İşverenlerin güncel ihtiyacı: İşveren sorumluluk sigortası

Çalışma yaşamı içerisinde ciddi riskler karşımıza çıkıyor. Bu yüzden önemi gittikçe artan işveren sorumluluk sigortasının Türkiye’de zorunlu olup olmaması sektörde güncel olarak tartışılan bir konu. Günde 190 iş kazasının meydana geldiği ülkemizde bu branşın zorunlu olması işyerlerindeki güvenli ortamın sağlanmasında faydalı olacağı düşünülüyor.
Yargı iş kazası davalarında eskiye göre daha yüksek tazminat kararları verdiği için sigorta şirketleri yüksek meblağlı tazminat ödemek zorunda kalıyorlar. Bundan dolayı, poliçelerdeki işveren sorumluluk teminatının çıkarılıp ayrıca poliçelendirme yoluna gidilebilir. Ancak primler yükseleceği için işverenin bu poliçeyi alıp almayacağı da ayrı bir tartışma konusu.
Prim ve tazminatlardan dolayı trafik sigortalarında olduğu gibi ilave bir kırmızı bakiyenin getirileceği düşünülen işveren sorumluluk sigortasında reasürörlerin bu alandaki teminata limit getirebileceği konuşuluyor.
Dünya, sorumluluk sigortalarında çok ciddi yaptırımlar yaparken, ülkemizde bu durum biraz farklı. Hukuk ve kamunun etkisiyle bu branşta iyileştirmeler yapılsa da iş yerlerinin güvenliğini sağlamakta yeterli olmuyor.

TEMİNATLARÜLKE SINIRINI AŞIYOR
İşletmeye bir hizmet sözleşmesi ile bağlı ve Sosyal Sigortalar Yasası’na tabi çalışanlar veya hak sahipleri tarafından işverenden istenebilecek tazminat talepleri, işveren sorumluluk sigortası ile güvence altına alınıyor. Bu poliçe, Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından açılan ve iş kazalarının sonucu olarak işverenden talep edilebilecek rücu davaları sonucunda çalışanlara ödenecek tazminat miktarlarını poliçenin teminatları oranında ödüyor. Ayrıca, sigorta şirketi dava ve avukat masraflarını poliçe teminatlarına kadar ödemekle yükümlü oluyor. Ülke sınırları dışında meydana gelen iş kazaları ile manevi tazminat talepleri bu sigortanın teminat kapsamına alınabiliyor. Meslek hastalığı veya işçilerin işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak getirilip götürülmeleri sırasında meydana gelen kazalar teminata dahil edilebiliyor.

‘ÖNCE ÖNLEM SONRA DENETİM’
Kamunun desteğiyle bu branşta çok daha fazla denetim yapılması öngörülüyor. Sigorta şirketlerinin, işverenlere sigorta yapmadan önce iş yerinde alınması gereken önlemleri belirleyip, kaza meydana getirebilecek unsurları ortadan kaldırması gerekiyor. Bu sebeple, sigorta yapmadan önce bir denetim durumu yapılması gerekiyor. Sigortacı bu yolla hem riski azaltıp hem de iş yerindeki kazalara karşı tedbirlerini almış oluyor. Sigorta şirketi hem denetim hem de sigortacılık görevini yerine getirirken, bu şekilde iş kazalarının da bir nebze önüne geçilmiş oluyor.
İşveren sorumluluk davalarında yasaya göre iş kazalarıyla ilgili davalar 10 yıl süreyle işverene dönebiliyor. Zarar görenler 10 yıl içinde dava açabiliyor, fakat meydana gelen iş kazasını sigorta şirketine bildirmek durumunda oluyor. Kaza bildirilmediği halde sigorta şirketinin faizleri ödeme yükümlülüğü bulunmuyor. İş kazası davalarında faizlerle beraber maddi, manevi ve aylık gelirlerin toplamı çok yüklü meblağlar tuttuğundan bu poliçedeki primler ayrıca hesaplanıyor. İş kazaları sonucunda vefat eden kişilerin rücu davaları 5-6 yıl sonra açıldığından işveren sorumluluk poliçe limitlerinin en az 150 bin ila 250 bin lira arasında olması gerekiyor. Bu durumun sorumluluk sigortası satan şirketleri etkilediği görülüyor.

İş kazaları sonucunda vefat edenlerle ilgili rücu davaları 5-6 yıl sonra açıldığından, işveren sorumluluk poliçe limitlerinin 150-250 bin lira arasında olması gerekiyor. Bu durumun sorumluluk sigortası satan şirketleri etkilediği görülüyor.

 

AIG Sigorta Sorumluluk Sigortaları Ürün Müdürü İpek Kutluğ Özcan: Kazancı azalan şirket bu üründen vazgeçebiliyor

AIG Sigorta olarak işveren sorumluluk poliçelerini paket poliçe mantığı ile fiyatlandırdıklarını belirten AIG Sigorta Sorumluluk Sigortaları Ürün Müdürü İpek Kutluğ Özcan, bu sigorta türünü ayrı bir branş ve poliçe türü olarak da tek başına değerlendirdiklerini vurguladı. Özcan, sigorta maliyetlerinin ülkenin ekonomik gidişatını son derece paralel olarak etkilediğini söyledi. Ekonomik beklentilerin zaman zaman durağan veya kötümser seyredebildiğini ifade eden Özcan, sigorta sektörünün bu gibi durumlarda son derece hızlı etkilendiğini belirtti.
Özcan, “Her zaman sigorta bilinci gelişmemiş olan diğer birçok ülkede olduğu gibi, sigorta ‘ek maliyet’ olarak görüldüğünden, diğer maliyetlerin artması ve kazancın azalması durumunda, firmalar işveren poliçesini satın almamaya veya maliyetini düşürmek amacıyla farklı yöntemler bulmak arayışında olmaktadırlar. Ülkemizde de bu durum özellikle ‘daha önce hasar deneyimi yaşamayan firmalarda’, ‘gereksiz bir masraf kaleminin’ çıkartılması yönünde bir eğilimle gözlenmeye başlanmış ve işveren poliçelerinin satın alınmaması yönünde bir trend gözlenmeye başlanmıştır” şeklinde konuştu. İşveren sorumluluk poliçelerinde yüksek rakamlı hasarlardan dolayı ilave kırmızı bakiyenin olabileceğini söyleyen Özcan, kanun ve ilgili yönetmeliklere uygun olarak ayrılan muallak hasarların ve 10 yıllık zaman aşımının bu konuda büyük rol oynadığını sözlerine ekledi.

‘SİGORTA ŞİRKETLERİ RİSKİ AZALTIYOR’
Özcan, yakın gelecekte işveren sorumluluk branşının artarak zarar yaratan bir branş haline gelmesinin mümkün olduğunu belirtti. “Burada en büyük sorumluluk branş yöneticilerinin fiyatlandırma araçlarını doğru kullanması ve ‘veriye dayalı doğru fiyatlandırma’ prensibine bağlı kalması ile de son derece ilintili olacaktır” diyen İpek Kutluğ Özcan sözlerine şu şekilde devam etti: “Reasürörlerin işveren sorumluluk poliçelerinde sektöre bir baskı yapıldığını düşünmemekle birlikte, özellikle hasar frekansının ve büyüklüğünün yüksek olduğu inşaat, enerji, madencilik gibi yüksek riskli faaliyet kollarının önüne reasürörler tarafından bariyer çekilebileceğini  düşünüyorum.”
Türkiye’deki iş kazalarının dünya genelinde üst sıralarda yer aldığını ifade eden Özcan, bu durumun ticari işletmeler olan sigorta şirketlerinin işveren sorumluluk sigortası alanında risk alma iştahını azalttığını ve daha seçici olmaya özen gösterdiğini söyledi. İşveren sorumluluk branşının zaman aşımının 10 yıl olduğunu hatırlatan Özcan, kanunlarda son derece geniş bir “iş kazası” tanımının bulunduğunu vurguladı.

‘RİSK GRUPLARI SİGORTALANMALI’
İpek Kutluğ Özcan, sigorta şirketlerinin son yıllarda artarak önemli bir finansal risk haline gelen muallak hasarlarla birlikte iş kabullerini yeniden gözden geçirmek zorunda kaldığını sözlerine ekledi. Yüksek riskli, sigorta bilinci olan veya hasar tecrübesi edinmiş olan işletmelerin, işveren sigorta poliçelerine talep gösterdiğine dikkat çeken Özcan, daha düşük risk gruplarının ise sigorta teminatı almadıklarını belirtti. İşveren poliçelerinin tüm faaliyet kolları için zorunlu tutulması gerektiğini vurgulayan Özcan, tüm risk gruplarının sigortalanmasını getirerek, işveren prim havuzunun risk dengesinin düzeltilebileceğini söyledi. Özcan, “Buradaki en önemli husus poliçe limitlerinin ve primlerinin aktüeryal çalışmalarla yine sigorta şirketleri tarafından belirlenmesinin önemidir ki, aksi bir durum kesinlikle söz konusu branş kârlılığını trafik sigortalarına benzer bir yapıyla bitirerek, reasürans piyasalarını da ciddi şekilde etkileyecek ve kapasite daralması yaratabilecektir” şeklinde konuştu.

 

Türk Nippon Teknik ve Hasar Grup Müdürü Murat Dinç: Büyüyen ekonomilerde iş güvenliği artırılmalı

Türk Nippon Teknik ve Hasar Grup Müdürü Murat Dinç, ekonomik büyümenin devam ettiği Türkiye’de iş güvenliğinin önemli bir sorun olmaya devam ettiğini söyledi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre günde yaklaşık 190 iş kazasının meydana geldiğini belirten Dinç, bu kazalarda her gün 4 kişinin hayatını kaybettiğini hatırlattı. Verilerin 2011’de 1700 kişinin iş kazalarında hayatını kaybettiğini vurgulayan Dinç, geçtiğimiz yıl ise 1235 işçinin iş kazalarında vefat ettiğini belirtti. Yasaların iş kazalarının önüne geçemediğini sözlerine ekleyen Dinç, bütün verilerin Türkiye’de iş kazalarında her yıl yüzlerce kişinin hayatını kaybettiğini kaydetti. Binlerce kişinin iş kazaları sonucunda sakat kaldığını vurgulayan Murat Dinç, bu yılın mart ayı itibarıyla 110 kişinin iş kazalarında hayatını kaybettiğini hatırlattı. İnşaatların önemli risk grubunu oluşturduğunu belirten Dinç, işveren sorumluluk sigortalarında münferit olarak düzenlenen poliçelerin yüksek oranda hasar ödendiğini sözlerine ekledi.
Dinç, “Önceki dönemlerde söz konusu poliçeler neredeyse bir satış aracı olarak kullanıldığından yeterli prim alınmazken, bugünlerde primlerin artış trendinde olduğunu, sigortalıların da artan iş kazalarından dolayı talep edilen primleri karşıladıklarını görüyoruz” dedi. İşveren sorumluluk poliçelerinin maddi teminata bağlı olarak verilmesinin tercih edildiğini kaydeden Dinç, uygulamada teknik yapılan fiyatlandırmalar neticesinde poliçelerin ayrı temin edilebildiğini de söyledi.

‘İŞVEREN TEMİNATTAN VAZGEÇEBİLİYOR’
İş yerinde meydana gelen kaza olaylarının iş kazası olarak kabul edilip edilmemesinin çok önemli olduğunu belirten Dinç, sigortalı ile hak sahipleri ve işveren açısından suç veya ihmal belirlemedeki önemine değindi. Kaza olayına maruz kalan sigortalıların bazen geçici veya sürekli olarak çalışma hayatından uzaklaşmak zorunda kaldıklarını sözlerine ekleyen Murat Dinç, bu durumun sigortalıya olduğu kadar bakmakla yükümlü oldukları kişiler açısından da önemli bir ekonomik risk oluşturduğunu söyledi. Bir kaza olayının iş kazası çerçevesinde değerlendirilmesinin işveren açısından çeşitli sorumluluk halleri çıkardığına dikkat çeken Dinç, tazminat hukukunun dışında işverenlerin SGK’nın yapmış ve yapacak olduğu harcamalarla ilgili sorumlu tutulmasına sebebiyet verdiğini kaydetti. Bu branştaki meblağların oldukça yüksek olduğunu belirten Dinç, özellikle küçük ve orta büyüklükteki işyerlerinin ekonomik hayatını tehlikeye atabileceğini ifade etti. Murat Dinç, bu nedenle işveren sorumluluk teminatlarında primler çok yükselse bile işverenlerin kolay kolay bu teminatı almaktan vazgeçebildiğini söyledi.

‘İŞ GÜVENLİĞİNE HASSASİYET GÖSTERİLMİYOR’
Gelişmiş ekonomilerde işverenlerin, işveren sorumluluk teminatı ile birlikte İşçi Tazminat Sigortası ve Genel Sorumluluk Sigortası’nı da aldığını belirten Murat Dinç, her üç poliçenin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olduğunu sözlerine ekledi. Türkiye’de söz konusunun sadece işveren sorumluluk teminatı olduğunu söyleyen Dinç, reasürörlerin teminatı limitlemesinin veya bazı iş kollarına sınırlar getirmesinin söz konusu olmaması gerektiğini kaydetti. İş güvenliğinin yeterince sağlanamadığını belirten Dinç, “Buradaki sorun iyileştirmelere gerekli hassasiyetin gösterilmiyor olması” dedi. Dinç, istatistiklerin iş güvenliğinin tam olarak sağlandığı durumlarda iş kazalarının yüzde 98 oranında engellenebilir olduğunu kaydetti. Murat Dinç, “Bu noktada sigorta şirketlerinin, reasürörlere yeterli ve gerekli iş yeri güvenlik önlemlerinin alınmadığı rizikolara işveren sorumluluk teminatının verilmeyeceğinin güvencesi veriliyor olmalı diye düşünüyorum. Konunun öneminin öncelikle sigortalılara ve daha sonra da reasürörlere iyi anlatılması gerektiği kanısındayım. Her rizikoda hem sigortalının, hem de sigortacının karşılıklı sorumluluk bilinci ile hareket etmeleri esastır. Bu çerçevede trafik sigortalarında karşılaşılan kırmızı bakiye ile karşılaşılacağını düşünmemekteyiz” şeklinde konuştu.

‘RİZİKO TİPİNE GÖRE SİGORTALAMA YAPILMALI’
Türkiye’de zorunlu sigortalar denildiğinde riziko tipine göre derinlemesine bir sigortalama yapılmadığını vurgulayan Murat Dinç, tüm benzer rizikolar için benzer primlerin alındığı poliçelerin akla geldiğini belirtti. Dinç, İşveren Sorumluluk Sigortası’nın zorunlu olmasının düşünülmemesi gerektiğini sözlerine ekledi. Çalışılan işkollarına, temin edilen limitlere, iş yeri güvenlik önlemlerine gibi parametrelerin etkili olduğu bir sigortalama anlayışıyla hareket edilmesi gerektiğini söyleyen Dinç sözlerine şöyle devam etti:

PRİM HESABINDA ÖNEMLİ OLAN KRİTERLER
“Aksi durumda, benzer olarak diğer zorunlu sigortalarda yaşanılan, sigorta şirketinin zorunlu olduğu için düzenlediği, sigortalının da nasılsa zorunlu diye düşünerek alması gereken önlemleri ihmal etme olasılığı bulunan bir konu durumuna gelir ki bu her iki taraf için de beklenilen faydayı sağlamaktan uzakta kalacaktır. İşçi sayısı, faaliyet gösterilen iş kolu, temin edilen limitler, işverenin geçmiş hasar performansı, işverenin moralitesi, çalışanların eğitim düzeyleri gibi parametreler prim hesabında önem arz etemektedir. Teminatlar ise yine sigortalının talepleri ve her şirketin kendi iş kabul kriterleri çerçevesinde belirlenmektedir.”

BÜYÜYEN EKONOMİLERDE İŞ GÜVENLİĞİ ARTMALI
İş güvenliğinin Türkiye’de önemli bir sorun olduğunu belirten Türk Nippon Teknik ve Hasar Grup Müdürü Murat Dinç, ekonomik büyümenin devem ettiği ülkelerde iş güvenliğinin artması gerektiğini sözlerine ekledi.

Yorum yazın