Kadın Erkek Beraber Var’ız, Birlikte Tam’ız
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun.
Bu ayki yazımı bu konuda çok üstat bir isim olan Prof. Sinan Canan’ın çeşitli makalelerinden alıntılar yaparak hazırladım. “İnsanın biyolojisini ne kadar iyi bilirsek o kadar avantajlı oluruz, çünkü 3,5 milyar yıllık bir Ar-GE’nin sonuçlarıyız hepimiz. 3,5 milyar yıldır tabiatta bir şeyler oluyor. Biz de bugün onun sonucu olarak o ince elemeler sonucu burada oturuyoruz. Anne karnında dördüncü haftadan itibaren sistem olgunlaşmaya başladığında her şey yolunda gidiyor. Tüm bebekler, erkek kız fark etmeksizin kız bebek olarak gelişimlerine başlıyorlar. Cinsiyet farklılaşmasının başladığı anda yani erkeklerde testisler vb. gelişmeye başlarken erkek bebekler annede çok az miktarda salgılanmaya başlayan testosterona ilave olarak kendileri de testosteron salgılamaya başlıyorlar. Böyle olunca bedenin o zamana kadar oluşmuş planı ve beynin o zamana kadar oluşmuş taslağı, yani, kadın taslağı iken, erkek beyni yönünde gelişmeye başlıyor. Kız bebeklerde bu testosteron hormonu düşük olduğundan onlar kız bebek olarak devam ediyorlar. Araştırmalar testosteronun birçok etkisinin yanı sıra beynin sol yanının gelişmesini biraz yavaşlattığını gösteriyor. Bu durum sol tarafın gelişimine biraz fren basıyor. Dolayısıyla 9 ay sonra dünyaya gelen erkek bebeklerin sol beyni kadına göre bir tık daha az gelişmiş oluyor. Sol taraf daha zayıf erkek risk daha çok alıyor. İleriye yönelik plan yapma açısından, diğer yandan, kadınların avantajları var. Peki risk alma, hızlı çözüm niye var? 200 bin yıl önceden beri insanoğlu bu alemde. O zamanlardaki atalarımız tabiatta nasıl ayakta kaldıysa biz de o ayarları aşağı yukarı taşımaktayız. Erkek avlanacak, kavga edecek ve düşmanlara karşı yuvayı savunacak. Cinsel açıdan üretken olacak, bir şekilde risk alarak yeni besin ve av alanları bulması gerekecek. Erkeğin bu görevi testosteron nedeniyle ona yüklenmiş vaziyette. Kadın ne yapacak? Bebeği dünyaya getirip onu hayatta tutacak. Testosteron hem saldırganlık hem de kendini gösterme güdüsü ortaya çıkarmaktadır. Bu hem bir lanet ve hem de bir nimet. Bu nimet olmasaydı burada konuşacak kimseyi bulamazdık çünkü kadınlar bu marifete göre seçmek, erkekler de bu marifetleri sergilemek üzere tasarlanmışlardır. Bu dünyada, biri olmadan diğeri var olamayacak iki cinsiyete ayrılmış gibi duruyoruz. En azından genel anlamda. Kadın olmasa erkeğin, erkek olmasa kadının varlığı mümkün değil. Biyolojik açıdan baktığımızda o cinsiyetlerin birbirine hiçbir üstünlüğü yok. Farkları çok ama o farklar yarışmak veya rekabet etmek için değil, tamamlanmak ve bu iki cinsiyetin bir bütün oluşturabilmeleri için var. Üreyebilmek, hayat şartlarına birlikte göğüs gerebilmek, sağ kalabilmek, kültür üretebilmek için ikisi de aynı oranda elzem. Özel günler, unutulmaması gerekenleri hatırlatmak amacı taşır. Toplum belleğini canlı tutan önemli olaylardır bunlar. Bayramlar, yıl dönümleri, zafer anmaları ve bunun gibi özel günler; değerleri, önemli olanı, yapılan büyük yanlışları ve önemli konuları hatırlama vesilelerimizdir. Bu günler, bu özel zamanlar olmasa belki de o önemli mesajlar ve deneyimler unutulup gidebilirler. Erkekler Günü de var biliyor muydunuz; ama hiç tantanası olmaz o günün. 19 Kasım günü kutlanır Erkekler Günü. Çoğu kişi bilmiyor Erkekler Günü’nün tarihini. Erkekler Günü’ne mukabil, Kadınlar Günü’nün bu kadar belleğimizde yer tutması, toplumsal suçluluk duygumuzun da bir yansımasıdır belki de. Biz KASIDER olarak her zaman kadın ve erkeğin birbirini tamamladığını ve biri olmaz ise diğerinin eksik kalacağını savunan taraftayız. Bu sebeple “KADIN ERKEK BERABER VAR’IZ, BİRLİKTE TAM’IZ” diyoruz.