Joy!

TAM bu ayın yazısı üzerinde kafa yorarken, seyrettiğim bir film bana ilham verdi. Geçen hafta bir iş seyahati için gittiğim Londra uçağında izlediğim “Joy” isimli filmden bahsediyorum.
Çocukluğundan itibaren hayal kurma ve yaratıcılık konusundaki yeteneği, tutkusu ve enerjisi ile dikkat çeken bir kadının yaşamından kesitler sunan film, yeni bir buluşu girişimci olarak hayata geçirme süreci hakkında güzel ipuçları veriyor.
Film boyunca aynı lunaparktaki bir roller-coaster gibi, sürekli iniş ve çıkışlarla geçen bir süreç anlatılıyor. Bir taraftan işin finansal, operasyonel ve  hukuksal boyutu aktarılırken, öte yandan en önemli başarı faktörü olarak, tutku, enerji, yılmazlık, inanç gibi resmin daha duygusal ve mental boyutu ön plana çıkıyor.
Bu film, içinde girişimci ruhu taşıyan ve bu alana ilgi duyan herkesin “izlenmesi gereken filmler” listesinde mutlaka yer almalı.
Birlikte yola çıkılan ekibin önemi, güven unsuru, yenilen kazıklar, yaşanan hayal kırıklıkları, bir anda resmi değiştiren dönüm noktaları net olarak karşımıza çıkıyor.
Bana göre, sonuçta başarıyı getiren ana unsur ise, yaşamın içinden ve kendi deneyimlerinden gelen bir fikri yaratıcı bir şekilde ortaya koyması ve doğallık, özgünlük ve cesaret konusunda taviz vermemesi oldu.
Yaşamın bir alanına dokunan, bir ihtiyacı karşılayan yaratıcı bir fikri, sade ve efektif bir şekilde ürün haline getirebilmek aslında kolay görünmekle birlikte, belki de girişimcilik konusunda en zorlanılan aşama bu.
Özellikle sektörümüzde, yani sigortacılık alanında bu tarz başarılı, ses getiren örneklerle maalesef çok sık karşılaşmıyoruz.
***
Filmi seyrederken, yıllar önce üzerinde çalıştığımız, büyük bir heyecanla hayata geçirdiğimiz, ama sonuçta  arzu edilen ticari başarıya ulaşmayan bir proje aklıma geldi.
Sanırım 2008 yılıydı. Şirkette yaratıcılık ve girişimcilik konusuna büyük önem veriyorduk. Aracını daha az kullananlar için, “kullandığın kadar öde” (pay-as-you go) konseptinde bir kasko ürünü geliştirmiştik. Büyük bir beklenti ve heyecanla lanse ettiğimiz “Kaskometre” isimli ürün ticari anlamda maalesef başarılı olmadı.
Ama o süreçte yaşadığımız deneyimler, öğrenimlerimiz, karşılaştığımız sürprizler bizim için inanılmaz kıymetli kazanımlar olmuştu. Şirketin içindeki girişimci ve yaratıcı ruhu yansıtması açısından şirket iklimine çok önemli katkılar sağlamıştı.
O süreçte, başlangıçta hiç akla gelmeyen, planlanmayan birçok sürprizle karşılaşmıştık. Özellikle aldığımız bir şikayet hala aklımdadır.
O dönemde teknoloji henüz yeterli boyutta olmadığı için, aracın kullanımını takip eden cihaz, aküden enerji almak üzere tasarlanmıştı. Cihaz belirli dönemlerde uyduya sinyal gönderip, aracın konumunu bildiriyordu ve böylece aracın aldığı mesafe ölçülüyordu.
Bu ürünü alan bir müşterimiz, bir süre sonra cihazın aracını bozduğu yönünde bir şikayetle geldi. Araç uzun süre park halinde olunca, cihaz mesaj yollamak için sürekli aküyü kullanmış ve sonuçta aküyü boşaltmıştı.
Şimdi böyle bir detay nasıl atlanır diyebilirsiniz. Ama ürünü lanse etme heyecanı ve projeyi tamamlama koşuşturması içerisinde bu tarz sorunlar karşınıza çıkabiliyor.
Muhtemelen 2008 bu tarz ürünler için çok erkendi. Artık “telematics” teknolojisi çok farklı bir boyuta geldi. Avrupa’da bazı ülkelerde ve ABD’de çok başarılı örnekler var. Belki önümüzdeki süreçte bizde de bu alanda farklı ve yaratıcı ürünler karşımıza çıkmaya başlar.

Yorum yazın