“Oyunculuk tutkum hiç bitmeyecek”

“Oyunculuk tutkum hiç bitmeyecek”

“Yaşam güzel bir şey ve yaşamayı seviyorum” diyen Dolunay Soysert’e göre yaşamı her haliyle kucaklamak gerekli. Oyunculuk tutkusunun hiç bitmeyeceğini belirten Soysert, her oyuncunun iyi olan işte bulunmak isteyeceğini vurguluyor.

Yenilenmenin hiç bitmeyen bir süreç olduğunu düşünen Dolunay Soysert, ruhu hiçbir zaman emekli etmemek gerektiğini söylüyor. Günlük rutininde kendine vakit ayırmayı çok seven Soysert’in vazgeçilmezleri arasında ise spor yapmak, kitap okumak, sinemaya gitmek ve seyahat etmek var. Soysert, kendini yenilemek adına neler yaptıklarını, günlük yaşantısındaki rutinleri ve meslek hayatında onu en çok etkileyen işleri Sigortacı Gazetesi okuyucuları için anlattı.

‘YENİLENME BENİM İÇİN BİTMEYEN BİR SÜREÇ’

Oyunculuğa dair kendini yenilemek adına neler yapıyorsun?

Eğitimin ve yenilenmenin bitmeyen bir süreç olduğunu, tamamlanma gibi bir şeyin bu çağda hiçbir meslek için söz konusu olmayacağını düşünüyorum. Eğitim yolculuğum da biraz enteresan gitti. İstanbul Üniversitesi’nde Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümünü okudum. Aynı zamanda da bu dönemde Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne de girmiştim ve iki bölümü de aynı anda okuyordum. Okullar bittiğinde elimde hem arkeoloji ve sanat tarihi hem de tiyatro diplomam vardı. Tiyatrocu olmaya kesin olarak karar vermiştim. Mezuniyetimden hemen sonra İstanbul Şehir Tiyatroları’na girip orada 4 yıl çalıştım, çok güzel oyunlarda çok özel yönetmenlerle oyunculuk kariyerime başladım. Belki bu yüzden içimde hep bir yetinememe, daha iyisini yapabilme arzusu vardı. Bu noktada nereden ne eğitim alabilirim, neyim eksik diye düşündüm ve yurt dışını araştırdım. Bu araştırmalarım sonucunda Amerika’daki okulumu buldum, ilk iki sınıfı atlayarak tiyatro drama bölümünü yeniden okudum. Ardından Türkiye’ye döndüm. Tiyatro, eğitimcilik ve televizyon kariyerime hızlı ve yenilenmiş bir giriş yaptım. 40 yaşındayken ise Kadir Has Üniversitesi’nin İleri Oyunculuk bölümüne başvurdum. Çünkü jenerasyon hızla değişiyordu, kısa bir aralık verdiğimde bile öğrencilerin dili değişiyordu. Arada durup onları yakalamak gerekti, dillerini anlamak gerekliydi. Dünya sürekli bir değişim içerisinde. Değişen çağla birlikte aktarımlar da farklılaşıyor. Temel eğitimi verdikten sonra yeniliklere kapalı olup, geliştirmeden aynı sistemde diretmek, kısır ve kalıplaşmış bir eğitimi dayatmak, oyunculuk gibi sonsuz yaratıcılık ve esneklik isteyen bir mesleğe ters düşüyor. Benim için eğitimime devam etmek bu süreçte eğitmekle oluyor. Yani hem işimi yapıyorum hem öğretirken ben de yeniden öğreniyorum. Birine bir şey öğretmek için yeni formüller üretmek size de yeni şeyler öğretiyor. Bu noktada öğrenimimin biteceğine inanmıyorum. Şu an mesela Almanca öğrenmeye çalışıyorum. Öğrenme hevesim bitmeyen bir şey. Almancayı öğrendiğimde psikoloji okumak istiyorum. Bu uzun bir yolculuk ve hepsi yaptığım işe hizmet ediyor. Asla ruhumuzu emekli etmemekten yanayım.

‘KENDİME ZAMAN AYIRMAYI ÇOK SEVİYORUM’

Günlük yaşantındaki rutinleri de merak ediyoruz.

Seyahat etmeyi çok seven Soysert’e göre yeni bir kültür keşfetmek, insan tanımak, atmosfer koklamak, başka lisanları duymak çok özel bir şey.

Günlük rutinlerim çalışma sistemime ve serbest zamanlarıma göre farklılık gösteriyor. Eğer çalışıyorsam rutinlerimi set programları belirliyor. Bana kalan zamanda ise uykuyu çok önemsiyorum. Uyandığımda kendi kendime zaman geçirmeyi çok seviyorum. Kendime ayırdığım zaman konusunda çok hassas ve çok netimdir. O alana kimseyi sokmam, kendi kendime vakit geçiririm, düşünürüm, köpeklerimle oynarım. Çalışsam da çalışmasam da okumak günlük rutinlerim arasında net bir şekilde var. İyi ki de böyle bir alışkanlığım var. Bu alışkanlığı da beni takip eden jenerasyona aktarmaya çalışıyorum. Teknolojiyle birlikte her şey çok kolaylaşsa da, sayfa çevirmenin çok özel bir şey olduğunu, çevrilen sayfalarla bir şeyi merak etmenin, bir dünyayı tanımanın, bir kitabı almak için heves etmenin özel bir şey olduğunu düşünüyorum. Spor rutinim de var. Sporu hiçbir zaman bırakmıyorum. Çünkü vücudumla çalışıyorum enstrümanım bir tane ve ihanet ettiğimde de çalışamayacağımı çok iyi biliyorum. Sahnenin üzerinde aktif olarak kalabilmek ve her türlü role girebilmek vücudum sayesinde. Benim önüme engel olarak gelmemeli. Arkadaşlarımla görüşüyorum. Hayatımın pek kıymetlileri, iyi dostlarım var. Belki de en büyük edimim benim için iyi dostlarımın olması. Onları ihmal etmemeye çalışıyorum. Yaş ilerledikçe elinizdekiler, sahip olduğunuz kişiler, değerleriniz, takip etmeniz gereken ve ilgilenmeniz gereken şeyler oluyor. O yüzden arkadaşlıklarıma çok önem gösteriyorum. Çünkü onlar da hep bana bu değerle yaklaştılar. Bir diğer rutinim de sinemaya gitmek. Evde her filme erişebilir olmak benim için hiçbir şey değiştirmedi. Mutlaka haftada 1 veya 2 filme giderim. Oyunları da takip edebildiğim kadar ediyorum. Yeni arkadaşları ve yeni kurulan tiyatroları takip etmek benim için önemli. Seyahati çok seviyorum. Eğer boşsam her ay yeni bir yer, yeni bir kültür keşfetmeyi çok severim. İnsan tanımak, atmosfer koklamak, başka lisan duymak, başka lezzet almak çok özel bir şey ve bunu yapmak gerektiğini düşünüyorum. Hayatımın son 10 senesinde benim için bu imkân çok daha rahatladığı için bunu prensip haline getirdim ve mutlaka da yaparım.

‘ZORLUK ALGIM ZAMANLA DEĞİŞTİ’

Hayatının en zorlu ve en güzel zamanlarını sorsak?

Şu an ayakta ve bu neşede olduğuma göre hayatımın zorlu zamanlarını ve izlerini şimdilik atlatmış hissindeyim ama gelecek ne getirir bilemem. Zorluk kavramı da yaşa göre çok değişiyor. 20’li, 30’lu yaşlarda zorluk diye baktığım şeyler bugün bulunduğum noktada çok kolay ve pratikçe çözülebilecek problemler olarak görünmeye başladı bana. Bu yaşların en güzel tarafı tatlı bir fütursuzluk halinin gelmiş olması. Kalbimden, aklımdan geçenleri daha rahat ve açık ifade edebiliyorum. Ayıp olmasın demektense dürüst olmayı tercih ediyorum. Bunu yapınca da insanlardan daha doğru reaksiyonlar alıyorsunuz. Bugün geçmişte yaşadığım zorlukları düşündüğümde, bazı meseleleri çözmek için gereksiz zaman kaybettiğimi görüyorum. Ya da fazla duygusal yaklaşıp konuyu olduğundan daha büyük bir hale getirip iyice çözümsüzleştirdiğimi. Artık zorluğa bakış açım da değişti, adını “zor” koyduğumuz her şey zorlaşır. Çözmeye niyetimiz olan her şey de bir şekil çözülecektir.

Şimdi çocuk halin karşına gelse ona ne demek isterdin?

Çocukluğunu yaşa derim. Çünkü benim çocukluğum oyunculuğu seçtikten sonraki döneme kaldı. Geldiğim kültür ve aile yapım itibarıyla olgunluk erdem olarak gösterildi. Şu anda kendi çocukluğuma, ‘olgunluğu bırak, zaten eninde sonunda olgunlaşmak zorundasın’ derdim. Çocukluğumda yeterince oynayamamak bana ‘madem oynayamıyorum o zaman sahnede oyun kurarım’ dedirtti ve bunu tüm hayatıma yaymayı tercih ettim.

TANIMADIĞIM DÜNYALAR BENİ HEYECANLANDIRIYOR’

Okuduğunda sana ‘evet’ dedirten senaryoların ortak özellikleri neler?

Okuduğumda heyecan duymam lazım. Tanımadığım dünyaları çok merak ederim. Bana yakın bir karakteri oynamaktan hoşlanmıyorum. Sosyal sınıf olarak farklı olması, psikolojik olarak farklı bir bakış getirmesi, anlatılmamış bir derdinin olması beni çok heyecanlandıran bir şey. Onun haricinde bu işin tek başına olmayacağını çok iyi öğrendim. Hikâyenin diğer kahramanlarının ne yaptıklarına ve bana nasıl etki ettiklerine de dikkat ederim. Hikâye ne anlatıyor, derdi nedir, kimlerin ilgisini çeker, bunlara bakıyorum. Yönetmeni çok önemsiyorum. Yönetmen ve kalem doğru birleşiyorsa başarısızlık çok nadir görülür. Nice süper senaryoların yanlış yönetmenlerin elinde yok olduğunu gördüm. Nice hiçbir şey ifade etmeyen senaryoların müthiş bir hayal gücü olan yönetmenle muhteşem şeyler haline geldiğini de gördüm. İkisini de tecrübe ettiğimden dolayı ikisinin birleşmesini çok önemsiyorum.

Kariyerinde seni en çok etkileyen işin hangisi oldu?

‘Mavi Gözlü Dev’ filminde oynadığı ‘Piraye’ karakterini çok sevdiğini vurgulayan Soysert, “Keşke bu karakteri bugün yine oynayabilsem” diyor. Soysert, oynarken en etkilendiği dizi karakterinin ise ‘Sultan Makamı’nda ‘Gülsün’ karakteri olduğunu ifade ediyor.

Dönem dönem çok farklı ama kariyerimde ‘Mavi Gözlü Dev’ filminde oynadığım ‘Piraye’ karakterini çok severim. Keşke bugün yine oynayabilsem. Zaten hep filmlerimden sonra tekrar oynamak isterim. Mesela ‘Cumhuriyet’ filminde ‘Latife’ karakterini oynadığım zaman 21 yaşındaydım. Bugün oynasaydım yorumum Latife’ye karşı asla öyle olmazdı. O zamanki ulaştığım ve bana dokunan bilgiler doğrultusunda Latife’ye doğru bir şekilde ulaştığımı düşünmüyorum. Hatta oynarken Latife’ye biraz da haksızlık ettiğimi düşünüyorum. Bugün Latife’ye o zaman ki bakış açımla bakmıyorum. ‘Veda’ filminde oynadığım ‘Zübeyde Hanım’ karakteri de beni çok etkilemiştir. Aynı Latife için düşündüğüm gibi Zübeyde karakterine de haksızlık ettiğimi düşünüyorum. Bugünkü Dolunay olarak bu karaktere yorumum farklı olurdu. Zübeyde’yi daha mesafeli bir yerden almıştım ama şu an çok daha anaç bir yerden alırdım. Bugün baktığımda Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım olarak oynamışım hâlbuki bugün Zübeyde’yi savaşın içerisinde çocuk büyütmeye çalışan bir anne olarak okumak isterim. Sonrasında da kitlelere hitap eden bir kahramanın annesi duygusuyla yorumlamak isterdim. Ben oynarken Zübeyde olmak yerine Zübeyde’ye hayran olmayı seçmişim. Dizilerde de çok etkileyen rollerim oldu ama beni en etkileyen karakter ‘Sultan Makamı’nda ‘Gülsün’ karakteriydi.

‘OYNAMAK İSTEDİĞİM BİRÇOK KARAKTER VAR’

Hala içinde kalan ve oynamak istiyorum dediğin bir karakter var mı?

Oynamak istediğim o kadar çok karakter var ki, bir sürü karakter içimde kaldı. Her an her karakter de içimde kalabilir. Bir oyuncunun iyi bir işe bakıp da ben bu yapımda olmak isterdim dememe ihtimali yoktur. İyi olan her işte oynamak istersiniz. Bazen erkek rollerini bile oynamak isterim. ‘Bunu neden kadına yazmamışlar, bunu muhteşem bir kadın hikâyesi haline getirebilirlerdi’ derim. Oyunculuk tutkum hiç bitmez.

Hiç senaryo yazmayı ya da film çekmeyi düşündün mü?

Hayatımın içerisinde hep yazma sürecim devam etti. Yazdıklarımı hayata geçen bir proje haline getirmedim. Bu konuda biraz tevazu biraz da korkum vardı. Bu işi her zaman erbapları yapsın noktasındaydım. 30 senedir bu sektörün içindeyim ortaya çıkışında yer aldığım, yaratıcı olarak desteklediğim çok senaryo oldu. Bu işin matematik işi olduğunu kabul ettim. Çocukluğumdan beri de yazan bir insanım, yazmayı çok severim. “Senaryo yazma” üzerine çalışmaya devam ediyorum ancak kendimi hâlâ bu konuda yeterli hissetmemekle beraber, eskiye göre daha cesaretliyim.

Seni tanımlayan hayat mottosu nedir?

Her yaş için, her durum için, her şey için değişir. O yüzden benim için öyle tanımlanmış bir motto yok. Ama şunun önemli olduğunu söyleyebilirim, çok kıymetli bir hayatım var ve bunun hediye olduğunun farkındayım. Ben de buna göre davranıyorum.

Hayat enerjini neye borçlusun?

Yaşam güzel bir şey ve yaşamayı seviyorum. Düştüğüm zamanlar da oluyor, o düştüğüm yeri de seviyorum. Karanlık tarafım da oluyor ama orayı da kucaklamayı öğrendim.

KISA KISA

Bu sene gerçekleşmesini en çok istediğin hedefin ne?

Genel bir hedef olacak ama özgür bir ülkede barış içinde yaşamak.

En son okuduğun kitap?

Carl Gustav Jung’un ‘Kırmızı Kitap’ adlı kitabını okuyorum.

En sevdiğin film?

Çok değişiyor ama ‘Büyük Balık’ filmini çok severim. Her daim izlemekten keyif aldığım filmdir.

İlk fırsatta gideceğin şehir?

İlk fırsatta gideceğim bir bölge var. Uzak Doğu’ya geçeceğim. O kültürü görmek ve tanımak istiyorum.

Karakterinin en güçlü yanı ne?

Neşeli olmam.

Sabah uyandığında ilk ne yaparsın?

Köpeklerimi öperim ve kahve içerim.

En çok neyin hayalini kurarsın?

Seyahat hayali kurarım. Sürekli ülkeleri düşlerim, fotoğraflarına bakarım sonrasında ise orada olduğumu hayal ederim. Seyahat benim için büyük bir tutku.

İdolüm diyebileceğin oyuncu kim?

İdolüm diyebileceğim birçok oyuncu var. Benim için her biri başka bir tavrıyla idol olmuş vaziyetteler. Şu an ki kıymetli duayenimden bahsetmek isterim. Yaklaşık 4 yıldır Rutkay Aziz ile ‘Güneyli Bayan’ adlı oyunu oynuyoruz. Benim için hayatın en güzel hediyelerinden bir tanesi. Kariyerime onunla başladım, tiyatroda hayatımın tecrübeli döneminde ise onunla birlikte oynamaktan büyük bir keyif alıyorum. Hayat tavrına, duruşuna hayranım.

Kaç sigorta poliçen var?

Sonsuz. Gerçekten çok var. Çünkü bu topraklarda kaygısız yaşayabilen bir insan yok ve ben kaygılı biriyim. Arabamı, evimi, tablomu, kendimi, elimde olan her şeyi sigortalatıyorum. Gelecekle ilgili her şeyi sigortalatıyorum.

2 tane de köpeğin var. İsimleri ne?

Müzeyyen ve Safiye.