Sigortacılıkta serbest fiyat mı, tarife sistemi mi?
PASAD Başkanı Necmi Üze, trafik sigortalarındaki prim artışı hakkında açıklamalarda bulundu. Necmi Üze’ye göre, serbest tarife uygulandığı sürece piyasa yolunu bulacak. Ancak herhangi bir düzenleme yapmadan önce, hasarlı sürücülerin ayıklanabilmesi için trafik kanununda değişikliğe gidilmesi gerekiyor.
Necmi Üze’nin konu hakkında yaptığı yazılı açıklamayı aşağıda paylaşıyoruz:
“Trafik sigortası fiyatları son 9-10 aydır sektörü çok meşgul etmeye başladı. 2015 yılının ilk sekiz ayında trafik sigortası üretimi 3.7 milyar lirayken, 2016 yılının aynı döneminde %100’ün üzerinde artış göstererek 8.1 milyar lira olmuştur. Üretimde kısa sürede poliçe sayısı artmadan gerçekleşen bu ani artışın sebebi olan prim yükselişi toplumda ve kamuda tepkilere yol açmıştır. Kamu otoritesi fiyatların geri çekilmesi için sigorta şirketleri ile yaptığı görüşmelerden istediği sonuçları alamayınca yeni düzenlemeler yapma yoluna gitmiş ve SBM uygulaması ile iptal genelgesini yürürlüğe koymuştur. Yeni uygulamaların ardından sektörde görüş ayrılıkları ortaya çıkmış ve sistemin nereye gideceği konusunda bir tartışma başlamıştır.
Fiyat artışları objektif olarak incelendiğinde, çok da haksız olmadığı kanaati oluşmaktadır.
Geçen yılın ilk sekiz ayında elde edilen 3.7 milyar lira hasılata, geçen yılki 2.1 milyar lira trafik zararının, sekiz aylık döneme isabet eden 1.4 milyar lirası ilave edildiğinde, asgari kârlılığın gerçekleşmesi için elde edilmesi gereken hasılatın 5.5 milyar lira civarında olması gerektiği görülmektedir. Sigorta şirketlerinin, bir içtihat kararı neticesinde ortaya çıkan ve geriye dönük 10 yılı kapsayan destekten yoksun kalma tazminatı sebebiyle üstlendiği hasar dosya sayısı da 61 bin adet civarındadır. Bu dosyaların getirdiği yük ve poliçeye eklenen yeni teminatlar da hesaba katıldığında yükselişin kabul edilebilir oranlarda olduğu görülmektedir.
Ortaya çıkan tepkiler ve hazinenin uyarıları ile fiyatları düşme eğilimine girmişken, SBM uygulaması ile iptal genelgesinin yürürlüğe konması, fiyatların düşme trendini durdurmuştur. Zira sigorta şirketlerinin başlangıçtaki tutumu, fiyat düştüğü anda iptal edilerek, daha ucuza yenilenebilecek olan çok sayıda poliçenin kendi üstlerinde kalacağı endişesiyle fiyatları düşürmek yerine sabit tutarak piyasayı izleme yoluna gideceği hatta fiyatlarını yükselteceği izlenimi vermektedir.
Sigortacılık sisteminin yürümesi, sigorta şirketlerinin kârlı çalışabilmesine, toplumun da adil ve istikrarlı fiyatlarla poliçe satın almasına bağlıdır. Bunu sağlayacak tek sistem rekabet ortamında çalışan serbest piyasa sistemidir. Serbest piyasa koşulları sigorta şirketlerinin ayakta kalabilecekleri asgari kârlılığı içeren fiyatların oluşmasını sağlayacağı gibi, toplumda da, az hasar alanın az, çok hasar alanın çok prim ödeyeceği adil fiyatların oluşmasını sağlayacaktır. Bunun dışında oluşturulacak fiyatlama sistemleri günümüz şartlarında suni ve kalıcı olmayan çözümler getirecek, bir tarafı memnun ederken diğer tarafın haksızlığa uğramasına yol açacaktır. Bu yüzden sürekli değişiklik yapma ihtiyacı ortaya çıkacak ve istikrarı sağlamak mümkün olamayacaktır.
Ülkemizde serbest fiyat sistemi yakın zamana kadar başarıyla uygulanmıştır. Trafik sigortası fiyatlarının serbest bırakıldığı 2008 yılında, fiyatlar, ticari araçlar da dâhil olmak üzere her araçta tarife fiyatlarının ortalamada neredeyse %40 altına inmişti. Bu rekabet ortamı son bir iki yıl öncesine kadar kıran kırana devam etti. Ancak trafik sigortasında kâr oluşmaması ve getirilen tavan rekabet ortamının bozulmasına yol açmıştır. Ekonominin kuralları fizik kuralları kadar kesindir. Tavan baskısı ortadan kalkıp kârlılık ortaya çıktığı anda, rekabet engellenemez bir biçimde kendini gösterecektir.
Adil fiyatlarla poliçe satılması herkesin talebidir. Toplum elbette olabilecek en ucuz fiyatlarla poliçe satın almalıdır. Ancak yeni düzenlemelerin bunu sağlaması mümkün görünmemektedir. Yeni düzenlemelerde ısrar edilmesi durumunda kısa süre sonra yeniden değişiklik yapılması kaçınılmaz olacaktır. Yapılan her değişiklik, toplumun sisteme olan inancını biraz daha sarsmaktadır.
Ülke ekonomisinin ilave kaynağa en çok ihtiyaç duyduğu günümüzde, bu ihtiyacı karşılayabilecek ve sürekli kaynak yaratabilecek tek sektör sigorta sektörüdür. Sigortacılık sisteminin oluşturduğu fonların, sigortacılık konusunda gelişmiş ülkelerin ekonomilerine yaptığı katkılar herkesçe bilinmektedir. Ekonomik faaliyetler yürütülürken, bir motorun sorunsuz çalışmasını sağlayan motor yağının, ekonomik faaliyetlerdeki karşılığı olan ve ekonomik güvenceyi oluşturan sigorta sektörünün doğru kurgulanması ve kaynak yaratan bir yapıya kavuşturulması ülkemizin olmazsa olmazıdır. Sektörün sürekli kaynak üreten bir sisteme dönüşmesi, istikrar ve toplumun sistemin içinde yer almasıyla mümkün olabilir. Bu nedenle toplum sisteme olan inancını asla kaybetmemelidir.
Sektörün istikrarlı bir yapıya kavuşturulması için, sektör oyuncuları ile kamu otoritesinin de içinde olacağı bir komisyon oluşturulmalı ve her kesimin görüşlerini içeren ayrıntılı bir çalışma yapılmalıdır. Buradan çıkan sonuçlar çerçevesinde ülkemizin dinamikleri ve sosyal dokusuna uygun istikrarlı bir sistem ve sık sık değişiklik ihtiyacı doğurmayacak bir mevzuat ile ihtiyaca yönelik ürünler yeniden kurgulanmalıdır. Bu çalışmalar yapılmadan sisteme müdahale edilmesinin yeni olumsuzluklara yol açması kaçınılmazdır.
Trafik sigortaları konusunda bugün gelinen noktada sigortacılık sisteminde yapılacak değişikliklerden önce trafik kanununda değişiklik yapılmasına ihtiyaç vardır.
Sektörün ve devletin net olarak bildiği, sürekli kaza yapan 20 bin araç sürücüsü halen trafiktedir. Bu sürücüler önce toplumu riske atmakta sonra da sisteme büyük zarar vermektedir. Ayrıca sigorta şirketlerinin sigortalamak istemediği 270 bin civarında ticari araç bulunmaktadır. Bu araçların sürekli, yaralanmalı, ölümlü veya maddi hasarlı kaza yapması kader değildir. Milyonlarca aracın ve toplumun bu bir avuç sürücü yüzünden risk altında kalması ve haksızlığa uğraması kabul edilebilir bir şey değildir. Trafik kanununda yapılacak etkili bir düzenleme ile bu araç sürücülerinin trafikte risk taşımayan sürücüler haline getirilmesi, getirilemeyenlerin ise trafikten men edilmesi trafikte ve sektörde büyük bir rahatlama sağlayacaktır. Ayrıca, trafik kurallarını hiçe sayarak sürekli kaza yapan sürücülerin hem cezai hem de sigorta yönünden ayrı bir kategoride değerlendirilmesi ve bu çerçevede fiyatlandırılması son derece adil olacaktır.
Yapılan bu yeni düzenlemelerin bir yönü de aracılara getireceği ağır işlem ve takip yükü olacaktır. Bu yük, başta trafik sigortasının %93’ünü üreten sigorta acentelerine yansıyacak, personel, yeni yazılımlar, iletişim, ulaştırma gibi ilave maliyetler ortaya çıkacaktır.
Sigorta aracısı, hizmeti verdiği anda komisyona hak kazanmaktadır. İşlem iptal edildiğinde komisyonun iade edilmesi aracının bedava çalışması anlamına gelmektedir. Bu hizmet bedeli, aracıya, hizmeti alan sigortalı tarafından tatmin edici bir rakam olarak ödenmelidir. Bunun en doğru yolu komisyonun iade edilmemesidir. Ancak buna TTK’nın buna cevaz vermediği yorumları, bir işlem ücreti konulmasını gündeme getirmiştir. Böyle bir uygulama konulması durumunda bu ücret tatminkâr olmalı ve komisyondan bağımsız çalışmalıdır. Zira daha önce yürürlüğe konan 10 lira iptal ücreti asgari komisyon olarak çalışmış ve işleyen komisyondan mahsup edilerek uygulandığı için hizmet maliyetini karşılamaktan maalesef çok uzak kalmıştır.
Serbest piyasa ekonomisine olan inancım doğrultusunda, halkın fiyatları görme uygulaması dışında kalan düzenlemelere karşı olsam da, ülkemize hayırlı olmasını temenni ederim.”