Firmaların göz ardı etmemeleri gereken bir sigorta ürünü: Çevre Kirliliği Sigortası

Çevreye değer vermek ve onu korumak artık herkesin bildiği ve önem verdiği bir konu haline geldi. Hepimiz gelecek nesillere bırakacağımız en önemli emanetimiz olan çevremizi korumaya yönelik büyük bir çaba gösterirken, sigorta sektörümüz de bu çabanın içinde yer almak için yoğun şekilde çalışıyor.  İşte bu çabanın karşılığı olarak 2011 yılının eylül ayında yürürlüğe giren çevre kirliliği sigortaları ise ülkemizde giderek yaygınlaşarak dikkat çekmeye başladı. Bu branş toprağın, yer altı sularının, havanın, iç sular ve denizlerin kirlenme ya da kirlenme tehlikesi nedeniyle Çevre Mevzuatı çerçevesince sigorta ettirene yöneltilen ve sigorta ettirenin hukuken ödemek zorunda kalacağı tazminat taleplerini bu genel şartlar çerçevesinde güvence altına alıyor. Çevre kirliliği sigortası, ani ve kazaen veya tedrici olarak başlayan kirlenmenin gerek sigortalı mülk içerisinde, gerek sigortalı mülk dışarısında sebep olduğu temizleme masrafı ile birlikte bu hasarlardan dolayı üçüncü şahıslara gelebilecek maddi ve bedeni hasarları kapsarken,  sigorta ettirenin haksız taleplere karşı kendini savunmasını da temin ediyor.
Her firmanın ister mevcut faaliyetlerinden, ister geçmişte içinde bulunduğu faaliyetlerinden kaynaklanan belirli bir seviyede çevre riski bulunuyor. Çevre teminatı ve maliyeti konularında araştırma yapmak, yöneticilere, çevre sorumlulukları için sigorta yaptırmanın risk yönetim maliyeti açısından uzun vadede daha avantajlı olduğunu gösteriyor. Henüz bütün sigorta şirketlerinin portföyünde yer almamış olmasına rağmen söz konusu sigorta branşının tanıtılmasıyla hızlı bir şekilde büyümesi bekleniyor.
YASAL MERCİLERİN VERDİĞİ ÖNEM ARTIYOR
Ülkemizde zorunlu bir poliçe kapsamında olmayan çevre kirliliği sigortalarına yasal mercilerin verdiği önem de her geçen gün artıyor. İlk kez düzenlenen veya zamanında yenilemesi gerçekleştirilmemiş çevre kirliliği sigortalarının (kapsamındaki teminatlar bakımından varsa kıyı tesisleri deniz kirliliği zorunlu mali sorumluluk sigortasının) başlangıç tarihi geriye dönük geçerlilik tarihi olarak belirleniyor. Uluslararası çevre hukukunda kabul görülen “Kirleten Öder” prensibine göre, atıkların neden olduğu veya neden olacağı çevre kirlenmesini önlemek, sınırlandırmak, gidermek ve bu şekilde çevreyi iyileştirmek için yapılacak tüm harcamalar, buna neden olanlar tarafından karşılanıyor. Bazı sorumluluk ve yangın sigortaları küçük limitlerle de olsa çevre kirliliği teminatı içerirken, ayrıca bu sigortalar aniden ve bir kaza sonucu ortaya çıkan hasarları da güvence altına alıyor. Yeni yapılmaya başlanan çevre kirliliği sigortalarının özelliği ise, sonuçları zamanla ortaya çıkan ve asıl büyük çevre kirliliği yaratan hasarları kapsam içine almak. Aynı zamanda çevre kirliliği sigortaları, sigortayı yaptıranın arazisi içinde meydana gelen kirlenmelere karşı güvence sağladığı gibi sigortayı yaptıranın arazisi dışında ortaya çıkacak kirlenmelere karşı da güvence sağlıyor.
Ülkemizde hem çevre bilincinin yaygınlaşması hem de sigortacılık bilincinin oturması ile bu sigorta türünün yaygınlaşması beklenirken, sektör temsilcileri uygulamanın esasları ve sağladığı güvenceler konusunda görüşlerini gazetemize bildirdi.

 

AIG Sigorta Çevre Hukuki Sorumluluk Sigortaları Yetkilisi Elvin Duman: Firmalar çevreye verdikleri zarara karşı sorumlu

 

Çevre kirliliği sigortası zorunlu olmamasına rağmen firmaların çevreye verdiği hasarlardan ötürü sorumlu olduklarının altını çizen AIG Sigorta Çevre Hukuki Sorumluluk Sigortaları Yetkilisi Elvin Duman, 2872 no’lu kanunla belirtilen “Kirleten Öder” prensibi sonucunda firmaların ciddi anlamda mali yaptırımlar ile karşı karşıya geldiğini belirtti.

 

AIG Sigorta Çevre Hukuki Sorumluluk Sigortaları Yetkilisi Elvin Duman, AIG’nin Türkiye’de 2006 yılı itibarıyla Çevre Kirliliği Sigortası ile iş ortaklarının ihtiyaçlarını karşıladığını söyledi. AIG Sigorta’nın 2014 itibarıyla ticari sigortalar bünyesinde Çevre Kirliliği Sigortaları departmanını kurarak bu alanda büyümeyi sürdürdüğünü belirten Duman, daha çok iş ortağına ulaşmayı hedeflediklerini ifade etti. Duman, “İlk olarak 1981 yılında ABD’de başlamış olduğumuz Çevre Kirliliği Sigortası’nı Türkiye ile tanıştırmakla kalmayıp, bu konudaki 30 yılı aşkın tecrübemizi ve bilgi birikimimizi de Türkiye’ye getiriyoruz” dedi. Duman, çevre kirliliği sigortaları zorunlu olmamasına rağmen, firmaların çevreye verdiği hasarlardan ötürü sorumlu olduklarının altını çizdi. 2872 no’lu kanunla belirtilen “Kirleten Öder” prensibi sonucunda firmaların ciddi anlamda mali yaptırımlar ile karşılaştığını belirten Duman, 1 Eylül 2011 tarihinde yürürlüğe giren Çevre Kirliliği Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın, çevre kirliliği sigortasının ülkemizde yaygınlaşmasını sağlayacak olan önemli adımlardan bir tanesi olduğunu vurguladı. Bazı sorumluluk ve yangın poliçelerinin çevre kirliliği teminatı içerdiğini söyleyen Duman, bu poliçeleri sigortalıların ihtiyaçlarını limit olarak karşılayamadığı gibi sadece ani ve kazaen oluşan hasarlara teminat verdiği için, tedrici kirlenme gibi maliyeti yüksek hasarların otomatik olarak kapsam dışında kaldığına dikkat çekti.

EK TEMİNATLARLA TALEP KARŞILANABİLİR
Piyasada yanlış bilinen bir hususa dikkat çeken Elvin Duman, “Tehlikeli Madde ve Tehlikeli Atık Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nda gerek ani ve kazaen kirlenme, gerekse tedrici kirlenme teminatı bulunmaz ve firmalara yüksek maliyet yükleyebilecek olan temizleme masrafları da kapsam dışındadır” dedi. Kıyı Tesisleri Deniz Kirliliği Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’na da değinen Duman, bu poliçenin deniz yetki alanlarında oluşan, sadece ani ve kazaen kirlenmelere teminat sağladığına da vurgu yaptı. Duman, bu branşta hava kirliliği, toprak veya yeraltı suyu kirlenmelerinin teminat dışında kaldığına dikkat çekerek, çevre kirliliği sigortalarının sigortalı arazisi dışında oluşan kirlenmelere teminat sağladığını ve buna ilaveten sigortalı arazisinde oluşan kirlenme hasarlarının da poliçe kapsamına dahil olduğunu söyledi.
Duman, ana teminatlara ilaveten “taşıma” faaliyetleri sırasında taşınan yükten meydana gelebilecek çevre kirliliği hasarlarının, çevre kirliliğine bağlı olarak oluşan “iş durması kaybının” da ek teminat ile poliçeye dahil edilebileceğini belirtti. Ayrıca süreklilik tarihinden önce başlayan kirlenmelerin de poliçe süresinde ortaya çıkması durumunda, sigortalıların karşılaşabileceği hasar taleplerinin yine ek teminat ile poliçeye ilave edilebileceğini de sözlerine ekledi.

BİLİNÇLİ VE ERKEN MÜDAHALE ÖNEMLİ
Yüklenicilerin, taşeronların ve servis sağlayıcılarının faaliyetleri sırasında oluşabilecek çevre kirliliği risklerine değinen Elvin Duman, AIG’nin bu risklere karşı teminat sağlayan ayrı bir çevre kirliliği poliçesinin olduğunu söyledi. Çevre kirliliği hasarlarında erken ve bilinçli müdahalenin önemini vurgulayan Duman, doğru aksiyonların doğru zamanda alınması gerektiğinin altını çizdi.  Duman sözlerine şöyle devam etti: “AIG Sigorta Türkiye ve dünya genelinde sahip olduğu uzman hasar kadrosu ve uzun yıllardır beraber çalıştığı çözüm ortağı çevre danışmanı firmalarla birlikte hasar yönetimini en mükemmel ve hızlı şekilde gerçekleştirmektedir. AIG olarak son beş sene içerisinde çevre kirliliği sigortalarında dünya genelinde yıllık ortalama 300 milyon dolar hasar ödedik. Yaşanan hasarlar sayesinde Türkiye’de çevre kirliliği sigortalarına olan ilginin hızlı bir şekilde artacağına inanıyoruz.”
Çevre kirliliği sigortasının Türkiye’de az bilindiğinin ve ürün farkındalığı yaratmak için acente, broker ve iş ortaklarına ürün hakkında eğitim verdiklerini belirten Elvin Duman, çevre kirliliği sigortalarının yaygınlaşması durumunda tüm paydaşların bundan fayda sağlayacağını söyledi. Türkiye’de tek bir hasarla 50 milyon dolara kadar tazminat ödeme kapasitelerinin olduğunu vurgulayan Elvin Duman, esnek ve sigortalılara özel çözümlerinin olduğunu belirtti.

 

Aon Benfield Türkiye Fakültatif Birimi Direktör Yardımcısı Mehtap Baylam Akkaya: Çevre kirliliği sigortaları artan bilinçle büyüyecek

 

Çevre Kirliliği Sigortası’nın yeni satın alınmaya başladığını belirten Aon Benfield Türkiye Fakültatif Birimi Direktör Yardımcısı Mehtap Baylam Akkaya, artan çevre bilinci ve yaptırımlarla bu branşın hızla büyüyeceğini ifade etti.

 

Aon Benfield Türkiye Fakültatif Birimi Direktör Yardımcısı Mehtap Baylam Akkaya, Çevre Kirliliği Sorumluluk Sigortası’nın sorumluluk sigortaları kapsamında, belirli faaliyet alanlarındaki şirketler tarafından alınması gerektiğini söyledi. Akkaya, çevre kirliliği sigortalarının bir hasar neticesinde toprağın, yeraltı sularının ve denizin kirlenmesi halinde sigortalının hukuken ödemek zorunda kalacağı tazminat taleplerini karşılayan bir ürün olduğunu dile getirdi. Çevre sorumluluk sigortalarının kirlenme hasarlarında ödeme ve temizlemenin ilgili sorumluya atfedilmesi ile gündeme geldiğini belirten Akkaya, son 10 yılda AB ve ABD’de yürürlüğe giren kanunla “Kirleten Öder” prensibinin geldiğine dikkat çekti.

SİGORTA ZORUNLU OLMASA DA YAPTIRMAKTA FAYDA VAR
Çevre kirliliği sigortasının kapsamının geliştirilmesi ve satın alınmaya başlanmasının yeni olduğunu ifade eden Akkaya, bu branşta hasar geçmişinin olmadığını söyledi. Türkiye’de Çevre Kirliliği Sorumluluk Genel Şartları’nın 1 Eylül 2011 tarihinde yürürlüğe girdiğini belirten Akkaya, AB ile yapılan müzakerelerde açılan fasılların, artan çevre bilinci ile yaptırımların bu branşın yayılmasını ve bilinir hale gelmesini hızlandırdığını vurguladı. Çevre kirliliği sigortasının DASK ya da Tehlikeli Maddeler gibi zorunlu tutulan bir sigorta branşı olmadığını dile getiren Akkaya, “Belirli alanlarda faaliyet gösteren orta ve büyük ölçekli firmalara almalarını önerdiğimiz bir sigorta türüdür. Ağır sanayi ve kimya firmaları, enerji şirketleri, atık yönetimi şirketleri, taşımacılık ve lojistik şirketleri bu tip şirketlere örnek olarak verilebilir” dedi.

ÇEVRESEL KOŞULLAR RİSKİ VE POLİÇE BEDELİNİ ETKİLİYOR
“Bir hasar neticesinde sigortalının üçüncü şahıslara yüklemek durumunda kalabileceği maddi hasar, ölüm, sakatlık ve bedensel yaralanmalara ilişkin zararlar ile kirlenme nedeniyle temizleme masrafları, atıkların toplanması poliçe limitlerince karşılanır” diyen Akkaya, istenildiği takdirde işletmenin kendisinde meydana gelen kirlilik zararlarını ve temizleme masraflarını teminat altına alabildiğinin altını çizdi.
Kapsamlı bir teminat içeriğinin oluşturulmasında pek çok etkenin rol oynadığını belirten Akkaya, “Poliçe limitlerinin belirlenmesinde sigortalının hangi miktarlarda atık malzemesini aynı anda bir arada bulundurduğu, çevrede bunlardan etkilenebilecek deniz, akarsu veya toprak gibi alanların varlığı, üçüncü şahıs olarak komşu tesislerin yerleşim alanlarının varlığı önemli kriterlerdir. Örneğin tesis deniz kenarında ise, yüksek miktarlarda kirlenmeye yol açabilecek madde depolanması varsa, çevrede bu kirlenmeden etkilenebilecek başka tesisler ve özel mülkler varsa bu oranda daha yüksek bir limit öneriyoruz. Tabii burada alınan güvenlik önlemleri ve müşterinin olası bir hasarda ödemeyi göze alabileceği miktar da muafiyetlerin ve limitlerin belirlenmesinde önemli bir rol oynar” diye konuştu.

RİSKLİ DURUMLARDA DESTEK ALINMALI
Risk taşıyan durumlarda risk mühendisliği hizmeti veren şirketlerden destek alınması gerektiğini belirten Mehtap Baylam Akkaya, yapılan saha incelemelerinde risk yaratan maddelerin depolanmasındaki titizliğin, çalışma düzenindeki açık noktaların, diğer doğal afetlere karşı tesiste mevcut alınan önlemlerin incelendiğini ifade etti. Akkaya sözlerine şöyle devam etti: “Risk taşıyan maddelerin taşıması yapılıyorsa, ilgili emtianın taşındığı konteyner / tankların yaşı, bakımı, kullanılan aracın performansı önemli. Söz konusu risk bir liman ise, bu tip kimyevi maddelerin ne sıklıkla yüklendiği, ne kadar limanda kaldığı, ne tip bir operasyona maruz kaldığı önemli kriterlerdir. Müşterilerine bu teminatı piyasadan sağlayan bir broker şirketi olarak daha önce emsal teşkil eden müşteri hasarları ve yurtiçi/yurtdışı piyasalarda benzer poliçeler için oluşan maliyetleri gözden geçiriyoruz. Ancak sorumluluk taleplerinde beklenmeyen maliyetler de meydana gelebiliyor. Bunun için öncelikle müşterilerimize riziko teftiş neticesinde öngörülen iyileştirmeleri yapmalarını ve tüm önlemleri aldıktan sonra makul bir maliyet karşılığında belirli limitlerle bu teminatı sağlamalarını öneriyoruz.”
2011 yılının eylül ayında yürürlüğe giren çevre kirliliği sigortalarının Türkiye’de zorunlu olmamakla beraber giderek yaygınlaştığını belirten Akkaya, henüz tüm sigorta şirketlerinin portföyünde yer almamış olmasına rağmen çevre kirliliği sigortasının tanıtılmasıyla bu branşın hızlı bir şekilde büyümesinin beklendiğini ifade etti.
Akkaya, gelişmiş ülkelerin sigorta pazarlarında çevre kirliliği sorumluluk sigortalarının öneminin oldukça büyük olduğuna dikkat çekti.

Yorum yazın