‘Acenteler, BES ve OKS’de pazarlama sistemine dahil edilmeli’

‘Acenteler, BES ve OKS’de pazarlama sistemine dahil edilmeli’

Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) 4632 Sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu’yla 27 Aralık 2003’te yürürlüğe girdi. O tarihten bu yana, daha çok katılımcının sisteme girebilmesi ve sistemde kalması adına düzenlemeler yapıldı. Son olarak 1 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe giren Otomatik Katılım Sistemi (OKS) sayesinde, gönüllü BES dahil toplam katılımcı sayısı 11 milyona ulaştı. Buna karşın Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) son açıkladığı rakamlara göre, Türkiye’de çalışan sayısının 54 milyon civarında olduğu düşünülürse henüz çok küçük bir kitlenin BES’li olduğu gözüküyor.     

BES’in yürürlüğe girdiği dönemde hem vergi hem de yönetim giderleri ile diğer kesintiler yönünden katılımcıya son derece ağır yükler getirdiğini hatırlatan SAB Yönetim Kurulu Başkanı Reşit Çakas, bugüne kadarki süreci şöyle özetledi: “2003’ten 2013’e kadar birkaç yılda bir mevzuatta katılımcı lehine değişiklikler yapıldı. Özellikle 1 Ocak 2013 tarihinde sistemde köklü değişiklikler yapılarak katılımcı lehine çok önemli teşvikler getirildi. Yönetim gideri ve diğer kesinti oranları düşürüldü, ödenen katkı paylarına ilave %25 devlet katkısı getirildi. 2013 yılından önce bireysel emeklilik tasarruflarına yapılan değişiklikle vergi kesintisi oranları %15’e, giriş aidatı kesintisi bugünkü karşılığı ile 2 bin liraya ulaşabiliyordu. 1 Ocak 2013 tarihiyle tüm bu kesinti yapıları müşteri lehine değiştirildi ve %25 devlet katkısı avantajıyla güncel teşvikler en üst düzeye ulaştı. Bu yapısıyla BES kamuoyunda ciddi bir kabul gördü ve katılımcı sayısı 2017’ye gelindiğinde 6 milyon kişiyi aştı. 1 Ocak 2017’de yürürlüğe giren OKS’ye ilişkin hükümlerle sistem tamamen değişti.” 

Bahsi geçen değişiklikle birlikte, işverenler çalışanlarını otomatik olarak BES’e geçirmekle, çalışanlar ise brüt maaşının %3’ünü sisteme aktarmakla yükümlü oldu. Türkiye vatandaşı ya da mavi kart sahibi 45 yaşını doldurmamış ve bir işverene bağlı çalışanlar otomatik olarak sisteme girerken aynı zamanda dilediği kadar sistemde kalma hakkına sahip oldular. Şu anda beşinci etabın yaşandığı sistem tamamlandığında katılımcı sayısının 14 milyon civarında olaması bekleniyordu.    

‘OKS’DE NEDEN İSTENİLEN SEVİYELERE ULAŞILAMADI?’

14 Temmuz 2018 itibarıyla OKS’deki toplam katılımcı sayısı 4 milyon 472 bin, fon büyüklüğü ise 3.3 milyar lira olarak hesaplandı. Gönüllü BES tarafına bakıldığında ise rakamlar şöyle: Katılımcı sayısı 6 milyon 674 bin, fon büyüklüğü 82.1 milyar lira. “OKS tüm avantajlarıyla birlikte bu kadar cazip olmasına ve tüm çalışanlar sisteme direkt olarak dahil edilmesine rağmen neden rakamlar gönüllü BES’in çok altında kalıyor?” diye soran Çakas, madde madde sistemdeki sıkıntıları sıraladı:      

* “Yapılan mevzuat değişikliği ile OKS’nin gönüllü katılıma göre daha cazip hale getirilmesi ve çalışanların otomatik olarak sisteme dahil edilmesi nedeniyle bu ürün için ayrıca pazarlama faaliyetine gerek olmadığı yönünde bir yanılgı ortaya çıktı. Yani ürünün “satılan” değil, “satın alınan” özelliğe sahip olacağı düşünüldü. Bu nedenle gerekli tanıtımlar yapılmadı ve satışta son derece etkin olan aracılar (özellikle acenteler) devre dışı bırakıldı. Sonuçta sistemde ciddi bir tanıtım boşluğu oluştu.

* Halihazırda devam etmekte olan 6 milyonun üzerindeki gönüllü katılımcı göz önünde bulundurulmadı ve Otomatik Katılım Sistemi’nde mevzuata uyan gönüllü katılımcıların tamamına ikinci bir hesap açıldı. Söz konusu katılımcılar tercihlerini eski hesaplarını devam ettirmek yönünde kullanıp Otomatik Katılım Sistemi’nden ayrıldı.

* OKS sanki zorunluymuş gibi bir algı oluşturuldu. Bu da geçmişte yaşanan Tasarrufu Teşvik Fonu ya da bazı meslek gruplarının kurmuş olduğu sandıklarda yapılan kesintilerden dolayı yaşanan kötü deneyimleri hatırlattı ve sistemden ayrılma oranları yükseldi. 

* Türkiye’deki yaş gruplarına göre tasarruf eğilimleri göz önünde bulundurulmamış. Gönüllü katılım (BES) istatistiklerine bakıldığında 45-55 arası yaş grubunun toplam katılımcılar arasında %24.21 gibi yüksek bir orana sahip olduğu görülecek. Bu yaş grubunun tamamen sistemin dışında bırakılmasının önemli bir kayıp olduğunu kabul etmek gerekir.  

* Katılımcıların mali durumu göz önünde bulundurulmadı. Bu gibi eksikler gelecekte mutsuz emekliler kitlesi oluşturacak. 

* Sektörde aracılık hizmetinin can damarlarından biri olan acente satış kanalı devre dışı bırakıldı. Katılımcılara doğrudan ulaşma ve detaylı bilgi verme fırsatı kaçırıldı.”

‘POTANSİYELİN KULLANILMASI ACENTEYLE MÜMKÜN’

Özellikle acentelerin devreye girmesi için gerekli düzenlemelerin yapılmasını tavsiye eden Çakas, konuyla ilgili olarak şunları ifade etti: 

“Türkiye’de emeklilik şirketlerinin önemli bir kısmının kökeni hayat sigortacılığından geliyor. Emeklilik şirketlerinin çoğu geçmiş deneyimlerinden dolayı komisyon modellerinde fondan pay vermek yerine, katılımcılardan yapılan kesintilerden gelen gelirlere dayalı bir komisyon modelini tercih ediyor. Tüm sistem fon işletimi esasına göre çalışmasına rağmen emeklilik şirketleri fona dayalı bir komisyon modeline geçmemek için büyük bir direnç gösteriyor. Bunun da görünmeyen en büyük etkisi, OKS yürürlüğe girdikten sonra müşterilere direkt temas eden satış kanalının yapacağı bire bir tanıtımların eksik kalması yüzünden yaşanan cayma oranları oldu. Kabul etmek gerekir ki hiçbir ürünü pazarlama faaliyeti yapmadan piyasaya başarılı bir şekilde sürmek mümkün değil. Acente kanalının gerek bireysel emeklilik gerek sigorta hizmetlerini hem doğru hem yüksek rakamlarla pazarlayabilecek bilgi ve birikime sahip olduklarını kabul etmek gerekiyor. Emeklilik şirketleri acentelerin bu özelliklerini ne yazık ki OKS’ye geçişte atladı. Görülen odur ki OKS ve gönüllü BES’te önümüzdeki dönemde birtakım düzenlemelere gidilecek. Temennimiz bu düzenlemeler yapılırken acente kanalının da göz önünde bulundurulması yönünde. Acente kanalının acilen pazarlama sistemine dahil edilmesi gerekiyor. Acente daha hızlı büyüyen fon birikimine katkı sağlayacak. Acentelere BES’in özüne uygun komisyonlar verilmeli ki Türkiye’deki potansiyelin çok büyük olduğu daha net bir şekilde anlaşılsın. Gelişmiş ülkelerdeki gayrisafi milli hasıla oranı yönünden çok gerideyiz. Yani daha işin başındayız denilebilir.” 

Yorum yazın