Eller Ay’a biz yaya
1877 yılında New York’un Central Park’ında yapılan bir törenle, 60 çekirge kuşu parkın içine bırakıldı. Kuşlar Avrupa’dan getirilmişti. Törende bir konuşma yapan, Eugene Schieffelin, “En büyük rüyam, Shakespeare’in eserlerinde adı geçen bütün kuşları Amerika’ya getirmektir” dedi. Olaydan 6 yıl önce, 1871’de New York’ta “American Acclimatization Society” isimli bir dernek kuruldu. Amacı, dünyanın her tarafından ilginç bitki ve hayvanları getirip Amerika kıtasında yetiştirmekti. 19. yüzyıl, Avrupa’dan Amerika’ya göçün başladığı dönemlerdi. Sadece insanlar değil, Avrupa’nın hayvanları da Amerika’ya göç etmeye başlamıştı. Shakespeare’in eserlerinde adı geçen 64 ayrı kuş türünün hepsi, bugün Amerika’da yaşıyor. O gün parka bırakılan 60 çekirge kuşunun, bugün ABD topraklarında 200 milyona ulaştığı tahmin ediliyor. Aradan 135 yıl geçti. Amerika’ya göçmen akını devam ediyor. Amerikan polisi Meksika sınırında kaçak girmeye çalışan göçmenlerle uğraşıyor. Ayrıca epeyce bir süredir bazı hayvanlar gizlice Amerika’ya giriyor ve girdikleri yerde değişimlere sebep oluyorlardı. Nasıl mı?
Amerika’nın kuzeyindeki Great Lakes, yan yana büyük göllerden oluşan bir bölge. 1959’da Lawrence Seaways adlı bir deniz nakliyat şirketi, okyanusu bu göllere bağlayan seferlere başladı. İşte bu seferler sırasında bölgeye gelen tankerler aracılığı ile Rusya kökenli “zebra midyesi” girişi oldu. Zebra midyeleri, dünyanın en azimli canlılarından biriydi. 1980’li yıllara gelindiğinde, bu midyeler bütün göller bölgesini kaplamış ve bölgenin sualtı dokusu mahvolmuştu. Suyun dip örtüsünü altüst etmiş, bütün planktonları suyun dışına atmıştı. Midyeler bütün vanaları, boruları, sualtı enerji hatlarını bloke edecek duruma gelmişti.
Aynı yıllarda ülkenin güneyinde bir başka gelişme oldu. Bazı kişiler Çin’den getirdikleri Asya sazanlarını suni havuzlarda yetiştirmeye başladı. Ancak nasıl olduysa bunların birkaçı havuzlardan kaçıp Mississippi Nehri’ne karıştı. Onlar da en az zebra midyeleri kadar azimli canlılardı ve Mississippi Nehri boyunca yukarılara tırmanmaya başladılar. Sonunda onlar da Great Lakes bölgesinin kapısını çaldılar. Peki “sazan” niye tehlikeli bir istilacı? Çünkü sayıları o kadar çok ki, balık avcılarının motorlarına takılarak büyük zararlar veriyorlar. Amerikan hükümeti sazanla mücadele edebilmek için 18 milyar dolar para harcamak zorunda kaldı.
Bundan 15 yıl kadar önce Florida’nın Everglades bataklıklarında birkaç tane iki metre boyunda, kamuflaj ustası “Burma pitonları” görülmüştü, bugün 100 bine ulaştıkları tahmin ediliyor. 1600 kişinin katıldığı günlerce süren, sürek avında sadece 67 piton bulabildiler. Burma pitonları ve Asya ülkelerinden gelen öteki istilacılar, bugün Everglades bataklığının doğal dengesini altüst etmiş vaziyette. Bu istilacıların ABD’ye maliyeti 120 milyar dolara ulaşmış bulunmaktadır.
NOT: Yazıdaki bilgileri Time dergisinin 28 Temmuz 2014 sayısından derledim. (Ertuğrul Özkök)
*
Yukarıdaki bilgiler, Hürriyet Gazetesinin 17 Ağustos 2014 sayısındaki Ertuğrul Özkök’ün, PAZAR YAZISI’ndan ÖZETLENMİŞTİR.
*
Denizlerimizi kötü kullandık, doğasını bozduk, bilinçsiz avlanma ile kuruttuk. Balık tutmak için elalemin karasularına girmeye kalkıp, kovalanıyoruz. Toprağımızı iyi kullanmadık, verimsiz hale getirdik, bugün yeterli ürün alamamak şikâyeti ile, şehir hayatı ve fabrika işçiliğini tercih eder olduk. Akarsularımızı da benzer bilgisizlikler ve özensizliklerle kurutmak üzereyiz. Şehirleşmeyi dejenere edip, “dikine, dikine”giderek ekolojik değerleri altüst ettik. Özellikle İstanbulumuz hava alamıyor. Geçtiğimiz haziran, temmuz ve ağustos aylarındaki, seller, fırtınalar ve hortumların müsebbibi, doğal dengeleri bozan bu yanlış yapılanma değil mi? Bu şehirde yaz gelince leylekler, çaylaklar, kırlangıç ve benzeri kuşlar yaşardı, çocuklarımız hiçbirini tanımıyorlar. Deniz kuşu martılar denizde hayat kalmadığı için şehre inip çöp karıştırmaya mecbur oldular, Levent Çarşısı’nda veya Taksim Meydanı’nda her zaman martı görebilirsiniz. Peki biz ne yapıyoruz bu olaylara çare bulmak için? Adamlar (ABD), gelip doğal dengeleri bozan insan veya hayvanlarla mücadele için üç haneli milyar dolarlar harcıyorlar. Millî dava olarak görüp, ki öyledir, mücadele ediyorlar. Bizim tarumar edilen doğal dengelerimiz millî dava değil midir? “Fincancı katırları” olmasaydı, söylenecek çok şey vardı…
“Sokak jargonu”nda Apollo 11’in Ay’a gitmesi sırasında “ELLER AY’A, BİZ YAYA” diye bir tekerleme vardı, bugün de geçerli.