25 yıl sonra yeni bir yıl
ART Direktörümüz Feyza Nimet Kırmızı’dan aralık ayının başlarında bir elektronik posta aldım… Diyor ki, “Köşe yazılarınızı en kısa sürede bekliyorum”. Ne yazayım diye düşünürken Feyza’nın e-postası beni yıllar öncesine Sigortacı Gazetesi’ndeki yazma serüvenimin başlamasına götürdü.
Sigortacı Gazetesi’nde yazmaya başlayalı yaklaşık 25 yıl olmuş. Nerede ise çeyrek asır. Ancak ben bu yılların nasıl geçtiğini inanın anlayamadım… Hani büyük ozan Nazım Hikmet’e sormuşlar “15 yıl hapiste nasıl geçti” diye o da demiş ki:” “Yıllar su gibi akıp geçiyordu ama günler geçmek bilmiyordu.” Bizimkisi de o hesap yıllar nasıl geçmiş anlamak mümkün değil.
Tabii ki doğanın yasalarına uygun olarak bizlerin de hem meslek hayatımız hem de özel hayatımız değişirken ilerleyen teknoloji ve bilimin ışığında çalışanlarının emek ve katkıları ile Sigortacı Gazetesi de değişti, gelişti ve her zaman sigorta sektörünün lider yayını oldu, olmaya da devam ediyor…
Uzun yıllar önce bir acenteler toplantısında yemek arasında etrafımda en az yirmi acente toplanmış, hepsi bir şeyler soruyor. Soruların içinde ağırlıklı olarak sigorta mevzuatını, hasar tekniğini ve sigorta hukukunu ilgilendiren sorular da var akla hayale gelmeyecek komik sorular da… Ben bu soruları örnekler ile anlatıp fıkralar ile süsleyince etrafımdaki kalabalık iyice artmıştı. Sonunda sorulara cevap vermekten helak düşünce kendimi toplantının yapıldığı sahil kentindeki deniz kenarına attım… Yani resmen kaçtım..
Sahilde turalarken güler yüzlü biri yanıma geldi, kendini tanıttı “Ben Çetin Öztürk.” Evet dedim sizi Sigortacı Gazetesi’nden tanıyorum… “Timuçin Bey” dedi, “Biraz önce acenteleri ve sizi izledim, büyük bir sabır ve anlaşılır şekilde onlara yanıtlar verdiniz, üstelik de bu sıkıcı sorulara ustaca bir mizah kattınız ve insanları güldürdünüz.” Ben de kendisine bu samimi sözlerinden dolayı teşekkür ettim…
Tam ayrılıyorduk ki bana “Bir dakika” dedi, “Sizinle bir şey konuşmak istiyorum.” Bizim Sigortacı Gazetesi’nde size köşe versek sigortanın her alanında yazı yazar mısınız? Ben çok yoğunum kem küm ettim ama o güler yüzü ile beni ikna etti… O gün bugündür bu köşede yazıyorum… Yazıyorum da kalpten vurgunu yediğim ve elimin kalem tutmadığı dönemlerde yazamadım.
Olsun onlar makul mazeretler… O mazeretlerin olmadığı dönemlerde bu köşede neler neler yazılmadı ki… Kanun değişimleri, hasar olayları, hasar mizahları, fıkradan beter yaşanan komediler, mafya filmlerinden gerçek ölüm tehditleri, araştırmalar, mevzuatlar sıkıcı yorumlar, hasarınız mı ödenmedi, sorun cevaplayalım köşeleri, mevzuattan azade olup çiçek böcek ve hayata ilişkin yazılar ve illa ki anılar, anılar anılar…
Ancak samimi olarak söylemeliyim ki; yaklaşık 25 yılda yazdığım hiçbir yazıda kimseyi hedef almadım, kimseyi kıracak üzecek tek bir satır yazmadım. Oysa 35 yıllık mesleki serüvenimde ne kadar çok haksızlıklar ile karşılaşmıştım.Kendimin ve ailemin hayatının tehdit edildiği anda bile kimseye bu köşeden doğrudan ya da imalı tek bir söz söylemedim. Her tür zorluk ve haksızlığa karşın, yaşama mizahi bir anlayış ve Bektaşi yorumu ile yaklaştım…
Yakınlarım bazen geçirdiğim ağır sağlık sorunlarına, kalp vurgunlarına ve sonuçlarına bakıp bana kızıyorlar… Diyorlar ki: “Sen neden hasar süreçlerinde bu kadar olayların içine girdin, masanda otursaydın, gelen dosyalara imza atıp işine baksaydın, bu sağlık sorunların olmayacaktı.” Ben de diyorum ki: Bir daha dünyaya gelirsem yine aynı şeyleri yapar ve sigortacılık mesleğinin ağır işçisi olan hasar yöneticiliğini yine seçerdim..
Yıllar su gibi geçiyor ve biz yine yeni bir yıla adım atıyoruz. Yeni yılda tüm insanlara en çok ihtiyacımız olan barış, dostluk ve kardeşlik temenni ediyor, başta Sigortacı Gazetesi olmak üzere sigorta sektörümüze daha çok insanımıza çalışma olanağı yaratması için başarılar diliyorum.