Doğal afetler sigorta sektörünün geleceğini etkileyecek
Bilimsel araştırma sonuçları iklim şartlarının değişmeye başladığını gösteriyor. Ancak bu değişikliklerin yaratacağı etkiler ve sonuçları kesin olarak bilinmiyor. Lloyd’s’un bu konuyu ele alan son raporunda, bu değişikliklerin sonuçlarının önümüzdeki dönemde daha da belirgin olmaya başlayacağı belirtiliyor.
İklim ve havada görülen değişimler şiddetli hava olaylarına neden olabiliyor. Sigortacılar için, iklim değişikliklerinin hava koşullarına etkilerini saptamak elzem kabul ediliyor. Avrupa, Asya, Avustralya ve pek çok bölgede sıcak dalgaları ve güçlü yağışlar azalmak yerine artıyor. Yapılan gözlemlere göre, 1970 yılından beri güçlü tropik hortumlar Kuzey Atlantik bölgesinde artış gösteriyor.
MODELLER DOĞAYI ANLAMAYA YARDIM EDİYOR
Doğal afet modelleme teknolojisi sigortacılar, reasürörler, hükümetler, sermaye piyasaları ve diğer finansal birimler tarafından yoğun olarak kullanılıyor. Modelleme artık doğal afet riskiyle alakalı tüm organizasyonların ayrılmaz bir parçası halinde. Genelde risk seçimi, sigortalama, fiyatlandırma, hafifletme stratejilerinin oluşturulması ve risk transfer mekanizmalarının dizaynı, risk yönetimi, portföy optimizasyonu ve reasürans karar-alma süreçleri gibi işlemlerde bu modellemeler kullanılıyor. Modeller, doğayı anlamaya ve faaliyetlerin buna göre şekillendirilmesine yardım ediyor.
İklim değişikliği trendleri, tarihi verilerin yoğun kullanımıyla doğal afet modellerine dönüştürülüyor. Ancak bu trendler açıkça modelleme sonuçlarına entegre edilemiyor. Şiddetli hava ve doğa olaylarının etki alanının ve sıklığının belirlenmesi için kesin yöntemler olmaması, risk modellerinde iklim değişikliği etkisinin belirlenmesini zorlaştırıyor.
DENİZ SEVİYESİNDEKİ YÜKSELME MODELLEME İÇİN ÖNEM TAŞIYOR
Örneğin, hortumların yol açtığı hasarlar iklim değişikliğine bağlı olarak deniz seviyesinin yükselmesi ve deniz yüzeyi sıcaklığı gibi faktörlerden etkileniyor. Deniz yüzey sıcaklığı ve hortum gücü arasındaki ilişki, yükselen bir trende işaret ediyor. Bu yüzden de bu değişikliklerin modellenmesi büyük önem taşıyor.
Manhattan adasındaki 20 santimlik deniz seviyesi artışı, Sandy kasırgasının sadece New York’ta yarattığı hasarı yüzde 30 oranında artırdı. Deniz seviyesinde görülmesi beklenen artışların, benzer fırtına ve kasırgaların oluşturabileceği hasarları artıracağı öngörülüyor.
KÜRESEL İKLİM SİSTEMİ ALARMDA
Dünyanın küresel iklim sistemi alarm veriyor. Fosil yakıt kullanımı, toprak kullanımının değişmesi gibi toplumlardan kaynaklanan faaliyetlerin sonucunda atmosferde artan sera gazı oluşumları dünyanın doğal sera gazı etkisini artırıyor ve sıcaklıkların yükselmesine neden oluyor. Termal genişleme sonucu küresel buz ve kar plakalarının azalması da deniz seviyesinin yükselmesine yol açıyor. Bu trendler sigortacıların hem iklim değişikliklerinin ekonomik etkilerini saptamasını hem de riskleri ölçmek için uygun aletleri kullanmasını gerektiriyor.
Sigortacıların asıl endişesiyse, iklim ve hava düzenlerindeki değişimlerin şiddetli hava olaylarını etkilemesi riski. IPCC’nin yayınladığı rapor, bu değişikliklerin topluma ve ekosisteme etkisini ortaya koyuyor.
SOĞUK GÜNLER GİDEREK AZALACAK
Yapılan araştırmalar, analiz edilen kara parçalarının en düşük ve en yüksek sıcaklık değerlerinde 20’nci yüzyılın başından beri ciddi bir artış yaşandığını gösteriyor. Çeşitli veri setleri üzerinde yapılan araştırmalar en düşük sıcaklıkların en yüksek sıcaklıklardan daha hızlı yükselmekte olduğunu gösteriyor.
Gözlemlenen büyük çaplı sıcaklık artışının aksine bazı bölgeler yerel soğuma trendi gösteriyor. Bu bölgeler arasında Kuzey Amerika, ABD’nin doğu bölgesi ve Güney Amerika’dan bölümler bulunuyor.
ŞİDDETLİ YAĞIŞLAR KURAKLIĞA ENGEL DEĞİL
Türkiye son dönemde iklim değişikliklerine bağlı olarak pek çok bölgede sel gibi sorunlar yaşıyor. Buna rağmen, aynı zamanda barajlar boşalıyor ve bazı bölgelerde kuraklık dâhi yaşanabiliyor. Yeni araştırmalar şiddetli yağışların azalmak yerine gittikçe artacağına işaret ediyor. Lloyd’s’a göre, Türkiye ve dünya sellerle boğuşurken bir yandan da kuraklık ve susuzluk yaşanmasının sebebi aslında oldukça basit: Şiddetli yağış olayları aşırı sıcakların önüne geçemiyor. Aşırı sıcaklar, yağışlara göre çok daha büyük bir oranda artıyor.
Sellerdeyse büyüklüğün ve sıklığın değişimini gözlemlemek zor. Nehir kontrolü sel trendlerini kontrol etmek bakımından önemli bir rol oynuyor. Türkiye’de kentleşmenin yaygınlaşması sel olaylarını artırarak daha fazla tahribat oluşmasına yol açıyor. Çevre dikkate alınmadan yapılan yol, otoban ve inşaat çalışmaları suyun akış dengesini bozarak daha fazla sel olayının gerçekleşmesine neden oluyor.
ORTALAMA HAVA SICAKLIĞI SON 30 YILDA REKOR KIRDI
Yapılan araştırmalar, atmosfer ve okyanus sıcaklıklarında, buz ve kar tabakalarında ve atmosferdeki sera gazı toplanmalarında değişiklikler olduğunu ortaya koyuyor. Bu değişikliklerin çoğu uzun süreçlerde gerçekleşiyor. Son 30 yılda global ölçekteki ortalama hava sıcaklıkları 1850’den bu yana görülen en yüksek seviyelerde. Kuzey Yarımküre’deyse son 30 yılın sıcaklık değerleri son 1400 yılın en yüksek değerleri konumunda. Bu uzun sürede gerçekleşen değişikliklerin yarattığı yaygın etkiler arasında şunlar bulunuyor:
• Okyanuslarda biriken enerji artıyor. Son 40 yılda okyanusların üst 700 metrelik kısmı ısındı.
• 1901 yılından 2010 yılına kadar küresel deniz seviyeleri yaklaşık 19 santim arttı. 19’uncu yüzyılda gerçekleşen artış, son 2 bin yılda gerçekleşen artıştan fazla.
• Grönland ve Antarktika buz kütlelerinde geniş çaplı azalma gözlemlendi, dünyadaki buz dağları küçülmeye başladı ve Kuzey Yarımküre’de bulunan kutup buzları azaldı.
• Sera gazlarından kaynaklanan karbondioksit, metan ve nitröz oksit seviyeleri son 800 bin yılın en yüksek değerlerine ulaştı. Fosil yakıtların kullanılması ve toprak kullanımında meydana gelen değişiklikler buna sebep oldu. Endüstri Devrimi’nden bu yana karbondioksit miktarı yüzde 40 oranında arttı ve okyanuslar yayılan karbondioksidin yüzde 30’unu emdi. Bunun sonucunda okyanuslardaki asidite seviyeleri yükseldi.
AFET HASARINDA REKOR YILI: 2011
Sigorta sektörü aşırı hava koşulları yüzünden büyük hasarlara maruz kaldı. 2011 yılı sigortalı hasarın 127 milyar dolara ulaşmasıyla doğal afetler açısından rekor kırdı. 1980’lerin sonunda ve 1990’ların başında meydana gelen doğal afetler serisi sigorta endüstrisi için büyük bir test oldu. Doğal afet modellerinin 1990 yılında kullanılmaya başlaması endüstriye riskleri daha başarılı bir şekilde analiz edebilme ve ölçebilme yeteneği verdi. Doğal afet modellerinin yaygınlığı ve şiddetli hava olaylarının yarattığı artan hasarlar göz önünde bulundurulduğunda modellenmiş verilerin doğruluğu sigortacılar için bir gereklilik olmaya başladı.