Ülke genelinde acente sayısı taşıma kapasitesini aşıyor

Sigorta Acenteleri İcra Komitesi tarafından, “Sigorta Acenteleri Bölgesel Gelişmişlik ve Taşıma Kapasitesi Araştırması” yapıldı. Araştırmanın başkanlığını ve danışmanlığını Başkent Üniversitesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Erdem Kırkbeşoğlu yürüttü. Araştırmada acentelerin gelişmişliği bölge ve illerle ilişkilendirerek acente taşıma kapasitesi değerlendiriliyor. SAİK tarafından yürütülen 2015 raporu, bu alanda yapılan ilk araştırma olma önemi taşıyor. Çalışmada birçok faktörü hesaba katan zengin bir yöntem kullanılıyor. Raporun amacı, illerdeki acentelerin sağlıklı ve etkin şekilde faaliyette bulunacağı sayı aralığını belirlemek olarak ifade ediliyor.

TAŞIMA KAPASİTESİ KAVRAMI
SAİK raporu daha önce analizi yapılmamış bulgular içeriyor. Rapor ‘Taşıma Kapasitesi’ kavramını açıklayarak başlıyor: “Taşıma Kapasitesi kavramı sigorta sektörü için yeni, ancak halihazırda birçok hizmet sektörü için kullanılan önemli bir kavram. Taşıma kapasitesi, kaynakların işletmeler tarafından ‘optimum’ olarak (en verimli düzeyde) paylaşıldığı noktayı ifade eder. Burada belirtilen kaynak ise şüphesizki sigortalılardır.” Araştırmanın amacı, Türkiye’de sigorta sektörü için, il ve bölge bazlı taşıma kapasitelerinin belirlenmesi olarak özetleniyor.
Bu hesaplamayla birlikte, illerin ekonomik, sosyal ve sektörel gelişmişlik değerleri dikkate alınarak çok değişkenli bir analiz yoluyla, bir ilde sigortalı kaynağını en etkin sayıda kullanabilecek acente sayısının belirlenmesi amaçlanıyor. Bu sayede gerek kamu otoritesinin gerekse sigorta işletmelerinin, belirli bir ilde acentelik faaliyetlerini artırması veya kısıtlamasını kolaylaştıracak ve sigorta satışı için gelişme potansiyeli olan illere yönelmesini sağlayacak bir haritanın çıkarılması amaçlanıyor.

İL VE BÖLGELER ARASI GELİŞMİŞLİK KIYASI
SAİK raporunda, “Taşıma kapasitesinin yanı sıra, çok sayıda sektörel veriden faydalanılarak il ve bölge gelişmişliğini ve pazar dinamiklerini temsil eden veriler üretilmiştir. Bu veriler sayesinde yine il ve bölgeler arasında bir gelişmişlik karşılaştırması yapmak da mümkün olacaktır” şeklinde belirtiliyor. Ayrıca araştırmada, sigorta pazarındaki bu rekabet ortamının aynı müşteri tabanından beslenen acenteler için en büyük çevresel tehdit unsurunu oluşturduğu görülüyor.
Araştırmada, sigortalanabilir nüfusu, ancak belirli bir düzeye kadar çıkarmanın mümkün olduğu, dolayısıyla acente sayısının bir ilde sayıca artışının pastadan alınacak payı azaltacağı ifade edilmiştir. Bunun sonucunda ise sahip olduğu sigortalı portföyünden memnun olmayan acente sayısının da artacağı öngörülmüştür. Rekabetin çok arttığı durumlarda ise, işletmelerin gelir gider dengelerini kontrol etmesinin zorlaştığı ve işletme ölümlerinin kaçınılmaz olduğu belirtilmiştir.

HANGİ İLDE KAÇ ACENTE OLMALI?
Raporda, “Hangi ilde ne kadar sayıda acente sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürebilir?” sorununun yanıtı aranıyor. Sorunun cevabını belirlemesi için, doğrudan il ya da bölgedeki gelişmişlik koşullarına bakılıyor. Çalışmada durum şöyle özetleniyor: “Türkiye’deki tüm illerin birbirinden farklı düzeyde ekonomik ve sosyal gelişmişlikleri bulunmaktadır. Dolayısıyla ekonomik gelişmişliği düşük olan bir şehirde bulunan bir acente için bir ayda belirli bir miktar prim üretimi yapmak yeterli olabilecekken, bir sanayi şehrinde bulunan acente için aynı rakamı yeterli bulmak mümkün olmayabilir.”
Ayrıca araştırmada taşıma kapasitesinin belirlenmesinde çok kapsamlı ve birçok ekonomik ve sosyal faktör dikkate alınıyor. Örneğin, “Bir ildeki potansiyel sigortalı sayısı kaçtır, bu potansiyel sayıdan yüzde kaçı halihazırda sigortalıdır, bu sigortalılar sisteme ortalama ne kadarlık bir prim katkısı sağlamaktadır, bu kişilerin bu primleri ödemesine etken olan ekonomik ve sosyal değişkenler nelerdir, bir sigorta acentesi için, bulunduğu ildeki aylık gideri ve geliri işletmesinin hayatta kalmasını ne derece etkiler” gibi sorulara cevaplar aranıyor. Sonunda bir il veya bölge için hesaplanacak taşıma kapasitesinde tüm bu değişkenlerin dikkate alınması önemli kabul ediliyor.
İNGİLTERE’DE DURUM NASIL?
SAİK raporuna göre, taşıma kapasitesinin hesaplanması birçok açıdan sektöre fayda sağlıyor. Bu fayda, raporda İngiltere üzerinden örnekleniyor: “Dünyanın en büyük 3. sigorta pazarı olan İngiltere, 350 milyar dolarlık prim üretimine rağmen bugün yaklaşık 7 bin sigorta acente ve brokerine sahiptir. Ülkemiz prim üretiminin yaklaşık 10 milyar dolar olduğu düşünüldüğünde, 15.590 sigorta acentesinin bu pastadan ne kadar kârlı bir pay alacağı sorgulanmalıdır. Dolayısıyla taşıma kapasitesinin hesaplanması ilk olarak, mali açıdan güçlü, fiziki şartları sağlam, acenteliğini sürdürdüğü sigorta şirketine kârlı bir portföy yaratabilecek, sürdürülebilir bir istihdam hacmi olan, yeri geldiğinde kötü riski reddedebilecek, mesleğin norm ve kurallarına riayet edebilecek bir acente modelini referans sunacaktır.”

AMAÇ PASTAYI BÜYÜTMEK
Raporda belirtildiği üzere, taşıma kapasitesinin hesaplanmasının bir diğer faydası, sigorta yapılma potansiyeli olan illerin tespit edilmesi olarak belirtilmiş. Bu hesaplama sonucunda bir ildeki muhtemel sigorta potansiyeli olan ancak henüz sigorta sözleşmesi satın almamış nüfus da tespit ediliyor. Bu sayının tespiti birçok sigorta şirketi için farklı pazarlama çalışmaları yoluyla bu kişilerin sisteme katılmasını mümkün kılabiliyor. Diğer bir ifadeyle, amaç sadece pastanın sabit olduğunu varsaymak değil, bu pastayı büyütmek olarak görülüyor. Çalışma bulguları pazarın ne kadar büyüyebileceği yönünde tespitler ortaya koyacak.

BİLİMSEL YOLLARLA NESNEL YAKLAŞIMLAR
Araştırmadaki bir diğer bulguya göre; “Sigorta şirketi için ‘acentelik sözleşmesi’ operasyonel bir risktir ve mali yönden sonuçları belirli bölgeler için olumlu olabileceği kadar bazı bölgeler için olumsuz da olabilmektedir. Günümüz modern sigorta anlayışında sigortalı portföyünü genişletmek veya yalnızca sigorta satışı yapmak yerine risk olasılığı düşük sigortalıların portföye kazandırılması çok daha önemli bir tercih sebebidir. Sigorta her ne kadar bir risk transferi sistemi olsa da, sigortacı için kötü risk, tercih edilmeyen risktir. Bu nedenle hangi bölgede ne kadar sayıda acentelik yetkisi verilmesi gerektiğinin bilimsel yollarla ve nesnel olarak gerçekleştirilmesi bu anlamda önemlidir. Bu durum aynı zamanda sigorta şirketlerinin uzun vadede hasar/prim dengesini kontrol altına almalarını da kolaylaştıracaktır.”

YENİ ACENTELERİN TUTUNMASI DAHA ZOR
Çalışmanın öne çıkardığı bulgular arasında şunlar var: “Her yıl yaklaşık 4 bin girişimci, sigorta aracılığı sınavını başarıyla tamamlamasına rağmen, sigorta aracılarının toplam sayısının sabit kaldığı gözlemlenmektedir. 2011 yılında sigorta aracısı 16.631 iken, 2012 yılında 16.849, 2013 yılında 15.501 yılında ise 15.590 olmuştur. Çalışmanın bulguları son beş yılda yaklaşık 3300 acentenin kapandığını ortaya koymakta. Ayrıca son 5 yıllık veriler incelendiğinde mevcut acente sayısının ortalama 15.500 rakamında sabitlendiği de dikkati çekmektedir.”
Daha açık bir ifadeyle raporda, aynı kaynaktan beslenen bu acentelerin sayıca artmadığı kısmen de olsa azalma eğilimine girdiği görülüyor. Sektör uzmanlarına göre, kapanan acentelerin büyük bir çoğunluğunu bu işi denemek maksadıyla başlayan, acentelik mesleğini yeterince sahiplenememiş, meslek hakkında yeterli tecrübesi veya bilgisi olmayan yeni kurulmuş acentelerin oluşturduğu ifade ediliyor. TOBB sigorta acenteleri sicil kayıtları incelendiğinde de yeni kurulmuş acentelerde ölüm olasılıklarının daha yüksek olduğu tespit edildi. Sigorta acenteliği belirli bir hassasiyeti, bilgi, tecrübe ve düzenli ilgiyi gerektiren bir meslek olduğu dikkate alındığında rekabetçi koşullara uygun olmayan acentelerin, pastadan pay alması zorlaşıyor.
VERİ ANALİZLERİ TAŞIMA KAPASİTELERİNİ BELİRLİYOR
Veri analizi ve anket uygulaması neticesinde, Türkiye’de birçok şehir için taşıma kapasitesinin aşıldığı ortaya konmakta. Zira, aynı kaynaktan beslenen işletmeler, belirli bir sayıya ulaştıklarında artık bu kaynaklar yetersiz gelmeye başladığı ve işletmelerin ölüm olasılıklarının arttığı görülüyor. Özellikle bu çalışmada kaynakların en etkin bir şekilde paylaşılabildiği optimum sayıyı niteleyen taşıma kapasitesi, il ve bölgelere göre belirleniyor.
Bu çalışma kapsamında doğrudan elde etmenin mümkün olmadığı veriler, yapılandırılmış görüşme tekniklerinden birisi olan anket uygulaması yoluyla elde edilmesi amaçlandı. Anketlerin cevaplanması için 30 günlük bir bekleme süresi konuldu ve bu süre sonunda beklentinin çok üzerinde bir katılım elde edildi. E-posta gönderilen 15.590 acentenin 3558’i (yüzde 23) ankete cevap verdi. Ankete en yüksek katılımı Kilis (yüzde 80), Zonguldak (yüzde 53) ve Kars (yüzde 50) illeri sağladı.
Tabloya bakıldığında taşıma kapasitelerini en çok aşmış olan iller, gelişmişlik açısından en büyük iller olarak görülüyor. Yine de diğer illerin sıralanışında gelişmişlikle doğrudan bir bağlantıya rastlanmıyor.

20 İLDE YENİ ACENTE KURULABİLİR
Rapora ilişkin araştırmanın sonunda, taşıma kapasitesine ilişkin sonuçlar, 20 ilde yeni acente kurulmasını destekler sonuçlar ortaya koydu. Her ne kadar taşıma kapasitesinin ilk kademe üzerindeki iller (6 il) ile ikinci kademe üzerindeki (9 il) kapasite fazlalığına işaret etseler de ekonomik ve sosyal gelişmişliğe paralel olarak bu illerin ileriki süreçte taşıma kapasitesinin altına inmesi bekleniyor. Ayrıca 2012-2015 yılları arasında acente sayılarındaki azalışın önümüzdeki yıllarda da devam edebileceği düşünüldüğünde, ilk ve ikinci kademe ilerde bir kısmının taşıma kapasitesinin altında kalması söz konusu olabilecek.

DOĞU İLLERİNDE ACENTE SAYISI DÜŞÜK
Raporda çıkan bir diğer sonuç, “Türkiye’nin en doğusu ve batısındaki illerin çoğunlukla taşıma kapasitesinin altında veya yakınında olduğu görülmektedir. Özellikle Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Çanakkale, Balıkesir, Aydın, Muğla, Manisa, Kütahya, Uşak, Kocaeli gibi batı illeri acente sayısı bakımından çok olmalarına rağmen taşıma kapasitesinde veya yakınında değerler almıştır. Bunun temel nedeni, taşıma kapasitesi denkleminin ekonomik ve sosyal gelişmişlik düzeyleri ile kişi başına düşen sigorta priminden önemli ölçüde etkileniyor olmasıdır. Diğer yandan taşıma kapasitesi denklemi tek yönlü bir denklem değildir. Örneğin, sadece acente sayısına duyarlı değildir. Bu nedenle batı illeri yüksek acente sayılarına rağmen bunu kaldırabilir bir sigortalı nüfusuna ve acente sayısına sahiplerdir” olarak belirtildi. Diğer yandan doğu illerindeki durumun çok daha farklı olduğu görülüyor. Birçok doğu ilinde acente sayısı 6-25 arasında olduğu ortaya çıkıyor. Bu illerin sosyal ve ekonomik gelişmişliği ne kadar düşük olursa olsun, elde edilen sonuçlar acente sayısının olması gerekenin çok altında olduğunu gösteriyor.

EDİRNE, ÇANAKKALE VE BALIKESİR POTANSİYELDE EN İYİ
Rapordaki diğer bir bulguya göre, “Taşıma kapasitesi denkleminin sigortalılar üzerinden yürütülüyor olması nedeniyle, bir ilde sigorta satın almaya ekonomik gücü yeterli olan popülasyonu hesaplamak da mümkün olabilmektedir. Ancak belirtildiği üzere bu sayı, sadece satın alma gücü olan kişi sayısı üzerinden belirlenmiştir. Dolayısıyla kişilerin ön yargıları, kültürleri ve geçmişte yaşadıkları tecrübeler bu hesaplamanın dışında tutulmuştur. Bu potansiyel kişilerin sigorta sistemine dahil edilmesi ve buna yönelik pazarlama çalışmaları yapılması yeni meslek aktörlerinin ilgisi ve kontrolündedir.”
Kapasite kullanım oranlarına göre iller tablosu, kapasite kullanım oranı en yüksek olan ilden en düşüğe doğru olan sıralamayı gösteriyor. Kapasite kullanım oranı, bir ilde sigorta satın alma potansiyeli olan nüfusun yüzde kaçının sigorta satın aldığını gösteren bir oran olarak ortaya çıkıyor. Sonuçlar incelendiğinde potansiyel sigorta pazarın en iyi değerlendiren 3 ilin Edirne, Çanakkale ve Balıkesir olduğu görülüyor. Diğer yandan mevcut sigortalı potansiyelini en alt seviyede değerlendiren illerin ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu illeri olduğu dikkat çekiyor. Benzer sonuçlar, bölgesel farklılıklara da yansıdığı görülüyor. Batı Marmara kapasite kullanımında en yüksek yüzdeye sahipken, Güneydoğu, Kuzeydoğu ve Orta Anadolu bölgelerinin en düşük değerlere sahip olduğu ortaya çıkıyor.

KABA ÖLÜM VE KABA DOĞUM ETKİSİ
Araştırmaya özgü bir diğer veri seti ise,  kaba ölüm hızı, kaba doğum hızı ve kişi başına düşen sigortalı sayısı olarak belirtiliyor. Kaba ölüm hızı, bir yıl içinde kapanan acentelerin o yılki acente sayısına oranı şeklinde gösteriliyor. Çalışmada kaba ölüm hızının gerçek etkisini sınayabilmek için 5 yıllık acente ölümleri temel alındığı görülüyor. Bu sayı son 5 yılın yıl ortası acente nüfusuna oranlanmış olarak veriliyor. Buna göre, Türkiye’de acentelerin kaba ölüm hızı yüzde 25 olarak belirtiliyor. Daha açık bir ifadeyle belirtilirse, son 5 yılda kurulan her 4 acenteden yaklaşık bir tanesinin kapandığı görülüyor.
Rapordan çıkan sonuçlar bize, kaba ölüm hızı en yüksek illerin Tunceli (yüzde 57), Gümüşhane (yüzde 44) ve Bayburt (yüzde 38) olduğunu gösteriyor. Raporda illere göre oranlar şu şekilde belirtiliyor: “Tunceli için değerlendirme yapmak gerekirse, son 5 yıl içinde kapanan acente sayısı, mevcut acente sayısının yüzde 57’sini oluşturmaktadır. Diğer yandan Ardahan (yüzde 0), Yozgat (yüzde 5) ve Bingöl (yüzde 7)  illeri ölüm olasılığının en düşük olduğu illerdir. Ölüm olasılığının düşük olduğu illerden acentelik açma girişiminin daha az olduğu veya mevcut acentelerin piyasada tutunma konusunda sorunları olmadığı sonucuna varılabilir.”
Çalışmada kaba doğum oranı, son 5 yıl içinde kurulan acente sayısının, 5 yıllık sürecin yıl ortası acente nüfusuna oranıyla hesaplanıyor.  Araştırmaya göre, kaba doğum oranı Türkiye genelinde yüzde 17 olarak ortaya çıkıyor. Kaba doğum oranı en yüksek olan 3 ilimiz ise, Bingöl (yüzde 38), Adana (yüzde 32) ve Şanlıurfa (yüzde 29) olarak belirtiliyor. Bu illerde sigorta acenteliği yapmak için girişimde bulunanların sayıca çokluğu dikkat çekiyor. Bazı illerde ise (Tunceli, Gümüşhane, Bayburt, Kilis ve Ardahan) acentelik faaliyeti girişiminde bulunulmadığı görülüyor.

EN BÜYÜK BASKI EKONOMİK VE SOSYAL
Rapora göre, Türkiye’deki tüm acentelerin aylık komisyon geliri ortalaması 13.474 lira olarak hesaplanıyor.  En yüksek komisyon gelirine sahip iller; İstanbul, Elazığ, Ankara, Gaziantep ve İzmir’ken; en düşük komisyon gelirine sahipler, Tunceli, Siirt, Ardahan, Hakkâri ve Iğdır olarak görülüyor. Türkiye’deki tüm acentelerin aylık acente gideri ortalaması ise, 6.678 lira olarak belirtiliyor. En yüksek acente giderine sahip iller Bartın, İstanbul, Ankara, Gaziantep, İzmir’ken; en düşük acente giderine sahip iller Tunceli, Hakkâri, Ardahan, Kilis ve Adıyaman olarak ortaya çıkıyor.
Araştırmanın sonucuna bakıldığında Türkiye geneli için acenteler, üzerlerindeki en büyük baskı unsuru olarak ekonomik ve sosyal baskıları (yüzde 72.1) gösteriyor.  Daha sonra rekabet baskısının (yüzde 71.6), en az da yasal ve hukuki düzenlemelerden kaynaklanacak baskıların (yüzde 69) etkili olduğunu belirtiyorlar.

SONUÇ
SAİK araştırmasının sonunda, günümüzde gelişmiş ülkelerde finans sisteminin önemli ayaklarından bir tanesi olarak öne çıkan sigortacılık sektörü için bilimsel çalışma ve araştırmaların zorunluluğu öne sürülüyor.  Raporda, küçük ölçekli işletmelerin rekabetin yoğun olduğu illerde büyük sorun yaşayacağı öngörülüyor. Ayrıca araştırma sonucunda, iller ve bölgeler arasında ortaya çıkan belirgin farklılıkları temel alarak, kamu otoritesi veya meslek örgütlerinin sorunlu illerde ileriye yönelik çözüm üretici çalışmalar üretme beklentisi doğuyor.

Yorum yazın