“Bir Hayalim Var”
ÇOK fazla rüya görmüyorum son yıllarda, neredeyse her mevsim bir kez. Geçtiğimiz günlerde sabaha karşı uyanıp yeniden uyuduğum sırada o kızı gördüm, sel gibi akan bir insan grubu içinde elindeki akordeonunu çalarak yürüyen o kızı.
Aynı sabah evden çıkıp arabaya bindiğimde haber dinlemek için radyoyu açtım, yine o bağıran sesler vardı haber kanallarında. Hemen yavaş müzik çalan diğer bir kanala geçtim. Gencecik bir kız sesi, Fransızca şarkısını söylüyor, fonda da müthiş bir akordeon tınısı, iyi mi?
Sizlere afiyet bir şey olmadı sonrasında.
Birkaç gün önce bir kez daha rüya gördüm bir hafta sonra. Yıllar önce birlikte çalıştığım ve neredeyse o günlerden beri hiçbirini görmediğim bir grup insan ile bir yerde oturuyoruz. İş miş filan derken birden inanılmaz bir tufan başlıyor ve herkes bir yerlere kaçışıyor.
O gecenin ertesi, hava 30 derece, tüm ofis camları açık, şıpır şıpır terlemece iken birden gökyüzü kararıyor. Delicesine bir dolu, gök gürültüsü, şimşek, sonrasında 15 dakikada metrekareye 50 kg yağmur.
Bunu da atlattık, aman size bir şey olmasın.
İnsan olacağı mı görüyor, gördüğünü mü olduruyor? Haydi canım sen de! İkincisi zırdelilik belki ama ilki de saçma değil mi? Şunu anlarım, kafanda bir şeyleri çok düşünürsün, düşünürsün, kurarsın filan ve bir gün, bir sabaha karşı giriverir rüyana ama akordeon çalan kız ne iş oluyor?
Çok eskiden birisini çok beğeneyim, ya da bir sınavda başarılı olmam gereksin, ya da ne bileyim tatile bir yere gitmek isteyeyim…Hedefim ne ise buna odaklanır ve birkaç gün içinde bu konu ile ilgili bir rüya görürdüm, genelde de kötü olmazdı rüyalar.
Rüya görmek istemek ile ilgili, bir şeyleri değiştirme kararlılığı ile ilgili, ve de tabii bunları yapabilecek irade ve güç ile. Halil Cibran’ın ifadesi ile, “Dün bugünün anısı, yarın ise bugünün hayalidir”. Yani aslında her şeyi var eden bugündür, ya da geçmişteki o belirli gündür. Yani aslında rüya görmek, hayal etmek başka zamanlarda gerçekleşse de onları var eden o andır aslında, düşündüğün ve istediğin an.
Hayal etmek, rüya görmek için odaklanmak gerek, yoğunlaşmak gerek. Kolay değil, kabul ediyorum. Çünkü aile, iş, bütçeler, arkadaşlar, dostlar, ekonomi, politika, medya…Her gün ajandamıza giren o kadar çok gelişme oluyor ki. Her şeye yoğunlaşmaya çalışan beyinler sonunda hiçbir şeye odaklanamıyor. Her sabah “şunları mutlaka halledeceğim” diye güne başlayan insanlar akşam günü nasıl bitirdiklerini bilemiyor, kafadaki yapılacaklar ile vücuttaki enerjinin çarpışması sonucu günün nasıl biteceği, ne zaman uyunacağı öngörülemiyor.
Belki eskiden devlet dairelerinde olduğu gibi bir öncelik sırası belirlemek gerek; “Hoooopp hemşerim adam kaç gündür bekliyor sırada, sana ne oluyor?”; ya da “Teyze’nin işi çok acil, onu öne alalım lütfen”, “Adamın elinde 50 kişinin işi var, ona verirsek sırayı bugün bir daha gördüremeyiz işimizi” gibi.
Bir de her bireyin kendi yükleme sınırını bilmesi gerek, ben kafamda 10 işi tutabilirim, sen belki 15, öbürü 20; ama kimse mesela 50 ya da 100 işi sürekli taşıyamaz kafasında. Dolayısı ile insanın yapabileceğinden fazla işin altına girmesi sadece o işlerin hızını ve kalitesini değil, aynı zamanda işin sahibinin yaratma, düşünme gücünü de törpülüyor. Bir şeyleri değiştirme ya da farklı kılma becerisini köreltiyor.
Ayrıca rüya görmenin, hayal etmenin sadece günün belirli saatleri, özellikle uyku ile birlikte anılması da ne derece doğru? Onca işin ya da meşguliyetin arasında kendini sakin ve sessiz bir yerlere atan insan gözleri açık ve oturuyor ya da yürürken de bir şeyleri hayal edemez mi? Hatta belki karşısında o sıkıcı rutin konuşmaları yapan birisini dinliyor gibi yapıp eş zamanlı olarak beynini çok uzun süredir meşgul eden o konuya bir çözüm bulamaz mı?
Sanıyorum her şeyin başı insanın kendisi. Hepimizin rüyaları var, olmalı. Bunları gerçeğe dönüştürebilmek için öz disiplin, adanmışlık, sistematik bir düzen, kararlılık ve emek gerekiyor sadece.
Görüşmek üzere…