“İlk riziko sigortasının avantajları kadar dezavantajları da var”

“İlk riziko sigortasının avantajları kadar dezavantajları da var”

Daha ucuz olması, daha basit işleyişe sahip olması ve sigorta ettirenin ihtiyaçlarına daha uygun olması gibi avantajlara sahip ilk riziko sigortası, teminat limitinin sınırlı olması sebebiyle sigorta korumasının yetersizliğine ve hatta bazı durumlarda sigorta ettirenin zararın bir kısmına katlanmasına neden olabiliyor. Bu yüzden sigorta ettirenin ilk riziko sigortası yaptırmaya karar verirken değişik faktörleri dikkatle değerlendirmesi ve kararını ona göre olgunlaştırması lazımdır.

Sigorta sözleşmesinde sigorta korumasından yararlanacak kişinin riziko gerçekleştiğinde sigortacıdan eksiksiz ödeme alması esastır. Tutar sigortalarında (mesela hayat sigortası, kaza sigortası, hastalık sigortası) sigortacının ödemesi gereken tutar hakkında uyuşmazlık çıkması zarar sigortalarına oranla önemli ölçüde daha düşüktür. Çünkü sigortacı tutar sigortalarında rizikonun meydana gelmesi olasılığında “belirli” (önceden saptanmış veya nasıl hesaplanacağı sözleşmede öngörülmüş) bir tutarı ödemeyi söz vermektedir. Bu bakımdan tutar sigortalarında rizikonun (sigorta teminatı dâhilinde) gerçekleşip gerçekleşmediği önemlidir. Eğer riziko sigorta kapsamında ise sigortacıdan elde edilecek tutar çoğu zaman hiç tartışma konusu olmayacaktır.  Buna karşılık zarar sigortalarında sigortacı riziko dolayısıyla meydana gelen zararı karşılayacağından, rizikonun teminat dâhilinde gerçekleşmiş olup olmadığı kadar bu riziko sonucunda uğranılan zararın miktarı da önemlidir.

Sigortanın malvarlığında yer alan aktiflerden birini veya bazılarını konu aldığı hallerde (mal sigortalarında), sigorta teminatı altına alınacak aktifin değeri ve bu değerin sigorta sözleşmesi başlangıcında ve sigorta süresi boyunca bütünüyle sigorta teminatı altında olmasının sağlanması çok önemlidir.

Bir mal sigortasının geçerliliği her şeyden önce sigorta koruması altında olan kişinin o mal üzerinde sigortalanabilir çıkara sahip olmasına bağlıdır. Sigortalanabilir çıkar, sigorta konusu mal zayi olduğu, hasar gördüğü veya (çalınmasında olduğu gibi) elden çıktığı zaman zarar görecek olma (sigorta korumasından yararlanma hakkı bulunan kişinin sahip olduğu parayla ölçülebilir değerlerin toplamı olarak tanımladığımız malvarlığında gerçekleşen riziko diğer bir anlatışla zarar verici olay nedeniyle eksilme, kötüleşme) anlamına gelir. Mal sigortalarında sigortalanabilir çıkarı bulunmayan bir kişi sigorta korumasından yararlanamaz. Öte yandan sigorta konusu çıkarın değeri (parasal ifadesi), sigorta korumasının üst sınırını oluşturur. Çünkü sigortadan yararlanma hakkına sahip bulunan kişinin o malın maruz kalacağı fiziki (maddi) zarar nedeniyle malvarlığında ortaya çıkacak olan kötüleşme en fazla çıkar değerine eşit olabilir.

Çıkar değeri bir malın belirli bir kişi için ifade ettiği değerdir. Değişik çıkarların değişik değerleri vardır. Mesela malın maliki ile mal üzerinde rehin hakkına sahip olan kişinin çıkarı parayla ölçüldüğünde farklı sonuçlar söz konusu olur. Rehin hakkı sahibinin çıkarı (rehin ile güvenceye bağlanmış olan alacak, rehin konusu malın değerinden düşükse -mesela yarısına eşitse) malın değerinden oldukça daha az bir tutardır. Bu yazımızda bundan sonra açıklamaları mümkün olduğunca basit şekilde yapabilmek için yalnızca malikin çıkarını esas alacağız. Malikin çıkarı kural olarak sigorta ettirilmek istenen malın genel değerine (herkes için ifade ettiği değere, borsa fiyatı veya piyasa fiyatı varsa ona) eşittir.

Poliçede yazılı olan ve sigortacının sağladığı teminatın üst sınırını gösteren tutara ise sigorta bedeli denmektedir. (Bazı sigortalarda -mesela sorumluluk sigortalarında veya masrafların temin edilmesine ilişkin sağlık giderleri sigortası veya hukuksal koruma sigortası gibi sigortalarda- sigorta bedeli ile eş anlamlı olmak üzere “teminat limiti” deyimi de kullanılmaktadır).

Temel kural sigorta konusu malın “tam değeri” üzerinden sigorta ettirilmesidir. Sigorta ilişkisinin başında poliçede yazılı olan sigorta bedelinin (teminat limitinin) sigorta değerini bütünüyle kapsaması (tam değer üzerinden sigorta yaptırılması) kadar, sigorta süresi boyunca da değerle bedelin eşitliğinin sağlanması da önemlidir. Bazı hallerde özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde sigorta değeri zaman içinde artmaktadır.  Bu gibi hallerde, eğer sigorta bedeli başlangıçta belirlendiği gibi kalır ve yükseltilmezse, “eksik sigorta” ortaya çıkabilir. Sigorta değerinin sigorta bedelinden yüksek olmasını (malın değerinden daha düşük bir tutar üzerinden sigorta koruması altında olmasını) ifade eden “eksik sigorta” bazı durumlarda sigorta sözleşmesinin başlangıcında da mevcut olabilir. Mesela sigorta ettiren malın değerini (daha az prim ödemek için) düşük beyan ettiği için sigorta bedeli mal değerinden daha az olarak belirlenmiştir. Eksik sigortanın varlığı veya yokluğu, sigorta sözleşmesinin yapıldığı gün değil rizikonun meydana geldiği an esas alınarak saptanmaktadır. Eğer riziko anında sigorta değeri sigorta bedelinden düşükse sigortacı “eksik sigorta” nedeniyle “orantı kuralını” uygulayabilecek ve kısmi hasarları sigorta bedelinin sigorta değerine olan oranına göre indirim yaparak ödeyecektir (tam hasarlarda ise malın değerinden düşük olan sigorta bedeli kadar ödeme yapacaktır).

Sigortacı çoğu halde alacağı primi (kendisine sigorta değerine eşit olarak bildirildiği varsayılan) sigorta bedelinin bir kesri olarak belirlemektedir (mesela binde biri veya yarımı). Sigorta bedeli malın gerçek değerinden düşük olduğunda, bu hal sigortacının prim kaybına yol açmaktadır. Bunun dengelenmesi için eksik sigortayı düzenleyen TTK 1462 sigortacıya riziko halinde ödeyeceği tazminattan indirim yapma hakkını tanımıştır.

İLK RİZİKO SİGORTASI

TTK 1462 emredici değildir. Taraflar isterlerse bunun aksini kararlaştırabilmektedirler. Uygulamada “ilk tehlike sigortası” veya “ilk riziko sigortası” (yangın sigortası söz konusu olduğunda buna “ilk ateş sigortası” denmektedir) olarak isimlendirilen sigorta türünde taraflar bu gibi bir anlaşma yapmakta ve sigortacının meydana gelen zararı orantı kuralını uygulamadan poliçede yazılı sigorta bedeline kadar tam olarak ödeyeceğini öngörmektedirler. Böylece riziko iki kısma ayrılmış olmaktadır. İlk kısım (ilk riziko) bütünüyle sigortacının üzerindedir. Sigorta bedelini aşan bir zarar gerçekleşirse, bu aşkın ikinci kısım (ikinci riziko) ise bütünüyle sigorta ettirenin (veya başkası lehine sigortada sigortalının) üzerinde kalmaktadır.

İlk riziko sigortası sigorta ettirenlerin daha az prim ödemelerine imkân verdiği için (bu sigortada prim, sigorta konusu malın gerçek değeri değil bundan daha düşük olan (ilk riziko) sigorta bedeli dikkate alınarak belirlenmektedir) gerçekleşecek bir rizikonun tam hasara yol açmasının beklenmediği ancak sınırlı bir zarara neden olacağının hesaplandığı hallerde sigorta ettiren bu tür bir anlaşmayı tercih edebilmektedir. Mesela büyük bir depodaki malların tamamının hırsızlık rizikosuna maruz kalması çok uzak bir olasılıktır. Bu sebeple sigorta ettiren bu depodaki mallar için sigorta yaptırırken bir hırsızlık olayı sonucunda ortaya çıkabilecek maksimum zararın ne olacağını önceden (gerçekçi şekilde) tahmin ettikten sonra yalnızca o kadarlık bir sigorta teminatı almakla yetinebilir. Buna karşılık aynı depodaki malların mesela yangın veya su basması rizikosu sonucunda tam hasara uğraması olasılığı varsa, yangın ve yangın poliçesiyle temin edilen rizikolar için çıkar değerinin tamamını kapsayan sigorta yaptırılması daha doğrudur. Bu noktada belirtelim ki aynı sigorta sözleşmesi içinde bazı rizikolara karşı teminat ilk riziko sigortası, diğer bazı teminatlara ilişkin olarak da tam değer üzerinden sigorta şeklinde alınmış olabilir. Buna engel yoktur.

Uygulamada sigorta ettiren üzerinde kalması söz konusu olan “ikinci riziko” için de sigorta yaptırılabilmektedir. Bunun için ilk riziko sigortasında belirlenen sigorta bedeli kadar “muafiyet” öngörülmekte ve bunu aşan değer için sigorta koruması sağlanmaktadır. İkinci riziko kapsamında zarar meydana gelmesi olasılığı düşük bulunduğundan, sonuçta sigorta ettiren makul (görece düşük) bir prim karşılığında kendi üzerindeki bu ikinci rizikoyu da sigorta güvencesi altına aldırmış olmaktadır.

DİLİM SİGORTADA EKSİK SİGORTA SÖZ KONUSU

İlk riziko sigortasına benzeyen ancak ondan farklı olan bir sigorta uygulaması da deyim yerinde ise “dilim sigortası” olarak isimlendirilebilir. Bu sigortada mesela depodaki 5 milyon dolar değerindeki emtia, yalnızca ilk %30’luk dilimi için 1 milyon 500 bin dolar bedelle sigortalanmaktadır. Burada da tıpkı ilk riziko sigortasında olduğu gibi sigortacı belirlenen dilim dâhilindeki zararı (1 milyon 500 bin dolara kadar) tam olarak karşılayacaktır. İlk riziko sigortasıyla fark ise şurada ortaya çıkmaktadır: Bu sigorta çeşidinde “eksik sigorta” uygulaması söz konusudur. Sigorta primi sigorta konusu malların toplam değerine göre hesaplanmaktadır. Bunun nedeni sigortacının üstlendiği rizikonun bu toplam değere oranla belirlenmesidir. Depo örneğinden ilerlersek, büyük depodaki çok miktarda mal, küçük depodaki az miktarda maldan daha fazla ölçüde rizikoya maruzdur. Malın tam değeri sigortacıya bildirilmemiş (ve böylece primden tasarruf sağlanmış) ise sigortacı ödeyeceği tazminatı eksik sigortaya ilişkin orantı kuralını uygulayarak indirebilecektir. Buna karşılık sigorta malların tam değeri sigortacıya bildirilerek yaptırılmışsa ve bu açıdan eksik sigorta söz konusu değilse, sigortacı (belirlenen dilim dâhilinde) zararı tam olarak karşılamakla yükümlü tutulacaktır.

MUAFİYET ÖNGÖRÜLMÜŞ OLABİLİR

İlk riziko sigortasında da “muafiyet” öngörülmüş olabilir. Bu takdirde sigortacı meydana gelen zararın muafiyet dâhilindeki kısmını karşılamayacaktır. Muafiyet iki türlü olabilmektedir. İntegral muafiyet olarak adlandırılan muafiyet türünde sigortacı zararın muafiyet limitini aşması halinde tamamını tazmin etmeyi üstlenir. Ancak eğer zarar muafiyet limitinin altında kalırsa, sigortacı hiç ödeme yapmayacaktır.  Mesela 5 bin lira tutarında bir integral muafiyet kararlaştırılmışsa sigortacı 4 bin 500 lira tutarındaki zarar için hiç ödeme yapmayacak, buna karşılık 5 bin 500 lira tutarında bir zarar meydana gelmişse bunun tamamını ödeyecektir. İndirim (deductible) olarak bilinen muafiyet türünde ise zararın sözleşmede kararlaştırılan tutarı aşan kısmı sigortacı tarafından karşılanmaktadır. Mesela sigortacı ile sigorta ettiren zararın ilk 5 bin lirasına kadarki kısmının sigorta ettiren üzerinde kalacağı hususunda anlaşmışlarsa, riziko nedeniyle 4 bin 500 lira tutarında bir zararın meydana gelmiş bulunması olasılığında sigortacı (tıpkı integral muafiyetteki gibi) herhangi bir ödeme yapmayacak; buna karşılık 5 bin 500 lira tutarında zarar söz konusu olmuşsa sigorta ettirene yalnızca 500 lira ödeyecektir. Muafiyet indiriminin bir diğer çeşidi de zararın muafiyet tutarını aşması kaydıyla, aşan kısmın belirli bir yüzdesine sigorta ettirenin katlanacağının kararlaştırılmasıdır. Mesela muafiyet tutarı 5 bin lira olarak öngörülmüş ve bu tutarı aşan zararların %10’unun sigorta ettirene ait olacağı hususunda anlaşmaya varılmışsa 20 bin lira tutarında bir zararın söz konusu olması durumunda sigortacı (15.000- 1500=) 13 bin 500 lira tutarında ödeme yapacaktır. Herhangi bir sınır öngörülmeden zararın belirli bir yüzdesinin sigorta ettiren üzerinde kalacağı konusunda anlaşma yapılması da mümkündür.

DEĞİŞİK FAKTÖRLER DİKKATLİCE DEĞERLENDİRİLMELİ

İlk riziko sigortası yaptırmaya karar verirken sigorta ettirenin değişik faktörleri dikkatle değerlendirmesi ve kararını ona göre olgunlaştırması lazımdır. İlk tehlike sigortasının avantajları yanında sakıncalı yönleri de olabilmektedir. Avantajları daha ucuz olması, sigorta ettirenin gereksinimlerine daha uygun olabilmesi, daha basit bir işleyişe sahip bulunması olarak sıralanabilir. Buna karşılık teminat limiti sınırlıdır ve bu da sigorta korumasının yetersizliğine, bazı durumlarda sigorta ettirenin zararın bir kısmına kendisinin katlanmasına neden olabilmektedir. Öte yandan, yüksek değerli mallarla ilgili ilk riziko sigortalarında belirlenen sigorta bedelinin de yeterli yükseklikte olmasına özellikle dikkat göstermek uygun olur. İlk riziko sigortasında, sigorta ettirenin teminat limitini (sigorta bedelini) sigorta süresi içinde değişen gereksinimleri sebebiyle artırabilmesi de önemlidir.