Paylaşım ekonomisinde SİGORTA
Günümüzde, sahipleri tarafından yeterince kullanılmayan kıymetlerin paylaşılmasını hedefleyen, satın alma ya da sahip olma eylemleri yerine kiralamayı ve ödünç vermeyi merkezine koyan paylaşım ekonomisi ciddi ivme kazanıyor. Paylaşım ekonomisinin bu denli büyümesinin ve kabul görmesinin nedenleri arasında dünya nüfusunun hızla artması, doğal kaynakların giderek tükenmesi ve içinde bulunduğumuz küresel kriz ortamı gösterilebilir. Dünya çapında gelir eşitsizliğinin daha ciddi boyutlara ulaşması ve bilgi teknolojileri/sosyal medyanın durdurulamaz büyümesi de paylaşım ekonomisini gerekli kılan en önemli nedenler arasında.
PLATFORM ŞİRKETLERİN DURDURULAMAZ YÜKSELİŞİ
Paylaşım ekonomisinin özellikle Batı ülkelerinde bu nebze hız kazanmasındaki bir diğer ve oldukça önemli bir faktör de platform şirketlerin son yıllardaki yükselişi oldu. Dijital dönüşümün en uç noktasında var olan ve faaliyetlerini yürüten bu şirketler, dünyada ürünlerin, hizmetlerin ve iş süreçlerinin dijitalleşmesi ile varlıklarını ve etki alanlarını da artırıyor. Bu platformlar ürün ya da hizmet sunucularını ihtiyacı olan kullanıcılarla eşleştiriyor. Tam olarak paylaşım olmasa da satıcı ve alıcıları eşleştiren p2p (kişiden kişiye) platformlar da bu kategoride yer alıyor. En bilinen platform şirketler arasında Amazon, eBay, Uber ve Airbnb bulunuyor.
GIG EKONOMİSİ
Paylaşım ekonomisinden güç alan bir diğer model de ‘gig ekonomisi’. Teknoloji dergisi Dijital Age yazarı hukukçu Gökhan Ahi, Gig ekonomisini bir yazısında şöyle özetliyor: “Gig ekonomisi, bağımsız (freelance) çalışanların ve kendi kendinin patronu olanların yarattığı bir ekonomi modeli. ‘Gig’ müzik sektöründen gelme bir terim, ‘kısa süreli iş’ demek. Bu modele yeni denilemez, zaten var olan bir çalışma şekli, ancak burada yeni olan, internetle beraber bu modelin çok daha farklı yönlere gitmesi. Dünya, yavaş yavaş daha az aracısı olan bu modele kayıyor diyebiliriz.”
Daha önce bahsettiğimiz platform şirketler tarafından sunulan uygulamalar, bir şirket için çalışmayan insanların bu ‘gigler’ ile ürünlerini satabilmesini ya da hizmet verebilmesini sağlıyor. Gig ekonomisinin yaygınlaşmasının sebepleri arasında iş gücünün gelişmelerle beraber hareketlilik kazanması (her lokasyondan çalışabilme olanağı) ve iş-yaşam dengesinde daha esnek olan bu hareketliliğin de insanlar tarafından tercih ediliyor olması başı çekiyor. Bu durum sadece çalışanlara değil, işverenlere de değer kazandırıyor. ‘Gig’ çalışanları kullanan işverenler sigorta, ofis ve eğitim masraflarından kısarak, özellikle kriz döneminde büyük bir yükten kurtulmuş oluyor. Bu durum aslında Y jenerasyonunun bir işten beklentilerine de tam olarak uymuş oluyor.
Gig çalışanlarının büyük bir kısmını serbest çalışanlar ve bağımsız yükleniciler oluşturuyor. İki taraf da aslında birbirine benziyor: bir parti, diğer bir partiye sözlü ya da yazılı anlaşma yoluyla hizmetlerini ya da ürünlerini sunuyor.
Serbest çalışanlar (freelancer), genel olarak etkinlik planlama, teknoloji, müzik, metin yazarlığı gibi alanlarda nispeten daha kreatif alanlarda hizmet veriyor. Serbest çalışanların büyük bir kısmı kendi işlerini kendileri yapıyor, yaptıkları işlerin haklarını üzerlerinde bulunduruyor ve işleri zaman-limitli anlaşmalar ile ilgililere pazarlıyor.
Diğer yanda bağımsız yükleniciler bulunuyor. Bağımsız yükleniciler fikirden ziyade emek isteyen işleri kabul ediyor.
Ayrıca, gig ekonomisinin içinde ajans çalışanları, çağrıyla çalışanlar, yüklenici firma çalışanları ve standart ya da part-time serbest çalışanlar bulunuyor.
SADECE ABD’DE 53 MİLYON SERBEST ÇALIŞAN VAR
2000’lerden önce adı bile duyulmamış olan gig ekonomisinin şimdiki büyüklüğü dudak uçuklatıyor. Sadece ABD’de 160 bin sürücüsü olan Uber dünya çapında 52 ülkede hizmet veriyor. Action Forum araştırma şirketi tarafından yapılan araştırma 2000’lerin başından 2014’e kadar gig istihdamındaki büyümenin %8.8 ve %14.4 bandında olduğunu ortaya koyuyor.
ABD Serbest Çalışan Sendikası’nın 2015 yılında yaptığı bir araştırma ise çarpıcı bir sonuç ortaya koyuyor. ABD’de yaklaşık 53 milyon kişi serbest çalışıyor. Bu da toplam iş gücünün %24’üne denk geliyor. Araştırmaya göre 2014 yılından 2015’e kadar 700 bin kişi daha serbest çalışanlara katılmış.
SİGORTA PROBLEMLERİNİ DE BERABERİNDE GETİRİYOR
Tipik platform şirketlerinin iş modelleri, çözülmesi gereken çok sayıda sigorta sorununu da beraberinde getiriyor. Özellikle bir konutun paylaşıldığı Airbnb gibi uygulamalarda ev sahibinin geleneksel konut sigortası misafirlerin ve kiracıların risklerini teminat kapsamına almıyor. Diğer taraftan kiralanabilir varlık sigortaları da konutun içindeki değerli eşyaları sigorta kapsamına almıyor. Benzer sorunlar araç paylaşım platformlarında da baş gösteriyor. Çoğu oto poliçesi araçların bir ücretle kiralanması durumunda teminat vermiyor. Aynı şekilde araçlarla verilen kişisel taksi hizmetleri de oto poliçelerinin kapsamında değil. İş kazası sigortaları ise tartışma yaratan başka bir konu. Sigorta alanında boşlukları fark eden platform şirketleri boş durmuyor. Konut paylaşım platformu Airbnb, müşterilerine Ev Sahibi Koruma Sigortası sağlıyor ve bu sigorta için ekstra bir ücret talep etmiyor. Ev Sahibi Koruma Sigortası programı, bir konaklama sırasında bir kayıtlı yerde veya Airbnb mülkünde meydana gelen 1 milyon dolara kadar koruma sağlıyor. Ancak, bu programda örneğin, kasten yaralama teminatı yok. Başka konut paylaşım platformları da kullanıcılarına benzer sigorta programları sunmaya başladı.
Araç paylaşım platformları da sigorta konusunda benzer adımlar atıyor.Uber, tüm sürücülerinin araçlarını sigortalamalarını şart koşuyor ve tüm sürücülerine tamamlayıcı bir sigorta koruması sağlıyor. Ancak Uber tarafından sunulan bu ilave sigorta sadece ‘Uber aplikasyonu açıkken’ meydana gelen hasarları kapsıyor. Aplikasyonun kapalı olduğu ve kullanılmadığı durumlarda hasarı sürücünün kendi sigorta şirketi karşılıyor. Aplikasyon açıkken, çok da kapsamlı olmayan sorumluluk sigortası devreye giriyor.
3 FAZLI SİGORTA SİSTEMİ
Müşteri tarafı içinse durum şöyle: Teoride, Uber aracı kullanan müşteri Uber’in sunduğu 1 milyon dolarlık sigorta teminatıyla güvence altında. Ancak, bu teminat sürücülerin davranışlarından kaynaklanabilecek riskleri içermiyor. Bunun nedeni de sürücülerin ‘çalışan’ sıfatında olmaması.
Uber ve başka bir araç paylaşım uygulaması Lyft’in verdiği sigorta koruması, ülkeden ülkeye ve ABD örneğinde olduğu gibi bir eyaletten diğerine farklılık gösteriyor. Genel olarak araç paylaşımında verilen sigorta koruması üç fazdan oluşuyor. Sürücü, telefonundan aplikasyonu başlatmadığı sürece bu fazlar başlamıyor ve sigorta işlemiyor. İlk faz sürücünün aplikasyonun açık olduğu ancak bir müşterinin araç talep etmediği zamanı kapsıyor. İkinci faz araç bir kullanıcı tarafından uygulama üzerinden çağrıldığında başlıyor. Araç müşteriyi aldığında ise üçüncü faza geçiliyor. Birinci fazda düşük teminatlı bir sorumluluk sigortası devreye girerken, ikinci ve üçüncü fazlarda 1 milyon dolara kadar teminatlı sigorta koruması başlıyor.
AYAĞI KAYAN MİSAFİRİN SİGORTASI AIRBNB’DEN
Konut paylaşma ve kiralama uygulaması Airbnb de kullanıcılarına benzer bir sigorta koruması sağlıyor. Yine de Uber’de de olduğu gibi verilen teminatların tüm riskleri kapsadığı söylenemez. Airbnb’nin verdiği sigorta koruması, üçüncü partilerden kaynaklanan sorumluluk ve konut hasarlarını kapsıyor. Açacak olursak; Airbnb üzerinden paylaşılan bir konutta ayağı kayıp düşen bir misafirin açacağı davadan çıkabilecek tazminatı ya da misafirin düşüreceği bir saksının vereceği zararı sigorta karşılıyor.
Diğer taraftan, kendi konut sigortası olmayan ve Airbnb’ye güvenenler kendilerini büyük tehlikeye atıyorlar. Her şeyden önce; Airbnb platformu tarafından verilen sigorta koruması, ev sahibinin eşyalarını koruma altına almıyor. Konutunuzda kalan misafirin televizyonunuza verdiği hasar ya da “yürüttüğü” bir saat bu sigortanın kapsamı dahilinde değil. Bu koruma aynı zamanda misafire ya da misafirin eşyalarına tahtakuruları ve küfün vereceği zararı da kapsamıyor.
YOLUN UCU NEREYE VARIYOR?
‘Geleceğin teknolojisi’ ile mümkün olan gig ekonomisini tehdit eden sorunlar da yine ‘geleceğin teknolojisi’nden geliyor. Oxford tarafından 2013 yılında yapılan bir araştırmaya göre tele pazarlamacılar, muhasebeciler, sigorta underwriterları, kargo ve nakliye memurları ve matematik teknisyenleri, teknolojinin gelişmesiyle beraber işlerini ‘otomasyon’a kaybetmeye başlayacak. Az vasıflı gig işlerinde çalışanlar da meydanı sürücüsüz araçlara ve drone’lara bırakmak zorunda kalacak. Platform şirketlerin üzerindeki büyük baskı da, bu şirketlerin klasik işçi-işveren formülüne dönmesine neden olabilir.
Diğer bir görüş de, gig ekonomisinin gelecekte daha da büyüyeceği yönünde. Bazıları çalışan ve bağımsız yükleniciler için yeni iş tanımlarının yapılacağını, böylelikle legal sorunların ortadan kaldırılacağını savunurken, bazıları da işten işe çalışanları takip eden portatif bir yan haklar uygulaması yapılabileceği görüşünde. Arasında Microsoft’un da bulunduğu bazı şirketler bağımsız yüklenicilere hastalık ve tatil izni gibi yan haklar vermeye çoktan başladı.
Anlaşılacağı gibi; teknolojinin gelişmeleri de yeni modellerin ve sektörlerin oluşmasına, eski modellerin de kaçınılmaz olarak etki alanlarının azalmasına neden oluyor. Sigorta sektörü de teknolojiyle en yakından alakalı sektörlerden biri olduğu için, yeni teknolojilere ürünlerle karşılık vermesi, yeniliklere uyum sağlamak için iş modellerini değiştirmesi gerekiyor. Önümüzdeki dönemde paylaşım ekonomisinin ve gig ekonomisinin nereye gideceğini, bağımsız çalışanlar için yan haklar konusunun nasıl evrimleşeceğini göreceğiz.
PLATFORM ŞİRKETLER ‘ÇALIŞAN’ İSTEMİYOR
Paylaşım ekonomisi platformlarının karşılaştığı en büyük sorunlardan biri de ‘çalışan’ statüsü. Platform şirketlerin çoğu sadece hizmet ve ürün sağlayıcılarını ihtiyacı olanlarla buluşturan teknoloji şirketleri olduklarını iddia ediyor. Bu nedenle, bu şirketler hizmet sağlayıcıları çalışanları değil, bağımsız yüklenicileri olarak görme eğiliminde. Şirketler böylelikle sağlık sigortası, kıdem, emeklilik, fazla mesai gibi sorumlulukların hepsinden kurtulmuş oluyor. Platform şirketlere dünya çapında bu nedenle açılmış pek çok dava bulunuyor. Bu davalar bazı ülkelerde platformların yasaklanmasına kadar gidiyor. Örnek olarak Uber uygulaması Türkiye’de legal olarak hizmet veremiyor.
İngilizce’de kısa süreli iş alan, sahneye çıkan müzisyenler için kullanılan gig kelimesi, artık tüm sektörlerdeki geçici, kısa süreli, freelance işler için de kullanılıyor.
Bir akıllı telefon uygulaması olan Uber, kullanıcılara gidecekleri yerlere kadar eşlik edecek ulaşım aracını tespit etme, bulma, çağırma, fiyatını ve güzergahını belirleme hizmeti veriyor. Kullanıcı gideceği yere taksi, lüks araç, tekne ya da herhangi bir araç ile gitme seçeneklerine sahip olabiliyor.
Airbnb insanların seyahatlerinde konaklayacak yer bulmasını, mekan sahiplerinin kiralamasını sağlayan web uygulaması. Airbnb, 192 ülkede 33 bin şehirde 800 binin üzerinde kiralık mekan seçeneği sunuyor.
Avrupa’da yaygın olan yolculuk paylaşım ağı BlaBlaCar, aracında boş koltuklarıyla yolculuk yapan sürücülerle aynı yöne giden yolcuları buluşturuyor. Uygulamanın dünyanın 22 ülkesinde 35 milyon üyesi bulunuyor.
Umut Deniz Elçi
umut@sigortacigazetesi.com.tr