Sigorta sektörünün mevzuat değişikliğine uyumu zaman alır

Sektörün içinden gelen bir avukat olarak Ahmet Karayazgan, son zamanlarda sigorta mevzuatında yapılan değişikliklerin fazlalaşması hakkındaki sorularımızı cevaplandırdı.  Üç kuşaktır hukuk hizmetini sürdüren Karayazgan Hukuk Bürosu’nun yönetimini üstlenen Av. Ahmet Karayazgan, mevzuatta sık olarak görülen değişiklikleri, sektörün diğer sektörlerle etkileşimli organik yapısına bağlıyor. Karayazgan, “Tüm sektörlerde olduğu gibi sigorta sektörünün  yapısında da değişiklikler oluyor. Bu nedenle mevzuat yeni yapıya uygun hale getirilmeli” şeklinde konuşuyor.

Son zamanlarda yaşanan mevzuat gelişmeleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Mevzuat değişiklikleri bir tür ev değişikliği gibidir; nasıl evimizi değiştirdiğimizde, yeni ortama alışmak, en önemlisi evim hissinin gelmesi için bir süreye ihtiyacımız varsa, önemli mevzuat değişikliklerinde bunun “kat be kat misli” bir şekilde öğrenme, uyum sağlama ve alışma gerektirmektedir. Mevzuat gelişmeleri, sadece kanun numarası veya madde değişikliği olmayıp, yeni tercihlerin ortaya konulduğu ve yeni elbiselerin dikildiği önemli ve esaslı yenilik ve değişiklikleri de beraberinde getirmektedir. Bu noktada, kanun ve mevzuatın detaylanması ve değişikliklerinin hızla devam ettiği düşünüldüğünde, aslında sadece sigorta sektörü ile sınırlı olmayacak şekilde, hukuk mensupları, yargısı, özel ve kamu kurum ve kuruluşları, tüketicisi ile kendimizi yenilememiz gereken, düşünce ve alışkanlıklarımızı, yaklaşımlarımızı değiştirmemiz ve/veya adapte etmemiz gereken kritik ve zor yeni bir dönem yaşanmaktadır.

Sizce bu değişikliklerdeki olumlu ve olumsuz yönler neler olabilir?
Olumlu yönleri, mevzuatın dinamik olması, çok hızlı gelişen hayat ve ticari uygulamalarına düzenleyici makamın ve kanun koyucunun hızlı bir şekilde cevap vermesidir.  Ancak işte tam bu noktada olumsuz yön de ortaya çıkmaktadır. Hızlı hareket edelim derken, tam olarak doğru bir şekilde değerlendirilmeksizin, mevzuatların uygulamaya konulmasına yol açamamakta. Örneğin, sigorta ürünlerinin mesafeli satışa dair düzenlemeler buna örnek verilebilir. Aynı konuda hem sigortacılık mevzuatı bir taraftan giderken, diğer tarafta, Tüketicinin Korunması Hakkında Mevzuat ve aynı zamanda yakın zamanda geçen Elektronik Ticaret Kanunu aynı konuda devreye girmekte ve uygulamayı çok denklemli bir problem haline getirmektedir. Üstelik bu mevzuatların düzenleyicisi ve uygulayıcılarının farklı kamu otoritelerinin olması karşısında, aynı konuya farklı yorum ve yaklaşımların getirilmesine yol açıldığı da gözden kaçırılmamalıdır. Bir şekilde, bu mevzuat uyumunu ve görüş birliğinin sağlayacak bir yapılanmanın gerekli olduğunu düşünmekteyim.

‘DEĞİŞİM SADECE SİGORTA SEKTÖRÜYLE SINIRLI DEĞİL’
Bu gelişme ve değişimler karşısında, sizce, sigorta sektöründeki mevzuat bilgisi ve hâkimiyeti ne durumdadır?
Mevzuat gelişmelerine ve son duruma dair bilgi ve hakimiyetin sağlanabildiğini söylemek güç, olması gerekenin çok gerisinde olduğunu söyleyebilirim. İstisnalar dışında ve özellikle doğrudan uğraştıkları bölümle sınırlı bir bir bilgiye sahip olma dışında, genel olarak yeterli ve güncel bilgiye sahip çok fazla kişi ile karşılaşmadım. Tabii söylediklerimden, bu sektördeki herkesin bir hukukçu kadar bilgiye sahip olması gerekir şeklinde anlaşılmamalı…Öbür türlü, biz avukat ve danışmanlara ne gerek ne de ihtiyaç kalacaktır. Ayrıca her adımının regule edilmesi bir yana, ürününüzün şekillendiği ve somut bir şekilde hayat bulduğu tek yer, yazılı sözleşme, poliçedir. “Sözleşme” deyince, bu da hukukun ta kendisidir. Bu sektörde hukuku gereğince ve yeterince kullanmamanın, tam tersine bir zaman ve maliyet kalemi olarak düşünmenin; ilgili diğer kurum ve taraflar gözünde, sektörü olumsuz bir konuma sokmuş olabileceği de gözden kaçırılmamalıdır.

Daha somuttan gidecek olursak, sigorta ürünlerinin mesafeli pazarlama ve satışına dair hukuki gelişmelere atıf yaptınız, son durumu hakkında ne düşünmektesiniz?
Son zamanlarda, en çok danışmanlık ve görüş talep edilen hususların başında gelen konulardan birisi, mesafeli satış yoluyla pazarlama ve satış süreçlerinin projelendirilmesinde hukuki altyapının biçimlendirilmesidir. Diğer bu konuyla ilgili husus ise, kişisel verilerin paylaşımı ve kullanılmasıdır. Mesafeli pazarlama ve satış, özellikle çağrı merkezleri ve internet üzerinden satış olarak, öncelikle Hazine Müsteşarlığı’nın düzenlemeleri ile biçimlendirilmeye başlanmış, ancak bu süreç tamamlanmadan aynı sırada Tüketici Kanunu, Finansal Hizmetlerin Satışına Dair Yönetmeliği ve Elektronik Ticaret Kanunu ile de düzenlenmeye başlanmıştır. Bu şekilde, bu derece önemli bir konuda hukuk altyapısı anlamında çok başlılığın oluştuğu söylenebilir. Mevzuatlar arasında yeterli işbirliği ve referansların yapılmamış olması, kullanılan ifadelerin farklılaşması ve asgari gerekliliklerin ayrışması, projelerin tam ve eksiksiz bir hukuki ve teknik altyapı ile biçimlendirilebilmesinin önünde en büyük engel olarak karşımıza çıkmaktadır.

‘SİGORTA ARACILARI ALANINDA BÜTÜN OLARAK DEĞİŞİM GEREKLİ’
Son zamanlarda sigorta aracılarına dair çok sık düzenleme, değişiklik ve gelişmeler olmaktadır, görüşünüz nedir?
Acentelik mevzuatında bir hukukçu olarak geliştirilmesinin faydalı olacağını düşündüğüm husus, yönetmelikte yer almayan veya sınırlanan ticari hayatın ihtiyacı olan uygulamaların dikkate alınacak şekilde geliştirilmesidir. Şu an, acenteliği doğrudan meslek edinen sigorta acentelerine dair düzenlemeler üzerinden diğer tür aracılıkların yapılandırılmaya çalışılması ve sektör dışı kurumlarla doğru ticari iş birliklerin kurulmasına imkân verilecek altyapının öngörülmeyerek, bu olası iş birliği imkânlarının göz ardı edilmesinin, sigortanın yaygınlaşmasının önündeki engellerden birisi olduğunu düşünmekteyim. Kaldı ki, mevzuatın bu derece sık bir şekilde değişmesi ve her seferinde daha ağır tedbir ve önlemlerin getirilmesinin; ülkemiz ve özellikle piyasanın gerçekleri dikkate alındığında, gerek acenteler arasında, gerekse acenteler ile şirketler ve diğer aracılar arasında ticari ilişki ve rekabetin sağlıklı bir zemine oturmasına yardımcı olmayacağı ve tam tersine bugünleri arar hale gelinebileceğinden ve bunun sonuçta, korunmak istenen tüketicilere ve tabii ki sigorta sektörüne daha büyük bir olumsuz olarak yansıyacağından endişe etmekteyim.

Bina tamamlama sigortası şirketlerini zora sokar mı?
Bina tamamlama sigortası sigorta şirketlerini zora sokabilir. Benim düşünceme göre, sadece genel şartı çıkarmakla bitmiyor; uygulamaya etki ve sonuçları ne olacak diye düşünmek gerekiyor. İçinde öyle bir şık var ki; sigortacının inşaatı tamamlaması. Bu durumda sigortacı müteahhit haline geliyor. İnşaata hangi ayda başlayacaksın, hangi ayda teslim edeceksin. Teminatla ilgili sorular var. Bir kısmı tamamlanıp bir kısmı tamamlanmıyorsa nasıl olacak? Sorumluluk kimde olacak? Kefalet sigortasından yola çıkıldı sonra birden bina tamamlama ayrıştırılıp ayrı bir genel şart yapıldı. Ama genel şart hazırlanırken, süreçler yeterince ortaya konmadı ve ayrıntılı düşünülmedi diye düşünüyorum. Ayrıca bina tamamlama sigortasının inşaat sektöründeki tıkanmayı aşmak için oluşacak riski devretme anlamında, kısa sürede zorunlu hale geleceği görüşündeyim.
Biraz Karayazgan Hukuk Bürosu’ndan bahseder misiniz?
Karayazgan Hukuk Bürosu’nun sigorta sektörünün yanında olması en önemli özelliği. Sektöre karşı olan işlerden çok, sektörün tarafında konumlandık. İki kanaldan yürütüyoruz; hem danışmanlık tarafı var  hem de dava tarafı… Bu iki sürecin de bilincinde olmadan sağlıklı bir hizmet sunmak güç. Sadece kurumsal çalışıyoruz. Ben zaten sektörün içinden geldiğim için, durumun her iki tarafından da görme şansına sahip olduğumu düşünüyorum. Sadece mevzuat hukukçuluğundan çok, süreci bilen ve güven veren bir sistem yaratmış oluyorsunuz.

Karayazgan Hukuk Bürosu
www.karayazgan.av.tr

Yorum yazın