Listelerin savaşı
YILDA 40-50 kez yenilenen bir kağıt parçası; ya da sağdan soldan alınan, farklı boyut ve şekillerdeki not kağıtlarına yazılmış şeylerin bir derlemesi; ya da evde otururken akla gelip cep telefonuna kaydedilmiş notların buluştuğu bir dijital sayfa. Zaman zaman da yazı bozulmasın diye faks aygıtından çekilen bir boş beyaz sayfaya, olabildiğince “paragraf” hizası korunarak karalanmış bir liste.
Bunun adı “Yapılacak İşler Listesi”. Çoğunlukla gündemdeki konular beyin kapasitesini zorlamaya başladığında peydah oluyor. Bu da demek ki yılda en az “40-50” kez beyin hoşaf! Neredeyse haftada 1 demek olan bu durum ne kadar sürer bilinmez ama bir başka Yapılacak İşler Listesi daha var hemen yanımda, aslında Yapılması Gereken İşler Listesi demek daha doğru sanki. Kendimce önemli bazı maddeleri ise şöyle:
- Negatif alışkanlık, negatif yer, negatif insanlardan uzak dur
- Yalan söyleme, çalma, kandırma
- Başkalarını anlamak için önce kendini anla
- Kaybetsen bile bundan ders çıkar
- Fırsatlar kapını çalmıyorsa bir kapı yap kendine
- Yaptığın her şeyde nicelik değil nitelik öncelikli olsun
- Vazgeçme, teslim olma
- Denemek mükemmeli yaratır…
Bu da bundan birkaç yıl önce yurtdışında bir yerden üç kuruşa aldığım bir poster, oda kapımın arkasında asılı; “Yaşamın A’dan Zen’i; Her gününü ayrı yaşa, Dalai Lama” filan yazıyor kenarlarında.
Ekranda yapılacaklar, hemen sol omuz üzerimde de yapılması gerekenler olunca kaçınılmaz bir çelişki çıkıyor ortaya; kendisi de sigara içen bir solunum yolları doktoru gibi hissediyor insan kendini; dediğimi yap, yaptığımı yapma durumu.
“Kaybetsen bile bundan ders çıkar” tabii fakat kaybede kaybede kira ödenmiyor ne yazık ki; ama tam o sırada “Denemek mükemmeli yaratır” imdada yetişiyor ve belki bu daha az kaybetmeyi sağlıyor.
Ya da yapılacaklarda aylardır duran birkaç maddenin üzerinden fosforlu kalemle geçmeye başlıyorsun ki negatif şeylerden hızlı bir şekilde uzaklaşınca fosfora daha az gereksinim duyduğunu idrak ediyorsun birdenbire.
Belli bir konuda uzun süredir bir hareket ya da trafik olmadığını düşünüyorsun , “kapıda tık yok” diye dert ediyorsun ama birden elinde kapı ile tanımadığın biri geliyor.
Yalan söylemediğin için ne kadar kaybediyorsan yalan söyleyenlerden yaka silken o kadar insan geliyor aslında sana.
Bu böyle etme bulma terazisi, eşit küfeler, birleşik kaplar gibi ideal bir denge ve mantık durumu değil belki ama aslında işler ile prensipler, çalışma ile yaşama, insanlar ile satırlar, davranışlar ve etkileşimler ile posterler hiç kopuk değil birbirinden ve aslında çok da etkileşimli.
Sorun ve sorunun çözümü uyarlama ve hoşgörü bantlarının ne kadar geniş ya da dar olduğu. Aslında makas kağıdı keser, kağıt taşı sarar, taş da makası lime lime eder döngüsü biraz. Hep bir çözüm, bir çare var bir yerlerde ama yapılacaklar ile yapılmalılar çok sık görüşmüyorlar belki; ya da çoğu kez bizler bahaneler üretip erteliyoruz buluşmalarını.
İşin diğer bir boyutu da yapılacak ya da yapılması gerekenlerin azalması veya seyrekleşmesi durumunda ahkam kesecek, böyle yazılar yazacak bir durumun olup olmayacağı ama şimdilik bunu düşünemeyecek kadar karalama var masamda…
Görüşmek üzere…