
Otonom araçlar sektörün dönüştürücü kartı olacak
Otonom araç teknolojisinin otomotiv sektörü başta olmak üzere ilişkili tüm diğer sektörlerde bazı dönüşümlere yol açması öngörülüyor. Bu dönüşümü en fazla yaşayacak olan ise sigorta sektörü olacak. Sektörel küçülme, yeni ihtiyaçlar için yeni ürün üretimi, değişen riskler ve sorumluluk algısına karşı sektörün ayakta kalmasının tek koşulu bu zorlukları fırsata çevirmek.
Endüstri alanında 4.0 teknolojisinin payı artarken bu teknolojiye bağlı olarak otonom araçlar, dünya genelinde etkisini artırmaya devam ediyor. Otonom araçlar sayesinde mevcut otomobil alışkanlıkları değişiyor ve yeni nesil bir ulaşım sistemi gelişmeye başlıyor. Bu araçların zaman içerisinde trafikteki payının giderek artacağı öngörülüyor. Araç satışlarının önümüzdeki yıllarda artması muhtemel olsa da, gelişmiş sürücü destek özellikleriyle (Seviye 2) donatılmış araçların çoğunluk payı alacağı tahmin ediliyor. Bugün Seviye 2 araçların pazar payı sadece %15 civarında. Gelecekte satılan her dört yeni araçtan biri Seviye 2 sürüş yeteneğine sahip olacak. 2030 yılına kadar Seviye 2 otomobillerin pazarın %60’ını oluşturması bekleniyor. Aynı zamanda, Seviye 3 ve Seviye 4 araçlar, 2030 yılına kadar toplam pazarın yalnızca%5’i kadar kümülatif bir paya sahip olacak.
2030’un ötesinde, ileri teknoloji daha düşük pazar segmentlerine yayılarak ilgili donanım ve yazılım teknolojilerinin metalaştırılmasına yardımcı olacak. Örneğin Volkswagen, gelecekte tüm filosunu Seviye 3 teknolojisiyle donatmayı planladığını duyurdu. Volkswagen, zaman alacak bu hedefini önümüzdeki 10 yılın ikinci yarısında gerçekleştirmeyi planlıyor.
AVANTAJLAR VE DEZAVANTAJLAR
Her yeni teknolojide olduğu gibi otonom araçların kullanımının artması da birtakım olumlu ve olumsuz gelişmeleri beraberinde getiriyor. Otonom araçlar klasik araçlardan farklı olarak birçok ayrı teknolojinin birleşmesi ile hayat bulacak yeni bir uygulama. Bu da birçok iş kolunun koordineli çalışması hatta yeni iş kollarının ortaya çıkması ve ekonomik anlamda piyasaya canlılık gelmesi demek oluyor.
Ayrıca standartların sağlanmasının önemi otonom araçlar için klasik araçlardan daha önemli. Bunun temel sebebi ise otonom aracın kullanacağı yazılım, donanım ve altyapının dünyanın her yerinde aynı standartta ve uyumda olması zorunluluğu. Bu zorunluluk ülkelerin tamamındaki trafik sinyalizasyon sistemlerinde, trafik denetlemede, kamera sistemlerinde kısacası trafikle ilgili her alanda yansımaları görülecek. Dünyada yaşanacak bu standartlaşma zorunluluğunun insan yaşam kalitesini de artırması bekleniyor. Madalyonun diğer yüzüne baktığımızda öncelikli olarak üretim, servis, yazılım ve ilave donanımlardan maliyetleri yukarı yönlü seyretmesine ve buna bağlı olarak araç fiyatlarına yansıması muhtemel gözüküyor. Otonom araçları kullanımına hazır hale getirmek üzere yapılacak altyapı çalışmalarına az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için büyük bir maliyet kalemi olacak.
OTOMOTİVE BAĞLI TÜM SEKTÖRLER ETKİLENECEK
Otonom araçların piyasayı domine edeceği öngörüsü, otomotiv sektörüne bağlı tüm sektörleri de etkileyecek gibi gözüküyor. Bu sektörlerin başında ise sigorta geliyor. Sigorta sektörünün otomotiv sektöründe yaşanan bu dönüşüme karşı nasıl tavır alacağı belirsizliğini korurken şartlar sektörü değişime sokuyor. Sürücüsüz araçlar otomotiv sektörünü dönüştürürken sigorta sektörünün paydaşlarını hukuki, finansal ve yazılımsal olarak hizmetlerinin odak noktasını modernleştirme yönüne çevirmesi için zorluyor.
Oto sigortaların temeli iki ana teminata dayanıyor: Aracın kendisine teminat veren “kasko” sigortası ve araç sahibinin ya da sürücünün bir kaza sonucu üçüncü şahıslara vereceği zarara karşılık “sorumluluk-trafik” sigortası. Otonom araçlarda ise durum değişeceğe benziyor. Otonom araç üreticisinin, araçta kullanılan yazılımın sahibi bilişim firmasının, araçların güvenli sürüşünü yapması amacıyla yollardaki trafik ışıklarını düzenleyen firmanın bile sorumluluk poliçeleri devreye girecek.
Endüstri 4.0’ın payı artarken bu teknolojiye bağlı olarak yapay zekayla donatılmış otonom araçlar akıllı sürüş deneyimini artırırken kaza oranlarını düşürecek. Ancak bu durum risk kriterlerinin ve prim katsayılarının değişmesi anlamına geliyor. Ayrıca sürücülü araçlar ile sürücüsüz araçların araç trafiğinde yapacakları olası kazalarda sorumluyu tespit etme, sigorta hasar ödemelerinin düzenlenmesinin güçleşmesi ve en önemlisi kasko sigortası ile trafik sigortası düzenlemelerinde yazılım hataları, sensör problemleri gibi hatalardan kaynaklanan risklerde teminat ve lehdar belirlemelerinin kıstaslarının belirsizliği gibi birçok sorunun ortaya çıkma riski de artıyor. Otonom araçların kullanımının artmasıyla sigorta şirketlerinin prim hesaplaması için yeni yöntemler belirlemesi kaçınılmaz olacak gibi gözüküyor.
SİGORTADA YENİ NORMAL OTONOM ARAÇLAR MI?
Otomobil sigortası ekosistemindeki teknolojik gelişimin sigortacılar için en büyük açmazı, tüm bu gelişmelerle birlikte kazaların azalması ve sürüşün daha güvenli hale gelmesi durumunda sigortaya nasıl ihtiyaç duyulacağıdır. Bir yandan otonom araçların kazaları azaltacağı öngörülse de işin içinde insanlar olduğu sürece kazalar olmaya devam edecektir. Bu nedenle, belirli bir sigortanın, farklı otonom sürüş seviyelerini kapsaması gerekiyor. Ekosistem, araç sahipliğinden Hizmet Olarak Mobilite’ye (MaaS) geçerken, risk değerlendirmesi sürücünün elinden kaymakta ve otomobil sigortası daha filo odaklı hale gelmekte. Dolayısıyla, bu sadece teknoloji açısından bir yükseltme değil, iş modelinde de bir değişim. Otonom sürüşle birlikte araçların, altyapı ve orijinal parça üreticilerinin de yer aldığı yepyeni bir sigorta panoraması doğuyor. Bu nedenle, sigorta konularını netleştirmek için sadece yeni ürünlerin piyasaya sürülmesi gerekmeyecek, aynı zamanda ekosistemin tüm farklı aktörlerinin iş birliği yapması gerekecek. Üreticiden satıcıya oradan da sigortacıya uzanan çizgisel bir yapı kalmayacak; bunun yerine, bu paydaşlar ya ortaklaşa çalışmak zorunda kalacaklar ya da dikey olarak işlerini entegre edecekler. Örneğin ABD’li elektrikli otomobil üreticisi Tesla, 2019 yılında “Araçlarını en iyi Tesla bilir” sloganı ile kendi sigorta programı Tesla Insurance’ı başlatmıştı.Tesla Insurance, teknoloji, güvenlik ve servis kolaylığı konusunda üretici olarak kontrol ettikleri bilgilerle riski daha doğru bir şekilde ölçebilen ve daha düşük fiyatlardan sunulan bir ürün. Kısa süre önce araç sigortasına önemli eklemeler yapan Tesla, geçtiğimiz yılın Eylül ayında yayınladığı Full Self-Driving Beta sürümünde gerçek zamanlı sürüş davranışlarına göre hesaplanan güvenlik puanlarına bakıp sigorta primini hesaplayacak. Öte yandan, siber güvenlik öncelikle bulut çözümlerinin alaka düzeyi nedeniyle önemli bir rol oynayacak. Bu anlamda sigortacılar, bulutun yazılım arızaları verdiği durumlarda Ürün Sorumluluk Sigortasını garanti etmek zorunda kalacak. Buna paralel olarak, araçlara yetkisiz girişler veya fidye yazılımı saldırılarına karşı korunma için yeni hasar kapsamı politikalarının oluşturulması gerekecek. Bu, sigorta şirketlerinin siber kapsamlarında çeviklik, esneklik, ölçeklenebilirlik ve güvenlik sağlamak için yeni bir altyapıya ve uygulama modeline ihtiyaç duyacakları için iş modelinde bir değişikliğe yol açacağa benziyor. Otonom araca yönelik sigorta ve yeni teknolojiler sigorta şirketlerinin kendilerini bu yeni gerçekliğe entegre etmek için ekosistemin diğer paydaşlarıyla el ele vererek çalışmalı. Pazar taleplerine karşı ayakta kalmanın tek yolu, bu yeni sigorta panoramasının zorluklarını fırsata dönüştürmek.
SORUMLU KİM?
Otonom araçların sahip oldukları yapay zeka destekli donanımlarıyla kaza oranlarını azaltacağı öngörülüyor. Ancak teknolojinin henüz yeterli olmaması yanında etik birçok sorunun ve hukuki eksikliklerin bulunması otonom araç konusunun en problemli kısımlarını oluşturuyor. Örneğin otonom araç bir kazaya karıştığında ya da trafik ihlali yaptığında kim ya da kimlerin sorumlu olacağı belirsizliği bulunuyor. Böylesi durumlar yaşandığında sorumlunun tespiti bugüne göre daha zor olacak demek oluyor. Bu da hasar sonrası periyotları uzatabilir, daha karmaşık hale getirebilir. Sürücüler yol güvenliğinden daha az sorumlu hale geldikçe, üreticiler, otonom araçları kontrol eden yazılımları üreten programcılar -programcıların çalıştığı teknoloji şirketleri- tarafından daha fazla sorumluluk riski üstlenilecek. Tam da burada altı çizilmesi gereken kısım otonom araçların yapay zekâlarının insanlardaki temel özelliklerden yoksun olmasından kaynaklı özgür iradeye sahip olmaması, öğrenme becerileri ve karar verme yeteneklerinin özgür bir iradeyi oluşturmaya yetmemesi bu bağlamda da bir kişi olarak ele alınamayacak olmaları. Kişi olarak ele alınamayan otonom araçların ceza sorumluluğu olmadığını vurgulamak gerekiyor.
6 SEVİYEYE AYRILIYOR
Otonom araçlar çalışmalarını sağlayan sistemlerin bir insan müdahalesine açık olup olmadığına göre 6 farklı seviyeye ayrılıyor ve bu seviyeler bazında ceza sorumluluğunun kime ait olduğunun tespiti gerekiyor. Seviye 0, Seviye 1 ve Seviye 2 araçlarda sürücü aracın sevk ve idaresine ilişkin kontrolleri yapmak zorunda. Bu durumda oluşabilecek kazalarda veya yapılabilecek trafik ihlallerinde sorumluyu bulmak kolay. Ancak sürücünün acil durumlarda müdahalesi gereken Seviye 3, Seviye 4 ve araç içindekilerin sürücü sayılmadığı Seviye 5 araçlar için ceza sorumluluğunu belirlemek kolay olmayabilir. Seviye 5 otonom araçlar için konuşacak olursak sürücülerin hatalı olamayacağına ve meydana gelen çarpışmaların ürün arızalarının sonucu olduğuna dair güçlü bir argüman oluşması muhtemel. Bu durumun sigortacılar tarafından ne kadar çabuk benimseneceği konusundaki sınırlayıcı faktör, otonom araçlarla ilgili olaylar için önemli verilerin eksikliği olacak. Ayrıca sınırlı bulunan bu büyük miktardaki verilere erişim sigortacılar için bir çekişme noktası haline gelecek. Toplum, otonom araçları paylaşmaya doğru ilerliyor. Ancak bu geleceğin gerçeğe dönüşmesi için otomotiv ve sigorta endüstrilerinin riske bakış açılarını değiştirmeye hazır ve istekli olması gerekiyor.