Hayat bana da güzel
ÇÜNKÜ neredeyse 40 senedir kendi başıma ve kendi seçtiğim yerlere gidip bir şeyler yiyorum; o yemek programlarının ekran yüzleri kadar gustom da var, üstelik bu ziyaretleri tamamen amatörce yaptığım için hiçbir beklenti ve kimseye karşı bir sorumluluğum da yok.
Yemek sadece gereksinim olsaydı çok yorucu bir süreç olurdu. Oysa işin keyif, keşif ve mutluluk kısmı çok önemli.
Peki neden bu konuya girdim? “Tarama” yüzünden. Geçtiğimiz günlerde son zamanlarda yediğim en güzel 2. taramayı yedim ve üstelik de Bodrum’da. “Gemibaşı Restaurant”, özellikle tavsiye ederim.
Peki bir numaralı tarama nerede? Son 4-5 yıldır Nevizade’deki “Krependeki İmroz” kesinlikle.
Yaz yazısı olduğu için şu aralar mutlaka gidilip yenmesi gereken başka bir lezzet de Moda’daki “Koço Restaurant”ın kabak kızartması; ince, kıtır kıtır ve tabii ki yoğurtla!
Havalar biraz serinlesin mutlaka Beyoğlu Balık Pazarı’ndaki “Şampiyon”da kokoreç de yenmeli.
Dostlarla her mevsim keyifli bir ocakbaşı seansı için açıldığından beri Tophane Tomtom’daki “Peymane” 10 numara & 5 yıldız!
Eskiden Bostancı civarında dünyanın en güzel balık çorbasını yapan aşçının şu aralar Çubuklu’daki “Balıkçı Abdullah”ta olduğu öğrenilince oraya da münhasıran balık çorbası içmeye gidilecek mutlaka.
İlk aşkım İzmir Köfte’ye geleyim. Bu konuda troyka durumu var. Üsküdar’daki “Kanaat”, Nişantaşı’ndaki “Hünkar” ve Afyon’daki “Özdilek Dinlenme Tesisleri”.
Köfte, patates, patlıcan kızartmadan oluşan çocukluk menüsü için Uskumruköy – İTÜ Arıköy arasındaki “Dağ Restaurant”.
Kuru fasulye & pilav için Kemerburgaz’daki “Kardeşler Restaurant”, kaşarlı köfte ve yanında mantarlı dereotlu güveçte pilav için de Ataköy’deki “Gelik Restaurant” mutlaka.
Ara sıra benim gibi Hünkar Beğendi aşeriyorsanız hemen gitmeniz gereken yer de Lütfi Kırdar’daki “Borsa Restaurant”.
Gün tavuk günü ise “Teşvikiye Saray”da tavuk suyu çorabın yanında bir de tavuklu pilav.
Pideye gelince. Son zamanların en bomba transferi bir pide ustası. Atatürk Hava Limanı Dış Hatlar CIP Salonu’nda muhteşem kır pidelerini yapan usta transfer oldu ve artık Bebek’teki “Pidde’s”te.
“Biz balık yemeyeceğiz, sadece meze istiyoruz”un en uygun adresi Ahırkapı’da Armada Otel’in yanında yer alan “Giritli Restaurant”
“Balık da alırız” durumunda Kireçburnu “Set Restaurant”ta kemik üstü dülger kavurma (ve yanında balık kokoreç).
“Şöyle eski bir meyhane havası, hani tek gözü kapalı garson ve kolundaki mavi & beyaz temizlik bezi” mizanseni için kesinlikle Ortaköy’deki “Sefarad Meyhanesi”.
Döner için seçimlerim de Levent’teki “Nispet”, Levent Çarşı’daki “Onur Büfe” ve tabii Kavacık’taki “Bayramoğlu”.
Sebze yemekleri, özellikle zeytinyağlılar konusunda şöyle bir durum var. Bir yerde çok severek yediğim bir çalı ya da barbunya fasulyesini, enginarı, ya da ne bileyim imam bayıldı’yı bir sonraki gidişimde ya bulamıyorum orada ya da lezzeti aynı olmuyor. Yine de “ev yemeği” sunan yerlerde yemek daha doğru bence.
Çin eriştesi (Noodle) için Kanyon’daki “Wagamama”, Pekin Ördeği için İstanbul Hilton’daki “Dragon”, sushi için ise Ulus “Sunset” kesinlikle.
Kahvaltı için favorim ise sürpriz bir isim; Yalova – Bursa yolu 6’ncı km’deki “Sepetçioğlu Restaurant”, 6’ncı km’nin 1 metre ötesine dahi gitmeyi düşünmüyorsanız bile sadece o kahvaltı için oraya gidilip dönülür.
Yola çıkmışken Manisa, Kırkağaç / Gelenbe’deki “Cerentur” Shell istasyonunun cafe’sine de mutlaka uğrayın ve bir çay/kahve için. Bir mekana zevkli bir insanın eli değdiğinde beklentilerinizin nasıl şaştığını bizzat görün.
Bizdeki en önemli handikap kısa sürede moda olan yerlerden çok azının uzun ömürlü olması. Bu nedenle yerlere ve menülere çok bağlanmamak gerek kesinlikle; ya da bağlanılacak yere en az 5-6 kez gidip ondan sonra çapayı atmak.
Bir de son not: Yazdığım yerlerin dışında yazmayı unuttuğum, en az bunlar kadar zevkle ve özleyerek gittiğim yerler beni affetsin. Ayrıca aklıma gelen tüm isimler güzergahım ve sıkça gittiğim yerlere yakın isimler, bilmediğim daha nereleri var kim bilir…
Görüşmek üzere.