Sıcak, tatilde canımıza okudu!..

GERÇİ ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) daha bahar gelmeden tüm dünyayı uyarmıştı; “Bu yaz dünyanın en sıcak yazı olacak” diye… Ama yaşanmadan anlaşılmıyor, ancak yaşanınca ete kemiğe bürünüyor gelişmeler. Nitekim bu kez de öyle oldu ve biz dünyanın en sıcak yazını, buram buram terleyerek fiilen yaşıyoruz.
Biz bu yaz tatilimizi, mart ayında erken rezervasyon yaptırarak hayat arkadaşım Işıl Özgüner’le birlikte İzmir Seferihisar’da geçirdik. Biz rezervasyon yaptırdığımızda daha bahar bile gelmemişti, havalar hâlâ soğuktu, ama tatilde tam bir cehennem sıcağının ortasına düştük. Otelimiz güzeldi, deniz de çok güzeldi, ancak çevre gezileri sırasında yaşadığımız sıcak, insanı pes ettirecek cinstendi…
Yolunuz Seferihisar’a düşünce Teos antik kentini görmeden ayrılmak olmaz! Biz de öyle yaptık ve ilk çevre gezimizde antik Teos’u görmeye gittik. Teos antik kenti, bizim otelimizin de bulunduğu Sığacık’ta, bize komşuydu zaten. Sığacık köyünün bir kilometre güneyinde deniz kenarında bulunan Teos M.Ö. 1000 yıllarında İon kolonisi olarak kurulmuş. Kurucusu Dionysos’un oğlu Athames olarak biliniyor. Teos önce Pers yönetiminde kalmış, sonra Lidyalıların, ardından yine Pers yönetimine geçmiş. İonlarla birlikte Teos bağımsızlığını kazanmış ve mimari alan ile ticarette önemli bir yer haline gelmiş. Teos’ta Helenistik ve Roma dönemi kalıntıları da bulunuyor. Ziyarete açık olan Teos’ta en önemli antik eser olarak bilinen, antik dünyanın en büyük Dionysos Tapınağı. Diğer önemli kalıntılar ise agora, tiyatro, odeon, surlar ve liman kalıntıları.
Teos antik kentinde halen kazılar sürüyor. Ancak bu kazıların sonucunu görmeye benim ömrüm yeter mi bilinmez. Çünkü Teos oldukça büyük bir yerleşim ve antik kentten geriye kalanlar şu anda sadece bir ören yeri konumunda. Teos’ta benim en çok dikkatimi çeken zeytin ağaçları oldu. Zeytin ağacı bin yıl yaşar derler, ama bu ağaçlar kesinlikle Teoslulardan beri yaşıyorlar gibiydi. Fotoğrafta da göreceğiniz gibi, benden 30 kat daha yaşlı bu zeytin ağacı, gövdesinin sadece kabuğu kalmasına rağmen benden daha genç gibi görünüyor, dimdik ayakta ve hâlâ zeytin veriyor… Burada bir parantez açayım; bu zeytin ağacının gölgesinde mola verdikten sonra antik kenti gezmeye devam ettik. Tam gezinin sonuna yaklaşırken ben cep telefonumu ağacın altında unuttuğumu fark ettim. Ve tornistan geri döndük. Böylece antik kent gezisi bize bir saat fazlaya patladı; üstelik o sıcakta…
Tatil sırasında hem bir banka işlemi yapmak hem de kenti görmek için Urla’ya da gittik. Sıcak yüzünden gittiğimize gideceğimize pişman olduk. O gün Urla resmen yanıyordu. Ama dönüşte uğradığımız Bademler köyü bizi biraz serinletti. Bademler ilginç bir köy; tiyatrosu, kütüphanesi ve oyuncak müzesi var ve Türkiye’nin en temiz köyü olarak tanımlanıyor. Köy gerçekten tertemiz… Bizim ziyaret ettiğimiz saatte oyuncak müzesi kapalıydı. Muhtardan izin alarak ziyaret edebileceğimizi söylediler, ama biraz da Urla yorgunluğundan ötürü biz sadece birer kahve içip yolumuza devam etmeye karar verdik.
Tatil sırasında Efes antik kentini de ziyaret ettik. Işıl antik kenti çocukluğunda görmüştü ve ben de yeni kazılan bölümleri merak ediyordum. Ama sıcak bu kez de peşimizi bırakmadı ve biz antik kenti yarım yamalak dolaşıp çıkmak durumunda kaldık.
Bu yazıyı yazarken internetten, Şirince yani Kırkınca köyünün de Efes gibi Selçuk ilçesine bağlı olduğunu öğrendim. “Ulan Emin gideceğin yöreyi önceden niye araştırmıyorsun” diyerek kızdım kendime ve keşke Efes yerine Şirince’ye gitseydik diye hayıflandım için için. Hiç olmazsa kızgın güneşin altında harabe gezmek yerine, gölgelik bir kahvede oturur bir bardak serin şarap içerdik be kardeşim… Esen kalın.

Emin Özcan
Emin Özcan’dan 30 kat yaşlı bu zeytin ağacı hâlâ zeytin veriyor.

Yorum yazın