Eğitim 2
TEKRARDAN zarar gelmez, üç yıl önce yazmış olduğum konuyu ufak tefek tadilâtla yeniden sunuyorum.
Her yaz mevsiminde olduğu gibi geçen yıl da boğulma olaylarının çok olması bir milletvekilimizin “Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’de okullara yüzme dersleri konulmalı” tezini ortaya atmasına sebep olmuş.
Yazar Cengiz Semercioğlu da “Her tarafımız deniz olmasına rağmen denize sırtını dönmüş bir milletiz. Denizi çocuklara sevdirmek gerektiği bir gerçek.” satırları ile konuyu 14 Ağustos 2013 tarihli Hürriyet ekindeki köşesine taşımış.
Hiç itirazım yok, gönülden desteklerim ancak; yüzme dersi değil adam gibi spor dersleri konulmalıdır derim. Bu spor dersleri değişik branşlara bölünerek bölgesel gerekçelere göre (sahil şeridi ve gölet, akarsu alanlarında yüzme, Doğu’da kış sporları gibi) değerlendirilmelidir. Okulla ilişkimiz kesileli çok uzun yıllar oldu, haftada bir 45 dakika süren, bahçede giysiden, malzemeye her türlü araç ve gereçten yoksun beden hareketlerimiz aklıma geldikçe, gözlerimin önüne Hababam Sınıfı ve Spor Hocası Badi Ekrem gelir ve ağlamakla gülmek arası hüzünlü bir çelişki yaşarım…
Geçmiş yazılarımın birinde, Türkiye’ye görevli gelen Amerikan askerlerinin ilk iki sorusunun, “KİRALIK EV KONUSUNA KİM BAKIYOR” ve “SİGORTACIMIZ KİM?” olduğunu anlatmış, çok değişik rütbelerden, kültür düzeyinden ve kökenlerden kişiler olmalarına karşın genel konular üzerindeki birlikteliklerinin ilköğretime mi dayalı olduğu hususunu sorgulamıştım.
Oysa, 26 yıl sigortayı anlatmak, sigorta acentelikleri kurmak için Türkiye’nin yarısından fazlasını dolaşıp, çok değişik seviye ve kültürde insanla tanışıp, konuştuktan sonra SİGORTA konusundan bîhaber bir ülkede yaşadığımızı görmüştüm.
Bakın daha neler var.
Trafik hayatımızda çok önemli bir yer tutuyor. Bazı insanlarımızın gününün büyük dilimi trafikte geçiyor. İster özel araçta ol, ister toplu taşımada, ya da yaya, her şeyin kuralları var, öğrenmek uygulamak gerek! Suda boğulanlar çoğaldığı gibi, artan nüfus ve araç oranında, trafik kazaları ve kurbanları da artıyor. Aşırı sürat, bilinçsiz sollama, karşıdan karşıya geçerken uygulanması gereken çok basit kurallar, çocukluktan başlayıp öğretilmelidir.
Yardımsever bir milletiz, buna hiç şüphe yok. Bir kaza, bir yangın olduğu anda bir çok insan yardıma koşar. Gel gör ki bu bilinçsiz yardım arzusu bazen kazazedenin ölümüne bile sebep olabilmektedir. İlk yardım kursu görmemiş kimse bir yaralıya parmak bile dokundurmamalıdır. İtfaiye gelmeden yardım için kırılan bir cam, giren oksijen nedeniyle tüm yapının bir anda alev topuna dönmesine sebep olabilir.
Ünlü tiyatro yönetmeni, oyuncu Kenan Işık, sunuculuğunu yaptığı yarışma programında, kendisini ev sahibi ve yarışmacıyı misafir varsayarak konuk, taburesine çıkıp yerleşene kadar bekleyip sonra kendisi oturuyor. İşte bir görgü kuralı. Bunlar aileye, kavime, şehre, yöreye, bölgelere göre değişiklik gösterse de sosyal hayatta geçerli olan genel kurallar var ki, öğrenilmesi kişiye puan kazandırır.
Ve de cinsel konular!..
Milletvekilinin, boğulmalardan etkilenerek gündeme getirdiği eğitim ihtiyacı konusunun, bir çırpıda aklıma getirdikleri bunlar. Sınıf, yaş seviyesi ve yöre dikkate alınarak, haftada iki üç saat ÖZEL bir ad altında, her biri konunun uzmanlarınca öğretilmeli ve sınıf geçme ortalamasına dahil dersler arasında olmalıdır.
Ne olurdu bize yaşamın içinde gerekli olan bu şeyleri öğretselerdi? Tecrübelerle, gözlemleyerek, düşe kalka, yalan yanlış öğrenmek zorunda kalmazdık hayatın olmazsa olmazı gerçeklerini! Çok mu lâzım oldu Alâaddin Keykubat ve İzzettin Keykâvus veya cebren ezberletilen on bir kıt’alık Şam-ı Gariban şiiri?
Yorgun belleğimde hâlâ yer kaplamaya devam ediyor.