı, yazlık eşyaları taşıdı, eksik neyi varsa tamamladı. Taşındık.

İkinci gün yan balkonda bizim jenerasyon bir hanım, “seni tanıyorum” dedi, “ben de seni” dedim. Sofula, Samatya’dan. Kocası ve kardeşi trafik kazasında vefat etmiş, matemde. “Allah sabır versin” dedim. İki kızı var. Yan daireyle tanış çıkmak doğrusu ona da, bana da iyi geldi. Annesi Madam Anastasia, evlat ve damat kaybetmiş, koyu bir yasta, her şeye düşman gibi bakıyordu, fazla yüz vermedi. Kolay değildi tabii… Akşam olunca bahçenin ikinci setinde tavla masaları kuruluyor eşli ve vidolu tavla oynanıyor. İkinci akşam arzı endam ederek, binanın ilk Müslüman kiracısını tanıttım kendilerine. Hafızam beni yanıltmıyorsa, iki Rum, iki Musevi, bir Ermeni aile ikamet ediyordu, bir daire boştu. Bazı isimleri hatırlayamadığım için üzgünüm, geçen 40 küsur sene mazeretim olsun.

Ben Samatya’dan ve ilk çalışma yerim İpek Film’den dolayı gayrimüslimlere aşina olduğum için hiç zorlanmadım. Benim bu halim onlara da sirayet edince, kısa sürede kaynaşıverdik. Özellikle Artin Kuyumcu ve eşi Luiz’le yıllarca sürecek bir dostluk oluştu. Bir ikiz ve bir tek, üç kızları vardı. Oruç tuttuğum dönemdi, hafta sonu bizi Yeşilköy’deki evlerine iftara davet ettiler, gece de kalmamız için çok ısrar ettiler, ben mazeret olarak sahura kalkacağımı söyleyince kıyamet koptu ve gece hazırlayıp sahura da kaldırdılardı. Çok candan insanlardı, birkaç yıl sonra ABD’ye göç ettiler..

O dönem sabit telefon aslanın ağzında, binada bir telefon var ve en üst katta, birimiz arandığı zaman merdivenleri tırmanmak gerek “bir dilekçe verip şu telefonu binanın girişine bağlatsak” diyecek oldum, “o telefon Yunanistan’daki ortağın adına kayıtlı elimizden gider” diye telaşa kapıldılar. Bir cumartesi elektrikçi Ahmet Usta’nın yeğenini yanıma katıp bir de külüstür ahize temin ederek Ada’ya götürdüm,

10 dakika sonra paralel telefon kapıya bağlanmıştı. O günden sonra tutumları daha da başkalaştı. Ben her gün işe gittiğim için şehirde halledilecek ufak tefek işlerini havale etmeye başladılar, odacıyı gönderip halledebileceğim türden işlerdi zaten.

Binanın yarısı Yunanistan’a göçmüş bir Rum şahsa, diğer yarısı Sofula ile annesine ve üst katımda oturan yaşlı Musevi zata aitti.

Velhasıl Burgaz’da köken, din, dil hiç sorun olmadı. Madam Anastasia hariç, aralarında dahi Türkçe konuşmaya özen gösterdiler.. Müslümanlarla diğer dinler mensuplarının aynı çatı altında sorunsuz yaşayabilecekleri kendiliğinden ortaya çıkmış oldu. İkinci yazın son günlerinde, yaşlı Musevi komşu bir gün kahve içmeye geldi ve, “biz size çok alıştık, senin hep aramızda olman için bu daireyi sana satmak istiyoruz, önümüzdeki yaz dörtte bir bedeli bana, bir sonraki sene Sofula’ya öde, kalacak yarı bedeli ben zamana yayarım, Yunanistan’daki gâvur (aynen) sözümüzden çıkmaz” dedi. İki sene önce Levent’teki daireyi almıştım, resmi ve gayri resmi borçlarım vardı, yazlık kirasını güçlükle temin ediyordum. Kendisine detaylı olarak anlatıp teşekkür ettim ve öpüşüp, yaşlı gözlerle ayrıldık.

Gazze’de hepimizi üzen, dehşete düşüren olaylar sırasında, Musevi vatandaşlarımız için söylenenler beni çok üzdü ve bana Burgaz günlerimi anımsattı. Biz Musevi, Ermeni, Rum hepsi ile sorunsuz ve kardeş gibi yaşamıştık da…

HAMİŞ: Geçen ayki yazımda bahsi geçen REBUL Eczanesi’nin tahliye ettiği dükkân kiralık, aylık kirası 110 bin , – dolar fırsattır, birleşip tutsak mı?..

 

Yorum yazın