İki büyük deprem sonrası reasürans piyasası olumsuz etkilenebilir
Sektörün genel olarak 2023 yenilemeleri reasürans açısından zorlayıcı geçti. Meydana gelen iki büyük deprem sonrasında da reasürans şirketlerinin azalan iştahları daha da olumsuz etkilenebilir.
Meydana gelen doğal afetler sebebiyle, kişilerin evleri, araçları ve iş yerleri zarar gördüğü için hasar taleplerinin sayısında ve şiddetinde artışlar meydana geliyor. Hasar ödemelerinde yaşanan artış, sektöre ek maliyet yükü yarattığı gibi aynı zamanda sigorta şirketlerinin reasürans anlaşmalarını daha yüksek bedellerle yapmasına neden olabiliyor. İklim krizi ve artan doğal afetler reasürans kapasitelerindeki daralmayı etkileyebiliyor. Aon’un Ocak ayında yayınlanan Reasürans Piyasa Dinamikleri raporuna göre, küresel reasürans sermayesi 2022’nin ilk dokuz ayında %17 oranla 115 milyar dolarlık düşüş kaydederek 560 milyar dolar oldu.
KAYIPLARIN BÜYÜK KISMI REASÜRANS İLE KARŞILANACAK
İlki Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 7.7, ikincisi ise Elbistan ilçesinde 7.6 büyüklüğünde meydana gelen ve Adana, Gaziantep, Hatay, Diyarbakır, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Malatya, Osmaniye, Adıyaman, Kilis ve Elazığ olmak üzere 11 ili etkileyen depremler büyük ölçekli hasarlara yol açtı. Sigortalanmış kayıpların ise büyük bir oranının reaüsüransla telafi edileceği öngörülüyor. Geçen yılda yaşanan Ian Kasırgası hasarları reasürans piyasalarını zorlamıştı. Sektörün genel olarak 2023 yenilemeleri ise reasürans açısından zorlayıcı geçti. Meydana gelen iki büyük deprem sonrasında da reasürans şirketlerinin azalan iştahları daha da olumsuz etkilenebilir. Görüşlerini aldığımız sektör temsilcileri, yaşanan iki büyük deprem sonucunda sigorta sektörü ve özellikle reasürans piyasaları tarafından üstlenilecek olan hasarın global piyasalarda zaten azalmakta olan katastrofik risk alma iştahını daha da azaltabileceğini söylüyor. Bunun sonucu olarak da reasürans şirketlerinin kapasitelerini sunarken daha seçici davranacakları belirtilirken artmakta olan fiyatlamalarını daha da yükseltecekleri kaydediliyor. Sektör, bu sebeple sigortalılara yansıyacak olan poliçe primlerinin artacağı görüşünde.
DASK TEKNİK İŞLETİCİSİ TÜRK REASÜRANS GENEL MÜDÜRÜ SELVA EREN:
Artan doğal afetler reasürans kapasitesindeki daralmayı tetikliyor
“ARTAN DOĞAL AFETLER RETROSESYON VE REASÜRANS KAPASİTELERİNDEKİ DARALMAYI GEÇEN YIL İÇERİSİNDE TETİKLEDİ. BU DURUM KATASTROFİK RİSKLERİN ÖNE ÇIKTIĞI BİRÇOK ÜLKEDE TİCARİ VE SANAYİ SÜREÇLER KAPSAMINDA EN AZ %60 FİYAT ARTIŞIYLA DAHA PAHALI TEMİNAT BULMASINA YOL AÇIYOR.”
Doğal afetlere daha duyarlı olan ve gelişmekte olan reasürans piyasalarında Türkiye coğrafyasında fiyat ve risk kalitesinin düşüklüğüne ilişkin muhtemel yaklaşımların, Türkiye’deki katastrofik riskler için belirleyebilecekleri fiyat ve kapasitelere yönelik önemli tedbirler almaları sonucunu doğurabileceğine dikkat çeken DASK Teknik İşleticisi Türk Reasürans Genel Müdürü Selva Eren, bu durumun reasürörlerin mevcut aktif risklerini yükseltmesi ile birlikte artan ve yeniden tanımlanacak exposure yönetimi açısından reasürörlerin kapasitelerini azaltma eğiliminde olabileceklerini söyledi.
‘KATASTROFİK RİSKLER TEMİNAT FİYATINI ARTIRIYOR’
Tedarik zincirindeki sıkıntılar, iklim krizi, enerji fiyatlarındaki yükselme ve artan doğal afetlerin retrosesyon ve reasürans kapasitelerindeki daralmayı geçen yıl içerisinde tetiklerken küresel faizlerdeki artışın yatırımcıların başka sektörlere yönelmesini sağladığını belirten Eren, “Bu durum özellikle katastrofik risklerin öne çıktığı Türkiye’nin de içinde bulunduğu birçok ülkede ticari ve sanayi süreçler kapsamında en az %60 fiyat artışıyla daha pahalı teminat bulmasına yol açıyor. Bu kapasite eksikliği, sigortalıların büyük ölçekli endüstriyel tesislerin reasürans ihtiyaçlarını doğrudan etkiliyor. Bu süreçte acilen uygulanması gereken, sigortalıların ticari ve sınai tesisleri için gerekli bakım ve onarım maliyetlerine önemli ölçüde bütçe ayırarak Deprem Dayanıklılık Standartları’nı karşılaması ve deprem sonrası ortaya çıkabilecek yangın ve iş durması hasarlarının minimize edilmesi için gerekli tüm hasar önleyici önlemlerini sigorta ve reasürans şirketlerinin risk mühendisliği ekipleri ile koordinasyonlu olarak sağlamalarıdır. Reasürans şirketleri açısından yapılması gereken öncelikler ise, güçlü bir sermaye ve teknik becerileri ile doğru konservasyon yapısı oluşturarak yapısal çeşitlilik ve doğru fiyat kapsamında teminat kurgusunun dizayn edileceği, risk iyileştirme faaliyetlerine odaklanarak maliyetlerin dengelenebilmesi olmaktadır” dedi. Olası bir felakete dair alınması gereken tedbirlere değinen Eren, “Yaşanan depremlerin birden fazla fay hattını parçalayan ve 4’ten fazla 500’e yakın olay dizisini içermekte olup, 7.6 büyüklüğündeki ilk depremin ikinci bir depremi tetiklemesi söz konusu olmuştur. Bu bağlamda ortaya çıkan hasarların boyutu ve var olan enflasyonun dahil olduğu makroekonomik koşullar nedeniyle hasar yönetim sürecinin hızlı şekilde yönetilmesi önem arz etmektedir. Benzer büyüklüklerde ortaya çıkabilecek olası Marmara depreminde sürecin uzun yıllara yayılan ekonomik bir kayba yol açmaması gerekli önleyici tedbirlerin alınması gündeme gelebilir. Bu tedbirler, çok sayıda yapının yıkılması ardından kuralların sıkılaştırılması ve daha katı yaptırımların uygulanmasının ve onarım ve yeniden inşa sürelerinin yapılandırılması olarak değerlendirilmektedir” diye konuştu.
‘2023’TE KAPASİTE DARALDI’
Reasürans sermayesindeki daralmanın pandeminin etkisiyle bir süredir sektör için kapasite darlığı ortaya çıkardığını ve küresel sermayenin 2022 yılında %25 civarında düşüş gösterdiğine dikkat çeken Eren, “Geçen yıl yaşanan Ian Kasırgası hasarları 2023’te reasürans piyasalarını zorlaştırmakla beraber, reasürans talebi artarken reasürans kapasitesi daralma eğilimi göstermiştir. Büyük ölçekli depremlerin zayıf yapı stoğu ile çakışması sonrasında ortaya çıkan kapasite eksikliği büyük ölçekli endüstriyel tesislerin reasürans ihtiyaçlarını doğrudan etkilemektedir. Reasürörler açısından ise reasürörün varlık ve underwriting risklerini önemli ölçüde artırmış olup, katastrofik risklere göre ayarlanmış sermayeler üzerinde baskı oluşturmaktadır” dedi.
MAHER HOLDİNG SİGORTA GRUBU BAŞKANI AHMET YAŞAR:
Kapasitelerin daralması sektörün korunma maliyetlerini yükseltecek
“GEÇEN YILLARDA GERÇEKLEŞEN BÜYÜK DOĞAL AFETLERDEN SONRA GENEL ANLAMDA BİR ARZ DARALMASI OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLİRİZ. KAPASİTELERİN DARALMASI SİGORTA ŞİRKETLERİNİN KORUNMA MALİYETLERİNİ YÜKSELTECEKTİR. BUNUN DA SİGORTA POLİÇE FİYATLARINA, ÖZELLİKLE DE ENDÜSTRİYEL VE TİCARİ POLİÇELERDE, DEPREM TEMİNATLI SÖZLEŞMELERDE FİYATLARI YUKARI YÖNLÜ ARTIRMASI BEKLENMELİDİR.”
Sigortacılık sisteminin nasıl çalıştığını anlatarak sözlerine başlayan Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı Ahmet Yaşar, “Sigorta şirketlerinin düzenledikleri poliçelerde üstlendikleri toplam riskleri ve vermiş oldukları teminatları kendi başlarına taşımaları mümkün değildir. Bu sebeple sigorta şirketleri devralmış oldukları riskleri, özellikle katastrofik olanlarını dünyadaki reasürans şirketlerine devretmek, riskleri paylaşmak durumundadırlar. Bunun doğal sonucu olarak dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen deprem, sel, orman yangınları, dolu, hava olayları gibi afetlere karşı oluşan hasarlar da sigorta ve reasürans şirketleri tarafından katılımları oranında paylaşılır. Örümcek ağına benzeyen bu paylaşım neticesinde şirketler hasarlarını kolaylıkla karşılarlar ve sermayeleri zarar görmeden sigortalıların karşılaştıkları hasarları kısa sürede tazmin ederler” dedi.
‘SERMAYE YETERLİLİĞİ 5 PUAN AZALABİLİR’
Kahramanmaraş depreminde de sigorta sektörünün, deprem riskinin büyük bir kısmını reasürans yöntemiyle tüm dünyaya devrettiği için hızla hasarları ödeyeceğini ve sektörün öz kaynaklarının da önemli bir kayba uğramayacağını belirten Yaşar, “Kahramanmaraş depreminin yaklaşık 5 milyar dolar civarı bir sigortalı hasar, 60 milyar dolar civarında da ekonomik kayıp yaratacağı öngörülmektedir. Sigorta hasarının çok büyük bir kısmı da yukarıda açıklanan nedenlerle reasürör şirketleri tarafından karşılanacaktır. Buradan gelen maliyetlerle hasar primlerinin yaklaşık 5 puan artacağını ve sermaye yeterliliğinin de yaklaşık 5 puan azalacağı öngörülmektedir. Bu etki sigorta sektörü açısından oldukça küçük sayılabilecek bir sonuçtur. Dünyada yaşanan büyük ölçekli katastrofik hasarlara bazı örnekleri verecek olursak; ABD’deki Katrina Kasırgası’nın sigorta ve reasürans piyasalarına etkisi yaklaşık 85 milyar dolar, yine ABD’deki Eylül 2022’deki Ian Kasırgası’nın maliyetinin ise 60 milyar dolar ve Almanya’daki 2021 Ren Nehri’nin taşması sonucu oluşan hasarın 14 milyar dolar civarı olduğunu düşündüğümüzde, dünya reasürans marketi için Türkiye’deki depremin etkisinin dünya piyasalarında çok büyük etki yaratmayacağını öngörüyoruz. Bu korumaları veren reasürans şirketleri de bu tür olaylardaki kayıpları karşılamak için prim alıyorlar, ön koruma veriyorlar. Bu nedenle reasürans şirketleri açısından hasarların karşılanmasında ve sonrasında Türkiye marketine bakış açısında negatif bir durumun oluşacağını düşünmüyoruz. Ancak reasürans maliyetlerinin artması yönünde bir etki yaşanması beklenmelidir. Bu da dolaylı olarak sigorta/poliçe fiyatlarını yükseltecektir. Bu da doğal bir etki diye düşünülmelidir” ifadelerini kullandı.
‘KAPASİTELERİN DARALMASI PRİMLERE YANSIYACAK’
Dünya reasürans marketinde geçen yıllarda gerçekleşen doğal afetlerden sonra genel anlamda bir arz daralması olduğunu kaydeden Yaşar, “Bunun nedenini sadece yaşanan hasarlara bağlamak doğru olmaz. Hasar sigortacılığın varlık sebebidir. Dünyada faizlerin yükselmesi neticesi, kapasite sağlayıcıların bir bölümü varlıklarının bir bölümünü finansal piyasalara kaydırdılar. Bunun sonucu sigorta ve reasürans piyasalarında arz daralması yaşandı. Kapasitelerin daralması sigorta şirketlerinin korunma maliyetlerini yükseltecektir. Bunun da sigorta poliçe fiyatlarına, özellikle de endüstriyel ve ticari poliçelerde, deprem teminatlı sözleşmelerde fiyatları yukarı yönlü artırması beklenmelidir. Olası Marmara depremi açısından da konuya bu şekilde bakabiliriz. Korunma maliyetlerinde artış ister istemez fiyatlara ve primlere yansıyacaktır” diye konuştu.
‘BELİRSİZLİK RİSK İŞTAHLARINI OLUMSUZ ETKİLİYOR’
COVID-19’un sektörde yarattığı dalgalanmaların henüz etkisini yitirmemişken, Rusya- Ukrayna krizi ve beraberinde getirdiği mali etkilerin sektörü de olumsuz anlamda etkilediğinin altını çizen Yaşar, sözlerine şöyle devam etti: “Büyük kayıplara neden olan Ian Kasırgası ve artan orman yangınları, ani ve çoklu doğal afetler, sektörü belirsiz riskler ve şiddeti artan hasar maliyetleri ile yüz yüze getirmektedir. Dolayısıyla risklerin artan seviyesi ve belirsizliği reasürans şirketlerinin de risk iştahlarını olumsuz etkilemektedir. Ancak doğru risk yönetimi ile bu tip daralmalara rağmen reasürörler deprem sonrası üzerine düşen sorumlulukları yerine getirecek ve hasar ödemelerini yapacaklardır. Olası Marmara depremi için de benzer sonuçlar şimdiden söylenebilir” açıklamasında bulundu.
‘DEPREMİN ETKİSİNİ YENİLEME DÖNEMİNDE GÖRECEĞİZ’
2023 yılı reasürans yenilemelerinin, önceki yıl hem ülkemizde hem de dünyadaki gelişmelere paralel yaşanan kapasite daralması nedeni ile kolay geçmediğini vurgulayan Yaşar, “Maliyetlerde kayda değer artışlar ve şartlarda ciddi anlamda değişikliklerle bir yenileme dönemi geçirdik. Kahramanmaraş Depremi’nin yarattığı sigorta hasarının reasüransa etkisini de yenileme döneminde açık şekilde göreceğimizi düşünüyoruz. Bunun en büyük etkisi tabi ki maliyetlerde olacaktır. Sene sonu reasürans maliyetindeki öngörülen artış şimdiden sigorta poliçelerine yansıyacaktır” dedi.
TÜRK NİPPON SİGORTA GENEL MÜDÜR YARDIMCISI EMRAH BALKAN:
Reasürans şirketleri kapasitelerini sunarken daha seçici davranacaklar
“REASÜRANS ŞİRKETLERİ ÜLKEMİZE KAPASİTELERİNİ SUNARKEN DAHA SEÇİCİ DAVRANACAKLAR VE ZATEN ARTMAKTA OLAN FİYATLAMALARINI DAHA DA YÜKSELTECEKLERDİR. BU FİYATLAMALARIN İSTER İSTEMEZ DEPREM TEMİNATI İÇEREN POLİÇELERİN FİYATLARINA YANSIMASI KAÇINILMAZ GÖZÜKMEKTEDİR.”
Yaşanan iki büyük deprem sonucunda sigorta sektörü ve özellikle reasürans piyasaları tarafından üstlenilecek olan yaklaşık 5 milyar dolarlık yükün global piyasalarda zaten azalmakta olan katastrofik risk alma iştahını daha da azaltmasının beklenebileceğini ifade eden Türk Nippon Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Emrah Balkan, bu iştah azalmasının sadece ülkemiz için değil, aynı zamanda dünyada katastrofik risk taşıyan tüm ülkeler için de geçerli olacağını belirtti.
‘ARTMAKTA OLAN FİYATLAR DAHA DA YÜKSELEBİLİR’
Ülkemiz açısından ek olumsuzluk yaratabilecek tablonun ise bina yapı stoklarının depreme dayanıklılığının ve Marmara depremini baz alarak yapılan modelleme çalışmalarının sonuçlarının reasürörler tarafından daha fazla sorgulanabilir hale gelmesi olduğunu açıklayan Balkan, “Bu bağlamda reasürans şirketleri ülkemize kapasitelerini sunarken daha seçici davranacaklar ve zaten artmakta olan fiyatlamalarını daha da yükselteceklerdir. Bu fiyatlamaların ister istemez deprem teminatı içeren poliçelerin fiyatlarına yansıması kaçınılmaz gözükmektedir” dedi. Hem bu durumu bertaraf etmek hem de yeni can kayıplarının önüne geçebilmek adına alınabilecek en iyi önlemin öncelikle yapı stoklarının depreme dayanıklı hale getirilmesi olduğunu kaydeden Balkan, “Eğer reasürörlere bu konuda yapılan aksiyon planları doğru bir şekilde sunulursa, risk iştahlarının azalma hızı düşürülebilir. Ancak 1 Ocak 2024 itibarıyla yeni katastrofik koruma anlaşmalarının yapılacağı düşünüldüğünde sektörümüzün reasürans piyasaları dışında da destek ihtiyacı olabilecektir. Olası bir Marmara depremine daha hazır hale gelmek için sigorta sektörünün tüm paydaşları yoğun mesai harcamaktadır” ifadelerini kullandı. Balkan, sözlerine şöyle devam etti: “Ülkemizin en güzide kurumlarından olan DASK halihazırda sigorta sektörü için oluşabilecek bir kısım riski reasürans piyasalarına devretmiştir ve bunun faydaları yaşadığımız felakette görülmüştür. Bu bağlamda halihazırda gündemde olan Zorunlu Deprem Sigortası bedellerinin yükseltilmesi ve konutlar için İhtiyari Deprem Sigortası’nın da DASK tarafından sağlanması sektörün üzerindeki yükün paylaşılması adına önemli gelişmelerdir.”
KORU SİGORTA GENEL MÜDÜRÜ KASIM YILMAZ:
2024 yenilemelerinde mevcut yapıdaki tretelere destek azalabilir
“DEPREM SEBEBİYLE GELECEK HASARLARIN ÖZELLİKLE YANGIN ANLAŞMASI PRİMLERİNİ OLUMSUZ YÖNDE ETKİLEMESİ VE HASARLARI KARŞILAYACAK SEVİYELERDE OLMAMASINDAN DOLAYI TRETE DENGELERİNDE NEGATİF BİR TABLO İLE KARŞILAŞACAĞIZ. BU DURUMDA DA 2024 YENİLEMELERİ İÇİN MEVCUT YAPIDAKİ TRETELERE DESTEK AZALABİLİR.”
Reasürans firmalarının Amerika, Uzakdoğu, Avustralya gibi ülkelerde son yıllarda önemli ölçüde hasarlara maruz kaldığını, bu nedenle de yenileme anlaşmalarında fiyat artışı yapmakla birlikte kapasitelerini kullanırken de daha seçici davrandıklarını belirten Koru Sigorta Genel Müdürü Kasım Yılmaz, “Türkiye, uluslararası markette reasürans ve sigorta şirketleri için önemli bir ülke. Nüfus yoğunluğu, ortalama yaş ve penetrasyon göz önüne alındığında, sigorta sektörü yurtdışı piyasalar için her zaman önemli bir potansiyele sahip. Ancak geçtiğimiz yıl meydana gelen yangın hasarları ve enflasyonist ortam nedeniyle sigorta bedellerinin yükselmesi neticesinde 2023 yılı reasürans yenilemelerinde sektörümüz zorlu bir yıl geçirmişti. Deprem sebebiyle gelecek hasarların da özellikle yangın anlaşması primlerini olumsuz yönde etkilemesi ve hasarları karşılayacak seviyelerde olmamasından dolayı trete dengelerinde negatif bir tablo ile karşılaşacağız. Bu durumda da maalesef 2024 yenilemeleri için mevcut yapıdaki tretelere desteğin azalacağı görüşündeyim” açıklamasında bulundu.
‘MARMARA DEPREMİ RİSKİ GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULUYOR’
Şirketlerin her yenileme öncesi yaptırdıkları deprem modelleme çalışmalarında, Marmara depremi senaryolarını da göz önünde bulundurduğunu ifade eden Yılmaz, “Reasürans şirketleri de kendi iç modelleme araçlarında Marmara depremi riskini dikkate alarak fiyatlama çalışmalarını yapıyor. Reasürans şirketlerinin şu aşamada kapasite kısacakları anlaşmaların, bölüşmeli anlaşmalar olacağını düşünüyoruz. Reasürans brokerlerimizle yaptığımız görüşmelerde, reasürörlerin bölüşmeli anlaşmaların yapılarının değişmesi gerektiğini, surplus anlaşmaların kotpara geçişi ya da hasar fazlası anlaşmalara dönülmesi gerekebileceğini düşündüklerini belirtiyorlar” şeklinde konuştu. Kahramanmaraş depreminde görüldüğü gibi reasürans piyasasının şirketlerin cash call isteklerine ivedilikle destek verdiklerini vurgulayan Yılmaz, olası Marmara depreminde de anlaşmaların getirdiği sorumlulukları çerçevesinde desteklerini sürdüreceklerini belirtti.
‘POLİÇE PRİMLERİ ARTABİLİR’
Reasürans şirketlerinin de finansal kurumlar oldukları için doğal olarak yatırımlarında pozitif getiri beklediklerini kaydeden Yılmaz, “Dünya çapında meydana gelen hasarlar ve ekonomik düşüşler, öz sermaye getiri oranlarının, sermaye maliyetlerinin altında kalmasına sebebiyet veriyor. Bunun neticesinde var olan kapasitelerinin, fiyatı yüksek ve yıpratıcı hasar oranlarının düşük olduğu anlaşmalara yöneldiğini görüyoruz. Hasar aktivitelerinin devam ettiği, ekonomik büyümelerin yavaşladığı, enflasyonun arttığı bir ortamda, fiyatların düşüş trendine geçmesini beklemiyoruz. Bu sebeple, sigortalılara yansıyacak olan poliçe primlerinin artacağı görüşündeyiz” dedi.
MARSH TÜRKİYE CEO’SU YEŞİM AKSÜT:
Doğal afetler reasürans talep ve arzını etkiliyor
Türkiye’de deprem gibi doğal afetlerin sigorta teminatı altına alınabilmesi açısından reasürans şirketlerinin mukim sigorta şirketlerine sağladıkları korumanın oldukça önemli olduğunu kaydeden Marsh Türkiye CEO’SU Yeşim Aksüt, “Reasürans şirketleri bu korumaları sağlarken riskleri modeller kurarak tahminlemeye, söz konusu doğal afetin tekrar etme periyodunu ve oluştuğunda yaratacağı zararı bilimsel metotlarla öngörmeye çalışıyorlar. Bu itibarla Kahramanmaraş Depremi’nde ortaya çıkan sigortalanan hasar, aslında reasürans şirketlerinin ülkemize sağladıkları doğal afet korumalarının fiyatlamalarında bir perspektiften dikkate alınıyor. Dolayısıyla, reasürans şirketlerinin Türkiye’deki riskler ile ilgili öngörüde bulunabilmeleri için kurdukları bilimsel modeller ve bu modellerin çıktısı olarak oluşan fiyatlamalar değişebilir. Reasürans şirketlerinin strateji ve risk iştahları çerçevesinde ortaya çıkan kapasiteleri bundan etkilenebilir” dedi.
‘RİSK MİKTARINI ARTIRMAK GEREKEBİLİR’
Bu tür doğal afetlerin reasürans talep ve arzını etkilediğinin altını çizen Aksüt, “Bir arz azalması ve kapasite daralması durumunda, öncelikle Türkiye’deki sigorta şirketlerinin doğal afet risklerinde kendi üzerlerinde tuttukları risk miktarını artırmaları gerekebilir. Bu da sigorta şirketlerinin sermaye yapılarını daha da güçlendirmeleri gerekliliğini ortaya çıkarıyor. Diğer taraftan reasürans piyasasında ortaya çıkabilecek kapasite daralması durumunda; başka ülkelerde olduğu gibi tüm ya da bazı doğal afetler için DASK’a ilave ya da ayrı sigorta havuzları kurulması gündeme gelebilecek alternatiflerden biri olacaktır. Sigorta ve reasürans kapasitelerinde bir daralma olması halinde söz konusu durumun ticari ve endüstriyel kurumlara en belirgin etkisi, daha iyi riskler için hem sigorta teminatı bulmak hem de daha iyi şartlarda satın alabilmek için öncelik kazanacak olmalarıdır” diye konuştu.
‘OLASI BİR AFETTE REASÜRÖRLERİN ROLÜ BÜYÜK’
Olası bir doğal afet halinde hem sigorta şirketlerinin hem de reasürörlerin rolünün önemine dikkat çeken Aksüt, “Reasürörler, daha ziyade böyle bir olayın ülkemiz ekonomisi üzerinde yaratacağı olumsuz yükü, sigortalanan risklerde oluşan hasarların tazmininde sigorta şirketlerinin kendilerine devrettikleri riskleri üstlenmeleri itibarıyla, finansal anlamda azaltmak suretiyle önemli bir rol oynayacak” dedi.
AON TÜRKİYE EŞ CEO’SU FERHAN ÖZAY:
Reasürans sermayesi daha pahalı hale gelebilir
Kahramanmaraş Depremi sonrası reasürans şirketleri tarafından alınacak adımlar hakkında konuşan Aon Türkiye Eş CEO’su Ferhan Özay, “Bizim yaşadığımıza benzer afetler dünyanın her bölgesinde oluyor, reasürans şirketleri de bu hasarlarda paylarını ödüyorlar ve diğer bölgelerde ettikleri kârlarla o seneyi düzgün bir bilançoyla kapatmayı hedefliyorlar. Hasar ödemeleri yaptıkları bölgelerdeki zararlarını da makul bir süreye yayarak telafi etmeye çalışıyorlar. Aynı şey Türkiye için de geçerli olacaktır. Türkiye’de özellikle yangın branşındaki düşük fiyatlamanın sürdürülebilirliği kalmamıştır. Deprem çok ciddi bir risktir ve karşılanması da kim tarafından olursa olsun maliyetlidir. Bugün Kahramanmaraş merkezli deprem için tahmin edilen sigortalı zarar 5 milyar dolar civarındadır ki bu rakama Zorunlu Deprem Sigortaları, ihtiyari reasüransı olan poliçeler, nakliyat ve kasko poliçeleri dahil değildir. Ekonomik zararın ise çok çeşitli tahminler olmakla beraber 80 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu noktada sigortalanma oranlarımızın daha yüksek olması durumunda ekonomik zararın daha büyük kısmının uluslararası reasürans piyasalarına devredilmesi söz konusu olabilirdi. Dolayısıyla ülkemizde de özellikle reasürans sermayesi maalesef daha pahalı hale gelecektir ancak bu kapasite bulunmayacağı anlamına gelmemeli” açıklamasında bulundu.
“Kahramanmaraş merkezli deprem, sigorta sektörü açısından meydana gelen hasar düşünüldüğünde hala yönetile
‘İKİ DEPREMİN HASARI YÖNETİLEBİLİR NİTELİKTE’
bilir nitelikte bir hasardır, bazı sapmalar olmuş olsa dahi afet modelleri çerçevesinde etkileri doğru olarak hesaplanmıştır” diyen Ferhan Özay, sözlerine şöyle devam etti: “Bu felaket neticesinde elde edilen bulgularla afet modellemeleri yapan kurumlar da parametrelerini düzeltmek suretiyle daha hassas tahminler yapma imkânına kavuşacaktır. Burada edinilen tecrübeler ve yer bilimlerindeki ilerlemeler olası Marmara depreminin rakamsal sonuçlarının daha doğru tahmin edilmesini sağlayacak, bu sayede sigorta şirketleri ve reasürörler de finansal hazırlıklarını buna göre yapacaklardır. Böyle bir risk varken talepte azalma olmasını beklemiyoruz. Diğer yandan arz konusunda 600 milyar dolar civarında seyreden global afet kapasitesi de mutlaka arza hazır olacaktır. Burada esas olan iyi alıcı, diğer bir ifade ile iyi müşteri olabilmektir. İleriye matuf iyi ve basiretli bir müşteri olma niyetini gösteren alıcılar Türkiye’nin potansiyeli ile birlikte yeterli arza kavuşacaklardır.”
DOĞA SİGORTA GENEL MÜDÜRÜ COŞKUN GÖLPINAR:
Bu yıl ve önümüzdeki yıl sektörde prim artışlarının olacağını söyleyebiliriz
“REASÜRANS ŞİRKETLERİ UZUN YILLAR SONRA İLK KEZ SİGORTA ŞİRKETLERİNİN UW ŞARTLARINA ETKİ EDEBİLECEK YORUMLARDA VE TALEPLERDE BULUNMUŞTUR. BU GELİŞME BU YIL VE ÖNÜMÜZDEKİ SENE SEKTÖRDE PRİM ARTIŞLARININ OLACAĞINI VE RİSK KABUL KRİTERLERİNDE DEĞİŞİKLİKLER YARATABİLECEĞİNİ SÖYLEYEBİLİRİZ.”
Kahramanmaraş depremi kaynaklı hasarların, sektörümüz için büyük bir hasar olarak raporlanmakla birlikte reasürans şirketleri için çok büyük çaplı bir hasar olarak değerlendirmenin doğru olmayacağını açıklayan Doğa Sigorta Genel Müdürü Coşkun Gölpınar, “Örneğin; Amerika Ian Kasırgası’nda toplam hasar 67 milyar dolar iken Kahramanmaraş depreminde toplam sektör hasarının 5 milyar dolar olması beklenmekte. Bu hasar ile birlikte reasürans maliyetlerinde artış olabileceğini öngörüyoruz ancak yine de Türkiye’ye bakış açısında majör bir değişiklik olmayacaktır. Özellikle A ve türevi rating’e sahip güçlü reasürans şirketleri mevcut ortamda güven duyabilecekleri, gelişim potansiyeline inandıkları, güncel ve hızlı değişimlere ayak uydurabilen şirketlere desteklerini sürdürmeye devam edecektir. Şirketimiz bu doğrultuda 2023 yılı trete yenilemelerinde güçlü reasürans panelini korumayı başarmıştır” ifadelerini kullandı.
‘REASÜRANS MALİYETLERİNDE ARTIŞ BEKLENİYOR’
Bazı reasürans şirketleri için arz azalmasının olabileceğini kaydeden Gölpınar, “Ancak bunu tüm şirketler için söylemek mümkün değil. Halihazırdaki reasürans kapasiteleri sektörün ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli olacaktır. Reasürans maliyetlerinde artış olmasını bekliyoruz, bu da ticari ve endüstriyel kurumların sigorta poliçe primlerinde de artışa sebebiyet verebilir. Teknik şartlarda da sigortalı aleyhine değişikler talep edilebilir. Reasürans şirketleri uzun vadede desteğine devam edecektir. Bununla birlikte reasürans dünyasında farklı ülkelerden, bölgelerden de reasürans şirketlerinin Türk marketine ilgi gösterebileceğini düşünüyoruz” dedi.
Olası Marmara depreminin hem sigorta şirketleri hem de reasürans şirketleri tarafından beklenen bir risk olduğunu vurgulayan Gölpınar, “Kahramanmaraş depremleri sonrasında öncelikle toplam yapılan modellemelerin ne kadar etkili olduğu, en kötü senaryoların nasıl hesaplandığı gibi konular yeniden gündeme gelecektir. Burada önemli olan, riski en doğru hesaplamaya yakın bir yöntem kullanabilmek. Doğa Sigorta olarak reasürans ekibimiz ile birlikte kullandığımız modellemeleri çeşitlendirmeye, olası senaryoları artırarak ve daha korumacı bir yaklaşımla riskleri değerlendirmeye devam edeceğiz” diye konuştu.
‘RİSK KABUL KRİTERLERİNDE DEĞİŞİKLİKLER OLABİLİR’
2023 yılının reasürans yenilemelerinde kapasitelerin daralmasının tek sebebinin Türk sigorta sektörü ile ilgili olduğunu söylemenin çok doğru olmadığını ifade eden Gölpınar, sözlerine şöyle devam etti: “Genel olarak global etkiler, pandemi ve sonrası gerçekleşen büyük katastrofik hasarlar, Avrupa’da ve tüm dünyada yükselen enflasyon ve etkileri, ekonomik ve politik değişimler, savaş ve olumsuz etkileri, reasürörlerin kendi retro marketlerinde karşılaştıkları ciddi maliyet artışları ve kapasite bulmakta zorlanmaları öncelikle risk iştahını azaltmıştır. Buna ek olarak Türk sigorta sektöründeki ciddi rekabetin getirdiği düşük fiyatlama, enflasyonun hasar maliyetlerine olumsuz etkisi gibi sebeplerin olumsuz etkisi, 2023 trete yenilemelerinin çok da kolay geçmemesini sağlamıştır. Reasürans şirketleri uzun yıllar sonra ilk kez sigorta şirketlerinin UW şartlarına etki edebilecek yorumlarda ve taleplerde bulunmuştur. Bu gelişme bu yıl ve önümüzdeki sene sektörde prim artışlarının olacağını ve risk kabul kriterlerinde değişiklikler yaratabileceğini söyleyebiliriz.”
HDI SIGORTA GENEL MÜDÜRÜ CEYHAN HANCIOĞLU:
Deprem sonrasında mevcut tablo daha kötü bir hal aldı
“2023 YILININ BAŞI SAYILABİLECEK BİR ZAMANDA MÜCADELE SÜRECİ GEREKTİRECEK OLAN FELAKET İLE KARŞI KARŞIYA KALDIK. KARŞILAŞTIĞIMIZ FELAKET, SEKTÖRÜ OLDUKÇA SARSTI VE MEVCUTTAKİ TABLONUN DAHA KÖTÜ BİR HAL ALMASINA SEBEP OLDU.”
Son yıllarda pandeminin etkisiyle Türk sigorta sektörünün global reasürörlerle ilişkilerinin olumsuz etkilendiğini belirten HDI Sigorta Genel Müdürü Ceyhan Hancıoğlu, “Pandemi, küresel risklerdeki artış, makroekonomik göstergelerdeki bozulmalar, kur dalgalanmaları, faiz artışı ve yüksek enflasyon ilişkisinde genel kabulün dışında kalan yaklaşımların tamamı şeklinde sıralayabileceğimiz kısa vadeler için dahi olsa öngörülerde bulunmayı zorlaştıran ve önce ihtiyari reasürans piyasası ve sonrasında da trete reasüransı tarafında olumsuz bir hava esmesine neden olmuştu. Tabii söz konusu işin geçmişine biraz daha uzun vadede baktığımız durumda, bölüşmeli trete ağırlıklı çalışılan Türkiye piyasasında, reasürörlerin kârlılık konusunda bir süredir yaşadıkları sorunların devam ettiğini bu nedenle anlaşma içeriklerinde birtakım koşullar ve kısıtlamalara gittiklerini de gözlemleyebiliyorduk. Tüm bunlar 2023 yılı yenilemelerinde sigorta şirketleri için çeşitli olumsuzlukları beraberinde getirdi. Devamında adım attığımız 2023 yılı için bizi çok olumlu haberler beklemiyordu. 2023 yılının başı sayılabilecek bir zamanda ne yazık ki bizi yasa boğan, ülkemizdeki tüm sektörleri de mutlak suretle derinden etkileyen ve ayrıca bir mücadele süreci gerektirecek olan felaket ile karşı karşıya kaldık. Karşılaştığımız felaket, sektörü oldukça sarstı ve mevcuttaki tablonun daha kötü bir hal almasına sebep oldu. Şu an hem reasürans piyasasının hem de sigorta şirketlerinin önceliği ve aynı zamanda odaklandığı noktaların başında; hasarların tasfiyesi ve sigortalıların maddi mağduriyetlerinin giderilmesi başlıkları olduğu için depremin önümüzdeki reasürans yenilemelerinin etkisi henüz konuşulmamış olsa dahi bir maliyet etkisi ve ayrıca binaların aldığı kontrol, denetim ve sair mühendislik hizmetinin yeterliliğine ilişkin oluşan soru işaretleri nedeniyle de Türkiye’ye ayrılacak katastrofik koruma kapasiteleri üzerinde bir daralma yaratmasının da muhtemel olduğunu söyleyebiliriz” açıklamasında bulundu.
‘MALİYETLERDE YUKARI YÖNLÜ ETKİ OLABİLİR’
2023 yılı anlaşmaları yapıldığı için en azından trete reasüransı tarafında talep ya da iştaha ilişkin olarak şu an için bir hareketliliğin söz konusu olmadığını ifade eden Hancıoğlu, “Ancak ihtiyari reasürans piyasasında bir bekleme hali gözlemlediğimizi söyleyebiliriz. Tabii deprem sonrasında sigorta şirketlerinin mevcut koruma limitlerinin yeterliliğinin gerek kendi bünyelerinde ve gerekse de düzenleyici kurum nezdinde yürütülecek çalışmalar ile yeniden gözden geçirilmesi ve bu sürece bağlı olarak ortaya çıkabilecek ilave kapasite veya yeni anlaşma gereksinimlerini de kuvvetli bir olasılık olarak bir kenarda tutmak gerekiyor. Bu ihtiyaçların tespiti sonrası muhtemeldir ki yıl ortası gibi talepler reasürans şirketlerinin önünde olacaktır. Reasürans şirketlerinin bu noktada sergileyeceği yaklaşımın yılsonu içinde bize fikir vereceğini söyleyebiliriz. Ancak gerek bu tür ilave koruma ihtiyaçlarının ve gerekse de reasürans piyasasında bahsetmiş olduğumuz sebepler ile Türkiye özelinde süregelen çekinceler dolayısıyla maliyetlerde yukarı yönlü bir etkisi olmasını ve müşteri segmenti özelinde bakıldığında da bu etkinin ticari ve endüstriyel gruplarda daha çok hissedilmesinin muhtemel olduğu kanaatindeyiz” dedi. “Çeşitli risklerin taşıyıcılığını üstlenen biz sigorta şirketleri, teminat verdiğimiz risklerin aynı anda ve yaygın bir şekilde ortaya çıkması riskiyle de karşı karşıyayız” diyen Hancıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Riskin yönetilebilmesi için reasürans işlevi öne çıkmaktadır. Son dönemde durağanlıktan uzak ülke gündemi, alınan hasarlar ve birçok farklı koldan risklerin gerçekleşme ihtimallerinin arttığına yönelik göstergeler, fiyatlandırma ve taahhüt edilen hizmet kapsamında değişiklikleri de beraberinde getirmiştir. Kaynağımızın önemli bir kısmını oluşturan, global reasürörler ile ilişkilerimizin olumsuz etkilendiği çok açık. Daralan kapasite, bizleri mevcut iş birliklerimizde de riskin paylaşılması konusunda riskin daha çok sigorta şirketleri üzerinde kaldığı senaryolara zorluyor. Bu zorlu ve çekişmeli süreç ise fiyatlandırma tarifelerimize yansıyor.”
Yağmur Ceren KURAL
yagmur@sigortacigazetesi.com.tr