Amasya ve ‘Pehli’ yemeği…
AMASYA 1975 yılına kadar benim için tarih kitaplarında okuduğum şehzadeler kenti olmaktan öte bir anlam taşımıyordu… Ancak 1975 yılından sonra hayatımın mihenk taşı oldu… Orhan Veli’den yola çıkarak ve örnek alarak derim ki;
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bir Amasyalıya sevdalanmadan önce
Tabii konu Amasya ve Amasyalılar olunca insanını kısaca anlatmak gerek…
Sessiz ve sakin akan Yeşilırmak gibi kültürler nehrinin bilgesidir,
Milli mücadelenin gözü pek delikanlısıdır,
Musikişinastır,
İki dağ arasındadır ki gümüşten ayın şavkı vurduğunda,
Amasyalı anlatır size onlarca uygarlığı,
Anlatır size sevdaları gölgeler eşliğinde…
Ferhat’tır, Şirin’dir,
Roma’dır, Pontus’tur,
Bizans’tır, Selçuklu’dur,
Osmanlı’dır, Cumhuriyet’tir… Daha daha niceleridir…
Seksenli yılların ortalarında ailemizden birisi ilk araba sahibi olduğunda ilkbaharda Anadolu gezisine çıkmıştık. Bugünün en lüks yerli arabası yerine geçen ve Kuş serisinin efsane arabası Serçe’nin içine iki aile çoluk çocuk doluşup üç arabalık konvoy ile yollara düşmüştük. İstanbul’dan başlayıp İç Anadolu güzergahını çizip dönüşte Karadeniz üzerinden geri dönecektik… Rotamızı aynen gerçekleştirdik. Gezdiğimiz kentler içinde beni derinden etkileyen ve hâlâ unutamadığım iki yer oldu. Birincisi Amasya ikincisi ise Amasra… İkisi de gerçekten uygarlıkların başkentleri sayılır. Dikkat ederseniz her iki antik kentte suyun kenarında Amasya Yeşilırmak ile sulanıyor Amasra ise Karadeniz ile….
Amasya coğrafi yerleşimi açısından hayranlık uyandıran bir yer yukarıda da sözünü ettiğim gibi iki dağ arasında sayılamayacak kadar uygarlığın gelip geçtiği gizemli bir kent. Özellikle Osmanlı döneminde şehzadelerin burada eğitim alması ve imparatorluğu yönetme gücünü bu kentteki değerli bilim insanlarından almaları tarihimiz ve kültürümüz açısından büyük önem taşıyor.
Tabii ki ülkemiz için Amasya’nın başka bir önemi daha var. Nasıl ki Çanakkale Zaferi Kurtuluş Zaferi’nin ilk kilometre taşlarından biri ise ikinci de Amasya Tamimidir. Mustafa Kemal ve arkadaşları, 12 Haziran 1919’da Amasya’ya gelip Milli Mücadele çalışmalarını Hüseyin Rauf Orbay, Refet Bele ve Ali Fuat Cebesoy’la birlikte sürdürdüler ve Amasya Genelgesi’ni hazırladılar. Gezimizde çocuklarımızın bizzat Mustafa Kemal’in çalışma yaptığı yeri görmeleri güzel bir anı olarak onların hafızalarında hala yerini korumaktadır.
Geçenlerde Amasya’mızın eşrafından ve güzel insanlarından sevgili Emel Mısırlı ve eşi Celal Mısırlı kardeşimiz bizi Amasya’nın bayramlarda, düğünlerde ve coşku günlerinde yapılan PEHLİ yemeğini yemeğe davet ettiler…
Gerçekten yapılışı emek isteyen bir yemek… Kuzu eti ve patlıcan ağırlıklı malzemeden yapılıyor. Burada uzun uzun yapılışını anlatamayacağım ama bu tür geleneksel bir yemeği tatmayalı nerede ise 20 yıl oluyor… Yirmi yıl önce de Amasyalı bir dostumuzda yemiştim.
Açıkçası yemeğin yanında Amasya’ya özgü o kadar çok yan yemekler vardı ki saymakla bitmez… Biz yemeğe doyamadık sevgili arkadaşımız Emel’i ise ziyadesi ile yorduk… Alacağın olsun Emel…