Köprüler…

BEN Mostar Köprüsü’nden atlayamam gülüm… Yüksekten korkarım. Bosnalı gençler sevdiklerine cesaretini kanıtlamak için atlarlarmış bu 24 metrelik köprüden, ama ben atlayamam. Sevmediğimden değil, yükseklik korkusundan; -bilirsin cahil cesur olur- ama artık ben olgunluk sınırındayım…
Oldum olası köprülere büyük ilgi duydum, duyarım. Özellikle de taş köprülere. Sonradan ortaya çıkan yükseklik korkuma karşın köprülere ilgim hiç azalmadı. Ama işin ilginç yanı Boğaziçi Köprüsü’nden geçerken -belki de araç içinde olduğumdan- hiç irkilmezken, Çine Çayı üzerindeki Gelin Geçmez Köprüsü’ne -korkudan- emekleyerek tırmandığımı dün gibi hatırlarım.
Her köprünün kendine özgü söylenceleri, aşkları, öyküleri vardır. Örneğin benim artık hiç atlayamayacağım Mostar Köprüsü, 1566 yılında Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından inşa edilmiş ve yıllarca cesur gençlerin aşk gösterileriyle ayakta kalmıştır bana göre. Köprünün yıkılma nedeni ise Bosna Hersek’teki iç savaş, yani “nefret”tir. 1993 yılında Sırpların saldırıları sonucu yıkılan köprü, 2004 yılında yeniden inşa edildi ve Mostar kenti köprüsüyle birlikte “Dünya Mirası”na eklendi. Dilerim sonsuza kadar o köprü artık ayakta kalır ve gençler gönlünce nişanlılarına cesaretlerini kanıtlamak için o köprüden atlarlar. Ve dilerim benim yazımı okuyan bir Bosnalı, benim yerime o köprüden atlamaya kalkmaz. Ben yüksekten korkarım!
***
Misis Köprüsü denince akla gelen Lokman Hekim’dir. Söylenceye göre; hekimlerin üstadı olan Lokman Hekim dünyada birçok yer dolaştıktan sonra Çukurova’ya gelir. Her türlü bitkiyle konuşabilen Lokman Hekim bir gün kendisine seslenen bir bitkiden ölümsüzlük ilacını öğrenir ve bunu bir kağıda yazar. Ancak Misis Köprüsü üzerinden geçerken esen sert rüzgâr ilacın formülünü yazdığı kâğıdı elinden uçurur. O günden sonra bitkiler hekimle konuşmaz. Lokman Hekim’le ilgili başka söylenceler de var, ama bizim konumuz o değil, köprüler… Ceyhan Nehri üzerine 4. yüzyılda Roma İmparatoru II. Flavius Julius Constantinus tarafından yaptırılan köprü tarihte birçok deprem görmesine karşın hâlâ ayaktaysa ben bunda biraz da Lokman Hekim söylencesinin etkisi olduğunu düşünürüm…
Diyarbakır’ın Silvan ilçesindeki Malabadi Köprüsü de yabancı değildir birçoğumuz için. Köprüyle ilgili olarak Selçuk Alagöz’ün seslendirdiği “Malabadi Türküsü” en azından benim kuşağımdakilerin hâlâ belleğindedir. Türkü karşı aşiretten Fatma’ya gönül veren Garip’in öyküsünü anlatır. Fatma’yı Garip’e vermeyen babası, bir sabah pusu kurarak köprüde buluşan âşıkları öldürtür. Türkü şöyle biter: “Tabancalar patladı sevgililer susmuştu/ Malabadi Köprüsü aşka mezar olmuştu/ Of garibim of…” Âşıklara mezar olsa da, 1147 yılında Artukoğulları döneminde inşa edilen Malabadi Köprüsü hâlâ dimdik ayakta. Ne dersiniz; bu dirençte Fatma’yla Garip’in günümüze dek ulaşan aşkının hiç mi payı yok sizce?..
***
Ben köprüleri aşkların ayakta tuttuğuna inanırım. Zaten aşk da bir köprüdür iki insanı birbirine bağlayan. Türkiye’de ve dünyada aşkların, söylencelerin, sevgilerin ayakta tuttuğu daha nice köprüler vardır, bundan eminim… Bunları, benim doğduğum köyü Tarsus’a bağlayan Taş Köprü’den başlayıp Cendere Köprüsü üzerinden Nemrut Dağı’na, ya da Uzunköprü üzerinden Avrupa’ya ve oradan Brooklyn’e bağlamak mümkün…
Ama ülkemizdeki en trajik öykülerden biri 1968 gençlik hareketinin Hakkâri’de Zap Suyu üzerine inşa ettiği “Devrimci Gençlik Köprüsü”dür. Geçtiğimiz yıllarda belgesel filmi ile dikkatleri üzerine çeken köprünün ilginç bir hikâyesi var. İstanbul Boğaz Köprüsü yapım çalışmaları sırasında bir grup üniversite öğrencisi Boğaz’a köprü yapma fikrine karşı çıkarak Hakkâri’ye, her yıl canlar alan Zap Suyu üzerine bir asma köprü inşa etmek için kampanya başlatırlar: “Boğaz’a değil Zap’a köprü!” 68 gençliği tarafından, kampanyaya gelen desteklerle kısa sürede inşası tamamlanan asma köprüye “Devrimci Gençlik Köprüsü” adı verilir. Ancak işin trajik yanı 1969 yılında tamamlanan bu köprü henüz daha 30 yaşındayken, 1999’da kimliği belirlenemeyen kişilerce dinamitlenerek yıkılır!
Öyle ya; aşklar ayakta tutar köprüleri; devrim aşkının bittiği yerde, devrim köprüsü de yaşayamaz elbette… Esen kalın.
(Mayıs 2012, Sigortacı Gazetesi)

Yorum yazın