Kanuni temsilcilerin şirketlerin vergi borçlarından dolayı sorumlu tutulması
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun Mükerrer 35. Maddesi uyarınca; anonim ve limited şirketlerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından tahsil edilmektedir. Aynı Maddede; amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilcilerin farklı kişiler olması halinde, hepsinin bu alacağın ödenmesinden müteselsilen sorumlu olduğu hükmü ile Vergi Usul Kanunu’nda yer alan kanuni temsilcilerin sorumluluğu ile ilgili hükümlerin bu Maddedeki (6183 sayılı Kanun Madde: 35) sorumluluğu ortadan kaldırmayacağı hükmü mevcuttur.
(35. Maddenin 5. ve 6. Fıkraları)
Öte yandan, sadece Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi alacakları için Vergi Usul Kanunu’nun 11. Maddesinde de bir düzenleme yer almaktadır. Bu Madde uyarınca; şirketlerin mükellef veya vergi sorumlusu oldukları durumlarda bunlarla ilgili ödevler kanuni temsilciler tarafından yerine getirilmekte olup, kanuni temsilcilerin bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden şirketlerden alınamayan vergi, ceza ve faizler (kanuni ödevlerini yerine getirmeyen) kanuni temsilcilerin varlıklarından alınacaktır.
Yukarıda belirttiğimiz 6183 sayılı Kanunun 35. Maddesinin 5. ve 6. Fıkraları Anayasa Mahkemesi’nin 3 Nisan 2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 19 Mart 2015 tarihli ve 2015/29 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir.
5. Fıkranın iptal gerekçesine bakıldığında özetle; vergi ve diğer mali ödev ve yükümlülüklerini zamanında ve eksiksiz olarak yerine getiren kanuni temsilcilerin sonradan kendilerinin görevde olmadığı ve müdahale şanslarının bulunmadığı bir dönemde gerçekleşen bir eylemden ötürü müteselsilen sorumlu tutulmalarının adalet ve hakkaniyetle bağdaşmadığı bu nedenle bu hükmün hukuk devleti ilkesine aykırı olması kararın dayanağını oluşturduğu görülmektedir.
6. Fıkranın iptal gerekçesi ise yine özetle; Vergi Usul Kanunu’ndaki sorumluluğun kusura dayalı sorumluluk olduğu, 6183 sayılı Kanundaki sorumluluğun ise kusursuz sorumluluğa bağlandığı, aynı maddi olaya iki ayrı Kanun Maddesinin uygulanabilmesi nedeniyle, iki ayrı Kanuni düzenlemeden hangisinin uygulanacağı konunda belirsizlik oluştuğu, dolayısıyla bu düzenlemenin hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığı şeklindedir.
Tahsilat Genel Tebliği Seri A Sıra No: 1’de, kanuni temsilcilerin sorumluluğuna ilişkin Mükerrer 35. Madde hakkında açıklamalar yer almaktadır. (Tebliğin, anılan bölümünde daha sonra yayımlanan 2 ve 5 No’lu tebliğler ile bazı değişiklikler ve ilaveler yapılmıştır)
Ancak, Anayasa Mahkemesi iptal kararından sonra anılan bölümde henüz bir değişiklik söz konusu değildir.
Tahsilat Genel Tebliği’nde kanuni temsilcilerin sorumluluğuna ilişkin olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndaki düzenlemeler dikkate alınarak yapılan açıklamaların iptal kararı çerçevesinde değiştirilmesi ihtiyacı bulunduğunu düşünüyoruz.
Sonuç olarak bu gelişmeler ışığında;
Yargının Vergi Usul Kanunundaki kanuni temsilcilerin sorumluluğunu kusura bağlı sorumluluk olarak görmesinden de hareketle, kendisine düşen ödevlerin ve yükümlülüklerin yerine getirilmesinde kusuru bulunmayan kanuni temsilcinin şirketin vergi borçlarından dolayı şahsi mal varlığı ile sorumlu tutulmaması gerektiği kanaatindeyiz.
Öte yandan, Vergi Usul Kanunu dışında kalan diğer amme alacakları açısından bakıldığında da; görevde olduğu sürede ödevlerini zamanında ve eksiksiz şekilde yerine getiren kanuni temsilcinin şirketten ayrıldıktan sonra kendi görev dönemindeki amme alacaklarının ödenmesinden sorumlu tutulmaması gerekir.