Sayı-Set-Maç
KADIN Voleybol Milli Takımımızın başarıları ile mest olduk yaz boyunca. Dünya Uluslar Ligi 1 numarası, Avrupa Şampiyonu, (an itibarı ile bitmemiş olsa da umarım) Paris 2024 Olimpiyatları katılımcısı ve sonrasında da Olimpiyat Şampiyonu. Klüpler seviyesinde de hep dörtlü finallerde takımlarımız yıllardır.
Gerek takım sporlarında gerekse de bireysel sporlarda başarı için kıstaslar benzer: Yetenek, gelişim, yatırım, ortam vs.
Ama en az bunlar kadar önemli bir diğer koşul da bütçe. Yani o sporcunun yetiştirilip veya o takımın oluşturulup sonrasında da çalışmaları ve yarışmaları için gereken kaynağın sağlanması.
Maalesef para işin içine girdi mi sporun saf ve katıksız güzelliği yitiriliyor biraz ama öte yandan sporda önde olan ülkelerle yarışabilmek için de şart bu maddi kaynaklar.
Yine serbest piyasa ve düzenin bir sonucu olarak da her coğrafyada en çok izlenen, en çok kişinin takip ettiği sporlar finansmanı en pahalı iş kolları haline geliyor. Kimi yerde bizdeki futbol, kimisinde bizdekinden farklı futbol türleri, kimisinde beyzbol, kimisinde kriket ya da basketbol.
Tabii nüfus da önemli. Çünkü o nüfus aynı zamanda müşteri haline geliyor. Sahada, sokakta, evinde, yolda ya da yolculukta.
Tüm bu olgular bir araya getirildiğinde kalıcı ve sürdürülebilir başarı için hem yetenekli sporcular, hem de o spora kaynak yaratacak izleyici ve destekleyicilerin çokluğu şart oluyor.
Bir de tabii bunlara ek olarak planlı ve bilimden destek alan bir spor yönetimi işin olmazsa olmazı.
Merceği ülkemize çevirirsek kadın voleybolu dışında takım sporlarında tutarlı bir performansımız yok ne yazık ki. Evet klüp takımları seviyesinde futbol, basketbol başarıları var ülkenin spor tarihinde veya güreş, boks, atletizm gibi bireysel sporlarda düzensiz aralıklarla başarılar yaşanıyor.
Fakat bu genç nüfusun yanında ülkenin coğrafi ve iklimsel zenginlikleri de düşünüldüğünde çok daha göz alıcı ve sürekli başarılar neden olmuyor diye de düşünüyor insan.
Öncelikle ülkedeki sosyo-ekonomik koşullar ne olursa olsun böyle başarılar için yeterli maddi kaynağın hep olduğunu ve olacağını var sayıyorum. Buna ikna olmak için sadece o spor karşılaşmalarının bahis oyunlarına her yıl yatırılan paralara bakmak yeter.
Parayı hallettiysek ikinci sırada zihniyet geliyor. Zihniyetten kastım sadece spora bakış ya da kamuoyu algısı değil ayrıca. Bunların yanında en birincil seviyeden spor eğitimi, isteyen herkesin her an ve yer yerde spor yapmasını sağlayacak yatırımlar, sponsorluk ile ilgili mevzuat ve teşviklerin düzenlenmesi, her türlü medyada spora bu çerçevede bakılmasının sağlanmasının da bulunmaları gerekir.
Özellikle takım sporlarında başarı değerlendirmesinin de değişmesi gerekiyor. Her oynadığın maçı almak değil tek hedef, ya da her yıl şampiyon olmak, her turnuvayı kazanmak. Kısa süre de olsa ben de takım sporcusu oldum ve o tribünlerin önüne çıktığımda, zorlu bir rakip ile oynamadan hemen önce takım arkadaşlarım ile kazanma yemini ettiğimizde, kötü sonuçlanan bir maç ertesi sonraki maç için ne stratejiler ve planlar ile hazırlandığımızda hissettiklerimi dün gibi anımsıyorum.
Çünkü spor sadece başkalarını geçmek değil aynı zamanda kendini geliştirmek, kendini de geçmektir. Bu yüzden de hiçbir faydası olmayan bir galibiyetten çok daha anlamlı ve yararlı mağlubiyetler de olur ara sıra. Çünkü kendi keyif alırken izleyenlere de keyif veren takımların hepsi öncesinde kaybederek, düzeltilerek, iyileştirilerek ve dönüşerek ortaya çıkıyorlar.
Evet spor sadece spor değil. Spor sağlıklı bedenler ve ruhlar için çok önemli. Dostluk, kardeşlik, dayanışma, katılma ve paylaşma için de olmazsa olmaz. Ama aynı zamanda bir toplumun geleceği için de çok önemli bir harç malzemesi spor. Hayal eden, planlayan, hedef koyup bu uğurda uğraş veren genç kuşaklar için çok çok önemli bir motivasyon unsuru.
Görüşmek üzere,